"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza (CMK'nın mülga 250. maddesi ile yetkili ve görevli)
SAYISI : 194-32
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan sanık ...’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/3 ve 220/6. maddeleri yolmasıyla aynı Kanun’un 314/2, 220/6, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. ve TCK’nın 62/1, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Van (Kapatılan) 6. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili ve görevli) verilen 31.01.2014 tarihli ve 194-32 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 16.11.2017 tarih ve 1897-5378 sayı ile;
“…
II-Sanık hakkında silahlı terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Oluş ve dosya kapsamına göre; BDP il ve ilçe teşkilatları tarafından cezaevlerinde yürütülen açlık grevlerine destek amacıyla cezaevi önünde basın açıklaması yapılmasına karar verilmesi üzerine; aynı partinin ilçe yönetiminde yedek üye olduğunu beyan eden sanığın da bulunduğu grubun yolu trafiğe kapattığı, güvenlik önlemi alınıp uyarılar yapıldıktan sonra gösterici grubun zor kullanılarak dağıtıldığı, dosya içerisinde bulunan olay ve görüntü inceleme tutanağına göre sanığın da aralarında bulunduğu kişilerin güvenlik kuvvetlerine taşlı saldırıda bulunduğu ancak gösteri sırasında terör örgütü lehine sloganlar atılmadığı, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve 2911 sayılı Kanun'un 32/1 ve 33/1 maddelerine aykırılık suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılan olayda, bahsi geçen açlık grevlerine terör örgütü PKK/KCK tarafından yapılan destek çağrıları ile olay arasında geçen süre, toplantının BDP teşkilatları tarafından düzenlenmesi ve sanığın BDP tarafından organize edilen yürüyüşe destek olmak amacıyla katıldığına yönelik savunması dikkate alındığında örgüt adına suç işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden oluşa uymayan ve yetersiz gerekçelerle mahkûmiyet kararı verilmesi," isabetsizliğinden oy çokluğu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyesi H.Karahan; "...Olaylara ilişkin örgüt çağrısı ilk olarak 22 Ekim 2012 tarihinde örgüte müzahir internet sitelerinden fıratnews ve pkkonline.com da yayınlanmış olup doğrudan eylem çağrısında açlık grevlerinin devam ettiği ve demokratik kurum ve kuruluşların ve halkın kitlesel gücününde sonuç alınıncaya kadar eylemselliğin canlı tutulması ve her gün eylem çağrısı yapıldığı bundan sonra 31 Ekim 2012 tarihinde fıratnews ve pkkonline.com sitelerinde yayınlanan yazılarda da cezaevlerindeki ölümlerin önüne geçilmesi için eylemlerin artırılması, direnişin yükseltilerek eylemlerin sürdürülmesi çağrısı yapıldığı eylem çağrılarının cezaevindeki ... Öcalan'a destek için başlatılan yapılan açlık grevleri nedeniyle olup BDP öncülüğünde İHD mensuplarınında katılımıyla gerçekleştirildiği anlaşılan eylemin gerekçesi eylemin oluş biçimi ve niteliği değerlendirildiğinde eylem çağrısına uygun olarak siyasi parti ve İHD tarafından organize edildiği ve eylemin gerçekleniş biçimi ve eylemde güvenlik güçlerine taşlı saldırı olayları ve güvenlik güçlerinin araçlarının atılan taşlardan zarar görmesi; eylem çağrısının yapıldığı tarih ile eylem çağrısının yenilendiği tarih ile olay tarihi arasındaki geçen süre de 10 gün gibi uzun sayılamayacak bir süre ve açlık grevi eylemlerinin de suç tarihinde devam ettiği de nazara alındığında eylemin örgüt adına gerçekleştirildiğinde şüphe bulunmamaktadır. Yine eyleme ilişkin örgüt çağrısı yapıldıktan sonra legal kuruluşların aynı yönde eylem çağrısı yapmasının eylemin nitelik ve oluş biçimi nazara alındığında eylemin örgütün çağrısı doğrultusunda yapılmış olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği gibi eylemi legalleştirmeside mümkün bulunmamaktadır. Olay tutanağında her ne kadar örgütün propagandası niteliğinde sloganlar atılmamış ise de, olay esnasında atılan sloganlar ve taşınan dövizlerin örgütün eylem çağrısına uygun örgüt jargonunda yer alan sloganlardan olduğu hususunda da kuşku bulunmamaktadır. Yerleşik Yargıtay karar ve teamüllerine uygun bulmadığım bozma kararı nedeniyle sayın çoğunluğun suçun örgüt adına işlendiği hususunda yeterli delil bulunmadığından bozulmasına ilişkin kararına iştirak etmiyorum," düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 17.01.2018 tarih ve 278636 sayı ile;
"... Tüm halk gücünün bir arada olması için her kentin özgürlük sokaklarında barikatlar kurulup nöbet tutulabilir. Çatışmalar göze alınabilir. Fakat bunu legal alana dayanarak değil halkın kitlesel gücüyle, dinmeyen öfkesiyle, gençliğin yakıcı ateşiyle, kadının örgütlü gücüyle yapmak gerekir.Açlık grevleri büyük isyan sürecini başlatmıştır, şimdi bu isyan bayrağını tüm halkın devralmasının zamanıdır. Önemli olan sonuç alınıncaya kadar eylem hattının radikal ve kitlesel tutulmasıdır. Bu katliamcı rejim karşısında eylemsiz geçen her günün daha fazla ölüm, daha fazla kanın akması anlamına geldiği bilinciyle HER DEM SERHILDAN!...’ şeklindeki eylem çağrısı, bu sitelerde 31.10.2012 tarihinde tekrarlanmıştır. Bu çağrıların akabinde 11.11.2012 tarihinde yargılamaya konu olay gerçekleşmiştir. Bozma gerekçesine göre, son çağrı tarihi olan 31.10.2012 tarihi ile eylem tarihi olan 11.11.2012 tarihi arasında geçen sürenin, eylemle örgüt çağrısı arasındaki bağlantıyı kesip kesmediği, toplantıların yasal bir siyasi parti ve dernek tarafından düzenlenmiş olması halinin atılı suça bir etkisinin olup olmadığı çözülmesi gereken sorunlardır. Buna göre, ... Öcalan'a destek için başlatılan yapılan açlık grevleri nedeniyle olup BDP öncülüğünde İHD mensuplarınında katılımıyla gerçekleştirildiği anlaşılan eylemin gerekçesi, eylemin oluş biçimi ve niteliği değerlendirildiğinde; eylem çağrısına uygun olarak siyasi parti ve İHD tarafından organize edildiği ve eylemin gerçekleniş biçimi ve eylemde güvenlik güçlerine taşlı saldırı olayları ve güvenlik güçlerinin araçlarının atılan taşlardan zarar görmesi, eylem çağrısı ve bu çağrının yenilendiği tarih ile olay tarihi arasındaki geçen süre de 10 gün gibi uzun sayılamayacak bir sürenin geçmiş olması, açlık grevi eylemlerinin de suç tarihinde de devam ettiği ve örgütün eylem çağrılarının güncelliğini koruduğu gözetildiğinde, eylemin örgüt adına gerçekleştirildiğinde şüphe bulunmadığı, yine eyleme ilişkin örgüt çağrısı yapıldıktan sonra yasal kuruluşların aynı yönde eylem çağrısı yapmasının, eylemin amacı ve niteliği gözetildiğinde, eylemin örgütün çağrısı doğrultusunda yapılmış olduğunun kabul edilmesine bir engel teşkil etmediği, terör örgütünün çağrısına ve hedeflerine uygun bu eylem nedeniyle sanığın mahkûmiyetine dair hükmün onanması gerektiği," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 29.03.2018 tarih, 518-925 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin açıklanmasının geriye bırakılmasına ilişkin verilen kararlar itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
PKK silahlı terör örgütüne müzahir; “http://www.firatnews.com” internet sitesinin 22.10.2012 tarihli çağrı niteliğindeki haberinin, “Karayılan: Açlık grevleri daha büyük tutumla sahiplenilmeli” şeklinde olup, içeriğinde ise cezaevlerindeki öncü kadrolar ve siyasetçilerin hayatları pahasına sorumlu bir tutum ortaya koydukları, hem Kürdistan’daki hem de yurt dışındaki Kürdistanlıların çok değerli amaçlar için hayatlarını ortaya koyan bu değerli evlatlarına sahip çıkmaları gerektiğinin bildirildiği, “www.pkkonline.com” internet sitesinin “Zindanlar ‘Tahrir Meydanı’nı Başlatmıştır; Şimdi Kesintisiz İsyan Zamanıdır!” başlıklı haber içeriğinin, “www.pkkonline.com” internet sitesinin 31.10.2012 tarihli “Halkımıza Ve Kamuoyuna” başlıklı haber içeriğinin, “www.firatnews.org” internet sitesinin 31.10.2012 tarihli “KCK: Topyekün direniş sürmeli” başlıklı haber içeriğinin de benzer nitelikli olduğu,
Bitlis E Tipi Kapalı İnfaz Kurumda hükümlü ya da tutuklu bulunan şahısların, ... Öcalan’a uygulanan sözde tecrit uygulamasını ve askeri operasyonları protesto etmek için 16.10.2012 tarihinde başlattıkları açlık grevine destek vermek amacıyla Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Bitlis il ve ilçe teşkilatları organizesinde; 11.11.2012 tarihinde saat 12.00 sıralarında Bitlis İl Sağlık Müdürlüğü Lojmanları önünde toplanılarak buradan cezaevine kadar yürüyerek cezaevi giriş kapısı önünde basın açıklaması yapıldığı,
11.11.2012 tarihli olay tutanağına göre; saat 12.00'de Hüsrev Paşa Mahallesi, Selahaddin Eyyubi Caddesi, 1208 Sokak üzerinde, milletvekili ve çeşitli parti üyelerinin de bulunduğu yaklaşık 120 kişinin yolu araç ve yaya trafiğine kapatarak toplandıkları, saat 12.10'da kolluk kuvvetlerinin milletvekili ile görüşerek kendisine kapanan yolu açmaları gerektiği, cezaevinin önüne yürüyerek gitmelerine izin verilmeyeceği ancak araçları ile gidebileceklerinin, aksi takdirde eylemin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı olduğu, dağılmaları gerektiği, dağılmadıkları takdirde zor kullanmak suretiyle dağıtılacaklarının bildirildiği, saat 12.25’te tekrar aynı uyarıların yapıldığı, toplanan grubun saat 12.40’ta “Siyasi tutsakların talepleri bizim taleplerimizdir. onurlu mücadelemizi selamlıyoruz. BDP Bitlis il teşkilatı” ibareli pankartın arkasında kortej oluşturmak suretiyle yolu araç ve yaya trafiğine kapatarak yürüyüşe geçmeleri üzerine megafonla grubun en arkasından duyulacak şekilde belirli aralıklarla üç defa “Yaptıkları bu eylemin 2911 sayılı Kanun'a aykırı olduğu dağılmaları gerektiği dağılmadıkları takdirde zor kullanmak suretiyle dağıtılacakları” şeklinde uyarılarda bulunulduğu, yapılan uyarıların dikkate alınmayarak yürümeye devam edilmesi üzerine verilen talimat ile kademeli olarak ve grubun dağılacağı yön açık bırakılarak toplumsal olaylara müdahale aracı (TOMA) ile su sıkılmak suretiyle müdahale edildiği, bunun üzerine grubun görevli memurları taşlamaya başladıkları, yapılan taşlama neticesinde emniyete ait araçların zarar gördüğü,
23.11.2012 tarihli CD/DVD inceleme tutanağına göre; 11.11.2012 cezaevi protesto klasörü içerisinde “M2U03961” isimli görüntü dosyasının “05:05 -05:10” saniyeleri arasında ve 11.11.2012 cezaevi protesto kasörü içerisindeki “M2U00680” isimli görüntü dosyasının “00:05-00:10” saniyeleri arasında, “M2U00680” isimli görüntü dosyasının “00:24-00:30” saniyeleri arasında sanık ...’ın güvenlik güçlerine taş attığının tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; suçlamaları kabul etmediğini, olay tarihinde Bitlis’te inşaatta çalıştığını, çalıştığı yerdeki arkadaşlarının da kendisine yakın bir yerde açlık grevi eylemi olduğunu söyleyip "Oraya gidelim" dediklerini, kendisinin de eyleme katıldığını ancak polislere taş atmadığını, bulunduğu tarafa polislerin biber gazı atmaları sonrasında biber gazını yerden alarak kimsenin olmadığı yöne attığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık Konularına İlişkin Hukuki Açıklamalar
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde örgütten değil, ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
PKK silahlı terör örgütüne müzahir “http://www.firatnews.com” internet sitesinin 22.10.2012 tarihli, “www.pkkonline.com” internet sitesinin “Zindanlar ‘Tahrir Meydanı’nı Başlatmıştır; Şimdi Kesintisiz İsyan Zamanıdır!” başlıklı, “www.pkkonline.com” internet sitesinin 31.10.2012 tarihli “Halkımıza Ve Kamuoyuna” başlıklı, “www.firatnews.org” internet sitesinin 31.10.2012 tarihli “KCK: Topyekün direniş sürmeli” başlıklı haber içeriklerinin benzer nitelikte olduğu ve bu haberler doğrultusunda Bitlis E Tipi Kapalı İnfaz Kurumda hükümlü/tutuklu bulunan şahısların, ... Öcalan’a uygulanan sözde tecrit uygulamasını ve askeri operasyonları protesto etmek için 16.10.2012 günü başlattıkları açlık grevine destek vermek amacıyla Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Bitlis il ve ilçe teşkilatları organizesinde; 11.11.2012 tarihinde saat 12.00 sıralarında Bitlis İl Sağlık Müdürlüğü Lojmanlan önünde toplanıp buradan cezaevine kadar yürüyerek cezaevi giriş kapısı önünde basın açıklaması yapıldığı, 11.11.2012 tarihli olay tutanağına göre; saat 12.00 de Hüsrev Paşa Mahallesi, Selahaddin Eyyubi Caddesi, 1208 Sokak üzerinde, milletvekili ve çeşitli parti üyelerinin de bulunduğu yaklaşık 120 kişinin yolu araç ve yaya trafiğine kapatarak toplandıkları, saat 12.10’da ve 12.25’te gruba dağılmaları için uyarılarda bulunulduğu, saat 12.40’ta “Siyasi tutsakların talepleri bizim taleplerimizdir. onurlu mücadelemizi selamlıyoruz. BDP Bitlis il teşkilatı” ibareli pankartın arkasında kortej oluşturmak suretiyle yolu araç ve yaya trafiğine kapatarak yürüyüşe geçmeleri üzerine megafonla grubun en arkasından duyulacak şekilde belirli aralıklarla üç defa yapılan ikazlara rağmen grubun dağılmaması sonrasında zor kullanıldığı, ancak grup içerisinde bulunan bazı şahısların taşlı saldırıda bulundukları, 23.11.2012 tarihli CD/DVD inceleme tutanağına göre; 11.11.2012 cezaevi protesto klasörü içerisinde “M2U03961” isimli görüntü dosyasının “05:05 -05:10” saniyeleri arasında ve 11.11.2012 cezaevi protesto kasörü içerisindeki “M2U00680” isimli görüntü dosyasının “00:05-00:10” saniyeleri arasında, “M2U00680” isimli görüntü dosyasının “00:24-00:30” saniyeleri arasında sanık ...’ın güvenlik güçlerine taş attığının tespit edildiği, sanığın savunmasında ise atılı suçlamaları kabul etmediği ve çağrılar üzerine değil arkadaşının söylemesi üzerine eylemlere katıldığını ancak taş atmadığını ifade ettiği olayda;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir kişinin PKK tarafından çağrısı yapılan bir yürüyüşe katılması gerekçesiyle mahkûm edilmesinin, demokratik bir toplumda gerekli olmadığını tespit ettiği, Anayasa Mahkemesince de başvuranların çağrı üzerine hareket ettiklerinin dosya kapsamına yansıtılmadan örgüt adına suç işleme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi bakımından hak ihlaline karar verildiği gözetildiğinde; somut olayda sanığın katılmış olduğu eylem ile örgüte müzahir sitelerde yapılan ilanlar arasında geçen süre ve aynı gösteriye ilişkin BDP'nin bildirisinin bulunması hususları dikkate alındığında, parti üyesi olduğunu savunan sanığın PKK tarafından yapılan çağrılar üzerine eyleme katıldığının gerekçelendirelemeyeceği anlaşılmakla, sanık ...'a atılı örgüt adına suç işleme suçunun sabit olmadığına karar verilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.