Logo

Ceza Genel Kurulu2018/565 E. 2021/524 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanıkların eylemlerinin işkence suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu ve kasten yaralama suçu olması halinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Sanıkların eylemlerinin sistematik ve süreklilik arz eden bir işkence suçunu değil, ani gelişen olaylar neticesinde oluşan kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve bu suç bakımından da dava zamanaşımının gerçekleştiği gözetilerek, mahkumiyet hükümleri bozulmuş ve kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi

İşkence suçundan sanıklar ..., ... ve ...'nın beraatlerine ilişkin ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.12.2006 tarihli ve 433-465 sayılı hükümlerin, katılan ve vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 08.12.2011 tarih ve 2746-15392 sayı ile;

"Katılan ile birlikte dosyanın ... Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilip tanık cezaevi tabibi...'ın rapor ve beyanları da gözetilerek, katılanın vücudundaki ekimoz ve sigara yanığı izlerinin kendisi tarafından yapılmasının mümkün olup olmadığı ve aynı izlerin suç tarih ve saati ile uyumlu olup olmadığı hususları tespit edilip, hazırlıkta dinlenen ve katılanın yan koğuşunda bulunan tanık ...'in de duruşmaya çağrılarak olaya ilişkin ayrıntılı ifadesi alınmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile delil yetersizliğinden yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince 18.02.2015 tarih ve 84-26 sayı ile sanıklar ..., ... ve ...'nın işkence suçundan TCK’nın 94/1, 62/1, 53/1 ve 53/5. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verildiği, bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı, katılan ile sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 04.06.2018 tarih, 207-6390 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,

Daire Üyesi .. "Dosyamıza konu olan işkence suçunun yasalarımızda yer alan tanımları ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 5. maddelerinde ve diğer uluslararası metinlerde işkence ve insanlık dışı yahut haysiyet kırıcı muamelelerin ifade biçimine ilişkin olarak bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.

Yine işkencenin; bir kişiye karşı, insan onuru ile bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar bütününden oluştuğu, ani olarak yapılan fiillerin işkence olarak addedilemeyeceği, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde süreklilik arzeden bir biçimde yapılan eylemler bütününden meydana geldiği hususunda da bir uyuşmazlık yoktur.

Dosyamıza konu olan somut olayda, toplam 13 dakikalık bir zaman diliminin, koğuş kapısının açılması, sanıkların koğuşa girmeleri, alt katta katılanı bulamayıp üst kata çıkmaları, katılanın kendi beyanına göre; sayım için kendisini alt kata davet etmeleri, onun yatakta yatar vaziyette iken rahatsız olduğunu belirtip gelmek istememesi, sanıkların aşağı kata inmesi için ısrarcı olmaları ve bu hususta bir süre tartışmaları, katılanın aşağı kata inmemesi üzerine zorla aşağı kata indirmeleri, iki kat arasında merdiven oluşu ve bu merdivenden iki kişinin bir kişiyi zorla aşağı kata indirmesi sırasında geçen süreler hesaplandığında, toplam 13 dakikalık sürenin asgari 7-8 dakikalık bölümünün geçtiği, işkence olarak nitelenen eylemler için 5 veya 6 dakika gibi kısa bir zaman diliminin kaldığı görülmektedir.

Katılanın vücudunda oluşan yara ve izlerle ilgili olarak alınan muhtelif doktor raporları ve ... Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapor ile Yargıtay bozma kararından sonra alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 28.11.2014 tarihli raporlarında; katılanın vücudundaki lezyonların tarif edildiği, sırt bölgesindeki lezyonların tanımlanan özellikleri dikkate alındığında sigara ve benzeri sıcak bir cisimle oluşturulduğu ve tamamının katılanın elinin ulaşabileceği yerlerde bulunduğunun tespit edildiği, katılanın kendisi tarafından da yapılmış olabileceği, künt travma ile oluşan lezyonların ise bir kısmının kişinin kendisi tarafından diğer kısmının ise başkaları tarafından meydana getirildiğinin düşünüldüğü ve bu yönde rapor düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklanan doktor raporları ile katılanın dosya arasında bulunan ve olaydan sonra çekildiği anlaşılan fotoğrafların incelenmesinde; özellikle sigara yanığı olarak tarif edilen lezyonların çok yüzeysel olduğu, üçüncü kişilerden ziyade sanıkların fazla ceza almasına yönelik olarak katılan tarafından oluşturulduğu izlenimini verdiği görülmektedir.

Nitekim kararın onanması görüşünde olan Dairemiz çoğunluğu da bu hususu gözardı etmemiştir ve vücuttaki çok sayıda sigara yanığının sanıkların eylemleri neticesinde oluşmadığı kabul edilse dahi, sanıkların diğer darp ve cebire ilişkin eylemlerinin işkence niteliğinde kabul edilmesi gerektiği, işkence suçunun oluşması için insanlık onuruna aykırı, anlık müdahalelerin de yeterli olduğu, zira bu müdahalelerin de insan onuruyla bağdaşmayıp bedensel ve ruhsal yönden katılanın acı çekmesine neden olduğu şeklinde görüş belirtilmiştir.

5237 sayılı TCK'nın 94. maddesinde düzenlenen işkence suçunun oluşumu için yukarıda ve asıl kararda ayrıntıları ile açıklandığı gibi, işkenceyi oluşturan eylemlerin, belli bir kast altında, kısa sayılmayacak bir zaman dilimi içinde gerçekleşmesi ve süreklilik arz etmesi gerekir. Bir anda meydana gelen tartışma ve bu tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonrasında oluşabilecek yaralanmalar ile somut olayda olduğu gibi katılan ile sanıklar arasında sayım için koğuşun alt katına inip inmeme konusunda çıkan tartışma ve bu tartışmalar sırasında katılanın zor kullanılarak merdivenlerden alt kata indirilmesi sırasında oluşan yaralar ile bir anda gelişen olay sırasında sanıkların tekme ve yumrukla katılana vurdukları kabul edilse bile eylemlerinin TCK'nın 94. maddesinde tanımlanan işkence suçunu oluşturmadığı aynı Yasa'nın 86 ve devamı maddelerinde düzenlenen kasten yaralama suçuna uyduğu açıktır.

Olay nedeniyle yargılama sırasında katılan tarafından tanık olarak gösterilen ...’in; katılan ile sanıklar arasındaki tartışmaları duyduğuna, sanıkların aşağı kata inmesi için katılana söylediği sözleri duyduğuna, ancak bağırma sesi duymadığına ilişkin beyanı karşısında, katılanın vücudunda sigara ile yaralar açılırken hiç bağırmadan durmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla sigara yanıklarının o sırada meydana gelmediğinin kabul edilmesi gerekir. Sigara yanıklarının sanıklar tarafından oluşturulduğuna dair hiçbir somut delil de bulunmamaktadır.

Somut olayda; sanıkların katılana tekme ve yumrukla vurarak yaraladıkları kabul edilse bile, sanıkların koğuşa girişi ve koğuştan çıkışlarının toplam 13 dakika olduğu, katılanı üst kattan alt kata indirmeleri ve sayım yaptıkları sürenin ise 5-6 dakika gibi bir zaman aldığı, bu zaman içinde bir kişiyi soyundurup vücudunda diğer morarma ve yaralarla birlikte 22 adet sigara izi oluşturmanın imkânsız olduğu, sanıkların eylemlerinin kasten yaralama olarak nitelendirilmesi ve bu nedenle Mahkeme kararının bozulması gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.06.2018 tarih ve 178027 sayı ile;

"İtiraza konu husus sanıkların kanıtlanan eylemlerinin nitelendirilmesine ilişkin olup, bir başka ifadeyle kanıtlanan eylemlerin işkence suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturacağıdır.

Dosya içeriğine göre; katılan ...'in suç tarihinde ... 2 No'lu F Tipi Cezaevinde sabah yapılan sayıma inmediği, bunun üzerine sabah saat 08.07'de infaz koruma memuru olan sanıkların sayım için katılanın odasına girdikleri ve katılana sayım için alt kata inmesini söyledikleri, ancak, katılanın sayıma inmek istemediği, bunun için idareye bir dilekçe de verdiğini beyan ettiği ve kamera kayıtlarına göre de sanıkların 08.20'de koğuştan çıktıkları, katılanın daha sonra saat 09.08 sıralarında acil çağrı butonuna basarak şiddetli ağrıları olduğunu beyan edip doktora götürülmeyi talep ettiği, saat 09.28 sıralarında cezaevi doktoru.... tarafından ilk muayanesinin yapıldığı, katılanın doktora kalbinde rahatsızlık olmadığını, kendisine cezaevi görevlileri tarafından işkence yapıldığını, tekme ... sayıma indirildiğini ve sırtında sigara söndürdüklerini beyan ettiği, cezaevi doktorunun ilk muayanesinde katılanın sırtının sağ tarafında yukarıdan aşağıya doğru 22 adet sigara yanık izleri ve vücudunun kol sırt ve bacak bölgelerinde çeşitli ekimozlar tespit ettiği anlaşılmaktadır.

Katılan aşamalardaki ifadelerinde, bu yaraların tümünün sanıklar tarafından meydana getirildiğini, sigara yanıklarının da sanıklar tarafından kendisine ait LM marka sigaranın yakılarak sırtına değdirilmesi suretiyle oluştuğunu beyan etmektedir.

Sanıklar ise aşamalardaki savunmalarında suçlamaları reddetmişlerdir.

İlk muayeneyi yapan cezaevi doktoru..., sırttaki sigara yanıklarının katılanın kendisi tarafından meydana getirilmiş olabileceğine dair görüş ve muayane bulgularını raporuna konu etmiş olup, 02.02.2012 tarihli duruşmadaki beyanlarında da sigara yanıklarına ilişkin bu lezyonların, kişinin kendisi tarafından yapıldığı görüşünde olduğunu, çünkü sigara yanıklarının sadece sırt sağ bölgede yoğunlaştığını, kolun uzanabildiği bölgelerde yanıklar toplandığı için bu görüşte olduğunu beyan etmiştir.

Kovuşturma neticesinde, Yerel Mahkemenin 20.12.2006 tarihli hükmü ile tüm sanıkların beraatine karar verilmiş, katılan ve vekilinin temyiz istemleri üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 08.12.2011 günlü kararı ile sanıklar ... ve ... Sali hakkındaki kararın onanmasına, diğer sanıklar ..., ... ve ... hakkındaki kararın ise, katılan ile birlikte dosyanın ... Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilip tanık cezaevi tabibi...'ın rapor ve beyanları da gözetilerek, katılanın vücudundaki ekimoz ve sigara yanığı izlerinin kendisi tarafından yapılmasının mümkün olup olmadığı ve aynı izlerin suç tarih ve saati ile uyumlu olup olmadığı hususları tespit edilip, hazırlıkta dinlenen ve katılanın yan koğuşunda bulunan tanık ...'in de duruşmaya çağrılarak olaya ilişkin ayrıntılı ifadesi alınmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile delil yetersizliğinden yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Yerel Mahkeme bozma gereklerini yerine getirmiş ve bozma sonrası alınan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunun 28.11.2014 tarihli raporunda, '...katılanın sırt bölgesindeki lezyonların tanımlanan özellikleri dikkate alındığında sigara gibi sıcak bir cismin değdirilmesi ile oluşabilecek nitelikle olduğu, lezyonların lokalizasyonları, dağılımı, kişinin elinin ulaşabildiği bölgelerde olması hususlarına göre kişinin kendisi tarafından yapılabileceği gibi başkası veya başkaları tarafından da oluşturulabileceklerinin, vücudunun diğer bölgelerindeki ekimoz, abrazyon şeklinde tanımlanan diğer lezyonların ise künt travmatik nitelikte oldukları, yaygınlığı ve lokalizasyonlarına göre hepsinin kişinin kendisi tarafından oluşturulmasının tıbben varit görülmediği, bu bölgelere yönelik tekme, yumruk gibi doğrudan künt travmalarla veya uygun zemine çarpma, çarptırılma ile oluşabilecekleri, kol bölgesindekilerin bu bölgelerden sıkıca kavranması ile oluşabilecek nitelikte olduğu, tüm lezyonların tanımlanan nitelikleri itibarıyla 13.08.2005 tarihi ile uyumlu olduğunun ancak kesin oluş gün ve saatinin mevcut verilerle tıbben söylenemeyeceği...' görüşüne yer verilmiş,

Duruşmada tanık olarak dinlenen ... ise özetle, '... Ayrı koğuşlarda kalıyorduk. Ben bir bloğun ortasında isem katılan en sonunda idi. Koğuşlarımız yan yana değildi. Bu sebeple herhangi bir şey görmem mümkün değildir. Ancak bir sabah sayıma çıkmadığı için bazı sesler duydum. Tartışma mahiyetinde idi ama içeriğini anlayamadım ve bilmiyorum.' şeklinde beyanda bulunmuştur.

Bozma sonrası giderilen bu eksiklikler üzerine Yerel Mahkemece bu kere işkence suçundan sanıkların mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.

Yüksek Dairenin bu suçtan kurulan Yerel Mahkeme mahkûmiyet hükmünün onanmasına ilişkin itirazımıza konu ilamının gerekçesinde, katılanın sırtındaki sigara yanıklarının infaz koruma memuru olan sanıklar tarafından meydana getirildiği konusunda kuşku bulunsa da, vücudunun diğer bölgelerindeki ekimoz ve lezyonların katılana cezaevi görevlileri olan sanıklar tarafından tekme yumruk gibi veya uygun zemine çarpma veya çarptırılma gibi müdahalelerle ve darbelerle oluştuğu, kol bölgesindeki morlukların da kollarından sıkıca kavranmakla oluşabileceğinin gerek bu rapor gerekse katılan beyanları ve tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, vücuttaki çok sayıdaki sigara yanığının sanıkların eylemleri neticesinde oluşmadığı kabul edilse dahi, sanıkların diğer darp ve cebire ilişkin eylemlerinin işkence niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Dolayısıyla, vücuttaki sigara yanıklarının sanıklar tarafından meydana getirildiği hususunun kuşkulu olduğu Yüksek Dairenin de kabulünde olup, şu halde sorun, sanıklar tarafından gerçekleştirilen katılanın vücudunun diğer bölgelerindeki basit tıbbi tedavi ile giderilebilir mahiyetteki ekimoz ve lezyonların işkence suçunu oluşturup oluşturmayacağıdır.

İşkence suçu ile kasten yaralama suçlarına ilişkin ayırıcı temel hususların CGK'nın 28.02.2017 günlü ve 8-269/108 sayılı kararında belirlendiği görülmektedir.

Buna göre;

1- İşkence suçunda korunan öncelikli hukuki değer insan onuru ve bireye ait hukuki yararlarken, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunda korunan öncelikli hukuki yarar kamu idaresinin disiplini, itibarı ve güvenilirliğidir.

2- Her iki suçun faili kamu görevlisi olmakla birlikte, işkence suçunda diğer suçun aksine kamu görevlisinin zor kullanma yetkisine sahip olması şart değildir.

3- İşkence suçu maddi veya manevi müdahale içeren eylemler ile gerçekleştirilebilirken, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçu sadece maddi müdahale içeren eylemlerle gerçekleştirilebilir.

4- İşkence suçunda fiiller; ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Oysa zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunda fiillerin sistematik bir yapıda olması ve belirli bir sürece yayılması söz konusu değildir. Fiilin sistematik bir yapıda olup olmadığı veya belirli bir sürece yayılıp yayılmadığı hususunu ise somut olayın özelliklerine göre hâkim takdir edecektir.

Keza, suça ilişkin birçok Özel Daire kararında ve maddenin gerekçesinde, suç yönünden, eylemlerin bir anlık fena muamele değil, belli bir süreç içinde sistematik biçimde işlenmesi gerektiği de vurgulanmıştır.

Bu esaslar nazara alındığında, sigara yanıklarının sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin sübuta ermediği somut olayda, sayıma inmekte direnen katılana karşı infaz koruma memuru olan sanıkların, ani gelişen duruma göre ve belli bir sürece yayıldığının kabulü mümkün olmayacak kısa bir zaman dilimi içerisinde, katılanın sırt ve bacak bölgelerinde künt travmatik nitelikte ekimoz, abrazyon şeklinde tanımlanan ve basit tıbbi tedavi ile giderilebilir mahiyetteki yaralanmaya neden olan eylemlerinin, sistematik ve süreklilik arz eder şekilde olmadığı, bu itibarla kanıtlanan eylemlerinin işkence suçunu değil kasten yaralama suçunu oluşturacağının kabul edilmesinin gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.11.2018 tarih ve 7704-12199 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İnceleme dışı sanıklar ... ve ... Sali hakkında verilen beraat kararları Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ... ve ... hakkında verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Sanıklar ..., ... ve ...’nın eylemlerinin işkence suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun,

2- Kasten yaralama suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılması hâlinde;

a- Sanıklar ... ve ... hakkında dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin,

b- Sanık ...’nın, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre Özel Daire onama kararından sonra 22.08.2021 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında bu hususun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığının, gerekli olmadığı sonucuna ulaşılması hâlinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin,

Belirlenmesine ilişkin ise de uyuşmazlık konularının görüşülmesi sırasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesi tarafından ileri sürülmesi üzerine sanık ...'ya ilişkin uyuşmazlık konusu; "İşkence suçundan verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık ...'nın Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 22.08.2021 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında bu sanığa yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılıp yapılamayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir." şeklinde yeniden belirlenmiş olup bu sanık bakımından uyuşmazlık konusu öncelikle bu doğrultuda değerlendirilmiştir.

1- İşkence suçundan verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık ...'nın Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 22.08.2021 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında bu sanığa yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılıp yapılamayacağı;

İncelenen dosya kapsamından;

Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre sanık ...'nın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 22.08.2021 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.

Ön sorun bakımından isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi için karar tarihinden sonra sanık veya hükümlünün ölmüş olmasına bağlanan hukuki sonuçlarla ilgili yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.

TCK’nın "Sanığın veya hükümlünün ölümü" başlıklı 64. maddesi;

"Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.

(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur." şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü gibi, TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği; hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.

Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi hâlinde kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölüm, ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.

Suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, fakat ortada suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.

Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere, temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek, yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.

Öte yandan, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun "Adli sicil bilgilerinin silinmesi" başlıklı 9. maddesinin ikinci fıkrasında ilgilinin ölümü üzerine adli sicil bilgilerinin, aynı Kanun'un "Adli sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi" başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise ilgilinin ölümü üzerine adli sicil ve arşiv bilgilerinin tamamen silineceği hüküm altına alınmıştır.

Gelinen aşamada itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulmasına ilişkin esaslar ve başvuru amaçları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz tarihinden sonra hükümlünün ölmesi durumunda nasıl bir karar verilmesi gerektiği üzerinde de durulmalıdır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı CMUK'da temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, 5271 sayılı CMK'da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’nın 322/4. maddesi; "Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir." biçiminde iken, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi; "Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz." şeklinde düzenlenmiştir. 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 99. maddesiyle de, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine;

"2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.

3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir." şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.

Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları, Yargıtay Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanırlar.

İtiraz, daire kararında gerek maddi ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu "itirazname" denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itiraz üzerine incelemeyi dosya üzerinden yapar ve düşme sebebi varsa davanın düşmesine karar verir. İtiraz nedenlerini yerinde görmezse itirazı reddeder, yerinde görürse, kararı ıslah eder. İtirazın reddedilmesi hâlinde Ceza Dairesinin kararı konusunda bir karar vermesi gerekmez (... Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım, 19. Bası, ... 2020, s. 956.).

5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi de bulunmaktadır. Kanun yollarının ortak amacı, temyiz edilen kararların hukuka ve maddi gerçeğe uygunluğunun denetlenmesi olup Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların da, temyiz incelemesinin kapsamı gözetilerek gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, kanun yolu davası açabilmek için korunan hukuki yararın ihlal edilmiş olması gerekir. Kanun yolu başvurusunun temel şartlarından biri karardan zarar görme şartıdır (Feridun Yenisey, ... Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, ..., 2021, s. 894-899.). Olağanüstü kanun yollarının genel amacı, kesin hükmün otoritesinin ancak çok ciddi boyutta hukuka aykırılıkların bulunması hâlinde hukuk düzenince kabul görmeyerek ortadan kaldırılmasıdır. Yargısal kararın güvenirliği ve hukuki kesinlik ilkeleri de dikkate alındığında, ancak hukuki yararın bulunması kaydıyla olağanüstü kanun yollarına başvurulabileceği kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;

İşkence suçundan verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık ...'nın Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 22.08.2021 tarihinde öldüğü anlaşılan dosya kapsamında;

Sanık ...'nın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve bu bağlamda atılı suçun dava zamanaşımının gerçekleştiği yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı, hükmün hukuka uygunluğunun denetlenmesi ve bu yolla içtihat birliğinin sağlanması amacını taşımakla birlikte, hakkında verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık ...'nın itiraz tarihinden sonra ölmesi nedeniyle ceza mahkûmiyeti ve mahkûmiyete bağlı tüm sonuçlar ortadan kalkmış bulunacağından mahkûmiyet kararından zarar görme şartının gerçekleşmesi artık söz konusu olmadığı gibi sadece sanık açısından sonuç doğuracak olan hükümlerin, maddi ceza hukuku veya muhakeme hukukuna uygun olup olmadığının denetlenmesinde de hukuki bir yarar kalmadığı anlaşılmakla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusuz kaldığı, bu nedenle de sanık ...'ya yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılamayacağı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu ön sorun yönünden reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık ...'ya yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

Ulaşılan sonuç karşısında sanık ... hakkında belirlenen diğer uyuşmazlık konuları değerlendirilmemiştir.

2- Sanıklar ... ve ...'ın eylemlerinin işkence suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu;

İncelenen dosya kapsamından;

İnfaz ve Koruma Memurları tarafından düzenlenen 12.08.2005 tarihli tutanağa göre; aynı gün saat 14.30 sıralarında B2 Blok, 64 numaralı odada kalmakta olan katılan ...'in ifadesi alınmak üzere ani müdahale bölümüne getirildiği, ifadesinin alınması esnasında agresif tavırlar gösteren katılanın cezaevinde kendisine haksızlık yapıldığını, memurların görevlerini yerine getirmediklerini, ayrımcılık yaptıklarını, özellikle psikolog ve sosyal çalışmacının hangi cesaretle kendisi ile görüşeceğini belirtip söz konusu kişilerin yüzlerini çizeceğini söylediği, tehditkâr konuşmaması ve ifadesini vermesi istenmesine rağmen tehditlerine devam edip bu işin burada kalmayacağını, memurların başını yakacağını belirttiği, ardından ifadesinin alınmasını müteakip katılanın odasına götürüldüğü,

İnfaz ve Koruma Memurları tarafından düzenlenen 13.08.2005 tarihli tutanağa göre; B2 Blok, 64 numaralı odada kalmakta olan katılan ...'in sabah sayımında yemekhane kısmında olmadığının görülmesi üzerine üst kattaki yatakhane kısmına çıkıldığında katılanın yatağında uzanmış olduğunun görüldüğü, sayım için neden aşağıya inmediği ve hasta olup olmadığı sorulduğunda "Ben sayımlarda aşağıya inmek zorunda değilim, ilgili birimlere dilekçe verdim." dediği, görevli başmemurun bu durumun ancak doktor raporu ile olabileceğini ifade ederek aşağı kattaki yemekhane kısmına inmesini istemesi üzerine katılanın "Beni kralınız gelse indiremez." dedikten sonra sinkaflı şekilde küfür ettiği, sakin olması konusunda uyarılmasına karşın agresif tavırlar takınıp "Sizinle hesaplaşacağız, siz beni daha tanıyamadınız, sizin başınıza ne çoraplar öreceğim." diyerek tehditkâr ifadeler kullandığı, görevli başmemurun konuşarak katılanı sakinleştirmesinden sonra yemekhaneye inmesini istemesi üzerine katılanın kendi iradesiyle yemekhane kısmına indiği, ardından da sayıma devam edilmek üzere odadan çıkıldığı,

İnfaz ve Koruma Memurları tarafından düzenlenen 13.08.2005 tarihli diğer tutanağa göre; B2 Blok, 64 numaralı odada kalmakta olan katılan ...'in saat 09.08'de koğuş butonuna basması üzerine odasının önüne gidilerek mazgalı açılıp sorulduğunda, kalbinde şiddetli bir ... olduğunu ve nefes almakta zorlandığını söylediği, bu durumun ilk olarak başmemura iletildiği, katılanın aynı şekilde başmemura da şikâyetini dile getirmesi üzerine nöbetçi müdürün durumdan haberdar edilip doktor çağrıldığı, katılanın doktorun yanına saat 09.28'de götürüldüğü, revire çıkartıldıktan sonra katılanın "Sizinle görüşeceğiz, şimdi ne yapacaksınız bakalım." diyerek memurları tehdit ettiği, daha sonra doktorun katılana ne şikâyeti olduğunu sorduğunda katılanın kalp rahatsızlığı olmadığını, infaz ve koruma memurlarının kendisini doktora çıkarmaları amacıyla bu şekilde beyanda bulunduğunu belirttikten sonra giysilerini çıkartıp "Bunlar bana işkence yaptılar, vücudumu görebilirsiniz." dediği, bunun üzerine doktorun katılanı hastaneye sevk ettiği,

Cezaevi doktoru olan tanık... tarafından düzenlenen 13.08.2005 tarihli ve 2364 sayılı rapora göre; cezaevi hükümlülerinden katılan ...'in 13.08.2005 tarihinde saat 09.30'da kalp rahatsızlığı şikâyeti ile revire getirildiğinde darp edildiğini belirtip üstünü çıkardığı, üzerindeki izleri gösterdiği, yapılan muayenesinde genel durumunun iyi, şuurunun açık olduğu, her iki üst kol iç yan kısımda yaklaşık 5x2 cm boyutunda ekimotik alan, batın bölgesinde yaklaşık 10x2 cm boyutunda 18 adet ekimotik alan (kenarları kızarık, ortası normal renkte), sırt bölgesinde, çoğunluğu lomber bölgede 27 adet yaklaşık boyutları 10-15x2 cm kenarları kızarık, ortası normal deri renginde olan ekimotik alan, sırt bölgesinde vertebranın sağ tarafında toplanan yaklaşık 1 cm çapında olan 20 adet yanık dokusu, kalçalarda 8 adet boyutları yaklaşık 10-15x2 cm olan ekimotik alan (kenarları kızarık, ortası normal deri renginde), ayaklarda, femur üst dış kısımda yoğun olmak üzere tüm bacaklara yayılmış 30 adet yaklaşık 10-15x2 cm boyutunda ekimotik alan tespit edildiği, tüm bu lezyonların yapılış şekli, konumları, boyutları göz önüne alındığında katılanın kendisi tarafından yapıldığı yönünde görüş belirtilip katılanın ileri tetkik ve tedavi için ... Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Polikliniğine sevk edildiği,

Cezaevi doktoru olan tanık... tarafından ... Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliğine hitaben düzenlenen 13.08.2005 tarihli ve 2364 sayılı yazıya göre; katılanın hastaneye sevk saatinin 21.30 olduğu,

Katılan hakkında Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Bölümünce düzenlenen 07.03.2006 tarihli raporun; "...Genel durumu iyi, bilinç açık koopere, oryente, yapılan ortopedik muayenesinde her iki kolda, her iki uylukta ve cruriste, torakolomber bölgede multipl sayıda ve boyutta ekimozlar mevcut. Sağ hemitoraks posteriorda büllöz lezyonlar mevcut. Her iki alt ve üst ekstremite eklem hareketleri olağan, patolojik hareket yok, pelvik kompresyonla instabilite yok. Vertebra palpasyonunda T10-12 vertebra seviyesinde ... tarifliyor, hassasiyeti yok. Nörovasküler defısit tespit edilmedi. X-Ray'de acil ortopedik osseöz patoloji yok. Yumuşak doku travması düşünüldü. Mutlak yatak istirahatı önerildi. Reçete verildi. Önerilerde bulunuldu. Komplikasyonlara karşı uyarıldı. Darp ve cebir izleri açısından adli hekime sevki uygundur. Hasta ilk gören acil hekimine devredildi.", Genel Cerrahi Bölümünce düzenlenen aynı tarihli raporun; "...13.08.2005 tarihinde 5096216 protokol nosu ve darp nedeni ile acil servisimize başvuran hasta ...'in yapılan muayenesinde bilinç açık, koopere, koklamakla alkolsüz...Her iki hemitorax solunuma eşit sayıda katılıyor. Dinlemekle akciğer sesleri olağan. PAAC grafide hemopnömotorax saptanmadı. Batın serbest, defans, rebaund saptanmadı. Batın USG'de batın içi serbest sıvı, solid organ yaralanması saptanmadı. Hastanın yapılan tüm vücut muayenesinde batın ön yüzde multipl transvers kesi skarı mevcut. Batında umblikusun sağ tarafında ekimotik alan mevcut, sırtta sağ ve sol lumbal bölgede ekimotik alanlar mevcut. Sırtta sol skapula üzerinde ekimotik alan mevcut, ayrıca sırtta sağ hemitoraxta daha fazla olmak üzere sol hemitoraxta da olan en büyük çapı 1 cm ile 0,5 cm arasında değişen multipl büllöz lezyonları mevcut. Hastada bu hâliyle acil cerrahi patoloji saptanmadı.", Nöroşirurji Bölümünce düzenlenen aynı tarihli raporun; "...Pupiller normoizokorik, fasial asimetri olmadığı, servikal hassasiyet yok, motor lateralizan bulgu yok, bulantı kusma yok, grafide de acil nöroşirürjikal cerrahi gerektirecek patoloji tesbit edilmedi. Komplikasyonlara karşı uyarıldı.", Üroloji Bölümünce düzenlenen aynı tarihli raporun ise "Hasta muayene edildi. Fizik muayene: kostovertebral açı hassasiyeti -/- ,suprapubik hassasiyet -/-, TİT: 2-3 lökosit, 1-2 eritrosit Hemoglobin: 12,6. Batın USG: Normal. Spontan miksiyon mevcut Hastada acil üropatoloji düşünülmediği" şeklinde olduğu,

İnfaz ve Koruma Memurları tarafından düzenlenen bila tarihli tutanağa göre; 14.08.2005 tarihinde akşam sayımı sonrasında saat 20.17 sıralarında B2 Blok, 64 numaralı odanın butonuna basıldığı, bahse konu odanın mazgalı açılıp sorulduğunda katılanın önceki gün meydana gelen olayla ilgili yaptıklarından pişman olduğunu belirterek başmemurla görüşüp özür dilemek istediğini söylediği,

... Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 15.08.2005 tarihli ve 2199 sayılı raporun; olayın öyküsü bölümünün; "Cezaevi içinde darp edildiğini, vücuduna sigara basıldığını belirtti. Hastanede muayene edildiğini belirtti.", hastanın şikâyeti bölümünün; "Olay sonrasında vücudunda ağrılar olduğunu, mide bulantısı olduğunu belirtti.", lezyon ve lezyonlarla ilgili bulgular bölümünün; "Sırt sağ tarafta yaklaşık 0,8 cm çaplı (Kişinin sigara söndürülmesi sonucu oluştuğunu belirttiği) 20 adet yuvarlak etrafı hiperemik orta kısmı açık sarı renkte lezyon, sol sırt bölgesi 5 cm çaplı, 2,5 cm çaplı mor-yeşil renkli ekimoz, sol bel bölgesi 5x8 cm mor renkli ekimoz, sağ bel bölgesi 3 cm çaplı ekimoz, sol omuz arkası 3x1 cm mor renkli ekimoz, karın üzeri orta hatta 14x3 cm yeşil mor renkli ekimoz (iyileşmekte olan), sol kol iç yüzde 6x3 ve 3x1 cm mor renkli ekimoz (yer yer noktavi tarzda), karın sağ taraf 4x2,5 cm mor renkli ekimoz, sağ kol iç yüzde nokta ve yuvarlak şekilli 6x2 cm, 2 cm çaplı 4-5 adet ekimoz, sağ dirsek arkasında 1x0,2 cm abrazyon, sağ kol dirsek iç yüzde kişinin hastanede iğne ile serum verilmesi sonrası oluştuğunu belirttiği 2,5 cm çaplı morluk, sağ kol üst taraf dorsalde 3x2 cm çaplı ekimoz, karın sağ taraf 3 cm çaplı kahve-mor renkli ekimoz, sol bacak ön yüz laterale uzanan 3x3 cm ve 12x10 cm yeşil mor renkli ekimoz, sağ bacak üst taraftan alta uzanan medialde yer alan 20x8 cm mor yeşil renkte ekimoz, sağ bacak laterali 5x4 cm mor renkli ekimoz, sol bacak arka taraf diz üstünde 5x4 cm siyah mor renkli ekimoz, sol bacak ayak bileği üstü 12x6 cm mor renkli ekimoz, sağ bacak ayak bileği üstü medialde 8x2,5 cm mor renkli ekimoz, sol bacak orta kısım ayak bileği üzeri 2 cm çaplı 2 adet kişinin eskiden oluştuğunu belirttiği lezyon görüldü." şeklinde olduğu, bahse konu raporun sonuç bölümünde ise "Tespit edilen bulguların künt travma ile meydana gelebileceği, ayrıca sırt sağ yan ve bel bölgesindeki yaraların muhtemelen sigara yanığı olabileceği ancak yaraların ne şekilde meydana geldiği veya getirildiği hususunun adli tahkikatla aydınlatılmasının uygun olacağı, tespit edilen bulguların kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu" görüşünün belirtildiği,

Katılan ... tarafından ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla ... Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 15.08.2005 tarihli dilekçede; can güvenliğinin sağlanması amacıyla ... F tipi cezaevlerinden birine naklinin yapılmasını, kendisine işkence yapan kişilerin en ağır şekilde cezalandırılmalarını ve kapsamlı ifadesinin ivedilikle alınmasını istediği, ayrıca kurum görevlileri tarafından kendisine çeşitli cezalar verilip ölümle tehdit edildiğini belirttiği,

Cezaevi savcısı ve cezaevi müdürü tarafından düzenlenen 16.08.2005 tarihli tutanağa göre; katılan ...'in 13.08.2005 tarihinde, sabah sayımı esnasında meydana gelen olayla ilgili olarak cezaevi savcısı ve cezaevi müdürü ile görüşmek istediğini görevli memurlara bildirmesi üzerine 16.08.2005 tarihinde saat 11.30 sıralarında katılanın bulunduğu odaya gidildiği, katılandan bahse konu olayı anlatmasının istendiği, katılanın, infaz ve koruma memurları ile psiko-sosyal serviste görevli olan kişilerin kendisine iyi davranmadıklarını, ayrımcılık yaptıklarını, olay günü memurların sayım için geldiklerinde sayıma kalkmadığını ve kalkmayacağını, bunun için de dilekçe verdiğini söylediği, katılana infaz ve koruma memurlarının vücudunda sigara söndürmelerinin mümkün olamayacağı belirtilip memurların hem üzerinde sigara söndürüp hem de kendisini doktora göstermelerinin mantıklı olmadığı, kendisini sayıma indirmeleri nedeniyle memurlara iftira atıyorsa bunun yanlış bir davranış olduğu söylendiğinde ise katılanın "Ne yapayım, benim de çoluğum çocuğum var. Onların yüzünden birçok disiplin cezası aldım. O yüzden onlarla açık görüş yapamıyorum, telefonla görüşemiyorum." dediği, ısrarla doğruyu söylemesi istenip "Kendi kendini mi yaktın?" diye sorulduğunda katılanın alaycı bir biçimde "Ben kendimi yaktım demem, ben bir kere böyle bir yola başvurdum bundan dönemem, bunun dışında bir şey söyleyemem, yoksa benim cezam daha çok uzun, arkadaşlarımın içinde yanlış anlaşılırım, kötü bir duruma düşerim." dediği, daha sonra ise katılanın "Doğruyu söylersem bana bununla ilgili disiplin cezası verecek misiniz? Atölyelere çıkmama müsaade edecek misiniz?" şeklinde pazarlık yapmaya çalıştığı, son olarak da "Şikâyetimi geri alayım siz de bana disiplin cezası vermeyin, atölyelere çıkartın yoksa ben yapacağımı yaparım, ben 15 senedir cezaevlerinde yatıyorum, daha önce de 4 tane gardiyan sürdürdüm." dediği,

Cezaevi savcısı tarafından düzenlenen 16.08.2005 tarihli teşhis tutanağına göre; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumuna ait personel albümünün katılan ...'e gösterilerek kendisine kötü muamelede bulunan infaz ve koruma başmemuru ile memurlarını teşhis etmesinin istendiği, katılanın, olaya karışmayan başmemurların tanıklar ... .... ve ....olduğunu, bu kişilerle ilgili bir şikâyetinin olmadığını, olay sırasında sonradan koğuşa gelen, kendisine küfür eden, ... atan ve kitabını yere atan kişinin infaz ve koruma başmemuru olan inceleme dışı sanık ..., vücuduna sigara değdiren infaz ve koruma memurlarının ise sanıklar ..., ... ve ... olduğunu, bu kişilerin aynı zamanda infaz ve koruma memuru olan inceleme dışı sanık ... Sali ile birlikte kendisine vurduklarını, odada bulunan diğer kişilerin ise kendisine yönelik herhangi bir fiilde bulunmadıklarını söylediği,

İnfaz ve koruma memurları tarafından düzenlenen 17.08.2005 tarihli tutanağa göre; B2 Blok, 64 numaralı odada kalmakta olan katılan ...'in koğuşuna, fotoğrafını çekmek için 17.08.2005 tarihinde saat 13.25 sıralarında yeteri kadar personelle gidildiği, çekim sırasında katılanın cezaevi 2. müdürlerine bağırarak 16.08.2005 tarihli kantin dilekçesini niye reddettikleri konusunda sataşmalarda bulunduğu, daha sonra sigara yakmak için personelden ateş istediği, ateş olmadığı söylenince de "Göreceksiniz, 3 Ekim'e az kaldı sizin alayınızı buradan dağıttıracağım, sizinle işimiz daha bitmedi, el mi yaman ben mi yaman bütün alem görecek." şeklinde tehdit içerikli sözler söylediği, bunun üzerine katılan ile tartışmaya girilmeden koğuştan çıkıldığı,

Cezaevi savcısı ve cezaevi müdürü tarafından düzenlenen 18.08.2005 tarihli görüntü inceleme tutanağının; "... 2 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumumuzda 13.08.2005 günü B2 Blok 64 numaralı odada tutuklu bulunan ...'in sabah sayımı (08.00) esnasında görevli infaz ve koruma başmemurlarının ve infaz koruma memurlarının kendisine kötü muamele ettikleri ve işkence yaptıkları iddiası ile ilgili olarak incelenen görüntü kayıtları sonucunda; 08.06'da İKM ... Akkoç kapı önüne gelen vardiyaya kapıyı açmak için beklemektedir. 08.07'de ..., ..., ..., ... Sali, ... Kayadüğün (İKBM), 08.10'da ... Akkoç, 08.12'de Muzaffer Kumral, ... ... (İKBM), 08.13'te Abdüllatif Acar (İKBM) B2 64 numaralı odaya girmişler ve 08.20'de hepsinin birlikte odadan çıktıkları tespit edilmiş olup; İnfaz Koruma Başmemuru ...'ın saat 08.06-08.20 arasında B2 64 numaralı odaya girmediği tespit edilmiştir." şeklinde olduğu,

İnfaz ve koruma memurları tarafından düzenlenen 22.08.2005 tarihli tutanağa göre; 22.08.2005 tarihinde saat 23.30 sıralarında katılan ...'in koğuş butonuna basması üzerine görevli memurlarca katılanın odasının önüne gidildiği, mazgalı açılıp ne olduğu sorulduğunda katılanın, meydana gelen olaylardan dolayı çok pişman olduğunu, kızgınlık anında böyle bir işe kalkıştığını, üç-dört gündür kendi kendine hesaplaştığını, vicdanen rahatsız olduğu için daha önce şikâyetçi olduğu memurlardan özür dileyeceğini, sabah sayımı sırasında şikâyetinden vazgeçmek için yeni bir dilekçe vereceğini ve sözünden dönmeyeceğini belirttiği, aynı ifadeleri infaz ve koruma başmemuru olan inceleme dışı sanık ...'a da söylediği,

Katılan ...'in ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla ... Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 23.08.2005 tarihli dilekçe içeriğinin; "Bulunduğum kurum memurları ile ilgili şikâyetimden vazgeçmeyi düşündüğümden hadiselerin hakikatı ile ilgili ifade vermek istediğimden ötürü sizinle bire bir görüşüp daha sonra ilk görüş ve takdiriniz doğrultusunda ifademi vermek istiyorum. Kurum dışına çıkmasını istediğim tüm APS mektuplarım ve dilekçelerimin durdurulmasını istiyorum. Açlık grevime de son veriyorum." biçiminde olduğu,

Katılan ...'in ... Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlediği 25.08.2005 tarihli dilekçesinde; 13.08.2005 tarihinde meydana geldiğini iddia ettiği işkence olayına ilişkin olarak 16.08.2005 tarihinde şüphelileri teşhis ettiğini ancak 15.08.2005 tarihinde adli tıptan cezaevine dönüşü sırasında gözlüklerinin kurum görevlileri tarafından kaybedilmesi nedeniyle teşhisi Cumhuriyet savcısının getirttiği başka bir gözlükle yaptığını, bu nedenle de teşhisten şüphe duyulmaması ve mahkemede sorun olmaması açısından yeniden teşhis yapmak istediğini belirttiği,

Cezaevi savcısı tarafından düzenlenen 29.08.2005 tarihle teşhis tutanağına göre; katılan tarafından daha önce teşhis edilen inceleme dışı sanıklar ..., ... Sali, sanıklar ..., ... ve ... ile kurumda görevli on kişiden oluşan bir grup memurun karışık olarak teşhis için huzura alındığı, katılandan kendisine işkence yaptıklarını iddia ettiği memurları teşhis etmesinin istendiği, katılanın "Bana gösterdiğiniz 15 kişilik infaz koruma başmemuru ve memurlarının içinde bana sigara değdirenler sağdan 4, 8 ve 13. sıradaki memurlardır." diyerek sanıklar ..., ... ve ...'ı gösterdiği, ayrıca "Daha sonra odama gelip bana ... atan başmemur sağdan 1. sıradaki kişiye benziyordu, emin değilim ancak bu kişi de olabilir." diyerek inceleme dışı sanık ...'ı gösterdiği, üç kez üst üste sorulmasına rağmen daha önce kendisine vurduğunu iddia ettiği inceleme dışı sanık ... Sali'yi ise teşhis edemediği,

Katılan tarafından ... Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan bila tarihli dilekçede; avukatı ve gözlüğü olmadan verdiği ifadeleri ve yaptığı teşhisleri kabul etmediğini belirttiği, 29.08.2005 tarihli dilekçelerinde de aynı hususları tekrar edip ayrıca cezaevi personeli tarafından disiplin cezaları verilmek suretiyle sindirilmeye çalışıldığını ifade ettiği,

Katılan tarafından ... Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan 01.09.2005 tarihli dilekçede; kurum en üst amiri olan Zeki Uzun'un 15.08.2005 tarihinde kendisini çağırarak işkence iddialarına ilişkin ifadesini değiştirmesini aksi hâlde hakkında düzenlenecek gerçeğe aykırı tutanaklarla disiplin cezası verileceğini söylediğini; aynı tarihli diğer dilekçesinde, 15.08.2005 tarihinde rapor alınmak üzere adli tıp kurumuna götürülürken teşhis yapamaması, alınan ifadeleri okuyamadan imzalaması amacıyla gözlüğünün kurum görevlileri tarafından kaybedildiğini; aynı tarihli diğer dilekçesinde, 17.08.2005 tarihinde saat 13.25 sıralarında odasına giren kurum 2. müdürlerinin ifadesini değiştirmesini isteyip kendisine hakaret ettiklerini; aynı tarihli diğer dilekçesinde, inceleme dışı sanık ... ile sanık ...'nın 20.08.2005 tarihinde odasına gelip ifadesini değiştirmesini isteyip kendisine hakaret ettiklerini; aynı tarihli diğer dilekçesinde ise 23.08.2005 tarihinde saat 00.30 sıralarında inceleme dışı sanık ... ile sanık ...'nın odasına gelerek tehdit ile şikâyetten vazgeçme dilekçesi yazdırdıklarını belirttiği,

Katılan tarafından ... Bakanlığına hitaben yazılan 05.09.2005 tarihli dilekçede; açlık grevine başladığını, avukat ile görüşmek istediğini, can güvenliği bulunmadığından başka bir cezaevine naklinin yapılmasını istediğini ifade ettiği,

Katılanın ... Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı bila tarihli dilekçesinde; kurum görevlileri ... Caferoğlu ile Yenal Çevik'i Cezaevi Savcısına şikâyet etmesi nedeniyle hakkında gerçeğe aykırı tutanak düzenlendiğini, bu tutanakla ilgili olarak 12.08.2005 tarihinde sözlü savunma verirken Kurum 2. Müdürünün "Sen haklı da olsan haksız duruma düşeceğini bilmiyor musun? Sen daha bu cezaevinde bir şey görmedin. Yakında nelerle karşılaşacaksın. Şikâyet et de görelim. Sen bir kişisin biz kurumca bütünüz. Seninle kedinin fare ile oynadığı gibi oynayacağız şerefsiz. Yeni göreve başlayan 1. müdürümüz karadenizli, Cezaevi Savcımız da karadenizli hemşehriler, Savcı da arkamızda." dediğini belirttiği,

İnceleme dışı sanık ... ile sanık ...'nın 20.08.2005 tarihinde katılanın odasına giderek ifadesini değiştirmesini isteyip kendisine hakaret ettikleri, yine 23.08.2005 tarihinde saat 00.30 sıralarında inceleme dışı sanık ... ile sanık ...'nın birlikte katılanın odasına giderek tehdit ile şikâyetten vazgeçme dilekçesi yazdırdıkları iddialarına ilişkin olarak sanık ... hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 15.09.2005 tarih ve 61089 sayı ile tehdit ve hakaret suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği, bu kararın ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 21.12.2005 tarih ve 1379 sayı ile katılanın itirazının reddine karar verilmek suretiyle kesinleştiği,

... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 27.07.2012 tarihli ve 5545 sayılı yazısında hükümlü olarak kurumlarında bulunan katılan ...'in 27.12.2012 tarihli dilekçesinin gönderildiği belirtildikten sonra yazı ekinde gönderilen ... Prof. Dr. Mazhar ... Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin katılan hakkında düzenlediği 30.05.2012 tarihli ve 2588 sayılı raporunda da belirtildiği üzere katılanda "Atipik psikoz" rahatsızlığı bulunduğu ve katılanın dilekçeleri değerlendirilirken bu hususun da dikkate alınması gerektiği ayrıca katılanın cezasının ertelenip ertelenmemesine dair gerekli tıbbi incelemenin yapılması için Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi için gerekli yazışmaların yapıldığının belirtildiği, ekinde yer alan bahse konu doktor raporunun "Psikometrik İnceleme" bölümünde "21.05.2012 tarihinde yapılan Rorschach testinde test verilerine göre; aşırı savunucu bir tutum sergileyen bireyin gerçeği değerlendirme yetisinin bozulduğu, toplumsal düşünceye katılımının zayıfladığı, belirgin biçimde muhakeme güçlükleri yaşadığı" belirtildikten sonra "Sonuç" bölümünde katılanda atipik psikoz denilen akıl hastalığı bulunduğu, katılanın bu hâliyle 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi uyarınca iyileşinceye kadar cezasının infazının geri bırakılmasının ve TCK'nın 57. maddesinde belirtilen bir ... kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun olduğu kanaatinin bildirildiği,

Katılan vekili tarafından ibraz edilen 06.11.2013 tarihli dilekçe içeriğinin;

"1- Mahkemeniz önünde görülmekte olan ve yukarıda esas numarası belirtilen dosyada müvekkilimiz müşteki-katılan ... hakkında daha önce kaldığı Kandıra 2 No'lu F Tipi Cezaevi Müdürü ... Karakaya tarafından Mahkemenize 2012/5545 sayılı ve 27.07.2012 tarihli yazı gönderilmiştir. İşbu yazı içeriğinde daha önce idarenin zorlaması ile ... Dr. Mazhar ... Ruh Sağlığı Hastanesine sevk edilerek burada kendisine 30.05.2012 tarihli ve 2012/2588 sayılı rapor ile 'Atipik psikoz' rahatsızlığı bulunduğuna dair rapor verilmiştir.

Bu rapor ile Mahkemeye müvekkilimizin psikolojik rahatsızlığının bulunduğuna dair yanıltıcı ve gerçek dışı bilgi verilerek Sayın Mahkeme yanıltılmaya çalışılmaktadır.

2- Ancak müvekkilimizin itirazı üzerine müvekkilimiz bu defa Adli Tıp Kurumuna sevk edilmiş ve 13.06.2012 tarihli ve B.03.1.ATK.0.06.00.03-101.01. 02-12/52529-6772 raporu ile herhangi bir ... probleminin bulunmadığına dair rapor verilmiştir.

3- Görevini kötüye kullanmak sureti ile müvekkilimizin kişilik haklarına saldıran kurum müdürü hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.

Sayın Mahkemeye saygılarımızla vekaleten sunulur." şeklinde olduğu, ekinde ise bahse konu raporun sadece imza bölümü yer alan ikinci sayfasının bulunduğu,

Katılan hakkında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 28.11.2014 tarihli ve 2014/69857-5520 sayılı raporda;

"...

8) Kişinin 05.02.2014 tarihinde Kurulumuzda yapılan muayenesinde; ... 2 Nolu F Tipi Cezaevinde sayıma kalkmadığı için sayım görevlileri tarafından önce darp edildiğini, sonra sırtına sigara basıldığını, sonra şikâyetçi olduğunu, bu kişiler hakkında beraat kararı verildiğini, Yargıtay tarafından bozulduğunu, ilk muayeneyi cezaevi doktorunda olduğunu söylediği, yüz sınırları içinde lezyon görülmediği, sırtta net olarak seçilemeyen yuvarlak görünümlü hafif skarlar mevcut, sayılabildiği kadarıyla 22 adet, en büyüğü 1,5 cm çapında genellikle yuvarlak, ciltten hafif açık renkte, sol skapula, en yoğun yeri sol lomber bölgede, az miktarda sağ skapuler bölgede olduklarının saptandığı, psikiyatri muayenesinde ortaokul mezunu, en son tekel bayisi imiş, boşanmış, 10 yıllık evlilik, 3 çocuklu, 12 yıldır cezaevindeymiş, normalde cezası bitmiş, ama son olaylardan sonra 57 ay daha ceza almış, hiç psikiyatrik başvurusu olmadığı, hiç ilaç kullanmıyormuş, madde kullanımı tanımlamadığı, askerlik ...'te, firar etmiş, 25 ayda bitirmiş, herhangi bir ruhsal sıkıntısı, şikâyeti yokmuş, ...'de gözleme yatırılmış, zorla iğne yapılmak istenmiş, devletin kendisine cephe aldığını düşünüyor, dışarıda polis, içeride infaz koruma memuru, adli suç nedeniyle yatmasına rağmen, siyasi görüşleri nedeniyle başına bunların geldiğini söylediği, bilinç açık, koopere, dikkat, bellek, zeka yeterli, konuşma, çağrışım düzgün, amaca vardığı, göz teması var, öz bakım yeterli, varsanı olmadığı, söylediklerinin ayrıntısına inildiğinde açıklamaları kendi içinde mantıklı, sebep-sonuç ilişkileri kurduğu, çağrışımda gevşeme, raydan çıkma, enkohedani olmadığı, içeriğinde mağdur edilme, dışlanma uğraşları olduğu, ancak sanrı düzeyinde olmadığı, psikomotor aktivite doğal, mood hafif deprese, affektif katılım yeterli, mod ile uyumlu olduğu saptandığı,

9) Kişinin 09.06.2014 tarihinde Kurulumuzda yapılan muayenesinde; ... 2 Nolu Cezaevinde kaldığı, sabah sayımında görevliler tarafından darp edilmiş, vücuduna yanan sigara basılmış, 05.02.2014 tarihindeki ifadelerini aynen tekrar ettiği, o zamanki muayene bulgularına ek olarak, başka bir olayda olduğunu söylediği, sol zygomatik bölgeden dudak üst kısma uzanan 10 cm'lik, ciltten açık renkte, düzgün sınırlı nedbe, boyun sol tarafta 9 cm'lik ciltten açık renkte nedbe, sağ taraf alında 1 cm'lik ciltten hafif koyu renkte nedbe, burun kanadı ile yanak birleşim yerinde 1 cm'lik ciltten açık renkte nedbe olduğu, psikiyatrik muayenesinde 1963, ... doğumlu, 12 yıldır cezaevinde, adam öldürme nedeniyle, daha önce de hırsızlık, yaralama, hakaret nedenleriyle tutuklanmış, evlenip ayrılmış, alkol alırmış, yoksunluk belirtisi olmadığı, psikiyatrik aile öyküsü olmadığı, 30 yıl önce kollarına jilet atmış, aktif psikopatoloji saptanmadığı,

10) Dosyada mevcut kişiye ait olduğu bildirilen 8 adet fotoğrafın Kurulumuzda yapılan incelenmesinde; tıbbi belgelerde tanımlanan lezyonlara ait görünümlerin olduğu saptandığına göre;

...

13.08.2005 tarihinde cezaevinde kaldığı koğuşta cezaevi görevlileri tarafından tekme ve tokatla dövüldüğü, sırt kısmında sigara söndürüldüğü iddiası olan kişi hakkında düzenlenmiş cezaevi doktoru...'ın aynı tarihli raporu, bu raporuyla ilgili beyanı, dosyada mevcut diğer tıbbi belgeler ile ifadeler, tutanaklar gibi adli evrakın ve kişiye ait fotoğrafların Kurulumuzda yapılan incelenmesinden elde edilen bilgiler ile kişinin Kurulumuzda yapılan muayenelerinden elde edilen bulgular birlikte değerlendirildiğinde, sırt bölgesindeki lezyonların tanımlanan özellikleri dikkate alındığında, sigara gibi sıcak bir cismin değdirilmesi ile oluşabilecek nitelikte olduğu, lezyonların lokalizasyonları, dağılımı, kişinin elinin ulaşabildiği bölgelerde olması hususlarına göre kişinin kendisi tarafından yapılabileceği gibi, başkası veya başkaları tarafından da oluşturulabilecekleri,

Vücudunun diğer bölgelerinde ekimoz, abrazyon şeklinde tanımlanan diğer lezyonların künt travmatik nitelikte oldukları, yaygınlığı ve lokalizasyonlarına göre hepsinin kişinin kendisi tarafından oluşturulmasının tıbben varit görülmediği, bu bölgelere yönelik tekme, yumruk gibi doğrudan künt travmalarla veya uygun zemine çarpma, çarptırılma ile oluşabilecekleri, kol bölgesindekilerin bu bölgelerden sıkıca kavranması ile oluşabilecek nitelikte olduğu, tüm lezyonların tanımlanan nitelikleri itibarıyla 13.08.2005 tarihi ile uyumlu olduğu, ancak kesin oluş günü ve saatinin mevcut verilerle tıbben söylenemediği"nin belirtildiği,

Kasten öldürme suçundan katılan ... hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesince 18.11.2013 tarih ve 5-380 sayı verilen mahkûmiyet hükmünün Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.07.2005 tarih ve 2001-2180 sayı ile düzeltilerek onanmasına karar verildiği,

Anayasa Mahkemesi Bölümler Başraportörlüğünün 11.02.2019 tarihli ve 4032 sayılı yazısı ekinde yer alan Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm tarafından verilen 23.01.2019 tarihli ve 2015/4032 başvuru numaralı kararda; inceleme konusu olaya ilişkin olarak Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının makul sürat ve özenle yargılama usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine ve katılana 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği,

Sanıklar ... ve ... müdafisi tarafından düzenlenen 28.01.2021 e-imza tarihli dilekçe ekinde yer alan ve Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm tarafından verilen 03.11.2020 tarihli ve 2017/36537 başvuru numaralı karar ile UYAP kayıtları incelendiğinde; katılanın hükümlü olarak bulunduğu ... F Tipi 1 Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan ...'de yapılacak bir yargılamanın duruşmasına katılmak üzere kolluk eşliğinde ...'dan ...'e nakledilirken 21.03.2007 ila 23.03.2007 tarihleri arasında ... D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda konakladığı, söz konusu Kurumun hücre olarak ifade edilen disiplin odasına alındığı, ilaç verilme ve revire görünme talebi nedeniyle bir infaz koruma memuru tarafından hakaret edilerek aşağılandığı, ardından bulunduğu odaya giren aynı memur ile diğer memurlar tarafından darbedildiği, daha önce bulunduğu ceza infaz kurumundaki görevlileri şikâyet ettiği için infaz memurlarının kendisini darbettiğini beyan eden katılanın ifadesine göre "Memurları yakmışsın." denilerek süpürge sapıyla dövüldüğü ve sigara basılmak suretiyle sırtının yakıldığı, ertesi gün yapılan duruşma sırasında da katılanın, İnfaz Kurumunda darbedildiğini belirtip Mahkemede şikâyetçi olması üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığı, katılanın 23.03.2007 tarihinde ... Cumhuriyet Savcılığınca alınan ifadesinde ... Cezaevinde misafir olması nedeniyle tanımadığı sivil giyimli üç kişi ile resmî kıyafetli üç infaz koruma memuru ve bir başmemurun 22.03.2007 tarihinde saat 11.00-12.00 sıralarında kapatıldığı hücrede kendisine saldırdıklarını, süpürge sapı ve yumrukla vurup tekmelediklerini, üzerinde sigara söndürdüklerini belirtip şikâyetçi olduğu, katılan hakkında ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23.03.2007 tarihli raporda; katılanın göğüs ve batın (karın) ön yüzde birden fazla sayıda kendi eylemi ile meydana getirilmiş görünümlü eski kesi yara izleri, sağ koltuk altı 10 cm dış nahiyesinde 4x2 cm'lik koyu mor renkte ekimoz (çürük), batın sağ dış koltuk altı bölgesinde yatay doğrultuda uzanan birbirine paralel üç adet 9x2 cm ebadında açık kırmızımtırak renkte ekimoz, batın ön nahiyesinde birbirine paralel üç adet 15x2 cm'lik açık kırmızı mor renkte ekimoz, sol üst kol üst dış bölgede iki adet 2x3 cm'lik açık kırmızımtırak renkte ekimoz, sol uyluk orta arkada 5x2 cm'lik koyu mor renkte ekimoz, sırt ortada on adet 0,5x0,5 ve 1x0,5 cm ebadında cildi ilgilendiren yüzeysel, ciltten kabarık yanık izleri olduğunun, bahse konu yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceğinin belirtildiği, Honaz (Kapatılan) Cumhuriyet Başsavcılığınca 24.04.2008 tarih ve 157-78 sayı ile altı infaz koruma memuru hakkında katılanın dövüldüğü iddiası ile TCK'nın 86/2, 86/3-d ve 53/1. maddeleri uyarınca dava açıldığı, infaz koruma memuru M. K. yargılama sırasında "Kamera kayıtlarında benim ile İ. T'nin görünmesinin sebebi bu depoya girip malzeme almış olmamız olabilir. Kesinlikle müştekiye yönelik şiddet eylemlerinde bulunmuş değilim. İlk defa gördüğüm ve kendisi ile aramda husumet bulunmayan bu kişiye karşı etkili eylemde bulunma mantıklı değildir. Ben kendisini şu an görsem hatırlamam, hatırladığım kadarıyla bu kişiyi getiren jandarma görevlileri müştekinin sorunlu birisi olduğunu daha önceden defalarca cezaevine girip çıktığını, daha önceden kendi kendine zarar veren bir yapıya sahip olduğunu, bu yüzden dikkat edilmesini, diğer mahkûmlarla temas ettirilmemesini söylemişti. Yönetmelik gereği de onun ayrı konması gerekirdi, buna rağmen bana 'Cezaevinde tanıdıklarım var beni koğuşlara koyacaksın.' dedi ve ukala tavırlarda bulundu, ben bunun mümkün olmadığını söyleyince 'Bana siz beni tanımıyorsunuz ben F tipinden geliyorum size yapacağımı bilirim.' dedi ancak ben aldırış etmedim gözetim odasına yerleştirdikten sonra battaniyesini ve yemeğini verdikten sonra bir daha da kendisiyle muhatap olmadım. Daha sonraki nöbeti de A. Ö'ye teslim ettim ertesi vardiyamda bu kişi yoktu ..." şeklinde ifade verdiği, Honaz (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 12.10.2010 tarih ve 88-351 sayı ile tüm sanıkların beraatlerine karar verildiği, katılanın temyizi üzerine beş kişi hakkında verilen beraat hükümlerinin onandığı ancak M. K. adlı infaz koruma memuru hakkında verilen kararın atılı suçun sabit olduğu gerekçesi ile bozulduğu, yargılamaya devam eden ... (Kapatılan) 7. Sulh Ceza Mahkemesi ise 10.04.2014 tarih ve 764-242 sayı ile "Müştekinin dövüldüğünü iddia ettiği zaman dilimi 22.03.2007 günü saat 11.00 ile 12.00 arasıdır. Cezaevine yazılan müzekkere cevabının incelenmesinden sanık V'nin başmemur olduğu, A. Ö'nün nöbetçi memur olduğu ve vardiyayı 22.03.2007 günü saat 20.00'den sonra yani mağdurun iddia ettiği saatten sonra görevi devraldıkları, diğer sanıkların iddia edilen saatlerde görevli oldukları, mağdurun 23.03.2007 tarihinde sabah 07.00'de cezaevinden ayrıldığı, dövülme iddiasını ise aynı gün duruşmada dile getirdiği, alınan rapor ile iddia edilen tarih arasında 1 gün bulunduğu, mağdurun kendisini dövdüğünü iddia ettiği kişilerin resimlerinden sadece sanık M. K'yı teşhis ettiği ancak bir de sivil giyimli başmemurun kendisini özellikle dövdüğünü beyan ettiği, kurumda başmemurun sanık V. olduğu ve iddia edilen saatte kurumda bulunmadığının nöbet çizelgesi ve müzekkere cevapları ile anlaşıldığı, mağdurun başlangıçta 6 kişinin kendisini dövdüğünü beyan ettiği ancak sonra sanık M. ile bir başmemurun kendisini dövdüğünü Mahkeme aşamasında beyan ettiği, bu şekilde çelişkili beyanlarda bulunduğu, iddia edilen saatlerde kamera kayıtlarının incelendiği ve sanık M. dışındakilere kayıtlarda rastlanmadığı, bu sanığın da sadece 47 sn o kısımda kaldığı, görüntülerde rastlanan tanık İ. T'nin Mahkememizce dinlendiği ve malzeme odasına giriş yapıldığının anlaşıldığı, tanık beyanı ile tanığın sanık ile malzemeleri aldıktan sonra birlikte çıktıkları, malzeme alımı sırasında sanığın sürekli tanık İ. T'nin yanında bulunduğu, tüm gün boyunca da tanık İ. T'nin cezaevinde işlerini yaparken sanığın tanığın yanında bulunduğu, sanığın katılanın bulunduğu odaya girmediği, bu odaya girdiğine ilişkin herhangi bir görgü ve tespitin olmadığı, kamera kayıtları ile de sanığın hükümlünün bulunduğu odaya girmediğinin belirlendiği, malzeme konulan odada da tanık ve sanığın sadece 47 ... kaldıkları, katılanın yaralanmasına ilişkin doktor raporunun ... ilinden ayrıldıktan sonra alındığı, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sanığın mahkûmiyeti için kesin ve somut delil gerektiği, katılanda oluşan yaraların cezaevinden ayrıldığı tarihten sonra da oluşabileceği" gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar verildiği, direnme kararına konu bu hükmün de katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 134-718 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesiyle 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderildiği, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.03.2017 tarih ve 546-2378 sayı ile dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle M. K. hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verildiği, katılanın Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru üzerine verilen kararda;

"62. Dolayısıyla oluşan yaralanmaların başvurucunun iddiası doğrultusunda Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin başvurucu üzerinde fiziksel güç kullanmaları sonucu oluştuğu yönünde makul şüphenin üzerinde kanıt bulunduğu değerlendirilerek kötü muamele yasağının ihlal edildiği kanaatine varmıştır.

63. Ayrıca belirtmek gerekir ki sırtında tespit edilen, yeni oluşmuş on adet yanık izinin başvurucunun sırtına sigara basıldığı iddialarını destekleyen mahiyette olduğu nazara alındığında güç kullanımına izin verilen hâllerde dahi bu şekilde gerçekleşen bir yaralanma biçiminin kötü muamele yasağını ihlal edeceği ortadadır.

64. Bu aşamadan sonra kötü muamelenin nitelendirilmesi gündeme gelmektedir. Her ne kadar başvurucunun yaralanması basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olduğu tespit edilmişse de başvurucuya uygulanan şiddetin düzeyi, şekli ve başvurucuda oluşan etkileri dikkate alındığında eylemin eziyet olarak nitelendirilmesi gerekir (benzer yaklaşım için bkz. Edip Elma ve diğerleri, B. No: 2015/14826, 18/4/2019, § 53; ... Şah Araş ve diğerleri, B. No: 2014/798, 28/9/2016, § 82.).

65. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan eziyet yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

...

73. Dolayısıyla görüntülerin bağımsız soruşturma yürütmesi gereken soruşturma makamı veya atayacağı bilirkişi tarafından değil İnfaz Kurumunda bulunan başka bir hükümlü tarafından incelendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yetkin ve bağımsız olmayan bir kişi tarafından incelenen görüntülere ait kayıt dökümlerinin güvenilirliği kuşkulu hâle gelmiştir. Bu durumda soruşturma makamının maddi gerçeğe ulaşma çabası için de beklenen özeni gösterdiği söylenemeyecektir.

74. Diğer yandan infaz memurları hakkında açılan dava zamanaşımı nedeniyle düşmüştür. 2007 yılında meydana gelen başvuruya konu olayın aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması amacıyla yapılan ceza yargılaması, on yılı aşkın sürede tamamlanamamıştır.

75. Olayın hemen ardından darbedildiğini iddia eden başvurucunun şikâyet ve delillerinin tespit edilerek hakkında ... raporunun düzenlendiği dikkate alındığında sadece sorumluların kimliğinin tespit edilerek mevcut kamera görüntülerinin incelenmesi sonucu açılan ceza davasında bu delillerin değerlendirilmesini gerektiren sürenin on yılda tamamlanamayacak nitelikte olmadığı öngörülmüştür.

76. Hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kıstaslar dikkate alındığında başvuru konusu olay çok da karmaşık bir görünüm arz etmediği gibi başvurucunun yargılamanın uzamasına sebep olacak tutumunu ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensizliğini gösteren bir unsur da gözlenmediğinden on yıllık yargı süresinde makul olmayan bir gecikme söz konusudur (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. ..., § 42.). Dolayısıyla özenle ve makul hızla yargılama yapılmadığından kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

77. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan eziyet yasağının makul sürat ve özenle yargılama usul yükümlülüğü yönünden de ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." şeklinde açıklamalara yer verildikten sonra Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan eziyet yasağının maddi ve usule ilişkin boyutlarının ihlal edildiğine ve katılana net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan ... 16.08.2005 tarihinde Savcılıkta; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda B-64 numaralı dubleks odada tek başına kaldığını, 13.08.2005 tarihinde saat 08.00 sıralarında üst katta bulunan yatakhane kısmında yattığı sırada birkaç infaz ve koruma memurunun yanına gelerek "İn aşağı." dediklerini, memurlara sayımda kalkmayacağına dair idareye dilekçe verdiğini söylemesi üzerine "Biz müdahale ederiz, seni indiririz." diyerek kendisini yaka paça alt kata indirdiklerini, bu sırada üzerinde bulunan şortu çıkardıklarını, kendisine küfür ve hakaret ettiklerini, bir yandan da vücudunun çeşitli yerlerine vurduklarını, yüzüstü yere yatırdıklarını, dirsekleriyle ve elleriyle kafasına bastırdıklarını, üç memurun masada bulunan ve kendisine ait olan sigaradan birer adet alıp yaktıktan sonra vücudunun çeşitli yerlerine değdirdiklerini, bu memurları görse tanıyabileceğini, o sırada odada bulunan tanıklar Abdüllatif Acar ile ... Kayadüğün'ün ise olaya karışmadıklarını hatta diğer memurlara "Yapmayın." dediklerini, bu sırada dışarıdan gelen ve görse tanıyabileceği diğer bir başmemurun da kendisine ... attığını, ardından sinkaflı küfür ettiğini, ceza kanunu kitabını yere attığını, bu olayların idareyi daha önceden şikâyet etmiş olmasından kaynaklandığını, kendisine işkence yaptığını iddia ettiği memurların cezalandırılmalarını istediğini,

23.08.2005 tarihinde Savcılıkta; 16.08.2005 tarihli ifadesinin doğru olduğunu, daha öncesinde yaşanan bir tartışma nedeniyle birini vurduğunu, kasten öldürme suçundan yargılandığını, hakkında verilen kararı temyiz ettiğini, hâlihazırda hükümözlü olduğunu, daha öncesinde bulunduğu ... Cezaevinden 16 Aralık 2004 tarihinde Tüzük'ün 78-B maddesi gereğince ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu nakledildiğini, ... Cezaevinde yatmakta iken 40 gün hücre cezası ile muhtelif cezaları bulunduğunu, ...'e geldikten sonra da 5 günlük hücre cezası aldığını, aldığı bu cezalar nedeniyle de bazı haklarından mahrum kaldığını, bunların telefondan ve açık ziyaretten men cezaları olduğunu, bunların uygulanmasında kurum görevlilerinin hiçbir suçu olmadığını, bunların prosedür gereği olduğunu, ancak kurum görevlilerinin kendisine karşı keyfi hareketlerinin de bulunduğunu, örneğin atölye faaliyetlerinin engellendiğini, bunun yanında İnsan Hakları Derneğine, Cumhurbaşkanlığına veya ... Bakanlığına yazdığı dilekçelerin gönderilmediğini, kendisine karşı ayrımcılık yapıldığını, olay tarihine kadar kendisi ile sistematik olarak uğraşıldığını, olay tarihinden iki gün önce birlikte kaldığı blok arkadaşlarının dağıtıldığını, sevmediği bir kişinin de koğuşunun yanındaki koğuşa konulduğunu, ... isimli bu kişinin sonradan tanık olarak dinlendiğini, olay günü saat 08.00 sıralarında sayıma gelen memurlara "Ben kalkmıyorum. Bu konuda müdürlüğe dilekçe verdim, bana cevap vermediniz." dediğini, bunun üzerine kendisine resmi gösterilen sanık ...'ın beline sarıldığını, bu sırada yatağının üzerinde oturur vaziyette olduğunu, bu kişinin "Yatıralım mı?" dediğini, ardından sanıklar ... ile ...'nin kendisini merdivenlerden aşağı indirdiklerini, o sırada gelen bir başmemurun "Yatırın!" dediğini, bunun üzerine yüzüstü yere yatırıldığını, bir memurun boynuna bastığını, ardından memurların kendisini dövmeye başladıklarını, ne ile vurduklarını göremediğini, ardından masanın üzerinde bulunan kendisine ait sigaradan sanıklar ..., ... ve ...'nin birer adet yakıp sırtının sağ tarafını ve orta kısımlarını yaktılarını, kendisine söylendiğine göre vücudunda 22 adet sigara yanığı bulunduğunu, inceleme dışı sanık ... Sali'nin diğerleri ile birlikte kendisini yere yatırıp etkisiz hâle getirenlerden biri olduğunu, ancak kendisine vurmadığını, inceleme dışı sanık ...'ın ise kendisine küfür edip ceza kanunu kitabını yere fırlatan kişi olduğunu, olaydan sonra memurların çekip gittiklerini, kendilerine "Doktoru getirin." dediyse de umursamadıklarını, bu olaydan bir saat kadar sonra butona bastığını, gelen görevlilere "Kalbim ağrıyor, doktor istiyorum." dediğini, bunun üzerine revire götürüldüğünü, kalp krizi geçirdiğini düşünen revir doktorunun koşa koşa geldiğini, doktora "Kalbimde bir şey yok işkence gördüm." dediğini, gömleğini sıyırdığını, doktorun vücudunun her tarafına baktığını, kendisini Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesine sevk ettiğini, orada muayenesinin yapıldığını, soruşturma başladığında ifadesini değiştirmesi için kendisine çeşitli baskılar yapıldığını, kurum 1. müdürü ve 2. müdürleri tarafından tehdit edildiğini, son olarak 23.08.2005 tarihinde saat 00.00'dan sonra inceleme dışı sanık ... ile sanık ...'nın koğuşuna geldiklerini, tehditler savurarak "İfadeni değiştir, senin için iyi olmaz, sen şerefsizsin, başka cezaevine gitsen de personeller bir bütündür oradan sağ çıkamazsın." dediklerini, bu tehditler üzerine 23.08.2005 tarihinde sabah saatlerinde bir dilekçe vererek şikâyetten vazgeçmeyi düşündüğünü, gerçeği anlatmak için cezaevi savcısı ile birebir görüşmek istediğini belirttiğini, ayrıca açlık grevinden de vazgeçtiğini beyan ettiğini, açlık grevinden vazgeçtiği hususunun doğru olduğunu diğerini ise korkudan yazdığını, bu nedenlerle 23.08.2005 tarihli dilekçesini kabul etmediğini, anlattığı işkence iddiasının tamamen doğru olduğunu, kendi kendini yaralamasının ve sırtında 22 adet sigara yanığı oluşturmasının mümkün olmadığını, kendisine işkence yapan 5 sanıktan ve ayrıca ifadesini değiştirmesi için kendisini zorlayan görevlilerden de şikâyetçi olduğunu, bir an önce başka bir cezaevine naklinin yapılmasını istediğini,

07.09.2005 tarihinde Savcılıkta; 23.08.2005 tarihli ifadesinin genel hatları ile doğru olsa da bu ifadesinde kısmen eksik kalan hususlar bulunduğunu, bu ifadesinde belirttiği gibi 13.08.2005 günü sabah sayımında saat 08.00 sıralarında dosya içerisinde bulunan personel kimlik kartlarından kendisine gösterilen sanık ...'ın beline sarıldığını, bu sırada yatağının üzerinde şortla oturduğunu, bu kişinin "Yatıralım mı?" dediğini, ardından sanıklar ... ile ...'nin gelerek kendisini merdivenden aşağı indirip yüzüstü yere yatırdıklarını, kendisini soymaya başladıklarını, o anda üzerinde şort bulunduğunu, ne ile vurduklarını görmediğini, daha sonra masasının üzerinde bulunan kendisine ait sigara sanıklar ..., ... ve ...'nin birer adet yakarak sigaranın ateşi ile sırtının sağ ve orta kısmını yaktıklarını, yine inceleme dışı sanık ... Sali'nin diğerleri ile birlikte kendisine birkaç kez vurduğu, ancak sigara ile yakma işine karışmadığı, daha önce inceleme dışı sanık ...'ın da dövme olayına karıştığını belirtmiş ise de o konuda kesin bir şey söyleyemeyeceğini, emin olmadığını, ancak dövme olayı bittikten sonra dışarıdan koğuşuna giren birisinin küfür ve hakaret ederek yanında bulunan ceza kanunu kitapçığını yere fırlattığını, 16.08.2005 tarihli beyanında tanıklar... ve ... Kayadüğün'ün olay anında orada olduğunu ve kavgaya karışmadıklarını, hatta "Yapmayın bırakın." dediklerini, cezaevi savcısının kendisine bir gözlük vererek bu şahısları gösterdiğini ve verilen gözlükle bakarak teşhiste bulunduğunu, ancak verilen gözlüğün gözüne tam uyum sağlamaması nedeniyle emin olmadığını, sol gözünde göz tembelliği olduğunu sağ gözüne ise yakını net görememe teşhisi konulduğunu, işkence olayından sonra görevlilerden kendisini doktora götürmelerini istese de götürmediklerini, butona basıp kalbinin ağrıdığını söylemesi üzerine de kendisini cezaevi revirine götürdüklerini, cezaevi doktorunun koşarak geldiğini, "Hani kalp krizin vardı." dediğini, "Benim kalbimde bir şey yok, işkenceye maruz kaldım." demesi üzerine doktorun "İyi bok yedin, buradaki infaz koruma memurlarını ben tanırım, onlar bir şey yapmaz." dediğini, 5-10 dakika süren bu tartışmadan sonra doktora "Sen doktor musun, hâkim misin, savcı mısın, sen görevini yap, sevk edeceksen beni sevk et, sevk etmeyeceksen beni koğuşuma gönder." dediğini, bu kez doktorun "Benim daha önceden de bir soruşturmam var eğer seni hastaneye sevk etmezsem Cezaevi Savcısı ... Hanım beni oyar." dediğini, bu sırada sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...'ın da odada bulunduğunu, sanık ...'nin doktora "Bunun anasına, avradına küfür etsene." dediğini, doktorun da manasız bir şekilde ona baktığını ardından kendisini hastaneye sevk ettiğini, revirden çıkıp koridorda yürürken jandarmaya teslim edilmeden önce görevlilere "Bunun hesabını yargıda vereceksiniz." dediğini, bu kez inceleme dışı sanık ...'ın "Biz kurum olarak bir bütünüz. Bize ceza verecek olan mahkemenin, hâkimin, savcının, anasını, avradını sinkaf ederim." şeklinde küfür ettiğini, hatta jandarmaya teslim olduğu sırada inceleme dışı sanık ...'ın orada görevli olarak bulunan başçavuş rütbesindeki görevli ile de tartıştığını, olaydan sonra cezaevi idaresi tarafından ifadesini değiştirmesi için tehditlerde bulunulduğunu, hakkında asılsız tutanaklar tanzim edilip disiplin cezaları verildiğini,

Mahkemede; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı süre içinde bazı nedenlerden dolayı ... Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli kurumlara dilekçeler yazdığını ancak bu dilekçelerinin gönderilmediğini ve dosyasında bulunduğunu cezaevinden sorumlu olan Cumhuriyet savcısının kendisine söylediğini, daha sonra kendisini tabutluk olarak tabir edilen dubleks odaya gönderdiklerini, bu duruma kendi çapında tepki gösterdiğini çünkü söz konusu odalarda bulunanların sayım sırasında ayağa kalkıp aşağı kata inmeleri gerektiğini, siyasi hükümlüleri indiremediklerini bu nedenle kendisini de indirmemeleri gerektiğini düşündüğünü, olay günü de sanıklar ... ile ...'nin yanına gelerek "Kalk." dediklerini, bu sırada sanık ...'ın arkasına geçerek kolundan tuttuğunu, kalkmayı reddetmesi üzerine kendisini tekme ... aşağı indirdiklerini, bu sırada inceleme dışı sanık ... Sali ile bir başka gardiyanın aşağı katta beklediklerini, daha sonra inceleme dışı sanık ... zannettiği bir kişinin de odaya girerek ceza kanunu kitapçığını yere fırlattığını, hâkim ve savcılara da küfür ettiğini, ancak bu kişinin inceleme dışı sanık ... olup olmadığı konusunda tereddüt ettiğini, çünkü gözlüğü alındığından teşhis işleminin usulüne uygun yapılmadığını, kendisini aşağı kata indirirken merdivenlerin üzerine yatırdıklarını, üzerinde sadece şort bulunduğunu, kafasına da basarak masanın üzerinde bulunan ve kendisine ait olan sigaradan birer tane yakanların sanıklar ..., ... ve ... olduğunu, bu sigaraları sırtında söndürdüklerini, merdivenden aşağıya tekme ... indirildiği içinde vücudunda yaralar oluştuğunu, kendisine ne ile vurduklarını bilmediğini, bu sırada inceleme dışı sanık ... Sali'nin de kendisine vurduğunu, şikâyetçi olduğunu ve sanıkların cezalandırılmalarını talep ettiğini,

İnceleme dışı sanık ... 18.08.2005 tarihinde Savcılıkta; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma başmemuru olarak 4. vardiyada görev yaptığını, 13.08.2005 tarihinde sabah sayımında C Blok'ta görevli olduğunu, sabah sayımı sırasında kesinlikle B Blok'a hiç gitmediğini, sabah sayımı sırasında katılan ...'i görmediğini, bu durumun kamera görüntülerinden ve o günkü nöbet çizelgesinden tespit edilebileceğini, katılanı olaydan bir ay kadar önce idari görüş için çıkarıldığında, koridorda görevli memurlarla tartışırken görmesi üzerine sakin olması yönünde uyardığını, katılanın kendisini bu nedenle tanıyor olabileceğini,

24.08.2005 tarihinde Savcılıkta; 22.08.2005 tarihinde saat 23.30 sıralarında katılan ...'in koğuş butonuna basması üzerine sanık ... ile infaz ve koruma memuru İsmail Uzun'un katılanın koğuşuna gittiklerini, sonradan öğrendiği kadarı ile kapının içindeki mazgaldan kendisine ne istediği sorulduğunda katılanın işkence iddiası nedeniyle çok üzgün olduğunu, şikâyetçi olduğu görevlilerden özür dileyeceğini söylediğini, hatta "Hekimhanlı Başmemuru çağırın." demesi nedeniyle de memur arkadaşlarının kendisine telefon etmeleri üzerine katılanın koğuşuna gitmek zorunda kaldığını, ardından koğuşun mazgalını açarak "Adem beni istemişsin hayırdır." demesi üzerine katılanın "Ben bu şekilde ifade verip sizi şikâyet ettiğim için çok pişmanım, vicdan azabı duyuyorum, bu konuda dilekçe verip yeniden ifademin alınmasını istiyorum." dediğini, katılana "Nasıl olsa benim hakkımdaki iddiaların boşa çıkacak, zira senin işkence gördüğün saatte ben C Blok'ta idim." dedikten sonra da dilekçesini sabah yapılan sayım sırasında verebileceğini söylediğini, ardından bu olayla ilgili tutanak tanzim ettiklerini, hatta konuşmalarından sonra koğuşun kapısından ayrılırken katılanın mazgaldan elini uzatarak kendisi ile tokalaştığını, kameraların da bunu kayıt ettiğini, katılanın tamamen yalan söylediğini ve iftirada bulunduğunu, işkence iddiası ile kendisinin hiçbir ilgisi bulunmadığını,

Mahkemede; olay sırasında C Blok'ta görevli olduğunu, katılanın ise B Blok'ta kaldığını, kamera kayıtlarının incelenmesi hâlinde bu durumun ortaya çıkacağını,

İnceleme dışı sanık ... Sali Savcılıkta; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak 4. vardiyada görev yaptığını, 13.08.2005 tarihinde sabah sayımı için B Blok, 64 No.lu odaya girdiklerini, katılan ...'in alt katta olan yemekhane kısmında bulunmadığını, üst katta bulunan yatakhane kısmında yatağa uzanmış vaziyette olduğunu gördüklerini, sayım için neden alt kata inmediğinin ve hasta olup olmadığının sorulduğunu, ardından sayım için alt kata inmesinin istendiğini, katılanın sayımlar sırasında kesinlikle alt kata inmeyeceğini, savcılığa dilekçe verdiğini, kendisini hiç kimsenin aşağıya indiremeyeceğini beyan ettiğini, durumu Başmemura ilettiklerini, Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün doktor raporu olursa sayımda yatakta bulunabileceğini katılana söylediğini, katılanın savcılığa verdiği dilekçenin cevabı gelmeden hiçbir şekilde sayımlara inmeyeceğini, kendisiyle uğraşmamaları gerektiğini aksi hâlde başlarına çorap öreceğini söylediğini, ayrıca "Beni kralınız gelse indiremez, ben ... kıran baş kesenim, benimle uğraşamazsınız." dediğini, daha sonra Başmemurun kendisiyle konuşması sonucunda katılan ...'in kendi isteği ile yemekhane kısmına indiğini, üzerinde atlet ve eşofman bulunduğunu, bu sırada "Bana işkence yapıyorsunuz, keyfi olarak aşağıya indiriyorsunuz." diyerek bağırmaya başlayıp cama doğru yöneldiğini, çevreye ve kendisine zarar vermemesi için kendisini tuttuklarını, "Bırakın beni, ben sakinim." şeklinde bağırmaya devam ettiğini, kendisine hiçbir şekilde zarar verilmediğini, zor kullanılmadığını, sayımı tamamlayarak odadan çıktıklarını, ardından görev yeri olan nizamiyeye geçtiğini,

Mahkemede; suçlamaları kabul etmediğini, ayrıca olay sırasında katılanın koğuşunda bulundukları sürenin 5-8 dakika arasında olduğunu, bu süre içinde 7-8 kişi ile birlikte iddia edildiği şekilde sigara basılması suretiyle 22 adet yara meydana getirilmesinin mümkün olmadığını, sadece sabah yoklaması sırasında meydana gelen olaylar hakkında bilgi sahibi olduğunu, katılanın doktora götürülmesi sırasında meydana gelen olayları bilmediğini,

Soruşturma sırasında şüpheli olarak ifadesi alınan tanık... Savcılıkta; 13.08.2005 tarihinde saat 09.30 sıralarında bir kişinin kalp krizi geçirdiğini söylemeleri üzerine apar topar cezaevine gittiğini, kalp krizi geçirdiği ileri sürülen katılan ...'in salına salına geldiğini görünce kendisine "Hani kalp krizi geçiriyordun. Ne şikâyetin var?" diye sorunca katılanın "Benim kalbimde bir şey yok, işkenceye maruz kaldım." dediğini, katılanı muayene odasına geçirerek üzerini soyunmasını istediğini, elbiselerini tamamen çıkardığını, vücudunun her yerini muayene ettiğini, katılanın sırtında 20'den fazla sigara yanığı bulunduğunu, ancak bunların katılanın sırtının sağ tarafında bulunduğunu ve yüzeysel yanıklar olduğunu, diğer bir ifade ile dokundurulup bırakılmış şekilde oluşturulduğunu, muayeneden sonra katılana "Ben bu infaz memurlarını tanırım. Bunlar böyle bir şey yapamaz. Bu yanıkları sen kendi kendine mi yaptın?" diye sorunca cevap vermediğini, kanaatine göre katılanın sağ eli ile sırtının sağ tarafına kendi kendine bu yanıkları yapmasının mümkün olduğunu, katılana "İyi bok yedin." şeklinde bir söz söylemediğini, hakaret etmediğini, ancak kalp krizi şikâyeti ile çağrılması üzerine koşa koşa cezaevine gittiğini, kalp krizi diye bir olay olmadığını öğrenince de sinirlendiğini,

Mahkemede tanık olarak alınan ifadesinde; olay tarihinde saat 09.00 sıralarında infaz koruma memurlarından birisinin kendisini arayarak kalp krizi geçiren bir hastanın olduğunu söylemesi üzerine hemen cezaevi revirine gittiğini, bu sırada kalp krizi geçirdiği söylenen katılanı ayakta ve yürür vaziyette gördüğünü, sinirli bir şekilde "Hani kalp kriziydi." dediğini, katılanın ise infaz koruma memurlarının kendisine işkence yaptığını eğer böyle bir yola başvurmasaydı kontrol için gelemeyeceğini söylediğini, bunun üzerine katılanın giysilerini çıkarttırıp kontrolünü yaptığını, ardından 13.08.2005 tarihli ve 2364 protokol sayılı raporu düzenlediğini, bu raporun son bölümüne de kendi şahsi görüşünü yazdığını, katılanın suratında herhangi bir darp izi olmaması, kollarında da böyle bir iz bulunmaması, sigara yanıklarının katılanın sadece sırt sağ bölgesinde, kolunun uzanabildiği yerlerde toplanması, yüzeysel ve fazla bastırılmamış olması nedeniyle söz konusu lezyonları katılanın kendisinin yaptığını düşündüğünü,

Tutanak tanığı Raif Cora Savcılıkta; olay saatinde nöbetçi müdür olarak görevli olduğunu ve ...'ya sevk edilecek mahkûmla ilgilendiğini, olay yerinde olmadığını, 1. vardiyada görevli Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün saat 09.10 sıralarında B Blok, 64 Nolu odada kalmakla olan katılan ...'in kalbinden rahatsız olduğunu söylemesi üzerine hemen doktor çağırmalarını istediğini, doktor geldikten sonra muayenesini yapıp katılanı acil olarak ... Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk ettiğini, jandarmaya haber verilerek katılanın hastaneye gönderildiğini,

Soruşturma sırasında şüpheli olarak alınan Savcılık ifadesinde; katılanın söylemiş olduğu gibi kendisinin davadan vazgeçmesi için hiçbir şekilde katılanı tehdit etmediğini, ona yönelik bu konuda bir baskısının olmadığını, diğer memurlara da telkinde bulunarak olay hakkında katılan üzerinde baskı kurmalarını söylemediğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini,

Mahkemede tanık olarak alınan ifadesinde; düzenlenen tutanağın doğru olduğunu, katılanın kendilerine yönelik olarak devamlı tahrik eder şekilde konuştuğunu, kendilerine sinkaflı küfürler ettiğini, bu konuda katılan hakkında dava açıldığını,

Tutanak tanığı ... ... Savcılıkta; telefon biriminden sorumlu başmemur olduğunu, hükümlü ve tutukluların hafta sonu telefon görüşleri olması nedeniyle 13.08.2005 tarihinde sabah göreve geldiğini, telefon görüşü için izin belgelerini imzalatmak amacıyla vardiya sorumlusu başmemurun bulunduğu B Blok, 64 No.lu odaya girdiğini, o sırada katılan ...'in odanın yemekhane kısmında görevli memurlara "Ben ... kıran baş kesenim." şeklinde bağırdığını duyduğunu, Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün katılanı sakin olması yönünde ikna etmesi üzerine de odadan diğer görevlilerle beraber ayrıldıklarını, katılana herhangi bir kötü muamele yapıldığını görmediğini,

Mahkemede; başmemur olarak o tarihte telefon biriminde çalıştığını, sayımı yapan ekip gecikince peşlerinden gittiğini, 64 No.lu odaya girdiğinde katılanın görevli memurlara "Beni kralınız gelse çıkaramaz, başınıza ne çoraplar öreceğim." şeklinde tehditler savurduğunu duyduğunu, katılanın daha önce tek numaralı odada kaldığını ancak ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkûmları geleceği için boşaltmak durumunda olduğunu, bu nedenle görevli memurlara "Ben çift nolu odaya gitmek istemiyorum. Gönderirseniz başınıza dert açarım." dediğini sonradan öğrendiğini, bununla ilgili bir tutanak olması gerektiğini, katılanın 64 No.lu odaya getirilmesinin hemen ertesi günü yapılan ilk sabah sayımında tutanaktaki sözleri sarf ettiğini, sanıklardan sorumlu kişinin kendisi olduğunu,

Tutanak tanığı Muzaffer Kumral Savcılıkta; 13.08.2005 tarihinde 1. vardiyada görevli olduğunu, sabah sayımından sonra görevi 4. vardiyaya devredeceklerini, sabah sayımında 1. vardiyada görevli tanık ... Akkoç ile beraber sırayla koridorlara girip sabah sayımını devrettiklerini, B Blok, 64 No.lu odanın bulunduğu koridora tanık ... Akkoç'un girdiğini, bu sırada kendisinin diğer koridorda sayımı devretmek üzere beklediğini, 64 No.lu odanın bulunduğu koridordaki sayımın biraz uzun sürmesi ve sesler gelmesi üzerine bu odaya girdiğini, odada üzerinde atlet ve eşofman bulunan katılan ...'in "Beni hiç kimse sayım için aşağıya indiremez, bana bir şey yapamazsınız, siz çıktıktan sonra kendime zarar verir, doktor raporu alıp sizi süründürürüm, ben kaç yılın mahkûmuyum, bütün yolları bilirim, ben ... kıran baş kesenim." şeklinde bağırdığını, Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün kendisiyle konuşması üzerine katılanın biraz sakinleştiğini, ardından sayım yapılıp odadan birlikte çıkıldığını, katılan ...'e zor kullanıldığını veya zarar verildiğini görmediğini, o sırada inceleme dışı sanık...'ın diğer blokta sayım aldığını, olay yerine hiç gelmediğini,

Mahkemede; nöbeti devreden vardiyada bulunduğunu, olayın başlangıcını görmediğini, odaya geldiğinde katılanın yemekhane bölümünde olduğunu ve tehditler savurduğunu, katılanın giyinik vaziyette olduğunu, nöbeti devredip ertesi gün akşam saatlerinde geldiğinde katılanın dövüldüğünden ve vücudunun sigara ile yakıldığından bahisle şikâyetçi olduğunu öğrendiğini, mahkûmların sigara içebildiklerini, çakmak ve sigaraları olduğunu, katılanın 64 numaralı odada yalnız kaldığını, yine odasında süpürge sapları, fırça sapları bulunduğunu, istese bunları kullanarak kendisine zarar verebileceğini, katılanın sorunlu bir mahkûm olduğunu,

Tutanak tanığı... Savcılıkta; 1. vardiyada görevli başmemur olduğunu, 13.08.2005 tarihinde sabah sayımı için B Blok'ta bulunduğunu, sayımın biraz gecikmesi üzerine B Blok, 64 No.lu odaya girdiğini, üzerinde atlet ve eşofman bulunan katılan ...'in yemekhane kısmında olduğunu gördüğünü, ardından katılanın görevli memurlara "Beni keyfi olarak aşağıya indiriyorsunuz, bana işkence yapıyorsunuz. Ben ... kıran baş kesenim, benim kim olduğumu bilmiyor musunuz, ben size yapacağımı bilirim, başınıza çorap öreceğim." diyerek bağırmaya başladığını, kendisine sayım sırasında kötü muamelede bulunulduğunu veya zor kullanıldığını görmediğini, sayım tamamlandıktan sonra da oradan ayrıldığını, o sırada inceleme dışı sanık ...'ın diğer blokta sayım aldığını, olay yerine hiç gelmediğini,

Mahkemede; olayı hatırladığını, düzenlenen tutanağın doğru olduğunu, sayım sırasında ekip olarak katılanın odasına girdiklerini, katılanın sayım için aşağı katta bulunan yemekhane bölümüne inmesi gerektiğini, çünkü sayımın orada yapıldığını, bahse konu odaların 3 kişilik olduğunu, üst katta yatak bölümünün, alt katta ise hükümlülerin yemek yediği bölümün bulunduğunu, yoksa başka hükümlülerle bir araya getirilip sayım yaptırılmadığını, katılanın tutanakta geçen hakaret ve tehdit içerikli sözleri söylediğini,

Tutanak tanığı ... Kayadüğün Savcılıkta; 4. vardiyada başmemur olduğunu, 13.08.2005 tarihinde sabah sayımı için B Blok, 64 Nolu odaya gidilince katılan ...'in yemekhane kısmında bulunmadığının görülmesi üzerine bahçe kapısı açılıp bahçe araması yapıldığını, yatakhane kısmına çıkıldığında ise katılanın yatağa uzanmış vaziyette olduğu görülünce sayım için neden aşağı inmediğinin ve hasta olup olmadığının sorulduğunu, katılanın sayımlarda kesinlikle aşağı inmeyeceğini, savcılığa dilekçe verdiğini, kendisini hiç kimsenin aşağı indiremeyeceğini söylediğini, katılana doktor raporu olmadan sayım esnasında yatakhanede olmaması gerektiğini söylemesi üzerine katılanın savcılığa verdiği dilekçenin cevabı gelmeden hiçbir şekilde sayımlara inmeyeceğini, kendisiyle uğraşmamalarını yoksa başlarına çorap öreceğini söyleyip "Beni kralınız gelse indiremez, ben ... kıran baş kesenim, benimle uğraşamazsınız." dediğini, katılana sayım için aşağıda beklediğini söyleyip yemekhane kısmına indiğini, ardından katılanın kendi isteği ile yemekhane kısmına indiğini, katılanın o sırada üzerinde atlet ve eşofman bulunduğunu, ardından "Bana işkence yapıyorsunuz, keyfi olarak aşağıya indiriyorsunuz." şeklinde bağırmaya başlayıp cama doğru yöneldiğini, bunun üzerine görevli memurların kendisini tuttuğunu, daha sonra "Bırakın beni, ben sakinim." diyerek tehditler savurmaya devam ettiğini, olay sırasında hiçbir görevli tarafından katılana zarar verilmediğini, sayım tamamlanarak odadan çıkıldıktan sonra aynı gün saat 09.10 sıralarında katılanın koğuş butonuna basması nedeniyle odasına giden görevli memurlara "Başmemuru istiyorum." demesi üzerine kendisine haber verildiğini, bu nedenle katılanın odasına gittiğini, ne istediğini sorduğunu, sabah sayımı sırasındaki davranışlarından pişmanlık duyduğunu söyleyip özür dileyen katılanın kalbinden rahatsız olduğunu, sırtında ve göğsünde ağrılarının bulunduğunu, mümkün ise doktora çıkmak istediğini belirtmesi üzerine nöbetçi müdüre haber verip doktor çağrıldığını, saat 09.30 sıralarında doktora çıkarılan katılanın muayenesi sonrası sevk edilmesi nedeniyle acil olarak hastaneye götürüldüğünü, 14.08.2005 günü akşam sayımından sonra da katılanın yine butona basarak görevli memurlara olaylardan pişmanlık duyduğunu söylediğinin diğer memurlar tarafından kendisine iletildiğini, bu durumun 14.08.2005 tarihli tutanakla tespit edildiğini,

Mahkemede; olay tarihinde katılanın tek başına kaldığı üç kişilik yerin iki katlı olduğunu, televizyon ve buzdolabı bulunduğunu, sayıma inmediğinin görülmesi üzerine katılandan alt kata inmesinin istendiğini, katılanın inmeyeceğini söylemesi üzerine de kendisinin katılanın yanına giderek alt kata inmesini istediğini, katılanın "Sayıma inmeyeceğim. Kimse beni buradan çıkaramaz." demesi üzerine memurları odadan çıkardıktan sonra katılana "Bak Adem sayıma in." dediğini hatta hasta olup olmadığını sorduğunu, olmadığını söylemesi üzerine de kendisinin odadan çıktığını, arkasından katılanın da aşağı kata indiğini, ardından sayım yerindeki sanık memurlara dönerek elinde bulunan Türk Ceza Kanunu kitapçığını gösterip "Ben ... kıran baş kesenim, sizden hesaplaşacağım." dediğini, ardından sayıma katıldığını, kendilerinin daha sonra odadan çıktıklarını, bir süre sonra katılanın ... basıp hasta olduğunu söylediğini, doktora götürüldüğünü, ayrıca olaydan sonra katılanın iki defa özür dilemek istediğini, bunlarla ilgili düzenlenen iki adet tutanak olması gerektiğini, sayım alan ve sanık konumunda bulunan memurların hiçbirisinin sigara içmediğini,

Tutanak tanığı ... Akkoç Savcılıkta; 13.08.2005 tarihinde 1. vardiyada görevli olduğunu, sabah sayımından sonra görevi 4. vardiyaya devredeceklerini, sabah sayımında B Blok, 64 No.lu odanın kapısını kendisinin açtığını, görevliler içeriye girdikten sonra diğer odanın kapısını açmak üzere 63 No.lu odaya yöneldiğini, görevlilerin sayımı bitirip odadan çıkmasını beklediği sırada katılanın bulunduğu odadan sesler gelince bu odaya girdiğini, bu sırada katılanın üzerinde atlet ve eşofman olduğunu, ardından katılanın "Beni hiç kimse sayım için aşağıya indiremez, bana bir şey yapamazsınız, siz çıktıktan sonra kendime zarar verir, doktor raporu alıp sizi süründürürüm, ben kaç yılın mahkûmuyum, bütün yolları bilirim, ben ... kıran baş kesenim." şeklinde bağırdığını, Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün kendisiyle konuşmasından sonra katılanın biraz sakinleştiğini, sayım alındıktan sonra da odadan birlikte çıkıldığını, katılana zor kullanıldığını veya zarar verildiğini görmediğini, infaz ve koruma başmemuru olan inceleme dışı sanık ...'ın o sırada diğer blokta sayım aldığını, olay mahalline hiç gelmediğini,

Tanık ... Savcılıkta; yaklaşık bir buçuk yıldır anılan cezaevinde kaldığını, olay tarihinde de B-2 Blok, 63 No.lu odada bulunduğunu, katılan ...'in de yan tarafında bulunan odada olduğunu, olay günü sabah sayımı için bulunduğu yerin alt katına indiğini, bu sırada yan taraftaki odadan "Sayım esnasında aşağıda bulunacaksın, aşağıya in." şeklinde memurların seslerini duyduğunu, katılanın ise "Uyku sersemiyim, ben aşağıya inemem." dediğini, bu şekilde yüksek sesli konuşmalar duyduğunu, bunun dışında başka bir ses duymadığını, bağrışma, çağrışma veya feryat sesleri olsaydı duyacağını,

Mahkemede; katılan ...'i şahsen tanımadığını, olay tarihinde ayrı ayrı koğuşlarda kaldıklarını, kendisi bir bloğun ortasında ise katılanın bu bloğun en sonunda olduğunu, koğuşları yan yana bulunmadığından herhangi bir şey görmesinin mümkün olmadığını ancak bir sabah katılanın sayıma çıkmamasına ilişkin bazı sesler duyduğunu, memurların "Sayım için aşağı ineceksin." dediklerini, katılanın da "Uyku sersemiyim, inmek istemiyorum." şeklinde cevap verdiğini duyduğunu, bunun dışındaki sesleri hatırlamadığını,

Soruşturma sırasında şüpheli olarak ifadesi alınan tanık ... Çıtak Savcılıkta; 16.08.2005 tarihinde ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 2. müdür olarak göreve başladığını, işkence iddiasına konu olayla ile ilgili bilgisinin olmadığını, bu konuda ifadesini değiştirmesi için katılanla muhatap olmadığını, tehditte de bulunmadığını, sadece katılanın açlık grevine gitmesi nedeniyle muhakkik tayin edildiği için beyanını aldığını, bunun dışında kendisiyle muhatap olmadığını, katılanın yalan söylediğini, muhakkik tayin edildiğinde katılanın infaz dosyasını okuduğunu, bu dosyada katılanın naklen geldiği ... Cezaevinde de görevliler hakkında benzer iddialarda bulunduğuna dair belgeler olduğunu, atılı suçlamayı kabul etmediğini,

Soruşturma sırasında şüpheli olarak ifadesi alınan tanık Zeki Uzun Savcılıkta; daha önce ... Kapalı Cezaevi Müdürüyken 16.07.2005 tarihinde ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne atandığını, hakkında şikâyetçi olan katılan ...'in ... Cezaevinden Tüzük'ün 78/B maddesi gereğince disiplin nedeniyle ...'e gönderildiğini, 78/B maddesinin anlamının ıslahı mümkün olmayan kişi demek olduğunu, olayın 13.08.2005 tarihinde Cumartesi günü gerçekleştiğini, Pazartesi günü katılanı çağırıp, ani müdahale odasında görüştüğünü, kendisine olayın nasıl olduğunu sorduğunu, katılanın bazı şeyler anlattıktan sonra kendisine "Sen hâkim misin, savcı mısın, ben size ifade vermem." dediğini, daha sonra katılanın çağırması üzerine 16.08.2005 tarihinde Cezaevi Savcısı ... Tankut ile birlikte katılanın odasına gittiklerini, bu görüşmeye ilişkin tutanak tanzim ettiklerini, katılanın bu görüşme sırasında "Ben bu işten geri dönemem. Dönersem arkadaşlarım arasında kötü duruma düşeceğim gibi aleyhimde olur." dedikten sonra "Ben memurlara iftira attığımı söylersem hakkımdaki disiplin cezalarını kaldıracak mısınız? ... atölyelerine çıkartacak mısınız?" şeklinde kendileri ile pazarlığa başladığını, bu teklifini kabul etmediklerini, daha sonra katılan ile hiç görüşmediğini, ifadesini değiştirmesi için baskı yapmadığını, katılanı tehdit etmediğini, katılanın yalan söylediğini,

Soruşturma sırasında şüpheli olarak ifadesi alınan tanık Halil Kandaş Savcılıkta; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 2. Müdür olarak görev yaptığını, katılan ile soruşturma konusu olaya ilişkin hiç muhatap olmadığını, bu konuda katılanı "İfadeni değiştir senin için hiç iyi olmaz." şeklinde tehdit etmediğini, katılanın tamamen yalan söylediğini,

Mahkemede tanık olarak alınan ifadesinde; imzası bulunan 17.08.2005 tarihli tutanağın doğru olduğunu, katılan ...'in devamlı olarak cezaevi görevlilerini tahrik etmeye çalıştığını, sinkaflı konuştuğunu, daha sonra ...'ya sevk edildiğini, 14.08.2005 tarihli tutanağın doğru olduğunu, katılanın Başmemur olan inceleme dışı sanık ...'a özür dilemek istediğini söylediğini, bu durumu kendisine daha sonra ...in anlattığını, kendisinin katılanın yanına gitmediğini,

Tutanak tanığı ... Karayiğit Mahkemede; 17.08.2005 tarihli tutanağın doğru olduğunu, katılanın tutumunun genelde bu şekilde olduğunu, kuruma geldiğinden beri böyle davrandığını, amacının ne olduğunu bilmediğini, tutanaktaki gibi tehdit içerikli sözler söylediğini,

Tutanak tanığı Metin Erol Mahkemede; 17.08.2005 tarihli tutanağın doğru olduğunu, hatta kapıyı kapattıktan sonra da katılanın tehditlerine devam ettiğini, katılanın çoğunlukla bu şekilde davrandığını, nedenini bilmediğini,

Tutanak tanığı Yaşar Orhan Mahkemede; 17.08.2005 tarihli tutanak içeriğinin doğru olduğunu ve aynen tekrar ettiğini,

İfade etmişlerdir.

Sanık ... Savcılıkta; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak 4. vardiyada görev yaptığını, 13.08.2005 tarihinde sabah sayımı için B Blok 64 No.lu odaya girdiklerinde katılan ...'in yemekhane kısmında bulunmadığını, yatakhane kısmında yatağa uzanmış vaziyette olduğunu gördüklerini, neden aşağı kata inmediğini ve hasta olup olmadığını sorup sayım için aşağı kata inmesini istediklerini, katılanın sayımlarda aşağı kata kesinlikle inmeyeceğini, Savcılığa dilekçe verdiğini, kendisini hiç kimsenin aşağıya indiremeyeceğini beyan ettiğini, durumu Başmemura ilettiklerini, Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün katılana doktor raporu olması hâlinde sayım sırasında yatağında olabileceğini söylediğini, katılanın Savcılığa verdiği dilekçenin cevabı gelmeden hiçbir şekilde sayımlara inmeyeceğini, kendisiyle uğraşmamaları gerektiğini aksi takdirde başlarına çorap öreceğini söyleyip "Beni kralınız gelse indiremez, ben ... kıran baş kesenim, benimle uğraşamazsınız." dediğini, daha sonra Başmemurun kendisiyle konuşması sonucunda katılanın kendi isteği ile aşağı kata yemekhane kısmına indiğini, indiğinde de üzerinde atlet ve eşofman bulunduğunu, akabinde "Bana işkence yapıyorsunuz, keyfi olarak aşağıya indiriyorsunuz." diyerek bağırmaya başlayıp cama yöneldiğini, bunun üzerine çevreye ve kendisine zarar vermemesi için katılanı tuttuklarını, katılanın ise "Bırakın beni, ben sakinim." diyerek bağırmaya devam ettiğini, katılana hiçbir şekilde zarar verilmediğini ve zor kullanılmadığını, ardından sayım işlemi yapılarak odadan çıkıldığını,

Mahkemede; katılanın bulunduğu yerin iki katlı olup üst katında yatakhane, alt katında ise yemekhane, banyo ve tuvalet bulunan dubleks oda olduğunu, katılanın olay günü sayım için yemekhane katına inmesi gerekirken inmediğini, bunun üzerine katılanı ikaz ettiklerini, hasta değilse mutlaka aşağı kata inmesi gerektiğini söylediklerini, katılanın ise Savcılığa dilekçe verdiğini ve bundan sonra yapılacak sayımlara katılmayacağını beyan ettiğini, bunun üzerine durumu alt katta bulunan İnfaz Koruma Başmemuru tanık ... Kayadüğün'e haber verdiklerini, bu sırada aşağıya inen katılanın "Beni zorla indiriyorsunuz bana işkence yapıyorsunuz." dedikten sonra "Sizin başınıza ne çoraplar öreyeceğim. Beni kral indiremez." şeklinde sözler söylediğini, katılanın üzerinde sigara söndürmediklerini, vücudundaki yara izlerinin o anda meydana gelmediğinin açık olduğunu, katılanın odasında 5-6 dakika kadar kaldıklarını, daha sonra katılanın doktora götürülmesi olayı ile ilgili bilgisinin olmadığını, katılanın kendilerine karşı bu kadar ön yargılı olmasının nedeninin koğuşunun değiştirilmiş olmasından kaynaklanabileceğini,

Sanık ... 16.08.2005 tarihinde Savcılıkta; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak 4. vardiyada görev yaptığını, 13.08.2005 tarihinde sabah sayımı için B Blok, 64 No.lu odaya girdiklerini, katılan ...'in yemekhane kısmında bulunmadığını, yatakhane kısmında yatağına uzanmış vaziyette olduğunu gördüklerini, katılana neden aşağıya inmediğini ve hasta olup olmadığını sorup sayım için aşağı kata inmesini istediklerini, katılanın ise sayımlarda kesinlikle aşağı kata inmeyeceğini, Savcılığa dilekçe verdiğini, kendisini hiç kimsenin aşağıya indiremeyeceğini beyan ettiğini, bu durumu Başmemurlarına ilettiklerini, Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün katılana doktor raporu olması hâlinde sayım sırasında yatağında bulunabileceğini söylediğini, katılanın Savcılığa verdiği dilekçenin cevabı gelmeden hiçbir şekilde sayımlara inmeyeceğini, kendisiyle uğraşmamalarını yoksa başlarına çorap öreceğini söyleyip "Beni kralınız gelse indiremez, ben ... kıran baş kesenim, benimle uğraşamazsınız." dediğini, daha sonra Başmemurlarının kendisiyle konuşması sonucunda katılanın kendi isteği ile yemekhane kısmına indiğini, indiğinde üzerinde atlet ve eşofman bulunduğunu, ardından "Bana işkence yapıyorsunuz, keyfi olarak aşağıya indiriyorsunuz." diyerek bağırmaya başladığını, daha sonra cama yöneldiğini, çevreye ve kendisine zarar vermemesi için katılanı tuttuklarını, "Bırakın beni ben sakinim." diyerek bağırmaya devam ettiğini, katılana hiçbir şekilde zarar verilmediğini ve zor kullanılmadığını, sayım işleminin tamamlamasının ardından odadan çıkıldığını, aynı gün saat 09.10 sıralarında koğuş butonuna basılması üzerine görevli arkadaşı ile birlikte katılanın odasına gittiklerini, kendisine ne olduğunu sorduklarını, kalbinin ve göğsünün ağrıdığını ve doktora çıkmak isteğini söylemesi üzerine durumu başmemurlarına ilettiklerini, daha sonra başmemur ile görevli arkadaşının katılanın odasının önüne giderek mazgaldan durumu hakkında bilgi aldıklarını, daha sonra durumun 2. müdüre bildirilerek doktor çağırıldığını, saat 09.30 sıralarında katılanın doktora çıkarıldığını, bu sırada katılanın "Benimle uğraştığınıza pişman olacaksınız." diyerek kendilerini tehdit etmeye başladığını, katılanın kurum revirinde muayenesi yapıldıktan sonra doktorun sevk etmesi üzerine acil olarak hastaneye götürüldüğünü, 14.08.2005 tarihinde akşam sayımından sonra katılanın tekrar butona basması üzerine odasının önüne gittiklerini, katılanın, bir gün önceki olaylardan dolayı pişmanlık duyduğunu söylemesi üzerine durumu başmemura ilettiklerini, ardından 14.08.2005 tarihli tutanağı düzenlediklerini,

24.08.2005 tarihinde Savcılıkta; 22.08.2005 günü saat 23.30 sıralarında katılanın butona basması nedeniyle koğuş kapısına gittiğini, yanına da İsmail Uzun isimli infaz ve koruma memurunu aldığını, katılana ne istediğini sorduklarını, katılanın "Yaptığım şikâyetlerden ötürü pişmanım, uzun süredir vicdan muhasebesi yapıyorum, vicdanen rahatsızım, şikâyetimden vazgeçmek için dilekçe vereceğim." dediğini, katılana "Numara yapmayasın." demesi üzerine katılanın çocukları üzerine yemin ederek doğru söylediğini, hatta Hekimhanlı başmemurla görüşüp ondan da özür dilemek istediğini ifade etmesi üzerine katılanın bu şekilde davranmasına sevinerek Başmemur olan inceleme dışı sanık ...'ı çağırmaya gittiğini, ardından onu da koğuş kapısına getirdiğini, orada katılanın mazgaldan elini uzatıp inceleme dışı sanık ...'la tokalaşarak özür dilediğini ve dilekçe vereceğini söylediğini, inceleme dışı sanık ...'ın katılana "Şimdi dilekçe vermene gerek yok, yarın sabah sayımda verirsin." dediğini, sabah sayımda da katılanın dilekçesini alıp kurum müdürüne götürdüğünü, bu dilekçeyi kurum müdürlüğünde bulunan 2. Müdür Raif Cora'ya verdiğini ancak sonradan duyduğuna göre dilekçe vermesine rağmen eski iddialarında ısrar ettiğini öğrendiğini, 22.08.2005 tarihinde saat 23.30 sıralarında butona basıp görevli çağırması nedeniyle katılanın koğuşunun kapısına gittiğini, kapıyı açmadıklarını, mazgal deliğinden görüştüklerini, bunun dışında da "İfadeni geri almazsan şöyle yaparım böyle yaparım." şeklinde katılanı asla tehdit etmediklerini, katılanın yalan söylediğini, dengesiz davranışlar içinde olduğunu, atılan suçlamayı kabul etmediğini,

Mahkemede; katılanın daha önce başka bir koğuşta kaldığını, o koğuşun alt ve üst katının olmadığını, yemekhane ve yatakhane bölümlerinin aynı katta olması nedeniyle sayımlar sırasında katılanın aşağıya inmek veya ayağa kalkmak gibi zorunluluğu bulunmadığını, koğuşunun değiştirilmesi nedeniyle katılanın sayım sırasında yemekhane katına inmek zorunda kaldığını, olay günü katılanın koğuşunda yukarı kata çıkan kişilerden birinin de kendisi olduğunu, katılana karşı şiddet kullanmadıklarını, 8-10 kişi önünde katılana yönelik bu tür bir eylem yapmalarının mümkün olmadığını, zaten içeride yaklaşık olarak 5-10 dakika kaldıklarını, bu kadar süre kalmalarının nedeninin de katılanın kendilerine zorluk çıkartması olduğunu, olaydan sonra katılanı revire götüren kişilerden birisinin kendisi olduğunu, sanık ... ile birlikte götürdüklerini, katılanın kalp krizi geçirmesi nedeniyle butona bastığını söylediğini, o sırada katılanın yüzünde terleme belirtileri bulunduğunu, hemen başmemura haber verdiklerini, onun da doktor çağırdığını, katılanı çok kısa bir sürede revire intikal ettirdiklerini, işkence yapan kişilerin bu şekilde davranmasının normal olmadığını, katılanın kendilerine yaptıklarından pişman olduğunu, bir daha böyle bir şey yapmayacağını söyleyip çocukları üzerine yemin ederek özür dilemesine rağmen ertesi gün tekrar haklarında şikâyette bulunduğunu, olay tarihinde sigara kullanmadığı gibi hâlen de kullanmadığını,

Sanık ... Savcılıkta; ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak 4. vardiyada görev yaptığını, 13.08.2005 tarihinde sabah sayımı için B Blok, 64 No.lu odaya girdiklerini, katılan ...'in yemekhane kısmında bulunmadığını, yatakhane kısmında yatağa uzanmış vaziyette olduğunu gördüklerini, sayım için neden aşağıya inmediğini ve hasta olup olmadığını sorduklarını, ardından sayım için aşağı kata inmesini istediklerini, katılanın sayımlarda aşağıya kesinlikle inmeyeceğini, Savcılığa dilekçe verdiğini, kendisini hiç kimsenin aşağıya indiremeyeceğini beyan ettiğini, bu durumu Başmemurlarına ilettiklerini, Başmemur olan tanık ... Kayadüğün'ün katılana doktor raporunun olması hâlinde sayım sırasında yatağında bulunabileceğini söylediğini, katılanın ise Savcılığa verdiği dilekçenin cevabı gelmeden hiçbir şekilde sayımlara inmeyeceğini, kendisiyle uğraşmamalarını yoksa başlarına çorap öreceğini söyleyip "Beni kralınız gelse indiremez, ben ... kıran baş kesenim, benimle uğraşamazsınız." dediğini, daha sonra Başmemurun kendisiyle konuşması sonucunda katılanın kendi isteği ile yemekhane kısmına indiğini, indiğinde katılanın üzerinde atlet ve eşofman bulunduğunu, daha sonra "Bana işkence yapıyorsunuz, keyfi olarak aşağıya indiriyorsunuz." diyerek bağırmaya başlayıp cama yöneldiğini, çevreye ve kendisine zarar vermemesi için katılanı tuttuklarını, katılanın "Bırakın beni, ben sakinim." diyerek bağırmaya devam ettiğini, katılana hiçbir şekilde zarar verilmediğini ve zor kullanılmadığını, sayım işlemi tamamlandıktan sonra katılanın odasından çıkıldığını, aynı gün saat 09.10 sıralarında koğuş butonuna basması üzerine görevli arkadaşı ile birlikte katılanın odasına gittiklerini, kendisine ne olduğunu sorduklarını, kalbinin ve göğsünün ağrıdığını ve doktora çıkmak isteğini söylemesi üzerine durumu başmemura ilettiklerini, ardından başmemur ve görevli arkadaşının katılanın odasının önüne giderek mazgaldan durumu hakkında bilgi aldıklarını, akabinde de durumun 2. müdüre bildirilerek doktor çağırıldığını, saat 09.30 sıralarında katılanın doktora çıkarıldığını, bu sırada katılanın "Benimle uğraştığınıza pişman olacaksınız." diyerek kendilerini tehdit etmeye başladığını, katılanın kurum revirinde muayenesi sağlandıktan sonra doktorun sevk etmesi üzerine acil olarak hastaneye götürüldüğünü, 14.02.2008 tarihinde akşam sayımından sonra katılanın butona basması nedeniyle odasının önüne tekrar gidildiğini, katılanın bir gün önce meydana gelen olaylardan dolayı pişmanlık duyduğunu söylemesi üzerine durumu başmemura ilettiklerini, ardından 14.08.2005 tarihli tutanağın düzenlendiğini,

Mahkemede; olayın katılanın sayıma katılmayı reddetmesinden kaynaklandığını, katılanı revire götüren kişilerden birinin kendisi olduğunu, eğer işkence yapmış olsaydı bunu delillendirmeyeceğini, bütün bu olayların nedeninin katılanın odasının değiştirilmesi olduğunu, bu konuda tutanak da tutulduğunu ancak kendilerine verilmediği için içeriğini bilmediğini, duyduğu kadarıyla katılanın kendisi hakkında tutanak tutan memurları da tehdit ettiğini, butona bastıktan sonra katılanı ilk gören kişinin kendisi olduğunu, odasının önüne gider gitmez katılanın sabahki olayların uyku mahmurluğundan kaynaklandığını ve özür dilediğini söylediğini, olay tarihinde sigara kullanmadığını ancak daha sonra kullanmaya başladığını,

Savunmuşlardır.

Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle işkence suçuna ilişkin milletlerarası sözleşme hükümlerine değinilmesinde yarar bulunmaktadır.

Türkiye, taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerde işkencenin yasak olduğunu kabul ederek, işkence ve diğer kötü muamele teşkil eden eylemlerin önlenmesiyle ilgili gerekli tedbirleri alma konusunda taahhüt altına girmiştir.

Türkiye’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 5. maddesi;

"Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tâbi tutulamaz.",

4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin 3. maddesi de;

“Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tâbi tutulamaz.”

Şeklinde düzenlenerek işkence ile birlikte diğer kötü muamele teşkil eden eylemler yasaklanmıştır.

10 Şubat 1984 tarihli İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 1. maddesinin birinci fıkrası; “İşkence terimi, bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla, bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayrım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatıyla uygulanan fiziki veya manevî ağır acı veya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir. Bu yalnızca yasal müeyyidelerin uygulanmasından doğan, tabiatında olan veya arızi olarak husule gelen acı ve ızdırabı içermez.”,

İkinci fıkrası ise “Bu madde, konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya millî mevzuata halel getirmez.” şeklinde düzenlenerek işkence kavramı tanımlanmış ve kapsamı belirlenmiştir.

Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci fıkrası; “Hiç bir istisnai durum, ne harp hâli ne de bir harp tehdidi, dahili siyasî istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hâl, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez.”,

Üçüncü fıkrası ise “Bir üst görevlinin veya bir kamu mercisinin emri, işkencenin haklılığına gerekçe kabul edilemez.” şeklinde düzenlenerek hiçbir hâl ve şartta işkencenin meşru ve mazur gösterilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Sözleşme'nin 4. maddesinin birinci fıkrası; “Her Taraf Devlet, tüm işkence fiillerinin kendi ceza kanununa göre suç olmasını sağlayacaktır. Aynı şekilde, işkence yapmaya teşebbüs ve işkenceye iştirak veya suç ortaklığı yapan şahsın fiili suç sayılacaktır.” şeklinde düzenlenerek taraf devletlere işkence fiillerinin suç olarak tanımlanması yönünde bir yükümlülük getirilmiştir.

Anılan Sözleşme'nin 16. maddesinin birinci fıkrasında taraf devletlere yüklenen yükümlülüklerin işkence derecesine varmayan diğer zalimane, gayriinsani veya küçültücü muamele veya ceza gibi fiiller açısından da geçerli olduğu kabul edilmiştir.

Türkiye, ayrıca, 26 Kasım 1987 tarihli İşkencenin ve Gayriinsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ni de onaylamıştır.

Türkiye’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 5. maddesinde yer alan hükme paralel olarak Anayasa'mızın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen; "Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya ve muameleye tabi tutulamaz." hükmü ile işkence yasaklanmış, 38. maddesinin beşinci fıkrasında da kişilerin kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı vurgulanmıştır.

765 sayılı mülga TCK’nın 243. maddesinin birinci fıkrası: “Bir kimseye cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi davacının, davaya katılan kimsenin veya bir tanığın olayları bildirmesini engellemek, şikâyet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikâyet veya ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi sebebiyle veya diğer herhangi bir sebeple işkence eden veya zalimane veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı muamelelere başvuran memur veya diğer kamu görevlilerine sekiz yıla kadar ağır hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası verilir.” şeklinde hüküm altına alınmış iken suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5237 sayılı TCK'nın “İşkence” başlıklı 94. maddesi ise;

"(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin ilk fıkrasında işkence suçuna vücut veren seçimlik hareketler belirtilmiş; 2 ve 3. fıkralarında suçun nitelikli hâllerine; 4. fıkrasında özgü suçlarda bağlılık kuralının istisnasını oluşturan özel bir düzenlemeye; 5. fıkrasında ise suçun ihmali davranışla işlenme şekline yer verilmiş, 30.04.2013 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle eklenen 6. fıkra ile de bu suçta zamanaşımının işlemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Madde gerekçesi; “İşkence teşkil eden fiiller, aslında kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyan fiillerdir. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arzeder bir tarzda işlenen işkencenin en önemli özelliği, kişinin psikolojisi, ruh sağlığı, algılama ve irade yeteneği üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, işkencenin bu kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir.” şeklinde açıklanmak suretiyle kamu görevlisinin söz konusu davranışlarının ancak belli bir süreç içerisinde sistematik olarak gerçekleştirilmesi hâlinde işkence suçunun oluşacağı belirtilmiştir.

5237 sayılı TCK'da işkence; zalimane ve gayriinsanî muameleleri de kapsayan üst bir kavram olarak tanımlandığından maddede suçu oluşturan seçimlik hareketler arasında 765 sayılı TCK'dan farklı olarak zalimane ve gayriinsanî muamelelere yer verilmemiştir. Böylelikle işkence ve benzeri kötü muameleleri birbirinden ayırt etmede genel olarak kullanılan, işkencenin maddi veya manevi ağır acı ve ıstırap veren hareketlerden, diğer muamelelerin ise bu seviyeye varmayan kötü muamelelerden oluştuğu yönündeki anlayıştan bağımsız olarak, doğrudan insan onuruyla bağdaşmayacak surette bedensel ve ruhsal dokunulmazlığı, bireyin algılama ve irade yeteneğini etkileyen her davranış sistematik bir uygulama hâlini alması kaydıyla işkence sayılmıştır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, ... Yayınevi, ..., 2017, s. 243-244.). Kaldı ki işkencenin kapsamının Türkiye'nin taraf olduğu, 10 Şubat 1984 tarihli İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 1. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "İşkence" tanımından daha geniş bir şekilde belirlenebileceği de aynı sözleşmenin ikinci fıkrasında; “Bu madde, konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya millî mevzuata halel getirmez.” şeklinde açıklanmıştır.

İşkence suçu ile korunan hukuki değer öncelikle insan onurudur. Ayrıca bireylerin ruh ve beden dokunulmazlığı, adil yargılanma hakkı yanında kamu idaresinde disiplinin sağlanması da korunan diğer hukuki değerlerdir (Timur Demirbaş, İşkence Suçu, 2. Baskı, Seçkin, 2016, s. 80; Koca-Üzülmez, a.g.e, s. 244; Durmuş Tezcan-... Ruhan Erdem-... Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Seçkin, 12. Baskı, ..., 2015, s. 267 vd.; Sevi Bakım, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda İşkence Suçu, 1. Baskı, Beta, s. 86.).

İşkence, sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen özgü bir suç olup, kamu görevlisi kavramı 5237 sayılı TCK'nın "Tanımlar" başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, "...kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi," şeklinde açıklanmıştır. Kişinin kamu görevlisi olup olmadığı belirlenirken, ifa ettiği görevin niteliğinin göz önünde bulundurulması gerekir. Bununla birlikte TCK'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen özgü suçlarda ancak özel fail niteliği taşıyan kişinin suçun faili olacağı, bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulacağı kuralına aynı Kanun’un 94. maddesinin dördüncü fıkrası ile bir istisna getirilerek, işkence suçuna iştirak eden diğer kişilerin de kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır (Demirbaş, a.g.e, s. 83; Koca-Üzülmez, a.g.e, s. 245; ... Emin Artuk-... Gökcen-Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, 15. Baskı, ..., 2015, s. 247 vd.; Tezcan- Erdem- Önok, a.g.e, s. 267; Bakım, a.g.e, s. 92 vd.).

Göreviyle bağlantılı olarak kamu görevlisi ile muhatap olan herkes suçun mağduru olabilir. Mağdurun TCK'nın 94/2. maddesinde sayılan kişilerden olması durumu ise suçun nitelikli hâlini oluşturacaktır.

İşkence suçu açısından kamu görevlisinin gerçekleştirdiği davranışın öncelikle insan onuru ile bağdaşmaması gerekmektedir. TCK’nın 94. maddesinde işkence suçunun oluşumu bakımından insan onuru kavramı temel alınmakta ve hangi davranışların insan onuruna aykırı olduğu hususu önem kazanmaktadır. İnsan onuru (haysiyeti) kavramı "Bilinçli olma, kendi kaderini tayin etme ve kendi çevresini şekillendirme yeteneği veren ve kişiliksizliği ortadan kaldıran ruhtur, manevi güçtür." şeklinde tanımlanmaktadır. İnsanın insan olması nedeniyle sahip olduğu ve devletten önce de geçerli hakların hiçe sayılması ve insanın obje seviyesine düşürülmesi insan onuruna aykırıdır (Veli ... Özbek - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker ..., Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, ..., 2017, s. 272.). Anayasa Mahkemesinin 28.06.1966 tarihli ve 132-29 sayılı kararında da insan onuru kavramı; “...insanın ne durumda, hangi şartlar altında bulunursa bulunsun, sırf insan oluşunun kazandırdığı değerin tanınmasını ve sayılmasını anlatır. Bu öyle bir davranış çizgisidir ki, ondan aşağı düşünce, muamele, ona muhatap olan insanı insan olmaktan çıkarır." şeklinde açıklanmıştır.

İşkence suçu, serbest hareketli bir suçtur. TCK'nın 94/1. maddesine göre bu suç, kamu görevlisi tarafından insan onuruyla bağdaşmayacak surette kişinin bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine ya da aşağılanmasına yol açacak davranışlarla işlenebilir. Anılan maddenin gerekçesinde belirtildiği gibi kamu görevlisinin söz konusu davranışlarının ancak belli bir süreç içerisinde sistematik olarak gerçekleştirilmesi hâlinde işkence suçu oluşacaktır. Fiillerin belli bir süreç içerisinde sistematik olarak gerçekleştirilmemesi hâlinde ise kasten yaralama, hakaret, tehdit gibi bağımsız suçlar gündeme gelecektir. İşkence suçunun belli bir süreç içinde sistematik olarak uygulanması ölçütü aynı hareketlerin tekrarlanması olarak değerlendirilmemelidir. Farklılık gösterse dahi belli bir süreç içinde uygulanan fiiller bir bütün hâlinde insan onuruyla bağdaşmayacak surette kişinin bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine ya da aşağılanmasına yol açarsa işkence suçu oluşacaktır. Yine süreklilik arz eden Filistin askısı veya falakaya yatırma gibi bazı hareketler tekrarlanmasa bile sistematik uygulama özelliği taşıdıklarından işkence suçunu oluşturacaktır (Demirbaş, a.g.e, s. 99; Koca- Üzülmez, a.g.e, s. 247; Artuk- Gökcen- Yenidünya, a.g.e, s. 243 vd.). Fiilin sistematik bir yapıda olup olmadığı ve belirli bir sürece yayılıp yayılmadığı hususu somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından takdir edilecektir.

İşkence suçunun manevi unsuru kasttır. Suçun gerçekleşebilmesi için, kamu görevlisinin, insan onuruyla bağdaşmayacak surette kişinin bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine ya da aşağılanmasına yol açacak davranışlar yaptığını bilmesi ve istemesi yeterli olup kanuni düzenleme işkencenin belirli bir saik ile işlenmesini aramamıştır (Demirbaş, a.g.e, s. 106; Koca-Üzülmez, a.g.e, s. 251; Artuk-Gökcen- Yenidünya, a.g.e, s. 251; Bakım, a.g.e, s. 166 vd.). Bu anlamda bir kişiye karşı insan onuru ile bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışların korkutmak, otoritesini göstermek, ayrımcılık yapmak, cezalandırmak ya da benzer sebeplerle işlenmesi hâlinde işkence suçu oluşacaktır.

Öte yandan suç tarihi itibarıyla kasten yaralama suçu TCK'nın 86. maddesinde;

“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(3) Kasten yaralama suçunun;

a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Silâhla,

İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiş, 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle, aynı maddenin 3. fıkrasına “canavarca hisle” şeklinde (f) bendi eklenmiş ve canavarca hisle işlenen kasten yaralama suçunda verilecek cezanın bir kat artırılacağı hüküm altına alınmış, 14.07.2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle de, aynı maddenin 3. fıkrasının (a) bendinde yer alan "eşe" ibaresi "eşe, boşandığı eşe" şeklinde değiştirilmiştir.

TCK'nın 86. maddesinin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır.

Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.

Maddenin 3. fıkrasının (d) bendinde düzenlenen nitelikli hâlin uygulanabilmesi için failin kamu görevi yapması, bu görevin faile bir nüfuz, güç sağlaması ve bu görevin kötüye kullanılması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Kamu görevi terimi, daha çok devlete ait gücün kullanılmasını, en azından mağdurun öyle düşünmesini gerektiren işler için kullanılmıştır. Yasa koyucu kamu görevlisinden değil, kamu görevinden söz ettiği için doktrinde TCK'nın 6. maddesi anlamında failin kamu görevlisi olması hususunun tartışılmasına gerek bulunmadığı ileri sürülmüştür (... Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, s. 2965.). Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi durumunda uygulanacak artırım maddesinin tatbik edilebilmesi için kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzun kötüye kullanılması da gerekmekte olup nüfuzun varlığına karşın, bu nüfuz kullanılmadan yaralama eylemi gerçekleştirilmişse, bu artırım maddesi uygulanamayacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanıklar ... ve ...'nin olay tarihi itibarıyla ... 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak görev yaptıkları, bahse konu kurumda hükümlülerin kalmakta oldukları iki katlı dubleks odalardaki sayımların alt katta bulunan yemekhane bölümünde yapıldığı, 13.08.2005 tarihinde sanıklar ..., ... ve ...'nın sayım yapmak amacıyla katılanın tek başına hükümlü olarak bulunduğu B Blok, 64 numaralı dubleks odaya geldikleri, ardından saat 08.07'de sanıklar ..., ... ve ... ile İnfaz ve Koruma Memuru ... Sali ile İnfaz ve Koruma Başmemuru ... Kayadüğün'ün, saat 08.10'da İnfaz ve Koruma Memuru ..., saat 08.12'de İnfaz ve Koruma Memuru Muzaffer Kumral ile İnfaz ve Koruma Başmemuru ... ...'in, saat 08.13'de İnfaz ve Koruma Başmemuru...'ın katılanın odasına girdikleri, saat 08.20'de sanıkların diğer infaz ve koruma memurları ve başmemurları ile birlikte katılanın odasından çıktıkları, aynı gün saat 09.08'de odasında bulunan çağrı butonuna basan katılanın odasının önüne gidilerek ne olduğu sorulduğunda kalbinde şiddetli ... olduğunu ve nefes almakta zorlandığını söylediği, bu durumun ilk olarak infaz ve koruma başmemuruna ardından da cezaevi nöbetçi müdürüne bildirilmesi sonucunda doktor çağırıldığı, katılanın saat 09.28'de görüştüğü cezaevi doktoru tanık...'a kalp rahatsızlığı olmadığını, doktorla görüşebilmek için bu şekilde beyanda bulunduğunu, aksi takdirde infaz ve koruma memurlarının kendisini doktorla görüştürmeyeceklerini belirtip işkenceye maruz kaldığını ifade ettiği anlaşılan olayda; katılanın sayımın yapılacağı yemekhane bölümünde olmadığının görülmesi üzerine üst katta bulunan yatakhane bölümüne çıkıldığı, yatağında yatmakta olan katılana sayım için aşağı katta bulunan yemekhane bölümüne inmesi gerektiğinin söylendiği, katılanın ise sayımlarda kesinlikle aşağıya inmeyeceğini, savcılığa dilekçe verdiğini, kendisini hiç kimsenin aşağıya indiremeyeceğini beyan ettiği, bunun üzerine her iki kollundan tutularak merdivenlerden aşağı indirilen katılanın sanıklar ... ve ... tarafından tekme ve yumruk vurulmak suretiyle darp edildiği, ardından da sanıklar ... ve ...'nin yüzüstü yere yatırdıkları katılanın sırtına sigara değdirerek yaktıkları iddiasına ilişkin olarak katılanın ilk muayenesini yapan tanık...'ın 13.08.2005 tarihli ve 2364 sayılı raporunda; yapılış şekli, konumları, boyutları göz önüne alındığında söz konusu lezyonların katılan tarafından yapıldığı yönünde görüş belirtmesi, aşamalarda alınan ifadesinde de sigara yanıklarının katılanın kolunun uzanabildiği bölgelerde ve yüzeysel bir şekilde olmaları nedeniyle bu şekilde görüşte bulunduğunu beyan etmesi, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunun 28.11.2014 tarihli ve 69857-5520 sayılı raporunda da katılanın sırt bölgesinde bulunan ve sigara gibi sıcak bir cismin değdirilmesi ile oluşabilecek nitelikte olan toplam 22 adet lezyonun lokalizasyonları, dağılımı, kişinin elinin ulaşabildiği bölgelerde olması hususlarına göre kişinin kendisi tarafından da yapılabileceğinin belirtilmesi, olay tarihinde B Blok, 63 numaralı odada kalmakta olan tanık ...'in "...'Sayım esnasında aşağıda bulunacaksın, aşağıya in' şeklinde memurların seslerine duydum. ... de 'Uyku sersemiyim, ben aşağıya inemem.' diyordu, bu türde yüksek sesler, konuşmalar duydum. Bunun dışında başka bir ses duymadım. Bağırışma, çağırışma, feryat sesleri olsaydı duyardım." şeklinde beyanda bulunması, Cumhuriyet savcısı ve cezaevi müdürü tarafından düzenlenen 16.08.2005 tarihli tutanağa göre olayla ilgili olarak katılanın isteği üzerine cezaevi savcısı ve cezaevi müdürü ile yaptığı görüşme sırasında cezaevinde aldığı disiplin cezalarından bahsederek doğruyu söylemesi hâlinde kendisine disiplin cezası verilip verilmeyeceğini sorup cezaevi savcısı ile pazarlık yapmaya çalışması, ardından daha önce de dört gardiyan sürdürdüğünü ifade etmesi, kaldı ki benzer bir şekilde katılanın ...'dan ...'e nakledilirken 21.03.2007 ila 23.03.2007 tarihleri arasında ... D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda konakladığı sırada sırtına sigara basılmak suretiyle yakıldığı iddiasında bulunması, bahse konu olayda alınan doktor raporunda da katılanın sırt bölgesinde yeni oluşturulmuş 10 adet yanık izinin olduğunun belirtilmesi, sanıklar ... ve ...'nin aralarında husumet bulunmayan katılana yönelik olarak sayım kurallarına uymadığı gerekçesi ile altı kişiden oluşan diğer infaz ve koruma memurları ile başmemurlarının yanında, 13 dakikalık kısa bir süre içinde hem üst kata çıkıp katılan ile aşağı inmesi konusunda tartışıp ardından yemekhane bölümüne inmekte direnen katılanı tekme ve yumruk vurmak suretiyle darp ettikten sonra kalan zamanda katılanı yüzüstü yere yatırıp sırtına sigara değdirerek 22 adet yanık oluşmasına neden olacak şekilde yaralamalarının hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, bahse konu yanıkların infaz ve koruma memurları ile başmemurların odasından çıkmasından sonra çağrı butonuna bastığı ana kadar geçen 48 dk'lık süre içerisinde katılanın kendisi tarafından da oluşturulma ihtimalinin bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, katılanın sırtındaki yanık izlerinin sanıklar ... ve ... tarafından oluşturulduğu hususunda şüphe bulunduğu, öte yandan katılanın vücudunda ekimoz ve abrazyon şeklinde tanımlanan diğer lezyonların tamamının katılanın kendisi tarafından oluşturulmasının tıbben mümkün görülmediğine ve tanımlanan nitelikleri itibarıyla olay tarihi olan 13.08.2005 tarihi ile uyumlu olduklarına yönelik Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunun 28.11.2014 tarihli ve 2014/69857-5520 sayılı raporu dikkate alındığında bahse konu lezyonların bir kısmının sanıklar ... ve ... tarafından oluşturulduğu, ancak sayım için yemekhane bölümüne inmeyi reddetmesi üzerine çıkan tartışma sırasında tekme ve yumruk vurmak suretiyle katılanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olan bu eylemlerinin sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde değil katılanın eylemine tepki niteliğinde ve ani olarak işlenmesi nedeniyle kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanıkların eylemlerinin işkence suçunu oluşturduğu görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

3- Sanıklar ... ve ...'nin eylemlerinin kasten yaralama suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılması karşısında sanıklar hakkında dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği;

TCK'nın 66. maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı, dördüncü fıkrasında ise seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezasının esas alınacağı hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan zamanaşımını kesen sebepler TCK'nın 67. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;

a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,

b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,

c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,

d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,

Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.

TCK'nın 67. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereğince kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, ancak kesilme hâlinde zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.

Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusuna ilişkin yapılan değerlendirmede;

Suç tarihi itibarıyla sanıklar ... ve ...'ye atılı kasten yaralama suçunun yaptırımı TCK'nın 86. maddesinin ikinci fıkrasında dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak düzenlenmiştir. TCK'nın 66. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca da anılan suçun asli dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.

Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 13.08.2005 tarihinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemle ilgili olarak adı geçen sanıklar hakkında dava zamanaşımını kesen en son işlem 02.02.2006 tarihli sanıkların sorgusu olup bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK'nın 66/1-e maddesinde öngörülen sekiz yıllık asli dava zamanaşımı süresinin Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 02.02.2014 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ;

a) Sanık ... bakımından REDDİNE,

b) Sanıklar ... ve ... bakımından KABULÜNE,

2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 04.06.2018 tarihli ve 207-6390 sayılı onama kararının sanıklar ... ve ... bakımından KALDIRILMASINA,

3- ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince sanıklar ... ve ... hakkında verilen 18.02.2015 tarihli ve 84-26 sayılı mahkûmiyet hükümlerinin, sanıkların eylemlerinin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden ve gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki açılan kamu davasının, TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.11.2021 tarihinde yapılan müzakerede sanık ...'ya yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılıp yapılamayacağına ilişkin ön sorun ile sanıklar ... ve ...'ın eylemlerinin işkence suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğuna ilişkin uyuşmazlık konuları bakımından oy çokluğuyla, sanıklar ... ve ... hakkında dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından ise oy birliğiyle karar verildi.