"İçtihat Metni"
DİRENME
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 12. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 87-146
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Davacının, kaçakçılık ve görevi kötüye kullanma suçlarından beraatine karar verilmesinden sonra, bu suçtan dolayı tutuklu kaldığı süre nedeniyle 50.000 TL manevi tazminatın davalı Maliye Hazinesinden tahsili talebiyle açtığı davada manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.05.2015 tarihli ve 21-204 sayılı hükmün davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 08.01.2018 tarih ve 5891-93 sayı ile; "Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda çok fazla manevi tazminata hükmolunması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi 02.04.2018 tarih ve 87-146 sayı ile; "Polis memuru olan davacının gümrük kaçakçılığı, rüşvet alma gibi suçları işlediği iddiasıyla Fatih 2. SCM'nin 21.03.2006 tarih 2006/112 sorgu sayılı kararı ile tutuklanması, bu suçtan hakkında Fatih 1. Asliye Ceza Mahkemesinin (İstanbul 39. Asliye Ceza) 16.06.2006 tarih ve 2006/435 Esas sayılı kararı ile tahliye edilmesi, mahkemece beraatine dair verilen 2011/243 karar sayılı kararın ise Yargıtay 7. Ceza Dairesi Başkanlığınca 17.04.2014 tarihinde onanarak kesinleşmesi gibi kamu görevlisi polis olan davacının somut gerekçeler olmadan tutuklanıp hakkında dava açılması ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen karar ile beraatine karar verilmiş olması nedeniyle söz konusu tutuklamanın sanık ve mesleği üzerindeki etkileri de dikkate alınarak söz konusu 10.000 TL manevi tazminatın bu nedenle fazla olmadığı aksine somut olaya, yasal düzenlemelere, adalete ve hakkaniyete uygun olduğu" şeklindeki gerekçeyle bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi karar vermiştir.
Direnme kararına konu hükmün de davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.06.2018 tarihli ve 42912 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 24.09.2018 tarih ve 4570-8543 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Direnmenin kapsamına göre inceleme manevi tazminata ilişkin hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; koruma tedbirleri nedeniyle hükmolunan manevi tazminatın fazla tayin edilip edilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Rüşvet, kaçakçılık ve sahtecilik suçlarından 18.03.2006 tarihinde gözaltına alınan davacının 21.03.2006 tarihinde tutuklandığı, davacı hakkında rüşvet suçundan yargılama yapan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.11.2007 tarih ve 157-298 sayı ile verilen beraat kararının 23.11.2007 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği; kaçakçılık suçundan yargılama yapan Fatih 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.03.2011 tarih ve 435-243 sayı ile verilen beraat kararının ise Yargıtay 7. Ceza Dairesince 17.04.2014 tarihinde onanmak suretiyle kesinleştiği,
Anılan suçlardan 18.03.2006 tarihinde gözaltına alınan davacının, kaçakçılık suçundan Fatih 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/435 esas sayılı dosyasında 21.03.2006- 16.06.2006 tarihleri arasında tutuklu kaldığı; rüşvet suçundan ise İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/157 esas sayılı dosyasında 11.07.2006 tarihinde tahliye edildiği,
Davacı vekilinin 23.01.2015 havale tarihli dilekçe ile; evli ve üç çocuk babası olan davacının gözaltına alındığı tarih itibarıyla 20 yıllık polis memuru olduğu, tutuklandığı tarihte İstanbul Emniyet Müdürlüğü Deriz Limanı Şube Müdürlüğünde görev yaptığı, davacının tutuklanıp tahliye olduktan sonra ayrıca açığa alındığı, daha sonrada Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğüne tayin edildiği, hakkında açılan davalar nedeniyle 24 ay kıdem tenzili cezası aldığı, meslek içinde bir nevi itibarsızlaştırılarak emekli olmaya zorlandığı ve sonunda yaşı dolmamasına rağmen yaşadıklarından dolayı kendi isteğiyle erken emekliye ayrıldığı hususları belirterek davacının haksız yere tutuklandığı gerekçesiyle 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu,
Yerel Mahkemece, polis olan davacının somut gerekçeler olmadan tutuklanıp hakkında dava açılması ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen karar ile beraatine karar verilmiş olması nedeniyle söz konusu tutuklamanın davacı ve mesleği üzerindeki etkileri de dikkate alınarak manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın davalı Maliye Hazinesinden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası, ülkemizde ilk kez 1961 Anayasası'nda düzenlenmiş, 30. maddesinde yakalama ve tutuklamanın hangi hâllerde söz konusu olacağı açıklandıktan sonra maddenin son fıkrasında; "Bu esaslar dışında işleme tâbi tutulan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir" hükmü yer almıştır.
1961 Anayasası'nda yer alan bu düzenleme doğrultusunda, 15.05.1964 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun'un 1. maddesinde 7 bent hâlinde, tazminatı gerektiren hâller ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 466 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 8. bendinde yer alan, aynı tür suçtan mahkûm olanlar, itiyadi suçlular ve suç işlemeyi meslek veya geçinme vasıtası hâline getirenlerin tazminat isteyemeyeceklerine ilişkin hüküm 18.01.1991 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 3696 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.
Haksız yakalanan ve tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası 1982 Anayasası'nda da sürdürülmüş ve 19. maddesinde yakalama ve tutuklama şartlarına işaret edildikten sonra maddenin son fıkrasında; "Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir" hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hüküm bu kez 17.10.2001 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile; "Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir" şeklinde değiştirilmiştir.
Devletimizin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinde de kişilerin özgürlüğünün hangi hâllerde sınırlandırılabileceği belirlenmiş ve maddenin son fıkrasında bu şartlara aykırı davranılması hâlinde mağdur olan herkesin tazminat istemeye hakkı olduğu esası kabul edilerek, bireyin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 18. maddesiyle 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış ve CMK'nın Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ila 144. maddelerinde tazminat isteme şartları ve sonuçları yeniden ele alınmış, 141. maddesinde hangi durumlarda tazminat talep edilebileceği, 142. maddesinde tazminat isteminin şartları, 143. maddesinde tazminatın geri alınması, 144. maddesinde de tazminat isteyemeyecek kişiler düzenlenmiştir.
5320 sayılı Kanun'un 6. maddesinde yer alan;
"(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur" hükmü uyarınca somut uyuşmazlığın, davacının tutuklandığı tarih de göz önünde bulundurularak CMK hükümleri doğrultusunda çözülmesi gerekmektedir.
CMK'nın "Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesinin birinci fıkrası davacının tutuklandığı tarih itibarıyla;
"(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler"
Şeklinde düzenlenmiş, koruma tedbirleri nedeniyle tazminatın hangi hâllerde isteneceği on bent hâlinde sayılmış, 30.04.2013 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 17. maddesiyle anılan fıkraya "k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan," bendi eklenmiş, fıkranın son cümlesinde de kişilerin koruma tedbirleri nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi her türlü zararlarını Devletten talep edebilecekleri belirtilmiştir.
Maddi tazminat ile davacının malvarlığında meydana gelen somut bir azalma ya da kazanç kaybı, ödediği avukatlık ücreti gibi masrafların karşılanması amaçlanırken, manevi tazminat kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle duyduğu elem, keder, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi amacına yöneliktir.
Bu aşamada uyuşmazlık konusuyla ilgisi nedeniyle manevi tazminatın belirlenme yöntemi üzerinde de durulması gerekmektedir.
Manevi zararın tümüyle giderilmesi imkânsız ise de belirlenecek manevi tazminat kişinin acı ve ızdıraplarının dindirilmesinde, sıkıntılarının azaltılmasında etken olacaktır. Bu nedenle manevi tazminata hükmedilirken kişinin ceza infaz kurumunda kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklamanın şahıs üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınarak, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmelidir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
1962 doğumlu, evli, üç çocuklu olan, tutuklandığı tarihte İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak çalışan ve kaçakçılık suçundan 88 gün tutuklu kaldıktan sonra bu suçtan beraat eden davacının sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu ve ceza infaz kurumunda kaldığı süre, davacıya atılı suçun niteliği, tutuklamanın üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve haksız tutukluluğun gerçekleştiği tarihteki paranın satın alma gücü de göz önüne alındığında, davacı lehine hükmolunan 10.000 TL manevi tazminatın makul olmayıp fazla olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.04.2018 tarihli ve 87-146 sayılı direnme kararına konu hükmünün, davacı tarafından tutuklu kalınan süre nedeniyle açılan tazminat davasında hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.