"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık ...’ın, suçluyu kayırma suçundan ise sanık ...’ın beraatlerine ilişkin Buldan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.10.2012 gün ve 54-294 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 13.02.2014 gün ve 13933-1598 sayı ile;
“Tanık ...’ın ifadesi, Dilek Düdük’ün kolluk beyanı ve 14.12.2011 tarihli tespit tutanağı ile tüm dosya kapsamına göre; sanık ...’ın 158 promil alkollü olduğu halde, sevk ve idaresinde araç ile trafikte seyir halinde iken kaza yaptığı, kendisinin ve araç içerisinde bulunan diğer sanık ...’ın yaralandığı, ancak buna rağmen sanık ...’ın yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak aracı kullanan ve kazayı yapan kişinin kendisi olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla, sanık ...’ın trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan, sanık ...’ın ise TCK’nun 270. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçundan mahkûmiyetleri yerine, delil değerlendirmesinde yanılgıya düşülerek yüklenen suçlardan beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Buldan Asliye Ceza Mahkemesi ise 06.05.2014 gün ve 72-116 sayı ile ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.03.2017 gün ve 253735 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanunun 36. maddesiyle değişik CMK'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 16.02.2018 gün ve 7-9 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı suçların sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanıkların beyanının alınması için talimat yazıldığı, sanıklar adına çıkarılan davetiyelerin bila tebliğ iade edildiği, ancak herhangi bir araştırma ve yeni tebligat yapılmadan sanıkların yokluğunda, aleyhlerine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümlerde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK'nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Buldan Asliye Ceza Mahkemesinin 06.05.2014 gün ve 72-116 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.04.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.