"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 493-157
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık ...'nin 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK'nın) 223/2-e maddesi uyarınca beraatine ilişkin Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesince 02.02.2016 tarih ve 257-49 sayı ile kurulan hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.06.2019 tarih ve 1475-3162 sayı ile;
"...Maktul ...'nın sağ ve sadece kayıp olduğunu düşünmek elde edilen beyanlar ve deliller karşısında olağan yaşam deneyimi ile izah edilemeyip, sırf maktulün cesedinin bulunamamasının onun öldürülmeyeceği anlamına gelmediği, yakılması veya bir başka şekilde ortadan kaldırılarak kimsenin bilmediği bir yere gömülmesinin de mümkün olduğu, her öldürme olayında cezalandırmanın mutlak surette cesedin bulunması gibi bir şarta bağlanmasının hukuken ve fiilen mümkün olmayacağı açık olup söz konusu durumun ceza adaleti ile de bağdaşmayacağı, maktul ...’nın evin balkonunda yatıp kalktığı, hastalığı gereği kendi başına zor hareket eden, korkuluk demiri ile birlikte yerden yüksekliği 3 metre olan balkondan atlayıp evden kaçarak ayrılması da mümkün bulunmayan maktulün aynı evde yaşayan diğer aile fertlerinin haberi olmadan kaçırılması ihtimalinin de olmadığı, sanığın eşi ...’nün 24/01/2014 ve 25/01/2014 tarihlerinde müdafii huzurunda vermiş olduğu ifadelerinin de bu yönde olduğu, sanığın suçtan kurtulmaya yönelik çelişkili savunmaları ve dosya kapsamındaki diğer hususlar birlikte değerlendirildiğinde; mahkumiyetine karar verilmesi yerine, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan Yerel Mahkemece 17.09.2020 tarih ve 493-157 sayı ile; sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK’nın) 82/1-d, 53 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin verilen hükmün ise katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.05.2021 tarih ve 170-8783 sayı ile katılan kurum lehine vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.12.2021 tarih ve 113269 sayı ile; “...Sanığa yüklenen annesini kasten öldürme suçundan, ceza yargılamasının amacı olan maddi gerçeğin tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkması bakımından, dosya kapsamında hükme esas alınan mevcut delillerin yeterli olmadığı, sanığın eşi ...'nün suç tarihinden 3 yıl sonra verdiği ve daha sonra inkar ettiği beyanları ile diğer hususların varsayıma dayalı olduğu ve şüpheli durumu ortadan kaldırmadığı, cesedin bulunamaması nedeniyle öldürme eyleminin ne şekilde, nerede ve kim tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edilemediğinin anlaşılması karşısında;
1) Öncelikle sanık, eşi ve olay tarihinde aynı evde birlikte yaşadıkları çocuklarının suç tarihi itibarıyla fiilen kullandıkları cep telefon numaralarının tespit edilerek, suç tarihini de kapsayacak şekilde HTS kayıtlarının çıkartılması, sinyal alınan mahallerde yeniden maktule ait cesedin bulunmasına yönelik inceleme ve araştırma yapılması,
2) Tespiti yapılan telefon numaralarına ait görüşme kayıtlarının incelenerek, olay günü, öncesi ve sonrasında dikkat çeken görüşme trafiğinin olup olmadığının belirlenmesi, mevcut olması halinde görüşme yapılan şahısların kimliklerinin tespit edilip tanık sıfatıyla beyanlarının alınması,
Sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeyerek eksik incelemeyle hüküm tesis edildiği” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.03.2022 tarih ve 575-1879 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı sanıklar ... ve ...'nin maktule yönelik eylemleri nedeniyle nitelikli kasten öldürme suçundan beraatlerine ilişkin hükümler temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme; sanık ...'nin maktule yönelik eylemi nedeniyle nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ... hakkında eksik araştırma sonucu hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ... tarafından Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan 13.09.2010 tarihli dilekçede; 65 yaşında Alzheimer hastası olan, yeme içme ihtiyaçlarını dahi söyleyemeyen, kendisine yardım edilmediği takdirde ihtiyaçlarını karşılayamayan annesi maktul ...'nin 09.09.2010 tarihini 10.09.2010 tarihine bağlayan gece saat 01.00 sıralarında kendisine yemeğini yedirip yatırdığı hâlde kimsenin haber olmadan evi terkedip gittiğini, daha önce kaçma teşebbüsünde bulunması nedeniyle evin kapılarının kilitli olduğunu, bu nedenle kendi başına evden kaçmasının imkânsız olduğunu, gece gündüz aramalarına rağmen annesini bulamadıklarını, annesinin kaçırıldığı endişesiyle şikâyetçi olduğunu beyan ettiği,
Sanık tarafından Kadirli Kaymakamlığına hitaben yazılan 20.09.2010 tarihli dilekçede; 09.09.2010 tarihinden itibaren evinde kalan annesi maktulün evin balkonunda yatarken nedenini bilmediği şekilde kaybolduğunu, kaçırıldığı endişesiyle yardım istediğini belirttiği,
07.10.2010 tarihli tutanakta; aynı gün kayıp olan maktulü gördüğünü beyan eden 0 544 ... 34 numaralı hattın sahibi olan Hatay - Erzin'de akaryakıt istasyonu çalışanı ...’e kayıp şahsın resmi gösterildiğinde 06.10.2010 tarihi saat 07.30-08.00 arasında eski Adana yolu Kuşçuoğlu Mandıracılık isimli iş yerinin önünde resimdeki kadını elinde iki poşetle Erzin istikametine doğru yürürken gördüğünü, üzerinde pembe bir entari ile kahverengi yazması olduğunu, sonra kendi çalıştığı petrole gittiğini, ertesi gün ise petrolde iken kadını hatırlayıp Kadirli’ye telefon ettiklerini, kayıp şahsın çocuklarının petrole geldiğini beyan ettiğinin yazılı olduğu,
21.10.2010 tarihli tutanakta; kayıp maktulün en son 24.05.2010 tarihinde Başkent Hastanesinde nöroloji bölümü yoğun bakım servisinde kaydının olduğunun, o tarihten sonra hastanede kalmadığının belirtildiği,
Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığının 21.03.2011 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında; kayıp maktulün 11.09.2010 tarihinden bu yana bulunamadığı, olayda soruşturulması gereken suç ve suç failinin de olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiğinin yazılı olduğu,
Sanık tarafından Kadirli Kaymakamlığına hitaben yazılan 23.05.2011 tarihli dilekçede; annesi maktulün bulunması için gerekli işlemlerin yapılmasını istediği,
Sanık tarafından Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan 29.11.2012 tarihli dilekçede; annesi maktule 09.09.2010 gününü 10.09.2010 gününe bağlayan gece saat 01:00 civarı yemeğini yedirip yatırdığı hâlde bu saatten sonra yerinde bulamadığını, daha önce maktulün evden kaçma teşebbüsünde bulunduğunu, evin iki demir sürgülü anahtarlı kapısının olduğunu, bunların anahtarını açıp dışarı çıkmasının imkânsız olduğunu, balkonun 2,5 metre yükseklikte olduğunu, o tarihte balkon korkuluğunun da olduğunu, bu nedenle parmak izi alınmasını da talep ettiğini, maktulün fotoğraflarını polis, belediye başkanlığı gibi yerlere verdiğini ve ilan ettiğini, 13.09.2010 tarihli başvurusuna takipsizlik kararı verildiğini, bu hususta gerekli soruşturmanın yapılarak annesinin ölü veya diri bulunmasını talep ettiği,
Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığının 27.01.2013 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında; sanığın müşteki sıfatıyla 29.11.2012 tarihli başvurusuyla annesinin 11.09.2010 tarihinden beri kayıp olduğu yönünde müracaatı üzerine soruşturmaya başlanmış ise de şüphelilerin bulunamadığı, kayıp şahsın bulunması görevinin idari bir görev olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiğinin yazılı olduğu,
Sanığın Kadirli Ağır Ceza Mahkemesine hitaben verdiği 11.02.2013 tarihli itiraz dilekçede; daha önceki dilekçeleri ile aynı yöndeki beyanlarını tekrarla soruşturma sırasında yeterli araştırma yapılmadığından bahisle Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığının 27.01.2013 tarihli takipsizlik kararına itiraz ettiği,
Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesinin 04.03.2013 tarihli ve 2013/237 D.İş sayılı kararında; Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığınca toplanan deliller ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle itirazın reddine karar verildiği,
Sanığın Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, Adalet Bakanlığına ve İçişleri Bakanlığına hitaben yazmış olduğu 22.04.2013 tarihli dilekçesinde; tüm aramalarına rağmen annesini bulamadığını, son olarak Flash TV’de yayınlanan Kayıp Aranıyor Biçare programına katıldığını, kayıp olan annesinin ölü ya da diri bulunmasını, Cumhuriyet savcılığının takipsizlik kararının usule uygun verilmemesi nedeniyle ilgililerden şikâyetçi olduğunu beyan ettiği,
Kadirli İlçe Emniyet Müdürlüğünün 09.05.2013 tarihli yazısında; 11.09.2010 günü saat 12.30 sıralarında kolluğa müracaat eden sanığın annesi maktulün gece saat 01.00’dan sonra belirsiz bir saatte evin balkonundaki yatağından kaybolduğunu beyan etmesi üzerine konu ile ilgili evrakların savcılığa gönderildiğinin, maktulün kızı ...’ın bir süre önce bir televizyon kanalında polise giderek 17.04.2013 tarihinde verdiği ifadesinde annesinin kaybolması ile ilgili olarak kardeşi sanık ve gelinleri inceleme dışı sanık ...’den şüphelendiğini beyan etmesi üzerine tekrar soruşturma başlatılarak aynı evde yaşayan sanık, inceleme dışı sanık ... maktülün torunları ve komşularının ifadelerinin alındığının, evin civarındaki foseptik çukurlarının kontrol edildiğinin, ancak bir bulguya rastlanılamadığının belirtildiği,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığınca hazırlanan 01.07.2013 tarihli baz istasyonu ve iletişimin tespiti tutanaklarında;
- Sanığın kullandığı ve adına kayıtlı olan 0 538 ... 0915 numaralı cep telefonu hattının;
- 09.09.2010 tarihinde (... Bayramının birinci günü) saat 08.45'te; kardeşi ... adına kayıtlı (0634) numarası ile biten cep telefonunu arayarak 18 saniye, aynı gün saat 09.01'de; oğlu inceleme dışı sanık ...'nin kullanmakta olduğu (1257) numarasıyla biten cep telefonundan arayarak 15 saniye görüştüğünün,
- 10.09.2010 tarihinde (... Bayramının ikinci günü) saat 09.44'te; sadece ... isimli şahıs adına kayıtlı (4684) numarası ile biten cep telefonundan aranarak 163 saniye görüştüklerinin,
- Olayın gerçekleştiği 11.09.2010 tarihinde (... Bayramının üçüncü günü) ise ilk telefon görüşmesini saat 07.26'da; kardeşi ... adına kayıtlı (6895) numarası ile biten cep telefonundan aranarak gerçekleştirdiği ve bu sırada sanığın cep telefonunun Akarca Yaylası Kocaelililer Mahallesi Kocatepe Zirvesi Andırın Yolu 13. Km adresindeki baz istasyonundan sinyal aldığının, aynı gün saat 08.40 ve 09.33'te Oğuz Toklu isimli şahıs adına kayıtlı cep telefonu ile 68 saniye ve 38 saniye gerçekleştirdiği iki telefon görüşmesi ile saat 09.37'de oğlu inceleme dışı sanık ...'nin kullanmakta olduğu (1257) numarasıyla biten cep telefonu arasında gerçekleştirdiği 18 saniyelik görüşmeler sırasında sanığın cep telefonunun İbrahim Kondak Mahallesi Murtlutepe Belediye TV Vericileri baz istasyonundan sinyal aldığının, yine aynı gün 09.43, 09.45 ve 09.49 saatlerinde toplamda 4 kez kardeşi ... adına kayıtlı cep telefonu ile görüşmelerinin bulunduğunun, devamla aynı gün akşam saat 23.48'e kadar 12 telefon görüşmesi ve 6 mesaj alışverişi olduğunun, bu görüşmelerin tümünde sanığın cep telefonunun Kadirli sınırları içindeki baz istasyonlarından sinyal aldığının,
- İnceleme dışı sanık ...'nün kullandığı ve eşi sanık adına kayıtlı 0546 ... 6249 numaralı cep telefonu hattının;
- 09.09.2010 tarihinde (... Bayramının birinci günü) saat 22.09'da; bilinmeyen bir telefondan kısa mesaj aldığının,
- 10.09.2010 tarihinde (... Bayramının ikinci günü) saat 11.41'de; ... isimli şahıs adına kayıtlı (4074) numarası ile biten cep telefonu ile 165 saniye, ... isimli şahıs adına kayıtlı (5546) numarası ile biten cep telefonundan aranarak 70 saniye görüştüklerinin,
- Olayın gerçekleştiği 11.09.2010 tarihinde (... Bayramının üçüncü günü) ise ilk telefon görüşmesini saat 06.20'de, sanık ...'un kardeşi ...'ın inceleme dışı sanık ...'yü arayarak 15 saniye görüşmesi ile gerçekleştirdiğinin, bu sırada inceleme dışı sanık ...'nün cep telefonunun Yukarı Çıyanlı Köyü - Kadirli adresindeki baz istasyonundan sinyal aldığının, aynı gün saat 06.31'de ...... isimli şahısla 27 saniye görüştüklerinin ve bu sırada inceleme dışı sanık ...'nün cep telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal aldığının, aynı gün saat 09.01 ve 09.05'te olmak üzere adı geçen inceleme dışı sanığın cep telefonunun sanığın kardeşi ...'ın cep telefonundan iki kez aranarak 15 saniye ve 14 saniye görüştüklerinin, bu sırada inceleme dışı sanık ...'nün cep telefonunun Kadirli TV Vericileri - Kadirli adresindeki baz istasyonundan sinyal aldığının, inceleme dışı sanık ...'nün aynı gün saat 09.51'den saat 18.41'e kadar farklı saatlerde toplamda 9 adet görüşme daha gerçekleştirdiğinin ve bu görüşmelerin tümünde inceleme dışı sanığın cep telefonunun Kadirli sınırları içindeki baz istasyonlarından sinyal aldığının tespit edildiği,
Kadirli Devlet Hastanesince düzenlenen 24.01.2014 tarihli nezarethane girişi adli raporunda; saat 06.26'da protokol numarası ile muayene sırası alan inceleme dışı sanık ...'nün yapılan muayenesinde darp veya cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği,
24.01.2014 tarihli tutanakta; inceleme dışı sanık ...'nün Osmaniye Emniyet Müdürlüğü asayiş Şube Müdürlüğünce gözaltına alındığı ve sabah-öğle-akşam yemeklerinin düzenli olarak karşılandığının belirtildiği,
Osmaniye Devlet Hastanesince düzenlenen 25.01.2014 tarihli nezarethane çıkışı adli raporunda; saat 00.29'da protokol numarası ile muayene sırası alan inceleme dışı sanık ...'nün yapılan muayenesinde darp veya cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği,
25.01.2014 tarihli ev-oto arama tutanağında; inceleme dışı sanık ...’nün ikametinde ve evin önünde bulunan 80 K... ..6 plakalı araçta yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığının, ilgili yerlerden kan numunesi alınarak olay yeri inceleme ekibine rapor için teslim edildiğinin bildirildiği,
25.01.2014 tarihli tutanakta; ... adresinde bulunan ikametin balkon kısmındaki fayanslar ve duvar üzerinden evdeki iki adet yastık ve sünger döşek üzerinden, banyo duvar ve fayanslar üzerinden, 80 K... ..6 plakalı araç koltukları ve bagajı içerisinden, Luminol sıkılmak suretiyle çalışma yapıldığının, Luminol sıkılan bölgelerden bir kısmında tepki rengi (mor ışık) oluştuğunun, bu nedenle bir adet döşek, 2 adet yastık, 4 parça fayans ve aracın arka bagajında bulunan paspas üzerinde biyolojik delil incelemesi yapılmak üzere elde edilen bulguların teslim alındığının belirtildiği,
İnceleme dışı sanık ...'nün soruşturma aşamasında Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben sunduğu bila tarihli dilekçesinde; 25.01.2014 tarihinde eşi sanık aleyhine vermiş olduğu ifadesinin zorla ve psikolojik baskı altında alındığını, kendisinin okuma yazma bilmediğini, sinir ilacı kullandığını, kayınvalidesi olan maktulün kaybolması sonrasında ne yaptığını ve ne dediğini bilemez hâle geldiğini, ifadesi sırasında kan şekerinin ve tansiyonunun düştüğünü, sanığın suçsuz olduğunu beyan ettiği,
İnceleme dışı sanık ...'nün soruşturma aşamasında Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben sunduğu 07.02.2014 tarihli dilekçesinde; kollukta sanık aleyhine verdiği ifadesinin doğru olmadığını, sanığı suçladığı için vicdan azabı duyduğunu, psikolojik sorunları olduğunu ne dediğini bilmediğini beyan ettiği,
İnceleme dışı sanık ...'nün soruşturma aşamasında Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben sunduğu 10.02.2014 tarihli dilekçesinde; maktulün kaybolması üzerine her yerde onu aradıklarını, televizyon programlarına bile çıktıklarını ancak bulamadıklarını, 24.01.2014 tarihini 25.01.2014 tarihine bağlayan gece saat 01.00 sıralarında iki polisin evine gelerek "Seni Osmanye'ye götüreceğiz" diyerek kendisini emniyete götürdüklerini, karakolda "kayınvaliden ...'yı nereye gömdünüz bize söyleyeceksin, yoksa seni cezaevine sokarız, hayatın boyunca cezaevinde kalırsın" dediklerini, başörtüsünü çıkartıp saçını çektiklerini, ne dediğini bilmediğini, sanığın ve kendisinin suçsuz olduğunu, sanığın kendisine şiddet uygulamadığını, tehdit etmediğini, birlikte aramalarına rağmen kayınvalidesini bulamadıklarını, sanık aleyhine ifadesini kabul etmediğini beyan ettiği,
14.03.2014 tarihli uzmanlık raporunda; ikametten ele geçirilen yastıklardan ele geçen bulgular üzerinde kan örneği bulunamadığı, ele geçirilen döşek ve fayans bulguları ile paspas üzerinde bulunan kan örneklerinin insan kanı olmadığının, döşek üzerinden elde edilen vücut sıvısı örneklerinin bayan genotipik özellikte olduğunun, sarı renkli yastık üzerinden elde edilen vücut sıvısı örneğinin, döşek üzerinden elde edilen genotipten farklı (başka) bir bayan genotip özellikte olduğunun, aracın bagajın paspastan elde edilen vücut sıvısı örneğinin yastık ve döşekten elde edilen genotipten farklı bir erkek genotipik özellik arzettiğinin tespit edildiği,
28.01.2014 tarihli ihbar tutanağında; saat 10.38 sıralarında ismini vermek istemeyen erkek şahsın 155 polis imdat hattını 718 ... ..8 numaralı telefondan arayarak Şehir Mustafa Yağız mahallesinde bulunan sanık ve inceleme dışı sanık ...'nün oğulları ile birlikte o kadını öldürdüklerini beyan ettiğinin, kim olduğu sorulduğunda “Bana fazla soru sormayın benim şeyim belli olmasın (ismim, ihbarım)” dediğinin, başka soru sorulduğunda cevap vermeyeceği anlaşılarak telefonu kapattığının yazılı olduğu,
Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığının 02.05.2014 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında; maktulün 11.09.2010 tarihinde kaybolduğu sırada 65 yaşında olduğu, alzheimer hastası olduğu, ihtiyaçlarını karşılayamadığı ve bakıma muhtaç olduğu, başkasının yardımı olmadan yürüyemeyecek durumda olduğu, 11.09.2010 günü saat 01.00 ile 04.30 arasında ikamet ettiği adresin balkonunda mevcut yatağında bulunamadığı, tek başına bulunduğu balkondan inmesi veya ayrılmasının mümkün olmadığı, bu tarihten itibaren yerinin tespit edilemediği, sanık ve inceleme dışı sanıklar ... ve ...’nin sorumlu oldukları anlaşılsa da maktülün kim tarafından nerede ve nasıl öldürüldüğüne dair kamu davası açmaya yeterli delil bulunamadığından bahisle sanık ve inceleme dışı sanıklar hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğinin yazılı olduğu,
Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığının 05.06.2015 tarihli yazısında; maktülün kızı ...’ın aynı tarihte verdiği ifadede, maktulün kuvvetle muhtemel olarak sanık ve inceleme dışı sanık ... tarafından öldürüldüğünü beyan etmesi üzerine, 02.05.2014 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılarak soruşturmaya devam edilmesine karar verildiğinin belirtildiği,
22.06.2015 tarihli bilirkişi raporunda; maktulün ikamet ettiği ... adresinde yapılan incelemede, maktulün yattığı iddia edilen balkonun zemininin yerden 230 cm, korkuluklarının ise 70 cm yüksekliklerinin olduğunun, yatalak olan birinin bu yükseklikten inmesinin mümkün olmadığının, balkonun eninin 120 cm olduğu ve ailenin yemek yemesi için oturacakları genişlikte olmadığının, maktülün torunu ...ün yattığı sedirin balkonda bulunan maktul ile arasında sadece bir pencere bulunduğunun ve olay tarihi gözetildiğinde pencerenin açık olacağının, bu nedenle ifadesinde babasının arabasının sesine uyanan ...ün maktulün hareketlerinden haberdar olmasının kuvvetle muhtemel olacağının, maktülün dışarıdan bir müdahale ile karşılaşması durumunda ...ün bu sesi duymamasının mümkün olmadığının, sonuç olarak maktulün sağlık durumu gözetildiğinde dışarıdan herhangi bir müdahalenin olmadığı kanaatinin bildirildiği,
Osmaniye Devlet Hastanesinin 04.11.2019 tarihli yazısında;
- Maktulün 14.10.2009 tarihinde sosyal yardımlaşma sandığından yararlanmak için sağlık kurulu raporuna müracaat edildiğinin, 15.10.2009 tarihli kurul raporunda kendisine %75 oranında zihinsel özürlü raporu verildiğinin ve demans süreci tanısının konulduğunun,
- 07.10.2009 tarihli vasi tayini müracaatına istinaden bipolar affektif bozukluğu tanısıyla 1,5 yıldır unutkanlığı sebebiyle demans ilacı aldığının ve 12.10.2009 tarihli raporla vasi tayinin uygun olduğunun,
- 07.10.2009 ve 14.10.2009 tarihli raporda, kulak ve işitme muayenesi için dahiliye polikliniğinde muayene edildiğinin, 12.04.2010 ve 15.04.2010 tarihlerinde bunama ve organik olmayan psikoz tanısıyla muayene edildiğinin, 06.05.2010 tarihinde bulantı ve kusma şikâyetiyle acil servise giren hastanın organik olmayan psikoz, alzheimer, viral enterit, diyare ve gastroenterit, esansiyel hipertansiyon tanılarıyla 23.05.2010 tarihinde taburcu edildiğinin, 28.06.2010 tarihinde psikiatri polikliniğine giriş yaptığı, organik delüzyonel (şizofreni benzeri) bozukluk tanısıyla, 08.07.2010 tarihinde taburcu olduğu, 20.07.2010 tarihinde aynı tanıyla rapor düzenlendiğinin yazılı olduğu,
Osmaniye İl Sağlık Müdürlüğünün 08.06.2020 tarihli yazısında; Müdürlüğe bağlı kamu hastanelerinde mevcut bulunan tüm rapor örnekleriyle 07.10.2009 tarihli ilaç kullanım raporunun gönderildiğinin belirtildiği,
Adana Seyhan Devlet Hastanesinin 23.10.2020 tarihli yazısında; maktul ...’nin 20.08.2010 günü acil servise başın yüzeysel yaralanması tanısıyla giriş yaptığı aynı gün yara pansumanı ve iki yönlü kafa grafisi ile taburcu edildiğinin bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık ... kollukta; annesi ...'nın kaybolmasından dolayı kardeşi sanık ve eşi inceleme dışı sanık ...’den şüphelendiğini, çünkü annesinin son zamanlarda 35 kiloya kadar düştüğünü, hasta ve yürüyemeyecek hâlde olduğunu, evin balkonundan kendi başına inmesinin mümkün olmadığını, gelinleri inceleme dışı sanık ...’nün annesini dövdüğünü komşularından duyduğunu, hatta bazen annesini ziyaret ettiğinde kolunda ve ayağında morluklar olduğunu gördüğünü, inceleme dışı sanık ...’nün kendisine annesinin evden kaçtığı zamanlarda sürükleyerek eve getirdiğini söylediğini, kardeşi sanığın Kadirli dışında çalıştığını, 3-4 ayda bir evine geldiğini, son zamanlarda Gürcistan’a gittiğini, bayram tatili için memlekete geldiğini, maktulü en son bayramın birinci günü mezarlık ziyareti için geldiğinde gördüğünü, sanığın arabasına yanındakilerin yardımıyla indirip bindirdiklerini, mezarlıkta yürümesi için inceleme dışı sanık ... ve kendisinin koluna girdiklerini, daha sonra annesi maktulü sanığın evine bırakıp kendi evine döndüğünü, o gece veya bir gün sonra annesinin kaybolduğunu, aynı gün saat 05.30 sıralarında yeğeni inceleme dışı sanık ...’nin sap yüklemek için yola çıkacağı sırada sanığa telefon açtığını, sanığın kendisine maktulü aradığını söylediğini, sonrasında köy köy annesini aradıklarını, sonra çeşitli hocalara gittiklerini, hocaların uzakta aramayın kaldığı yerin 200 metre civarında ve organ mafyası tarafından kaçırılmış, bir kısım hocanın da anneniz sağ dilendiriliyor dediklerini,
Cumhuriyet savcılığında; önceki ifadelerine ek olarak, maktulün son zamanlarında iki kişi koluna girmeden yerinden kalkıp bir adım dahi atacak durumu olmadığını, olaydan sonra şüphelendiği abisi ve yengesi ile irtibatlarının kesildiğini, duyduğu kadarıyla bu dosya kapandıktan sonra her ikisinin de rahatladığını, eğer olayın üstüne giderlerse farklı sonuçlar ortaya çıkacağını aralarında konuştuklarını, bunları kardeşlerinden duyduğunu, başkasının maktulü kaçırmasının mümkün olmadığını, öyle olsaydı yaşadıkları sokakta bir sürü çocuk ve yaşlı insanın olduğunu, ancak onları da kaçırabileceklerini düşündüğünü,
Mahkemede; sanıkların suç işlediğine ihtimal vermediğini, şikâyetçi olmadığını,
Bozma üzerine mahkemede; soruşturma aşamasında inceleme dışı sanık ... ve sanıktan şüphelendiğini söylemediğini, çevredeki hocaların bu olayı en yakınlarınız yapmış olabilir demesi üzerine bunu söylemiş olabileceğini, maktulün son zamanlarda aldığı ilaçların etkisiyle tek başına yürüyemeyecek hâle geldiğini, ilaç almadığı zamanlarda ise dinç ve balkondan inebilecek güce sahip olduğunu, maktulün bazen sabah 06.00-07.00 bazen de gece 02.00-03.00 civarı uyandığını, mezarlık ziyareti sırasında kendisi ilaç aldığı için iki kişi kolundan tutarak yürüttüklerini, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Tanık ... kollukta; annesi maktulün alzheimer hastası olduğunu ve abisi sanığın evinde kaldığını, bayramın birinci günü mezarlık ziyaretinden sonra maktulün köydeki evinde hep birlikte yemek yedikten sonra akşam saat 00.00 civarı abisi, yengesi ve maktulün Kadirli’ye geri döndüklerini, maktulün tuvalet ihtiyacını dahi karşılayamaz ve birinin desteği olmadan evden çıkamaz durumda hasta olduğunu,
Mahkemede; Kahramanmaraş'ta oturduğunu, iki senede bir akrabalarını gördüğünü, aralarında bir husumet olup olmadığını bilmediğini, daha öncesinde de iki üç kez maktulün evden kaçıp gittiğini duyduğunu, mezarlık ziyareti sırasında kendisinin de olduğunu, o sırada ablası ve yengesinin kolundan tutarak yürüttüklerini, normalde tek başına yürüyebildiğini, ancak ilaç kullandığı zamanlarda başkasının yardımı olmadan kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığını, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Tanık ... kollukta; annesi maktulün alzheimer hastası olduğunu, kendisine bakacak durumda olmadığı için bakımını yengesi inceleme dışı sanık ...’nün yaptığını, olay gecesi saat 01.00’da kardeşi sanığın annesi maktule yemek verdiğini, daha sonra yattıklarını, saat 04.00’da yeğeni inceleme dışı sanık ...’yi işe götürmek için kalktıklarını, o sırada yengesinin balkona baktığında maktulün yerinde olmadığını görerek hemen abisine söylediğini duyduğunu, maktulün kendi başına evden kaçacağını düşünmediğini, evin üç kapısının da kilitli olduğunu abisinden öğrendiğini, ancak tüm bunları aradan 3 saat 15 dakika geçtikten sonra kendilerini aradıklarında öğrendiğini, bir ziyaretinde maktulün kolunda vücudunda morluklar olduğunu, yengesinin maktule kötü davrandığını komşularından duyduğu için yengesinden şüphelendiğini, inceleme dışı sanık ...’nün neden saat 04.00’da annesini kontrol etmek istediğini anlayamadığını, olaydan sonra inceleme dışı sanık ...’nün kullandığı telefon konuşmalarını 2-3 kez istemesine rağmen abisinin bu kayıtlara baktığını ancak herhangi bir şey bulamadığını söyleyip kendisine göstermediğini, bu kayıtların incelenmesini savcılıktan istediğini, maktulün kendi başına kesinlikle bir yere gidemeyeceğini,
Mahkemede; maktulün hastalığının değişken davranışlara yol açtığını, bir gün yürümese ikinci gün ayağa kalkabileceğini, olaydan 2-3 ay önce kaybolduğunda balkondan aşağı sarkarak indiğini, maktulün kaybolduğundan beri sanıklarla konuşmadığını, kolluktaki beyanlarını ihtimale binaen söylediğini, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Tanık ... kollukta; annesi maktulün 9 yıl önce babasının vefatı üzerine sanığın evine taşındığını, kendisinin Andırın’da ikamet ettiğini, sanığın annesini getirip götürdüğünü, bir bebek gibi baktığını, hiçbir şeyini eksik etmediğini, en son ... Bayramının birinci günü maktul, abisi ve gelinlerinin Andırın’a kendi köyüne geldiklerini, yemek yedikten sonra Gökçeli köyüne gittiklerini, bayramın ikinci günü maktulün kaybolduğunu öğrendiğini,
Mahkemede; önceki beyanlarına ek olarak, olayla bir ilgisi olmadığını, maktulün kaybolması nedeniyle kimseden şikâyetçi olmadığını,
Bozma üzerine mahkemede; annesi maktul ve kardeşlerinin olaydan bir gün önce yanına uğradıklarını, maktulün kendisini sesinden tanıdığını, kendi başına yürüyebilecek durumda olduğunu, merdivenleri çıkmakta zorlandığını, iki kişi kolundan tutmazsa tek başına çıkamayacağını,
Tanık .....; maktulün alzheimer hastası olduktan sonra yaklaşık iki yıldır sanığın evinde kaldığını, çok hastalanmadan önce zaman zaman evden çıkıp gittiğini, gelini inceleme dışı sanık ...’nün de eve getirmek için zor kullandığını, hatta dövdüğünü birkaç kez mahalledeki diğer komşularla birlikte gördüklerini, maktulün kaybolmadan bir süre önce ileri derecede hasta olduğunu ve kendisini ifade edemediğini, duyduğu kadarıyla maktulün altını temizleme işini de inceleme dışı sanık ...’nün yaptığını ve bundan rahatsız olduğunu komşularından duyduğunu,
Tanık.....; maktulün alzheimer hastası olduktan sonra yaklaşık 2 yıldır sanığın evinde kaldığını, çok hastalanmadan önce zaman zaman kaçıp alıp başını gittiğini, gelini inceleme dışı sanık ...’nün sürükleyerek eve geri getirdiğini, ancak eziyet ettiğini hiç görmediğini, sanığın eşi ile zaman zaman maktulün bakımı konusunda tartıştıklarını duyduğunu, ancak sanığın "Anneme biz bakacağız" diyerek kardeşlerinin yanına göndermediğini, inceleme dışı sanık ...’nün bu durumdan rahatsız olduğunu,
Tanık ....; aynı mahallede oturduğunu, maktulün son aylarda kendini ifade edemeyecek duruma gelip tuvaletini altına kaçırmaya başladığını, hatta bazen evden çıkıp gittiğini, gelini inceleme dışı sanık ...’nün maktulü bulup eve getirdiğini, ancak son zamanlarda bir yere gidecek durumu kalmadığını, maktule kötü davrandıklarını görmediğini, ... bayramının kaçıncı günü olduğunu tam hatırlayamadığı bir günde inceleme dışı sanık ...’yü gördüğünü, kendisine “Gözümüzün önündeki karıyı kaybettik, bulamıyorum, aramaya gittiler dediğini”, inceleme dışı sanık ...’nün kayın validesine iyi baktığını,
İnceleme dışı suça sürüklenen çocuk ... kollukta; babaannesinin son bir yıl içinde durumunun ağırlaştığını, ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle geldiğini, babasının o dönem yurtdışında çalışması nedeniyle maktule annesi inceleme dışı sanık ...’nün baktığını, çoğu zaman evden kaçmaya çalıştığını, annesinin onu bulup eve getirdiğini, ... Bayramı için anne ve babasının maktulü köye götürdüğünü; ertesi gün geri döndüklerini, saat 01.00-01.30 sıralarında yattığını, sabah saat 04.30 sıralarında annesinin kendisini kaldırarak maktulün balkonda olmadığını söylediğini, o sırada babasıyla birlikte arabaya binip Andırın yoluna doğru aramaya başladıklarını, ancak bulamadıklarını, maktulün zor yürüdüğünü, evin kapısının genellikle kilitli olduğunu, kendisinin bu kilidi açıp dışarı çıkamayacağını, balkondan inmesinin de mümkün olmadığını, yattıkları saatte yabancı birinin evlerine girmiş olmasına da ihtimal vermediğini, nasıl kaybolduğuna kendisinin de akıl sır erdiremediğini,
Kollukta verdiği 26.01.2014 tarihli ek beyanında; ..... adresinde babası sanık, annesi inceleme dışı sanık ... ve üç kız kardeşi ile birlikte yaşadıklarını, babaannesinin kaybolduğu olay tarihinde 16 yaşında lise öğrencisi olduğunu, kıza kardeşlerinin 13, 9 ve 7 yaşlarında olduğunu, olay tarihinde babasının yurt dışında Gürcistan'da çalıştığını, bayram izni için eve geldiğini, kaybolmadan 1-2 yıl öncesinde maktule alzheimer tanısı konulduğunu, bunun üzerine babasının kendilerinin evde bakmasını isteyerek maktulü eve getirdiğini, hastalığı ilerledikçe bakımının da zorlaştığını, zaman zaman evden kaçıp gittiğini, ancak kendisini yakın civarda bulduklarını, bayramın ikinci günü babasının annesi ve kardeşlerini ... halasının oturduğu ve dedesinin mezarının bulunduğu Andırın ilçesine mezarlık ziyaretine götürdüğünü, kendisinin gitmediğini, maktulü iki kişinin koluna girerek zorla yürüttüklerini, kendisinin o tarihte tamamen yürüyemediğini, aynı gün akşam saatlerinde eve geldiklerini, komşuları ...'ın da eve misafir geldiğini ve saat 24.00'da evden ayrıldığını, annesi, babası ve kendisinin saat 01.00'a kadar oturduklarını, kız kardeşlerinin uyuduğunu, maktulün ise balkonda yatağında uzandığını, bir ara yatağında oturttuklarını babasının yoğurt ve muz yedirdiğini, saat 01.30 sıralarında uyumak için odasına geçtiğini, maktulün uyanık hâlde yatağında uzandığını, saat 04.30 sıralarında annesi inceleme dışı ...'nün yanına gelerek "Eben yok kalk" dediğini, sonra uyandığında babasının uyanık olduğunu gördüğünü, önce evin ertafına baktıklarını, bulmayınca arabayla aramaya başladıklarını, bulamayınca babasının öğle saatlerinde Jandarma'ya haber verdiğini, maktulün son zamanlarda altına kaçırdığını, evden kaçıp gittiğini, kendisinin ve annesinin ona zaman zaman vurduğunun doğru olduğunu, maktulün kaybolduğu tarihte hastalığının son evresi olduğunu, kendi başına yürüyemediğini, evin içinde yürürken 10 dakika sonra yürüyemez hâle geldiğini, olay tarihinde evin giriş kapısının ve maktulün yattığı balkonun eve giren kapısının kilitli olduğunu, saat 04.00'da annesi kendisini uyandırdığında balkonun kapısının açık olduğunu, babasının orada olduğunu, evin giriş kapısının kilitli olduğunu, aramaya çıkarken kendilerinin açtığını, sokak giriş kapısının ise kapalı ancak kilitli olmadığını, maktulün kendi iradesiyle bu kapılardan çıkmasının, başka birinin müdahalesi olmaksızın dışarı çıkmasının mümkün olmadığını, olay günü kapılarda bir zorlama olmadığını, olsaydı duymaları gerektiğini, maktulün hane halkı içinden birisi tarafından dışarı götürülme ihtimalinin olduğunu, bunların annesi veya babası olabileceğini, son zamanlarda annesinin eziyet çektiğini, ancak yine de anne veya babasının böyle birşey yapacağına ihtimal vermediğini; annesi inceleme dışı sanık ...'nün 24.01.2014 tarihli ifadesinde olay gecesi babası sanığın maktulü evden dışarı çıkardığını gördüğünü ve geldiğinde maktulün olmadığını, sorduğunda sanığın "Sen karışma" diyerek annesini dövdüğünü beyan ettiği hatırlatılarak sorulduğunda; annesi ile babası arasında bir husumet olmadığını, annesinin ifadesinin doğru olabileceğini, annesinin defalarca babasına dayanamadığını ve bir başkasının maktule bakmasını istediğini, babası sanığın ise "Sen git çalış eve para getir ben anneme bakarım" diye cevap verdiğini duyduğunu, olaydan sonra babasının annesine "Seni asarım, keserim, boşarım" şeklinde sözler söylediğini duymadığını, babası ve annesine sizin bu olayda parmağınız var mı diye sorduğunda kendisine "Görmüyor musun arama çabalarımızı" dediklerini; Kadirli İlçe Emniyet Müdürlüğüne yapılan ihbar üzerine diyeceklerinin sorulması üzerine; ihbarın kendisi ile ilgili kısmını kabul etmediğini, ancak bir ara bu olay nedeniyle annesi ve babasından şüphelendiğini, hatta en son ifadesinden sonra annesi ile konuştuğunu, babasının annesine şayet annesi suçlanırsa kendisinin isminin verilmesi yönünde telkinde bulunduğunu, çünkü annesine veya babasına birşey olursa geride kalan çocuklara birilerinin bakması gerektiğini düşündüğünü, annesinin en yakın komşusunun ... isimli kadın olduğunu, her geldiğinde annesine nasıl dayandığını sorduğunu, bu kadının evlerinin yakınında 3-4 adet foseptik kuyusu olduğunu, bunların içinin de araştırılmasını istediğini,
Mahkemede; önceki beyanlarını tekrarla, saat 01.00 sıralarında uyuduğunu saat 04.00 – 04.30 sıralarında işe gideceği için annesinin kendisini uyandırdığını, maktulün kayıp olduğunu söylediğini, aradıklarını ancak kendisine ulaşamadıklarını,
İnceleme dışı sanık ... tanık sıfatıyla kollukta; kayınvalidesi maktulün yaklaşık bir yıl önce alzheimer hastası olduğunu, bütün ihtiyaçlarını kendisi karşılayıp altını bile kendisinin değiştirdiğini, olaydan bir ay öncesine kadar yürüyebildiğini, ancak son zamanlarda birisinin yardımıyla yürüyebildiğini, bayramın birinci günü eşi olan sanığın babasının mezarını ziyarete gittiklerini, giderken ve gelirken eşi sanık ile maktulün koluna ikisinin girdiğini, bu şekilde arabaya bindirdiklerini, eve geldiklerinde gece saat 01.00 sıralarında uyumadan önce maktule balkondaki yatağında yoğurt ve muz yedirdiklerini, o gün sabah saat 04.30’a oğlu ... tarlaya çalışmaya gideceğinden alarmı kurduklarını, alarm çalınca kahvaltı hazırlamak için uyandığı sırada maktulü balkonda yatağında göremediğini, önce eşini uyandırdığını, sonra hep birlikte tüm aramalarına rağmen maktulün bulamadıklarını, evin kapılarının her zaman olduğu gibi o gece de kilitli olduğunu, maktulün kendi başına yürüyemediği için balkondan inmesinin de imkansız olduğunu, yaklaşık bir yıl maktule çok iyi baktığını, ara sıra evden kaçtığında sokakta yakaladığını ve gelmek istemeyince zorla eve getirdiğini, ancak kendisine eziyet edip dövmediğini,
24.01.2014 tarihinde şüpheli sıfatıyla müdafi eşliğinde kollukta; önceki beyanlarından farklı olarak, ... Bayramının birinci günü kayınvalidesi, çocukları ve eşiyle birlikte Andırın'daki mezarlık ziyaretine gittiklerini, aynı gün akşam saatlerinde eve döndüklerini, bu gidişlerinde maktulün ancak iki kişinin desteği ile yürüyebildiğini, akşam saat 22.00 sıralarında dört çocuğunun da uyuduğunu, maktulün balkonda yatağında uzandığını ancak uyanık olduğunu, eşi ile birlikte saat 01.00 sıralarında uyumak için yatak odasına geçtiklerini, saat 02.30 sıralarında uykuya daldığını, o sırada eşi sanığın uyanık olduğunu, bir ses duyması üzerine uyandığını, sanığı odanın için telaşla birşey ararken gördüğünü, sorduğunda "Annem fenalaştı" dediğini, maktulün yattığı balkona gittiğinde orada olmadığını, sanığa sorduğunda "Evin önündeki arabada" dediğini, onu hastaneye götüreceğini söylediğini, kendisinin de gelmek istediğini söylediğinde "Ne işin var?" deyip birkaç tokat vurduğunu ve eliyle ittirdiğini, sonra aşağı indiğini arabanın çalıştığını duyduğunu, yarım saat sonra eve geri geldiğini, ancak yanında maktulün olmadığını, nerde olduğunu sorduğunda "Ne yapacaksın annemi?" diyerek kendisine birkaç tokat vurduğunu, sonra ısrarcı olmayıp uyuduğunu, saat 04.00-04.30 sıralarında uyandığını, sonra sanığı uyandırdığını, maktulü sorduğunda; "Ölümlerden ölüm beğen, ne yaptın annemi?" dediğini, korkusundan tekrar sustuğunu, sanığın maktule ne yaptığını bilmediğini, sanığın haber vermesi üzerine kardeşleri ... ve ...'un sabah saatlerinde evlerine geldiğini, o sırada gerçeği bildiği hâlde kardeşlerine anlatmadığını, sonra tek başına iken sanığa "Anneni götürdün geri getirmedin, ne yaptın?" diye sorduğunda "Sen karışma" deyip bağırdığını, sonra herkese sanığın tembihi ile kayıp olduğunu söylediğini, sonra sanığın ATV kanalında bir programa çıktığını, orada da maktulün kaybolduğunu ilan ettiklerini, sanığa ne zaman "Ne yaptın anneni?" diye sorduysa sanığın "Seni asarım, keserim, boşarım" dediğini, korkusundan dolayı olayın gerçek yüzünü adli makamlara bildirmediğini, bu gerçeği kendisinden başka bilen olmadığını, maktulün kaybolmadan üç ay kadar önce yürüyebilecek durumda olduğunu, hastalığından sürekli evden kaçtığını, kendisini eve getirmek istediği zaman direnç gösterdiğini, bu nedenle kolunda morluklar olduğunu, altını temizlediği için zorlandığının doğru olduğunu, ancak kendisini hiç darp etmediğini, maktulün sanık tarafından evden götürülüp tekrar geri getirilmediğini, kendisinin sanığa hiçbir yardımı olmadığını, suçlamayı kabul etmediğini, ne yaptıysa sanığın yaptığını,
Mahkemede; maktulün balkonda yattığını, kapısını içerden sürgülediklerini, dışarı çıkması için balkondan aşağı atlaması gerektiğini, sabah saat 04.00-04.30 civarı uyandığında maktulün yatağında olmadığını gördüğünü, o sırada sanığın uyuduğunu, tüm aramalarına rağmen bulamadıklarını, polis ve savcılıkta verdiği ifadelerini kabul etmediğini, polislerin kendisini sürekli üç gün boyunca karakola götürdüklerini, baskı uyguladıklarını "Seni hapse attırırız" dediklerini, sözlü ve psikolojik şiddete maruz kaldığını, bu nedenle böyle bir ifade verdiğini, bu ifadelerini ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini, oğlu ve eşi olan sanığın suçsuz olduğunu,
Bozma üzerine tanık sıfatıyla mahkemede; maktulün hastalığı sırasında bazen normal bir şekilde dolaştığını bazen de yatalak bir hasta gibi hareket etmediğini, bazen kendisinin yürüyerek arabaya bindiğini, bazen de sanık ile koluna girerek yürüttüklerini, evden çoğu kez kaçtığını, kendisinin geri getirdiğini, yattığı balkondan inebilecek güçte olduğunu, son zamanlarda tuvaletin yerini bilemediği ve ihtiyacını gideremediği için altına bez bağladıklarını, olay gecesi evin kapılarını kilitleyip kilitlemediklerini hatırlamadığını, 24.01.2014 tarihli eşini suçladığı ifadesinin karakolda zorla alındığını ve kabul etmediğini, ne dediğini ve neyin altına imza attığını bilmediğini, yanında avukat olup olmadığını bilmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... şikayetçi sıfatıyla kollukta; annesi ...’nin kendisi ile aynı evde kaldığını, 11.09.2010 tarihinde saat 04.30 civarında uyandığında balkona çıkıp baktığında yatağında olmadığını, evin içinde bakıp akrabalarına sormasına rağmen bulamadıklarını, annesinin alzheimer hastası olduğunu, daha önceleri de evi terk ettiğini, ancak yakınlarda olduğundan bulup getirdiğini, ancak bu sefer bulamadığını ve hayatından endişe ettiğini, bulunarak kendisine haber verilmesini istediğini,
Şikayetçi sıfatıyla Cumhuriyet savcılığında; annesinin kaybolması ile ilgili olarak daha önce yaptığı şikayet sırasında annesinin fotoğraflarını polise verdiğini, ancak 13.09.2010 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararının verildiğini, bundan sonradan haberdar olduğunu, kayıp annesinin bulunmasını istediğini,
Şüpheli Sıfatıyla kollukta; annesi ...’nın 2 yıl kadar önce alzheimer hastası olduğunu, bundan sonra sürekli kendisinin yanında kaldığını, bakımını ve ihtiyaçlarını eşi inceleme dışı sanık ...’nün karşıladığını, olaydan iki ay kadar önce çalışmak için Gürcistan’a gittiğini, o sırada annesinin çok iyi olmasa da yürüyebildiğini, ... bayramı için Kadirli’ye geldiğinde durumunun aynı olduğunu, bazen düzelip bazen kötüleştiğini, bazen kendi kendine bazen başkalarının yardımıyla yürüyebildiğini, bayramın 1. günü babasının mezarını ziyarete gittiklerini, giderken annesinin kolundan tutup yardım ederek arabaya bindirdiğini, akşam saatlerinde Kadirli’ye döndüklerini, yine koluna girerek evine çıkarttığını, annesinin her zaman olduğu gibi balkonda uyuduğunu, ertesi gün bayram ziyareti için gelen komşuları ile oturduklarını, bu sırada annesinin balkondaki yatakta olduğunu, kendisi ve eşinin çocuklar uyuduktan sonra saat 00.30 civarında annesine yiyecek ve içecek bir şeyler verdikten sonra uyuduklarını, o sabah oğlu ... yağmurlamaya gideceği için alarmı saat 04.30'a kurduklarını, eşi inceleme dışı sanık ...’nün yanına gelip annesinin balkonda olmadığını söyleyerek kendisini uyandırdığını, sonra ailecek annesini aramaya başladıklarını, ancak bulamadıklarını, aynı gün Kadirli İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek annesinin kaybolduğunu bildirdiğini, normalde her zaman evden kaçmaması için kapıyı kilitlediklerini, o gece de kapının kilitli olduğunu, eşi inceleme dışı sanık ...’nün annesi maktule çok iyi baktığını, eziyet ettiğini hiç görmediğini, kaçarak sokağa çıktığında bazen zorla da olsa eşinin annesini eve getirdiğini,
Şüpheli sıfatıyla Cumhuriyet savcılığında; olay günü Andırın'dan döndükten sonra saat 01.00 sıralarında annesine yemek verdiğini, sonra eşiyle balkondan eve girip uyumaya başladıklarını, aynı gün sabah saat 04.30 sıralarında alarm sesine uyandıklarını, eşinin yanına gelerek annesinin balkonda olmadığını söylediğini, bunun üzerine evin içine baktıklarını, sonra aracına bindiğini ve Andırın yolunda Çuhadar petrole kadar gittiğini, ancak annesini bulamadığını, komşularına sorduğunu, kimsenin görmediğini, ertesi gün polise haber verdiğini, yurt dışında çalıştığını, o gün de yurt dışına çıkacağını, yattığı balkonun yerden 2,50 metre yüksekte olduğunu, kendisinin balkondan aşağı inmesinin veya dış kapının kilidini açması suretiyle dışarı çıkmasının mümkün olmadığını, bir ara eşinden bile şüphelendiğini, tüm kurumlara müracaat ettiğini, 0538 ... 0915 numaralı hattın kendi adına kayıtlı olduğunu ve bu hattı kullandığını, 0546 ... 12 57 numaları hattı oğlu ...'nin kullandığını, 0546 .. 6249 numaralı hattı eşi inceleme dışı sanık ...'nün kullandığını,
25.01.2014 tarihinde şüpheli sıfatıyla kollukta alınan ek beyanında; annesinin son 3-4 ay içinde tek başına yürüyemez hâlde olduğunu, iki kişinin koluna girmesi suretiyle ancak yürüyebildiğini, bayram izni için geldiğinde Andırın'da mezar ziyaretine gittiklerini, aynı gün evlerine döndüklerini, bu ziyaret sırasında annesine kendisinin kolundan destek verdiğini ve yürüttüğünü, o gün saat 20.00 sıralarında ...'ın evlerine geldiğini, saat 24.00 sıralarında ayrıldığını, çocukların 22.00 civarı uyuduklarını, kendisinin 00.30 sıralarında uyumak için yatağına geçtiğini, eşinin hâlen ev işleriyle ilgilendiğini, 01.00 sıraları yatağa geldiğini, balkonun kapısının içerden sürgülü olduğunu, ip marifetiyle dışardan da açılabildiğini, balkonun korkuluklarının 60-70 cm yükseklikte olduğunu, eşi ile cinsel ilişkiye girdikten sonra uyuduklarını, kimin erken uyuduğunu hatırlamadığını, sabah saat 04.30 sıralarında eşi inceleme dışı sanık ...'nün kendisini uyandırdığını ve annesinin yatakta olmadığını söylediğini, balkona gidip baktığüında yatağın boş olduğunu gördüğünü, bu sırada çocukların halen uyuduğunu, eşinin sokaklara yaya olarak aramak için çıktığını, kendisinin de arabayla Kadirli ve Andırın yolunda annesini aradığını, aradığı mesafenin eve yaklaşık 3 km uzaklıkta olduğunu, sonra ablası ...'u saat 06.30 gibi telefonla aradığını ve annesinin kaybolduğunu söylediğini, sonra ablası ...'u evinin yakınlarında gördüğünü, ablasının aramaya çıktığında bir münibüsçünün tek başına bir yaşlı kadını gördüğünü söylediğini belirtmesi üzerine minibüsçüyü bulduklarını ancak onun da bahsettiği kadının süt satan bir kadın olduğunu anladıklarını, annesini tüm aramalara rağmen bulamadıklarını, polise gittiği, eşinin 25.01.2014 tarihli ifadesinde verdiği beyanın yalan olduğunu, annesinin kaybolduğunu sabah saat 04.00 sıralarında öğrendiğini, eşi ile arasında iftira atmasını gerektirecek bir durum olmadığını, eşinin psikolojik sorunları olduğunu, belki de bu sebeple böyle bir ifade verdiğini, olay sabahı kardeşi ... ile telefonla konuştuğunda Eğriçam mevkiinde olduğunu söylemediğini, Çuhadar petrol civarında olduğunu söylediğini, bu mesafenin de evinden uzak olduğunu ancak burda olmasının sebebinin arabaya yakıt almak olduğunu,
25.01.2014 tarihinde Cumhuriyet savcılığında; önceki beyanlarını tekrarla annesinin olay tarihinde tek başına evden uzaklaşma ihtimalinin bulunmadığını, balkondan da tek başına ihtimalinin bulunmadığını, olay günü evlerine birinin gelip annesini götürme ihtimalinin de bulunmadığını, olay günü ablası ...'un eşi ...'yü 6249 ile biten telefon hattından aradığını bu sırada ...'nün yukarıçıyanlı köyünden baz sinyali aldığını bilmediğini, dışarı annesini aramaya gitmiş olduğunu, olay günü ilk önce kendisinin mi ablasını yoksa ablasının mı kendisini aradığını bilmediğini, ancak ablası ile konuştuklarında bir minibüsçünün yolda giden bir kadını gördüğünü söylediğini, minibüsçüyü bulup kadını sorduklarını ancak kadının annesi olmadığını öğrendiklerini, eşinin en son verdiği ifadeyi kabul etmediğini, psikolojik sorunları olduğunu, yalan beyanda bulunduğunu, son zamanlarda annesinin dışarı kaçma girişimi olmadığını, kendisinin gücü olmadığını, annesinin yatağında ve aracında bulunan lekelerle ilgili bir bilgisinin olmadığını, kendisi ve eşinden şüphelenilmesini normal bulduğunu, kendisinin dahi eşinden şüphelendiğini, ancak suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; önceki beyanlarını tekrarla, suçlamayı kabul etmediğini, annesinin daha önce de demir korkuluktan sarkarak aşağı inebildiğini, balkonun 2 metre yüksekliğinde olduğunu, eşinin baskı altında ifade verdiğini, eşinin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını,
Bozma üzerine mahkemede; annesinin ilaç kullandığı zaman kendi başına çok uzağa gidemediğini, ancak ilaç kullanmazsa 3-4 km kadar uzaklaşabileceğini, olay gecesi evin kapılarının tamamen kilitli olup olmadığını hatırlamadığını, giriş kapısının arkadan bir ipi olduğunu ve çekilerek açılabileceğini, annesini ilaç kullanmadığı zamanlarda durduramadıklarını, ancak ilaç kullandığında iki kişinin koluna girerek yardım etmesiyle yürüyebildiğini, annesinin babasından kalma emekli maaşı ve evde bakım ücreti aldığını, ancak sağlığında doktorlardan hiç evde evde muayene hizmeti almadığını, öncesinde evden kaçtığı zamanlarda eşarbını balkonun demirine bağlayıp aşağı inip kaçtığını, sonra eşarbını alıp götürdüğünü, yatarken genellikle günlük elbiseleriyle yattığını, annesinin kaybolduğunu hemen polise, savcılğa ve kaymakamlığa kendisinin bildirdiğini, takipsizlik kararına kendisinin itiraz ettiğini, soruşturma sırasında gerekirse köpek ile arama yapılmasını, parmak izi alınmasını talep ettiğini, annesinin kaybolması ile kendisinin bir ilgisi olmadığını, olayın üzerinden yaklaşık 3 yıl sonra polislerin kendisi evde yokken gece yarısı eşini alarak sorguladıklarını, üzerine atılı suçlamayı kesinlikle kabul etmediğini,
Savunmuştur.
V. GEREKÇE
1- Hükmün Eksik Araştırma Sonucu Kurulup Kurulmadığına Dair İncelemede;
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Ceza muhakemesinde bir hususun hangi delille ispat olunacağı konusunda sınırlama bulunmayıp yargılamayı yapan hâkim, hukuka uygun şekilde elde edilen delilleri kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine delilleri de araştırıp değerlendirerek, her türlü şüpheden arınmış bir neticeye ulaşmalıdır. Dolayısıyla yargılamaya konu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilmiştir. Ancak maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır.
CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, hükmün gerekçesinde delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan veya reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi zorunludur.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın annesi maktulün olay gecesi evdeki balkonda yatarken sabah yerinde olmadığı ve kaybolduğu ihbarı üzerine başlatılan adlî soruşturma sürecinde; olayın gerçekleştiği Kadirli ilçesine yakın tüm il ve ilçelere kayıp şahsın bilgilerinin ve fotoğrafının bildirildiği, idari makamların da adli sürece katkıda bulunacak şekilde kayıp maktul hakkında arama işlemlerine başladığı, Kadirli Kaymakamlığınca oluşturulan kayıp şahıs dosyasının bir örneğinin dosyaya celbedildiği,
Maktulün cesedine ulaşılamaması nedeniyle ilk aşamada olayın bir şüpheli ölüm vakası olarak değerlendirilmemesi nedeniyle maktulün kaldığı ve en son görüldüğü ikametgâhta delil araştırması yapılmadığı, ancak olayın üzerinden yaklaşık üç yıl sonra maktulün kaybolduğu evde ve sanığın aracında yapılan olay yeri incelemesi ile bir takım bulguların toplanmaya çalışıldığı, bu aşamada elde edilen delillerin ise yaklaşık 13 yıl önce öldüğü kabul edilen maktulün cesedinin hâlen bulunamaması karşısında olayın aydınlatılmasını sağlayacak mukayeseli bir incelemeye konu edilmesinin mümkün olmadığı,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına konu edilen baz istasyonu bilgilerini içerir iletişimin tespiti dökümlerinin soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcılığınca kovuşturma aşamasında ise Yerel Mahkemece BTK'dan istendiği, bunun üzerine sanığın ve eşi inceleme dışı sanık ...'nün olay tarihinde kullandıkları cep telefonlarının sinyal aldığı baz istasyonu kayıtlarının dosyaya konularak tartışıldığı, ancak baz istasyonu bilgilerinin sanık ve inceleme dışı sanık ...'nün birlikte kaldıkları evde ile bulunduğu ilçe sınırları içinde olduklarını gösterdiği, buradan hareketle olayın meydana gelişi hakkında bir sonuca ulaşılmasının mümkün olmadığı, inceleme dışı diğer sanıkların veya tanıkların ayrıntılı cep telefonu kayıtlarının araştırılmasının ise sanığın üzerine atılı suçu işleyip işlemediğinin tespiti bakımından yargılamaya bir yenilik kazandıramayacağı, kaldı ki maktulü en son gören, aynı evde yaşayan ve hatta yakın akrabası olan tüm tanıkların ifadesine başvurulduğu,
Maktulün kaybolmasından yaklaşık üç hafta sonra maktule benzeyen yaşlı bir kadını elinde alışveriş poşetleriyle gördüğünü beyan eden petrol istasyonu çalışanı tanığın beyanlarının bir kesinlik içermediği, olağanüstü kanun yolu olan itiraz aşamasından sonra adı geçen tanığın geçmişe dönük olarak kesinliğe yakın bir beyanda bulunmasının beklenemeyeceği ve maktulün cesedine ulaşılmasını da sağlamayacağı,
Bozma üzerine Yerel Mahkemece, sağlık kurumlarındaki kayıtların tümüne ulaşılması amacıyla gerekli yazışmaların yapıldığı, ancak gönderilen bilgi ve belgelerden maktulün kaybolduğu tarihteki fiziksel durumu ve hastalığının ulaştığı boyut hakkında net bir bilgiye ulaşılamadığı gibi tanık beyanlarının bir kısmında yardım almadan yürüyebildiği bir kısmında ise yardım almadan yürüyemediği yönündeki bilgilerden daha güncel bir kanaate de varılamadığı,
Sonuç olarak, Yerel Mahkemece maddi gerçekliğe ulaşılması amacıya geçmişe dönük olarak araştırılması gereken ve ulaşılması mümkün görülen başkaca bir delil, bilgi veya belgenin bulunmadığı anlaşılmakla hükmün eksik araştırma sonucu kurulmadığı kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında eksik araştırma sonucunda hüküm kurulduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Bu aşamada, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, sanığın lehine olduğu anlaşılan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, sanığın üzerine atılı suçun sabit olup olmadığı yönünden de tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu husus da ayrıca değerlendirilmiştir.
2- Sanığın Üzerine Atılı Suçun Sabit Olup Olmadığına Dair İncelemede;
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi şeklinde, Latincede ise in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Müzakere sırasında gündeme alınan uyuşmazlık konusunun isabetli şekilde çözüme kavuşturulması bakımından, ispatın kapsamı ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi bağlamında vicdani kanaat kavramlarına kısaca değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
İspat; bir olaya ilişkin olarak ortaya konulan delillerin, kararı verecek olan makamın vicdanında değerlendirilmesi ve olay hakkında bir kanaate ulaşılmasını ifade eder. Hiçbir delil hâkimi bağlayıcı nitelikte değildir. Deliller, hâkimin vicdani kanaatiyle serbestçe değerlendirilir. Bu nedenle ceza muhakemesinde vicdani delil sistemi geçerlidir. Hâkim, delillerin olayı yansıtıp yansıtmadığı noktasındaki kanaate ulaşmakta özgürdür. Ancak bu özgürlük keyfilik olmayıp, mantık ve tecrübe kuralları ile sınırlıdır. Hâkimin ulaştığı kanaatin adil ve kabul edilebilir olması, mantık kurallarına uygun çıkarsamalara ulaşıp ulaşmadığı, ancak hükmün gerekçesinden anlaşılabilir ve denetlenebilir. Hükmün gerekçesinde gösterilecek tüm olguların ispatlanması gerekmektedir. Uyuşmazlıkların çoğunda, olayın bütününü ortaya koyacak delillerin tümüne ulaşılamayabilir. Maddi olayın kanıtlanmasında belli noktalar karanlıkta veya boşlukta kalabilir. Bu boşluklar akıl yürütme veya tecrübe kurallarıyla tamamlanabilir. Akıl yürütme, hayatın olağan akışına ve mantık kurallarına uygun olmalıdır (Centel, Nur - Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 2020, s.829-833).
Vicdani kanaat; maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili makamın kovuşturma evresinde, muhakeme faaliyeti sonucunda, aklını rehber yaparak ve hukukun koyduğu usul ve esaslar içerisinde kalarak maddi olayın oluş biçimine dair ulaştığı, kendi açısından şüpheye yer vermeyen bir kanaattir (Feyzioğlu, Metin, Ceza Muhakemesinde İspatın Ölçütü Olarak Vicdani Kanaat, Islık Yayınları, 2015, s.172).
Suçsuzluk karinesi uyarınca, bir kişinin suçlu olarak nitelendirilmesi kesin hükümle mahkûm olmasına bağlıdır. Bir kişinin mahkûm edilebilmesi ve hakkında cezai müeyyidenin uygulanabilmesi için akla ve mantığa uygun gerekçelere dayanan her türlü şüphenin bertaraf edilmesi şarttır. Kanunî karineyle suçsuz olduğu kabul edilen bir kişinin suçlu olarak nitelendirilebilmesi, suçsuzluğuna dair bütün gerekçeli şüphelerin yenilmesine bağlıdır. Yenilmesi gereken şüphe, tasavvuru mümkün olan her türlü şüphe değil, gerekçeye dayanan şüphedir. Vicdani kanaat, gerekçeye dayanan şüphenin yenilmesi halinde ulaşılabilecek bir kanaattir. Dolayısıyla vicdani kanaat kavramı ile şüpheden sanık yararlanır ilkesi arasında doğrudan bir ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır. Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması demek, sanığın o suçu işlemediğinin sabit olması veya sanığın o suçu işleyip işlemediği konusundaki şüphenin yenilememesi nedeniyle, sanığın suçunun ispat edilememesi demektir (Feyzioğlu, Metin, Ceza Muhakemesinde İspatın Ölçütü Olarak Vicdani Kanaat, Islık Yayınları, 2015, s.306-325).
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın, Kadirli İlçe Emniyet Müdürlüğüne 11.09.2010 tarihinde bizzat yaptığı başvuruda; geceleyin evlerinin balkonunda yemeğini yedirdiği annesi maktulün saat 00.00'dan sonra uyumak için yatağına uzandığını, annesinin sık sık evi terk edip kaybolması nedeniyle balkon kapısının içeriden kilitli olduğunu, evin dış kapısının da kilitli hâlde olduğunu, kızı ...’nin balkonun kapısının hemen dibindeki yatakta yattığını, kendisi, eşi ve oğlunun da gece saat 01.00 sıralarında evde bulunan odalarına uyumaya gittiklerini, oğlu inceleme dışı sanık ...'nin sabah erkenden sulama işine gideceği için saat 04.30 sıralarında alarmla uyanan eşi inceleme dışı sanık ...'nün balkonda annesinin olmadığını fark etmesi üzerine önce kendisini, sonra da oğlu ...’yi uyandırdığını, annesinin balkonda veya evin içindeki odalarda da olmadığını görünce oğlu ... ile birlikte evden çıkıp arabasına binerek annesini aramaya başladıklarını, ancak tüm aramalarına rağmen bulamadıklarını beyan etmesi üzerine soruşturmaya başlandığı, soruşturma aşamasında üç kez kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, sanığın gerek adli süreçte alınan kararlara itiraz ettiği, gerekse idari süreçte müteaddit kez verdiği dilekçelerle annesinin bulunmasını talep ettiği, ancak ulusal çapta yayın yapan televizyon programlarına da konu edilmesine ve tüm araştırmalara rağmen maktulün cesedine ulaşılamadığı anlaşılan olayda;
Kayıp ilanından 3 yıl geçtikten sonra, 24.01.2014 tarihinde, inceleme dışı sanık ...'nün evinden şüpheli sıfatıyla gözaltına alınarak müdafi eşliğinde ve kamera huzurunda alınan ifadesinde sanığın olay günü gece yarısı annesini arabaya bindirerek hastaneye götürdüğünü söyleyip yaklaşık 30-40 dakika sonra eve tek başına geldiğini, annesine ne yaptığını bilmediğini söylediği, bunun üzerine Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca; sanık hakkında, maktule bakmakta zorlanan ve sanıkla bu nedenle tartışan eşi inceleme dışı sanık ... ve oğulları inceleme dışı sanık ... ile maktulü iştirak halinde öldürdükleri iddiasıyla açılan kamu davasında Yerel Mahkemece tüm sanıklar hakkında suçun sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, hükmün sanık aleyhine temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece balkon korkuluğundan atlayarak kaçması mümkün olmayan maktulün evde yaşayan sanıkların bilgisi dışında kaçırılması ihtimali de bulunmadığı, inceleme dışı sanık ...'nün kolluk beyanındaki ifadelerinin olayın nasıl gerçekleştiğini açıkladığı ve sanığın savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesi üzerine Yerel Mahkemece; sanığın, olay günü saat 02.30-03.00 civarında annesi maktulü evindeki balkondan alıp arabasına bindirerek bilinmeyen bir yere götürdüğü, bundan önce veya götürdüğü yerde öldürüldüğü, sonrasında cesedi ortadan kaldırdığı kabulüyle, bozma kararı doğrultusunda mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de;
Cesedine ulaşılmayan ve öldüğü kabul edilen bakıma muhtaç maktulün, olay tarihindeki sağlık durumunun net bir şekilde tespit edilememesi, daha önceden de evden kaçan maktulün tek başına veya birkaç kişinin yardımıyla yürüyüp yürüyemediğinin belirlenememesi, inceleme dışı sanık ...'nün son zamanlarda bakıma muhtaç durumdaki maktule bakması, bu sırada maktulün birden fazla kez evden tek başına kaçıp gittiğinin ve inceleme dışı sanık ...'nün son zamanlarda maktule cebir uyguladığının ailesi ve komşularından oluşan tanıklar tarafından da bilinmesi ve görülmesi, maktulün kaybolduğunu gören sanığın tüm adli ve idari başvuruları yapmasına rağmen bir sonuç alamaması üzerine, hakkında kamu davası açılana kadar takipsizlik kararlarına itiraz ettiğinin ve sürekli dilekçe verdiğinin dosya kapsamında sabit olması, maktulün kaybolması nedeniyle akla ilk gelen şüphelinin maktulün bakımıyla bizzat ilgilenen ve bundan yorulduğunu dile getirmeye başlayan inceleme dışı sanık ... olması, maktulün kaybolduğu zaman dilimi içerisinde maktulün kızı tanık ...'un şikayetiyle birlikte şüphelerin inceleme dışı sanık ... üzerinde yoğunlaşması ve inceleme dışı sanık ...'nün evinden alınarak şüpheli sıfatıyla tekrar ifadesine başvurulması, inceleme dışı sanık ...'nün bu kez maktulün evden gece yarısı eşi sanık tarafından götürüldüğü yönünde ifade vermesi, inceleme dışı sanık ...'nün sanık aleyhine verdiği ifadesinden bir hafta gibi kısa bir süre içinde dönmesi ve mahkeme huzurunda tartışılan bu ifadesinin gerçeği yansıtmadığını beyan etmesi, sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında annesinin nasıl kaybolduğu hususuna açıklık getirememesi, eşinin beyanları karşısında dolaylı da bir ikrarı bulunmaması, bu beyanların kendisi gibi süreçten etkilenen eşinin psikolojik durumundan kaynaklı olduğunu savunması karşısında;
İnceleme dışı sanık ...'nün suç şüphesi altında verdiği ve hükme esas alınan ifadesinde; görgüye dayalı olmayan ve aşamalarda geri alınan suç atfı niteliğindeki beyanının belirleyici delil olarak kabul edilip sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulamayacağından, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine yönelik kanaatin gerekçesinin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve açık bir ispata dayanmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Yerel Mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24.05.2021 tarihli ve 170-8783 sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA,
3- Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.09.2020 tarihli ve 493-157 sayılı mahkûmiyet hükmünün, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek, Özel Daire onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme kararının bozulması nedeniyle, sanık ...'nin nitelikli kasten öldürme suçundan cezasının infazına başlanmış ve cezaevine alınmışsa İNFAZININ DURDURULMASINA ve yüklenen suçtan sanığın cezaevine alınmış olması hâlinde TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhâl salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.07.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.