Logo

Ceza Genel Kurulu2022/283 E. 2023/592 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken yasal ve yeterli gerekçe gösterilip gösterilmediği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sanığa sorulup sorulmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olsa dahi, bu durumun tek başına hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmediği, ayrıca sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulması gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

YARGITAY DAİRESİ : 4. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Ceza

SAYISI : 19-914

I. HUKUKİ SÜREÇ

Silahla tehdit suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/2-a, 62, 53/1, 51/1-3-6. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye, iki yıl süreyle denetim süresi belirlenmesine ve hak yoksunluğuna ilişkin Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.02.2013 tarihli ve 621-53 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.11.2018 tarih ve 34908-20145 sayı ile; "Sanığın sabıkasında görülen ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK'nın 231/8. maddesine 28.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Yasa'nın 72. maddesiyle 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.' cümlesi eklenmiş ise de, daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin verilen kararların kesinleşme tarihleri itibariyle engel oluşturmaması ve duruşmada olumsuz gözlem bulunmaması karşısında; sanık hakkında diğer koşullar değerlendirilmeden, 'daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının karar verildiği' şeklindeki kanuni olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesince 30.05.2019 tarih ve 19-914 sayı ile bozmaya direnilerek sanığın önceki hüküm gibi mahkûmiyetine karar verilmiştir.

Direnme kararına konu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.07.2020 tarihli ve 85226 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.04.2022 tarih ve 3158-10853 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE KAPSAMI

Katılan sanık ... hakkında tehdit ve hakaret suçlarından verilen beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında silahla tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken yasal ve yeterli gerekçe gösterilip gösterilmediğinin belirlenmesine ilişkin olup ayrıca söz konusu hükmün uygulanmasını kabul edip etmediğinin sanığa sorulmaması suretiyle eksik araştırmayla karar verilip verilmediğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık ... hakkında katılan ...'a yönelik silahla tehdit suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Yerel Mahkemece 5237 sayılı Kanun'un 106/2-a, 62, 53/1, 51/1-3-6. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye, iki yıl süreyle denetim süresi belirlenmesine ve hak yoksunluğuna, "Sanık hakkında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğu," gerekçesi ile de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği,

Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığın adli sicil kaydında yer alan ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olduğu, 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin sekizinci fıkrasına karar tarihinden sonra eklenen 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.' düzenlemesinin daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin verilen kararların kesinleşme tarihleri itibarıyla yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel oluşturmadığı, sanığın duruşmada olumsuz bir davranışının bulunmadığı dikkate alınmadan ve sanık hakkında diğer koşullar değerlendirilmeden, 'daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının karar verildiği' şeklindeki kanuni olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,

Yerel Mahkemece, "Dosyamız suç tarihinin, sanık hakkında daha önceden verilen HAGB kararından sonra olduğu ve sanığın tabi tutulduğu denetim süresi içinde dosyamıza konu kasıtlı suçu işlediği anlaşılmakla, hakkında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olan sanığın yeniden aynı kurumdan yararlandırılmasına yer olmadığına," gerekçesiyle bozma kararına direnilerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,

Yargılama aşamalarında Yerel Mahkemece sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmadığı,

Anlaşılmaktadır.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinde düzenlenen ve Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 tarihli ve 346-25 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının aynı Kanun'un 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Bahse konu kurumun yargılama yasasında düzenlenmiş olması da onun bu karma niteliğini değiştirmeyecektir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun'un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.

Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 25.07.2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." cümlesi, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." cümlesi eklenmiştir.

5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;

1- Suça ilişkin olarak;

a) Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,

b) Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,

2- Sanığa ilişkin olarak;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,

b) Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

d) Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,

e) Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,

Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.

Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından biri, sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan cezalandırılmamış olmasıdır. Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmakla birlikte adli sicilden silinme şartları oluşmuş mahkûmiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kanuni engel oluşturmayacak, ancak bu durum, sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirleme yönünden mahkemece değerlendirmeye tabi tutulabilecektir.

5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 8. fıkrasına, objektif şartlardan biri olarak getirilen "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." hükmü uyarınca sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması gerekmektedir.

Bu aşamada denetim süresi içinde işlenen kasıtlı suçun bahse konu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce veya sonra işlenmiş olmasının önemi üzerinde durmalıdır. Yargıtayın istikrar kazanan içtihatlarında da açıklandığı gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçlar doğurduğundan karma yapıya sahip olan bir kurumdur. Bu anlamda sanık aleyhine sonuçlar doğuran bu düzenlemenin yürürlük tarihi olan 28.06.2014 tarihinden önce işlenen suçlar hakkında uygulanmaması gerekmektedir. Ancak ikinci kez uygulama yasağının yürürlük tarihinden önce işlenen suçlar bakımından, kasıtlı suçtan verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar failin suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden yargı makamlarınca değerlendirmeye tabi tutulabilecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 28.02.2017 tarihli ve 896-111 sayılı, 23.01.2018 tarihli ve 962-16 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için aranan objektif şartlardan bir diğeri ise suçun işlenmesiyle mağdurun ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesidir. Burada kastedilen maddi zarar olup manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Maddi zararın bizzat sanık tarafından giderilmesi gerekmeyip sanık adına ancak onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından tazmin, aynen iade veya eski hâle getirme suretiyle karşılanması da mümkündür. Suçun işlenmesiyle herhangi bir zararın doğmadığı ya da zarar doğurmaya elverişli olmayan suçlar yönünden ise bu şart aranmayacaktır.

Diğer taraftan 5271 sayılı Kanun'un 231/6-b maddesindeki "Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması" şeklindeki düzenleme ile kanun koyucu, suça ve faile ilişkin tüm objektif şartları taşıyan herkes için mutlak surette hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini kabul etmeyip hâkime belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır. Ancak, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki değerlendirmenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli gerekçe içermesi ve bu gerekçenin hükümde yer alan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ertelenmesi ve takdiri indirim uygulamalarında dayanılan gerekçe ile çelişmemesi gerekir.

Öte yandan, 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinin sonuna eklenen "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesine ilişkin olarak kanun koyucu bu değişikliğin gerekçesini "...Uygulamada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesiyle yargı yoluna müracaat hâlinde beraat edeceğini düşünen sanığın bu hakkı elinden alınmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraza tabi olup; uygulamada itiraz mercii kararları şeklen incelemektedir. Her iki durumda da sanığın suçsuzluğunu ispat amacıyla kararı temyiz incelemesine götürmesi mümkün değildir. Bu sebeple sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı olduğunu beyan etme ve dolayısıyla temyiz mahkemesinde beraat etme hakkının elinden alınmaması düşüncesiyle anılan hükmü ihdas eden madde eklenmiştir." şeklinde açıklamıştır. Bu bağlamda, suça ve sanığa ilişkin diğer şartlar gerçekleşmiş olsa dahi sanığın kabul etmediğine dair beyanının olması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir.

5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinin son cümlesinde "sanığın kabul etmemesi" ibaresine yer verildiğinden, madde metnindeki cümlenin lafzından kanun koyucunun olumsuz bir şart getirdiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını değil uygulanmamasını şarta bağladığı, açıkça reddetmediği durumlarda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebileceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul edip etmediği hususunda susması veya açıkça reddettiğine dair bir cevap vermemesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.12.2010 tarihli ve 234-252 sayılı kararında sanığın, açıkça kabul etmeme yönünde irade beyan etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği ifade edilmiştir.

Bu kapsamda; öncelikle hazır bulunan sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun anlam ve sonuçları hakkında bilgilendirilmesi, bu husustaki iradesinin belirlenmesi bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini isteyip istemediğinin sanıktan sorulması ve kabul edip etmediğine ilişkin yapılan açıklamanın duruşma tutanağına geçirilmesi, açıkça hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul etmediğine dair beyanda bulunmayan sanık hakkında, diğer şartların varlığı hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi mümkündür.

Sanığın savunmasının alınması sırasında bu hususun sorulmadığı ve sonraki oturumlara sanığın katılmadığı durumlarda ise; kanunda uyarılı davetiye ile tebligat yapılmasına ilişkin açık bir hüküm ve zorunluluk bulunmadığı da gözetildiğinde, adil yargılanma hakkı kapsamında sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için, duruşmanın temel ilkelerinden olan yüz yüzelik ve doğrudanlık ilkeleri ile sözlülük kuralı gereğince, sanığın duruşmada hazır edilip hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hukuki anlam ve sonuçları hakkında bilgilendirilerek bu husustaki beyanı alındıktan sonra karar verilmesi gerekmektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir süjesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Yerel Mahkemece, sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmadığı ve "Sanık hakkında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğu," gerekçesiyle de sanık hakkında 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin uygulanmadığı anlaşılmaktadır.

Mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden, maddi ceza hukukuna ilişkin doğurduğu sonuçlar itibarıyla da karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmü ortadan kaldırarak, kamu davasının 5271 sayılı Kanun'un 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca düşmesi sonucunu doğurması, bu niteliğiyle sanık ve Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturması ve 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 8. fıkrasına, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesi ile eklenen "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." şeklindeki düzenlemenin de sanık aleyhine sonuçlar doğurması hususları bir bütün olarak dikkate alındığında; sanığın adli sicil kaydında yer alan kasıtlı suçtan verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının yargılamaya konu suç tarihi itibarıyla sanık hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yasal engel oluşturmayacağı, bu kararın sadece sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden değerlendirmeye tabi tutulabileceği gözetilmeden daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın denetim süresi içinde sanığın bahse konu suçu işlediği gerekçesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar veren Yerel Mahkeme gerekçesinin yasal ve yeterli olmadığının kabulü gerekmektedir.

Diğer taraftan, 25.07.2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 6. fıkrasının sonuna eklenen "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." hükmü uyarınca, Yerel Mahkemece sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hukuki anlam ve sonuçları hakkında bilgilendirilmesinden sonra sanıktan bu kurumun uygulanmasını isteyip istemediği hususu açıkça sorularak beyanlarının duruşma tutanağına geçirilmesi gerekirken, bu konudaki beyanları tespit edilmeden sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmesi de Kanun'a aykırılık oluşturmaktadır.

Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 225-616 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde müdafinin değil sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğinin düzenlenmesi ve aynı Kanun'da, duruşmalarda sanığı temsil eden sanık müdafiinin sanık adına hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğine dair beyanda bulunabileceğine ilişkin bir usul kuralının yer almaması karşısında, müdafinin, sanık adına hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanda bulunamayacağı ve söz konusu beyanın bizzat sanık ya da bu konuda açıkça yetkilendirilen müdafi tarafından verilebileceği hususlarının da dikkate alınması gerekmektedir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi ve aynı Kanun'un 231. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesine aykırı olarak sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmaması isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.05.2019 tarihli ve 19-914 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi ve aynı Kanun'un 231. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesine aykırı olarak sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmaması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.