Logo

Ceza Genel Kurulu2022/390 E. 2023/368 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Seçimlik ceza öngören taksirle yaralama suçunda, sanık hakkında hapis cezası tercih edildikten sonra, hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi ve bu cezanın ertelenmesinin hukuka aykırı olup olmadığı ve kanun yararına bozma nedeni oluşturup oluşturmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: TCK’nın 50/2. maddesi uyarınca suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse bu cezanın adli para cezasına çevrilemeyeceği ve TCK’nın 51. maddesi uyarınca da adli para cezalarının ertelenmesinin mümkün olmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararındaki bu aykırılığın kanun yararına bozma nedeni oluşturduğu kabul edilerek Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın kanun yararına bozma konusunda karar verilmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

YARGITAY DAİRESİ : 12. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Ceza

SAYISI : 387-387

I. HUKUKİ SÜREÇ

Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ...'in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 89/1, 89/2-b, 62, 50/1-a, 52/2-4, 51/1-3 ve 53/6. maddeleri uyarınca 4.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye ve sürücü belgesinin 3 ay süre ile geri alınmasına ilişkin Malatya 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.10.2020 tarihli ve 387-387 sayılı karar istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.

Bu hükme yönelik Adalet Bakanlığının 12.07.2021 tarihli ve 13167 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06.09.2021 tarihli ve 93382 sayılı ihbarnamede;

"Sanık hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan yapılan yargılamada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/2. maddesinde 'Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hâllerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez' hükmünün yer alması ve anılan Kanun’un 89/1. maddesinde hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörülmüş bulunması karşısında, tayin olunan hapis cezasının adlî para cezasına çevrilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,

2-Kabule göre de,

5237 sayılı Kanun'un 51/1. maddesinde yer alan 'İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir' şeklindeki düzenleme karşısında, adli para cezalarının ertelenmesinin söz konusu olmadığı nazara alındığında, sanık hakkında verilen 4.500,00 Türk lirası adli para cezasının ertelenemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği" gerekçesiyle kararın kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 24.02.2022 tarih ve 5295-1395 sayı ile; "Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma talebinin CMK'nın 309. maddesi uyarınca reddine" karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 05.05.2022 tarih ve 93382 sayı ile; "5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50/2. maddesinde 'Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hâllerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez' hükmünün yer alması ve anılan Kanunun 89/1. maddesinde hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörülmüş bulunması karşısında, tayin olunan hapis cezasının adlî para cezasına çevrilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde ve ayrıca 5237 sayılı Kanunun 51/1. maddesinde yer alan 'İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir' şeklindeki düzenleme karşısında, adli para cezalarının ertelenmesinin söz konusu olmadığı, sanık hakkında verilen adli para cezasının da ertelenemeyeceği nazara alındığında, belirtilen açık hukuka aykırılıklarla ilgili Yüksek Dairece kanun yararına bozma talebinin kabul edilmesi gerekirken, gerekçe gösterilmeden 'Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediği' tespitiyle talebin reddine karar verilmesi kanuna aykırı görüldüğü ve kararının 5271 sayılı CMK'nın 309/4. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 29.06.2022 tarih ve 2303-5261 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; seçimlik ceza öngören taksirle yaralama suçu bakımından sanık hakkında hapis cezası tercih edildikten sonra TCK’nın 50/2. maddesine aykırı olarak sanık hakkındaki hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi ve bu cezanın da aynı Kanun’un 51/1. maddesine aykırı olarak ertelenmesinin kanun yararına bozmaya konu edilip edilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Yerel Mahkemece sanığın TCK'nın 89/1, 89/2-b ve 62. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesinden sonra 50/1-a maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezasının sanığın sosyal ve ekonomik durumu göz önüne alınarak günlüğü 20 TL'den 4.500 TL adli para cezasına çevrildiği bu cezanın da aynı Kanun’un 51. maddesi uyarınca ertelendiği ve söz konusu bu hükmün istinaf edilmeksizin kesinleştiği,

Bu karara yönelik Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede; seçimlik ceza öngören taksirle yaralama suçu bakımından hapis cezası tercih edildikten sonra TCK’nın 50. maddesinin ikinci fıkrası gözardı edilerek olarak sanık hakkındaki hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi ve yine bu cezanın aynı Kanun’un 51. maddesine aykırı olarak ertelenmesinde isabet görülmediği görüşüyle kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu,

Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin CMK'nın 309. madde uyarınca reddine karar verdiği,

Sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde; suç tarihi itibarıyla bir adet hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğunun görüldüğü,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar

Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle kanun yararına bozma kanun yoluna değinilmesinde yarar bulunmaktadır.

Öğretide olağanüstü temyiz denilen, 5320 sayılı Kanun'un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda ise yazılı emir olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, CMK'nın 309 ve 310. maddelerinde kanun yararına bozma olarak yeniden düzenlenmiştir.

CMK'nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.

Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

Kanun yararına bozma kanun yoluna, ancak istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hüküm otoritesinin zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık hâlinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle bu yola başvurulmasının, bu olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacağında kuşku yoktur.

Uyuşmazlık konusuyla ilgili TCK’nın kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen 50. maddesinin ikinci fıkrası; "Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez." şeklinde düzenlenmiştir.

TCK’nın 50. maddesinin ilk fıkrasına göre kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adli para cezasına veya anılan düzenlemedeki diğer yaptırımlara çevrilmesi mümkün olmakla beraber, suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği hâllerde, temel ceza belirlenirken TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrası gereğince hapis cezası seçildikten sonra, TCK’nın 50. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye göre artık seçilen hapis cezası adli para cezasına çevrilemeyecektir.

Uyuşmazlık konusuyla ilgili TCK’nın "Hapis Cezasının Ertelenmesi" başlıklı 51. maddesi ise;

"İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;

a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,

b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir. ..." şeklindedir.

Maddede iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezalarının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını ikmal etmiş olanlar bakımından bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;

1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,

2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,

Şartlarına bağlanmıştır.

Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine yasal engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek bulunmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hâllerde ise cezasının ertelenebilmesi için, kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Kanun maddesi gereği yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan hükmolunan adli para cezalarının ertelenmesine imkân bulunmamaktadır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Yerel Mahkemece sanık hakkında TCK'nın 89/1. maddesinde öngörülen seçimlik cezalardan hapis cezasının tercih edilmesinden sonra, verilen hapis cezasının TCK’nın 50. maddesinin ikinci fıkrası gözardı edillerek adli para cezasına çevrildiği, bu cezanın da aynı Kanun’un 51. maddesine aykırı olarak ertelendiği ve söz konusu bu hükmün istinaf edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Kanun yararına bozma isteminde belirtilen hukuka aykırılıkların, hâkimin takdir hakkına ilişkin değil mahkûmiyet hükmünün esaslı konularına ilişkin olması ve ciddi bir hukuka aykırılık hâli oluşturması nedeniyle belirtilen açık hukuka aykırılıkların kanun yararına bozmaya konu edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isabetli değildir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve kanun yararına bozma konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ... ve ...;

"Dairemiz ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; kesin hüküm otoritesi almış hükümlere karşı esaslı ve ciddi boyutta olmayan ülke sathında uygulama birliği sağlamayacak toplum açısından hukuki yarar olmayan her hukuka aykırılığa CMK'nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma yoluna gelinip gelinmeyeceğine ilişkindir.

Söz konusu kurum olağanüstü kanun yolu olarak öngörülmüştür. Dar kapsamlı olup istisnai bir yoldur. Yani taraf temyiz etme imkan varken olağan temyiz yoluna başvuramayacak karar kesinleşecek ama bir yasa yolu daha var buradan hakkımı arayayım diyecek, diyebilir de ama her hukuka aykırılık değil sadece o bireyi ilgilendiren bir konu olamayacak ülke sathında uygulama birliğine ulaşacak, toplum açısından hukuk yararı olacak, 1977 tarihli içtihadı birleştirme kararında anlatımını bulan her hukuka aykırılık olmayacak ve aynı zamanda da kesin hüküm otoritesi korunması da unutulmayacaktır.

Doktrinde ve 2017 yılından önce Yargıtay'da istikrar kazanmış hâliyle tabiri caizse basit sebeplerle olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma kurumu her hukuka aykırılığa gelinemezken dar kapsamlı kabul edilmişken istisnai bir yol iken 2017 yılından sonra kimi zaman herhangi bir sebeple sadece o bireyle alakalı ülkede uygulama birliğiyle alakası olmayan hükümlerle ilgili kararlara kanun yararına bozma yoluna gelinmeye başlanmıştır.

Yüksek Ceza Genel Kurulunun önüne gelen ve gündemde ki hukuka aykırılık özetle şöyledir;

Malatya 7. Ağır Ceza Mahkemesi sanık hakkında 13.10.2020 tarihli kararıyla TCK’nın 89/4-2b ve 62, 50 ve 51. maddeleri uygulanarak neticeden 4500 TL adli para cezasına hükmedilmiştir.

Söz konusu kararda hâkim hapis ve para cezası tercihinde, hapis cezasını tercih etmiş. Kanun maddesi hükmü gereğince çevirmemesi gerekirken TCK’nın 50. maddesi uyarınca adli para cezasına hükmetmiş. Aynı zamanda yine kanun maddesi hükmü gereğince tecil etmemesi gerekirken TCK’nın 51. maddesi uyarınca adli para cezasını tecil etmiştir.

Sanık bu kararı istinaf etmedi karar kesinleşti. Adalet Bakanlığı da bu hükme karşı sanığın aleyhine olacak şekilde hapis cezası tercih edildiğinde paraya çevrilemeyeceğine ve para cezasının da tecil edilemeyeceğine ilişkin olarak kanun yararına bozma olağanüstü kanun yoluna gelmiş, Dairemiz söz konusu talebi reddetmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz edilmiş, itiraz da reddedilmiştir.

Önümüzdeki bu karar ile ülkede farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarını önlemek durumu da söz konusu değildir. Sadece bu karardaki sanığı ilgilendirmektedir. Toplum açısından hukuki yarar da yoktur.

Kabul edildiği takdirde olağan üstü kanun yolu olan kanun yararına bozmayı olağan hâle getiririz, sıradanlaştırırız ve Adalet Bakanlığını esaslı ve ciddi olmaya her hukuka aykırılığa gelmesini sağlarız.

Dolayısıyla adliyelerde bulunan kesinleşmiş tüm hükümlere bu yolu açarız ki ülkede kaos olur kesinleşmiş hüküm otoritesini sarsarız.

Her hukuka ve usule aykırılığın kanun yararına bozulması yolunu açarız. Bu çok tehlikelidir.

Doktrindeki görüşler kısaca şöyledir.

Gökçen/Balcı/Alşahin/Çakır

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU II

A- Kanun yararına bozma kanun yolu; ülke genelinde uygulama birliği sağlamak ve farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarını önlemek için kabul edilmiş bir kurumdur. Bu denetimin konusu maddi hukuka ve yargılama hukukuna ilişkin esaslı hukuka aykırılıklar oluşturmaktadır. Ancak kesin hüküm otoritesinin korunması zorunluluğu nedeniyle kapsamı dar tutulması gereken bu olağanüstü yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Nitekim kanun yolunun bu özelliği nedeniyle hukuka aykırılık ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Her hukuka ve usule aykırılığın yazılı emre gelinmesi halinde bu olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacaktır.

'Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiasının yasa yararına bozma konusu yapılmayacağını belirtmektedir.'

Prof. Dr. Feridun Yenisey – Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU (4. Baskı)

B- Kanun yararına bozma olağanüstü kanun yolu ile ülkede Kanun hükümlerinin yeknesak bir şekilde uygulanması sağlanabilir.

Maddi bir meselede verilen ve sadece o davayı ilgilendiren kararlardaki hatanın belirtilmesinde 'kanun yararı' yoktur.

Centel/Zafer

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU (4. Baskı)

C- Kanun yararına bozma kanun yolu, kural olarak ülke genelinde uygulama birliği sağlamak amacıyla kabul edilmiş istisnai bir denetim aracıdır. Kesin hüküm otoritesini sarstığı için kurumun dar uygulanması gerekir. Tüm hukuka aykırılıklar bu kanun yolunun konusunu teşkil etmez.

Yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağan üstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir.

2017’den önce istikrar kazanmış birkaç Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları da kısaca şöyledir;

1- Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar ve hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Bu nedenle yasa yararına bozma yasa yoluyla, kesinleşmiş bulunan hükümdeki hukuka aykırılıkları giderilirken yeni hukuka aykırılıkların oluşturulması bu kurumun yasaya konulma amacına aykırı olacaktır. (CGK 23.11.2010 gün 2/181-234)

2- Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar ve hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilecektir.

Hükümdeki her hukuka aykırılık Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-1 sayılı kararı uyarınca yazılı CMK’nın olağanüstü bir yasayolu olması nedeniyle yasa yararına bozma konusu yapılamayacaktır. (CGK. 14.07.2009 gün 6/163-202)

3- Kanun yararına bozma ise, karar ve hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlamak amacıyla olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak kesin hükmün otoritesinin korunması zorunlulukların gerek olağanüstü bir denetim yolu olması sebebiyle dar kapsamlıdır. Her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. (CGK. 19.01.2016 2014/4-135 2016/4)

4- 1977’deki İBK 1932’deki İBK’na atıf yapmaktadır. 1932 yılından itibaren her hukuka aykırılığa kanun yararına bozmaya gelinemeyeceği kabul edilmiştir. Yani esasa ve hukuka etkili yanlışlıklarda kanun yararına bozmaya gelinebilmesi için hukuka aykırılığın ciddi boyutlara ulaşması gerektiği vurgulanmıştır.

5- 20.06.1932 gün ve 29/11 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Adalet Bakanının esas ve hükme etkili usul yanlışlıklarından dolayı hükmün bozulmasın için Yargıtay’a başvurulmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı emir vermeye yetkisi bulunduğu kabul edilmiştir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım doktrin ve Ceza Genel Kurulu kararları dikkate alındığında;

Kanun Yararına Bozma Yoluna gelinebilmesi için hukuka aykırılık ciddi ve esaslı boyutta olacak. Yani her hukuka aykırılık olmayacak uygulamada ülkede uygulama birliğini sağlayacak toplum açısından hukuki yarar bulunacak.

Kesin hüküm otoritesini sarsmamak için dar kapsamlı ve istisnai bir yol olarak kabul edilip olağan değil olağanüstü kanun yolu kabul edilerek bu yola başvurulabilmelidir.

Aksi takdirde sıradanlaşır. Olağan yasa yolu halini alır ki bu da kanun koyucunun amacına ters düşer. Öyle olsaydı kanun koyucu olağan kanun yolu başlığında düzenler. Olağanüstü kanun yolu adı altında düzenlenmezdi.

Yukarıda arz etmeye çalıştığımız görüşler çerçevesinde, belirtilen uygulama yanılgısının kanun yararına bozma yasa yoluyla incelenmesinin, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşma amaçlarına erişme yönünde herhangi bir katkı sağlamayacağı; başka bir deyişle, anılan hukuka aykırılığın kanun yararına bozma yoluyla incelenmesinin topluma yani sanık haricinde hiç kimseyi bir yarar veya hukuk alemine herhangi bir yenilik getirmeyeceği anlaşıldığından Özel Daire tarafından bu hususla ilgili olarak kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi düşüncesiyle yüksek çoğunluğun görüşüne iştirak etmemekteyiz." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24.02.2022 tarihli ve 5295-1395 sayılı kanun yararına bozma isteminin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, kanun yararına bozma konusunda bir karar verilmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.06.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.