"İçtihat Metni"
İtirazname No : 2015/417899
YARGITAY DAİRESİ : 4. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 1012-601
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ... hakkında hakaret suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanığın beraatine ilişkin İstanbul Anadolu 75. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.10.2015 tarihli ve 1012-601 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 05.07.2022 tarih, 17029-16839 sayı ve oyçokluğu ile; "Sanığın iddianamede katılan yönelik söylediği sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığına yönelik olgu isnadı niteliğinde olduğu ve hakaret suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyesi B. ...; "Sanık ... hakkında yerel mahkemece hakaret suçundan verilen beraat kararı, sanığın internet sitesine yazmış olduğu sözlerin hakaret suçunu oluşturduğu gerekçesiyle Dairemizce oy çokluğu ile bozulmuştur. Yerel mahkemenin beraat gerekçesi yerinde olduğundan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Hakaret suçu Anayasa'nın 24 ile 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin ve Anayasa'nın 74. maddesinde düzenlenen şikâyet hakkının sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, dilekçe hakkı, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması ya da şikâyet hakkı vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır.
Ceza Genel Kurulunun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), içtihatlarında Sözleşme bağlamında ulusal üstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu (AİHM Busuioç-Moldova kararı, 2004, prg. 64.), bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini (bkz; AİHM Steur-Hollanda kararı, 2003, prg. 39.) belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı, şikâyet hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmektedir (bkz; AİHM Hriko- Slovakya kararı, 2004, prg. 40, 45; Jeruselam-Avusturya kararı, 2001, prg. 44; Sokolovyski-Polonya kararı, 2005, prg. 47; Paturel-Fransa kararı, 2005, prg. 37; Hajris/Boylş/Bates/Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Ankara 2013, sy.518-520.).
Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözler hakaret olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m. 74) şikâyet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de şikâyet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın olay tarihinde katılanın çalıştığı banka şubesine işlem yaptırmak için gittiği, katılan tarafından kendisinin oyalandığını, aşağılandığını ve işleminin uzun sürdüğünü belirterek bankanın internet sayfasında bulunan 'Sorun çözelim' bölümüne '09.07.2014 tarihinde ... Adliyesi şubesinde gişe işlemleri için geldiğimde gişe görevlisi ... adlı personel karşıladı işlem yapacağım şube ... şubesi ve vekalet ile işlem yapacağımı ... şubesinin sisteme taratmış olduğunu söyledim fakat teyit alma yerine bir üst şefi olan ... adlı hanımefendi vekaletin fotokopisini vermeme rağmen azarlayarak yanıma geldi vekaleti aslı gibidir neden yaptığımı söyle aslı bende ve bana verilen bir vekalet bunların avukatın yapacağını bilgisizliğinden ve şımarıklağından bir sürü laf geveledi ve işimi 1 saaat 22 dakikada yaptılar dışardan gelen bir kadının toz bezlerini satın aldılar bu arada ve beni beklettiler bunla ilgili noteri arayın bir azil yok ise işleme devam edeyim dedimse de her defasında vekaletin aslını istiyormuşsunuz bu şekilde çalışıyormuş banka ağzını yüzünü buruşturarak küçümseyerek bu hanım efendi kaldı ki sizlerin kurumunuzun bir kılık kıyafet yönetmeliğiniz var şayet yönetmeliklerinize tam uyuyorsanız ... hanım neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor bunları öğrenmek istiyorum ve kamera kayıtlarınız gerektiğinde incelenerek gereken uyarının yapılmasını bu hanımefendinin hal ve davranışlarından rahatsız ve şikâyetçiyim ... şubesinde vekaletin hem aslını kendilerine sunarak başka şubelerde sıkıntı yaşamayacaksınız demelerine rağmen ... ... Sarayı şubesinde yaşadığım bu olayın telafisini ve ... hanımın özrünü bekliyorum' şeklinde yazarak katılan hakkındaki şikâyetini dile getirdiği, olayın oluş biçimi, yazı içeriği değerlendirildiğinde, sanığın maruz kaldığını düşündüğü ve iddia ettiği haksızlığa karşı bankanın internet sayfasının 'Sorun çözelim' bölümüne şikâyette bulunduğu yazı içeriğinde kıyafet yönetmeliğinden bahsederek katılanın kıyafetine yönelik ağır eleştiride bulunduğu, sanığın eyleminin şikâyet hakkının kullanılması ve eleştiri kapsamında kaldığının anlaşılması karşısında, olayda TCK'nın 26/1. maddesinde düzenlenen 'hakkın kullanılması' kapsamında hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu gözetilerek sanık hakkında verilen beraat kararının onanması gerekir.
Sonuç olarak sanık tarafından katılana yönelik oluşturulan şikâyet içerikli yazı bütünlüğü dikkate alındığında, sanığın katılana hakaret etme kastının bulunmadığı, sanığın şikâyet ve eleştiri hakkını kullandığı, hakaret suçunun manevi öğesinin oluşmadığı, yerel mahkemenin kabul ve gerekçesinin yerinde olduğu kanaati ile, beraat kararının bozulması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.",
Daire Üyesi ...; "Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Somut olayda sanığın bankadaki işlemin geciktirilmesine bir tepki olarak, katılanın çalıştığı ...bank'a ait internet şubesindeki 'Sorun çözelim' adlı platformda yazdığı suça konu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanığın ilgili bankanın genel müdürlüğüne kurumda kılık kıyafet yönetmeliği olup olmadığını, şayet var ise katılanın neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde gezdiğini sorarak gerekli uyarının yapılmasını ve katılanın hal ve davranışlarından rahatsız olduğunu belirterek şikâyetçi olduğu anlaşılmıştır.
Sanığın yazdığı yazının geneli dikkate alındığında, katılana hakaret kastının olmadığı, katılanın giyiminin bankanın kılık kıyafet yönetmeliğine uygun olup olmadığını sorarak banka şubesinde yaşadığı gecikme ve aksaklıklar nedeniyle şikâyetçi olduğu, hakaret suçunun manevi unsurunun oluşmadığı, mahkemenin kabul ve gerekçesinin yerinde olduğu kanaati ile; beraat kararının bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum."
Gerekçeleriyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 12.09.2022 tarih ve 417899 sayı ile; "İtiraza konu uyuşmazlık; sanığa atılı hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Sanık ... hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 24.10.2014 gün ve 2014/103728 Soruşturma, 2014/50296 Esas sayılı iddianamesiyle, 'Müştekinin ... ... Şubesinde çalıştığı olay günü şüphelinin bir iş nedeniyle bankaya gittiği ancak işinin geciktiği gerekçesiyle sinirlendiği daha sonra facebook üzerinden müştekiye hitaben '... hanım neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor' şeklinde alenen hakaret içerikli yazı yazdığı,' belirtilerek hakaret suçundan TCK'nın 125/1-2-4, 53. maddeleri uyarınca hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.
Yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 75. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/1012 Esas, 2015/601 Karar sayılı kararıyla, 'Çözülmesi gereken sorun sanığın iddianamede bahsi geçen yargılamaya konu yazının hakaret içerip içermediği noktasında toplanmaktadır. Sanığın söz konusu bankaya bir işlem yaptırmak için gittiği açıktır. Bireylerin kamu görevlilerini eleştirme hakkı vardır. Bu hak kullanılırken yukarıda da belirtildiği üzere eleştiri çerçevesinin aşılmaması gerekmektedir. Eleştiri bir övgü olmadığına göre sert ve haşin olması, taciz ve muahezeleri içermesi gayet doğaldır. Bir olayda eleştiri sınırlarının aşılıp aşılmadığı değerlendirilirken eleştiriye konu olan söz ya da yazının tüm olarak ele alınması gerekir. Müştekinin şikâyet dilekçesine ekli sanığın gönderdiği belirtilen yazının tümü irdelendiğinde ise sanığın ilgili bankanın genel müdürlüğüne kurumda bir kılık kıyafet yönetmeliği olup olmadığı şayet var ise müştekinin neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir buluz ile şube içinde geziyor şeklinde soru sorarak buna cevap istediği, yazmış olduğu yazıdan anlaşılmaktadır. Sanığın yazdığı bu cümlede yazının geneli dikkate alındığında kastının müştekiye hakaret niteliğinde olmadığı müştekinin kılık kıyafetini eleştirdiği, eleştirinin de olsa olsa ağır bir eleştiri niteliğinde olduğu kanaati varılmış, bu nedenle atılı hakaret suçunun manevi unsurunun oluşmadığı kanaatine varılarak, 5271 sayılı CMK'nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar vermek gerekmiş tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.' değerlendirmesiyle sanık hakkında CMK'nın 223/2-c maddesi uyarınca beraat kararı verilmiştir.
Katılan vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 05.07.2022 gün ve 2020/17029 Esas, 2022/16839 Karar sayılı kararı ile,
'Sanığın iddianamede katılana yönelik söylediği sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığına yönelik olgu isnadı niteliğinde olduğu ve hakaret suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi,' gerekçesiyle yerel mahkeme beraat kararının oyçokluğu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 05.07.2022 gün ve 2020/17029 Esas, 2022/16839 sayılı ilamının muhalefet gerekçesinde açıklandığı üzere:
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Hakaret suçu Anayasa'nın 24 ile 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin ve Anayasa'nın 74. maddesinde düzenlenen şikâyet hakkının sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, dilekçe hakkı, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması ya da şikâyet hakkı vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır.
Ceza Genel Kurulunun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), içtihatlarında Sözleşme bağlamında ulusal üstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu (AİHM Busuioç-Moldova kararı, 2004, prg. 64.), bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini (bkz; AİHM Steur-Hollanda kararı, 2003, prg. 39.) belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı, şikâyet hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmektedir (bkz; AİHM Hriko- Slovakya kararı, 2004, prg. 40, 45; Jeruselam-Avusturya kararı, 2001, prg. 44; Sokolovyski-Polonya kararı, 2005, prg. 47; Paturel-Fransa kararı, 2005, prg. 37; Hajris/Boylş/Bates/Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Ankara 2013, sy.518-520.).
Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözler hakaret olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m. 74) şikâyet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de şikâyet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın olay tarihinde katılanın çalıştığı banka şubesine işlem yaptırmak için gittiği, katılan tarafından kendisinin oyalandığını, aşağılandığını ve işleminin uzun sürdüğünü belirterek bankanın internet sayfasında bulunan 'Sorun çözelim' bölümüne,
'09.07.2014 tarihinde ... ... şubesinde gişe işlemleri için geldiğimde gişe görevlisi ... adlı personel karşıladı işlem yapacağım şube ... şubesi ve vekalet ile işlem yapacağımı ... şubesinin sisteme taratmış olduğunu söyledim fakat teyit alma yerine bir üst şefi olan ... adlı hanımefendi vekaletin fotokopisini vermeme rağmen azarlayarak yanıma geldi vekaleti aslı gibidir neden yaptığımı söyle aslı bende ve bana verilen bir vekalet bunların avukatın yapacağını bilgisizliğinden ve şımarıklığından bir sürü laf geveledi ve işimi 1 saat 22 dakikada yaptılar dışardan gelen bir kadının toz bezlerini satın aldılar bu arada ve beni beklettiler bunla ilgili noteri arayın bir azil yok ise işleme devam edeyim dedimse de her defasında vekaletin aslını istiyormuşsunuz bu şekilde çalışıyormuş banka ağzını yüzünü buruşturarak küçümseyerek bu hanımefendi kaldı ki sizlerin kurumunuzun bir kılık kıyafet yönetmeliğiniz var şayet yönetmeliklerinize tam uyuyorsanız ... hanım neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor bunları öğrenmek istiyorum ve kamera kayıtlarınız gerektiğinde incelenerek gereken uyarının yapılmasını bu hanım efendinin hal ve davranışlarından rahatsız ve şikâyetçiyim ... şubesinde vekaletin hem aslını kendilerine sunarak başka şubelerde sıkıntı yaşamayacaksınız demelerine rağmen ... ... Sarayı şubesinde yaşadığım bu olayın telafisini ve ... hanımın özrünü bekliyorum'
Şeklinde yazarak, katılanın giyiminin bankanın kılık kıyafet yönetmeliğine uygun olup olmadığını sormak suretiyle banka şubesinde yaşadığı gecikme ve aksaklıklar nedeniyle şikâyetçi olduğu, olayın oluş biçimi, yazı içeriği değerlendirildiğinde, sanığın maruz kaldığını düşündüğü ve iddia ettiği haksızlığa karşı bankanın internet sayfasının 'Sorun çözelim' bölümünde şikâyetini dile getirdiği, yazı içeriğinde kıyafet yönetmeliğinden bahsederek katılanın kıyafetine yönelik ağır eleştiride bulunduğu, sanığın eyleminin şikâyet hakkının kullanılması ve eleştiri kapsamında kaldığı, şikâyet içerikli yazı bir bütün olarak ele alındığında, sanığın katılana hakaret etme kastının bulunmadığı, sanığın şikâyet ve eleştiri hakkını kullandığı, hakaret suçunun manevi öğesinin oluşmadığı, yerel mahkemenin kabul ve gerekçesinin yerinde olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında verilen beraat kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 11.10.2022 tarih, 12164-19373 sayı ve oyçokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa yüklenen hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
... 4. Noterliğinin 05.04.2012 tarihli ve 9314 yevmiye numaralı vekaletnamesine göre; ... tarafından banka hesaplarından para çekme ve hesaplara para yatırma konularında sanık ...'ın vekil tayin edildiği,
... Bankası ... ... Şubesinin 17.06.2015 tarihli ve 366 sayılı yazısı ve eki tutanağa göre; sanık ... adına düzenlenen vekaletnamenin, ...'a ait hesaba 10.12.2012 tarihinde tanıtıldığı,
... Bankası ... Sarayı Şubesinin 18.03.2015 tarihli ve 679 sayılı yazısı ve eklerine göre; 09.07.2014 tarihinde saat 10.21'de şube üst yetkilisi katılan ... ve yetkili yardımcısı ... imzası ile ... ... Şubesine hitaben gönderilen yazıda, ...'ın hesabından yapılacak işleme esas vekaletnamenin sanık ... tarafından şubeye ibraz edilemediği belirtilerek ... ... Şubesince vekaletnamenin aslının görülüp görülmediği ve asıl nüshasının doküman yönetim sistemine taranıp taranmadığı konusunda bilgi ve işleme onay istenildiği, onay verilmesi üzerine de ... adına aynı gün saat 10.47'de 339,69 ve saat 10.48'de 342,71 TL SGK prim tahsilatı işlemi yapıldığı,
... Bankası ... ... Sarayı Şubesinin 24.06.2015 tarihli ve 1504 sayılı yazısına göre; kamera kayıtlarının saklama süresi 2 ay olduğundan ve bu nedenle bankada geriye dönük sadece 2 ayın arşiv kaydı bulunduğundan 09.07.2014 tarihli şube içi kamera kayıtlarının temin edilemediği,
... Bankasının internet sayfasında yer alan Sorun Çözelim kısmına sanık tarafından 11.07.2014 tarihinde girilerek "Şube Hatalı ve Eksik İşlemler" başlığı altında; "09/07/2014 tarihinde anadolu adliye şubesinde gişe işlemleri için geldiğimde gişe görevlisi ... adlı personel karşıladı işlem yapacağım şube ... şubesi ve vekalet ile işlem yapacağımı ... şubesinin sisteme taratmış olduğunu söyledim fakat teyit alma yerine bir üst şefi olan ... adlı hanımefendi vekaletin fotokopisini vermeme rağmen azarlayarak yanıma geldi vekaleti aslı gibidir neden yaptığımı söyle aslı bende ve bana verilen bir vekalet bunların avukatın yapacağını bilgisizliğinden ve şımarıklığından bir sürü laf geveledi ve işimi 1 saat 22 dakikada yaptılar dışarıdan gelen bir kadının toz bezlerini satın aldılar bu arada ve beni beklettiler bununla ilgili noteri arayın bir azil yok ise işleme devam edeyim dedimse de her defasında vekaletnamenin aslını istiyormuşsunuz bu şekilde çalışıyormuş banka ağzını yüzünü buruşturarak küçümseyerek bu hanımefendi kaldı ki sizlerin kurumunuzun bir kılıf kıyafet yönetmeliğiniz var şayet yönetmeliklerinize tam uyuyorsanız ... hn neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor bunları öğrenmek istiyorum. ve kamera kayıtlarınız gerektiğinde incelenerek gereken uyarının yapılmasını bu hanımefendinin hal ve davranışlarından rahatsız ve şikâyetçiyim. ... şubesinde vekaletin hem aslını kendilerine sunarak başka şubelerde sıkıntı yaşamayacaksınız demelerine rağmen ... sarayı şubesinde yaşadığım bu olayın telefisini ve ... hanım' ın özrünü bekliyorum (... müşterili numaralı mudinizin bakmak isterseniz)" şeklinde yazı yazıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; ... Bankası ... Adliyesi şubesinde görevli olduğunu, banka müşterilerinden olan sanık ...'ın olay günü olan 09.07.2014 tarihinde bankaya gelip bir başkası adına vekaleten işlem yaptırmak istediğini ancak yetkisi olmadığı hâlde vekaletnameyi tasdiklemesi gibi nedenler ile işlemin uzadığını ve yaklaşık bir saat sonunda tamamlandığını ve sanığın şubeden ayrılıp gittiğini, 11.07.2014 tarihinde banka hizmetlerinden biri olan internet sayfasındaki Sorun Çözelim adli platform üzerinden sanığın attığı mesajda kendisini şikâyet ettiği ayrıca aynı mesajda kendisini kastederek "... hn. neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor" şeklinde kadınlık onurunu kırıcı nitelikte hakaret ve ayrımcılık teşkil edecek nitelikte beyanda bulunduğunu,
Tanık ...; katılan ile birlikte şubenin operasyon kısmında çalıştığını, sanığın vekaletnameyle sigorta ödemesi yaptırmak istediğini, tanık ...'ın sanığa vekaletname aslının olmaması sebebiyle işlem yapılamayacağını söylediğini ve sanığın itiraz etmesi nedeniyle katılana sorduğunu, tarama ekranında vekaletname siyah beyaz göründüğü için aslı olmadığını düşündüklerini ve bu nedenle aslını talep ettiklerini, sanığın vekaletnamenin üzerine aslı gibidir yaparak imzalamış olduğunu, hukuk biriminden görüş sorduklarında yapamayacağını anladıklarını, ilgili şube ile irtibata geçilip onay alınarak işlemin yapıldığını, sanığın bankaya gelmesi ve işlemlerin yapılmasının ortalama bir saat sürdüğünü,
Tanık ...; şubede gişe personeli olduğunu, müşterilerin yapılacak işlemlerini kontrol etmesi için katılana götürdüklerini, sanığın yapılmasını istediği işlemi kontrol etmesi için katılanın yanına gittiğinde vekaletnamenin fotokopi olduğunu anladığını, katılanın da sanığın avukat olup olmadığını sorduğunu, birlikte gişeye geçtiklerini, katılanın bu defa sanığa avukat olup olmadığını sorduğunu, sanığın da avukat olmadığını, avukat yanında çalıştığını söylediğini, katılanın vekaletin fotokopi olması sebebiyle provizyon işlemlerini başlatmak üzere odasına geri döndüğünü, sanığa "Beş on dakika bekleyin işleminizi kontrol ettikten sonra işlemleriniz gerçekleştirilecektir." dediğini, bunun üzerine sanığın "Siz kendinizi ne zannediyorsunuz, sizi bu şubeden sürerim, muşmulalar, önce giydiği kıyafete dikkat etsin giyinmeyi öğrensin" şeklinde hakaretler etmeye başladığını, katılana bu durumu ilettiğinde katılanın "Herhangi bir karşılık verme." dediğini, yerine dönüp sanıktan beklemesini istediğini, sanığın "Ben dışarı çıkıyorum geldiğimde işlemim mutlaka bitsin." dediğini ve şubeden çıktığını, provizyonu diğer şubeden aldıktan sonra da sanığı beş on dakika beklediklerini, sanığın şubeye gelmesiyle işleminin yapılmasının yarım saatlik bir zamanda olduğunu,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; olay günü bir banka işlemi için ... Adalet Sarayı içerisinde bulunan ...'a gittiğini, vekaletnamede aslı gibidir yapmak istediğini söylediğini ancak katılanın kendisi aşağıladığını ve "Siz yapamazsınız avukatınız gelsin." dediğini, vekaletnameyi önüne fırlattığını, bu nedenle suça konu yazıyı yazdığını, ancak bu yazıyı hakaret kastıyla yazmadığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için hakaret suçunun unsurları, anayasal şikâyet hakkı ve ifade hürriyetine ilişkin kavramların açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
TCK'nın 125. maddesinde "Hakaret" suçu;
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi" şeklinde tanımlanmıştır.
Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK'dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 430.).
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.
Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
AİHM'e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek yeterli bir altyapının mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahiptir. Öğretide değişik tanımlara rastlanmakla birlikte, genel bir kabulle ifade/düşünce hürriyeti, insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkân ve özgürlüğüdür. Demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan ifade hürriyeti, birçok hak ve özgürlüğün temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin de kaynağıdır. İşte bu özelliğinden dolayı ifade hürriyeti, temel hak ve hürriyetler kapsamında değerlendirilerek, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda da ayrıntılı düzenlemelere tabi tutulmuştur.
Bu bağlamda;
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 19. maddesinde;
"Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını gerektirir.",
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddesinin birinci fıkrasında;
"Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak. kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir," hükümlerine yer verilmiştir.
Anayasamıza bakıldığında;
25. maddesinde "Düşünce ve kanaat hürriyeti" başlığı altında;
"Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."
26. maddesinde, AİHS'nin 10. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemeye benzer şekilde;
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir." hükümleri yer almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konuya ilişkin olarak; "İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen 'haber' ve 'düşünceler' için değil, ama ayrıca Devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz. Bu demektir ki, başka şeyler bir yana, bu alanda getirilen her 'formalite', 'koşul', 'yasak' ve 'ceza', izlenen meşru amaçla orantılı olmalıdır." şeklinde görüş belirtmiştir (Handyside/ Birleşik Krallık. B. No: 5493/72,07.12.1976.).
Görüldüğü gibi Sözleşme'nin 10. maddesinin birinci fıkrası ile Anayasa'nın 25 ve 26. maddelerinde ifade (düşünce) hürriyeti en geniş anlamıyla güvence altına alınmıştır.
Günümüz özgürlükçü demokrasilerinde, istisnalar dışında, geniş bir yelpazeyle düşünceyi açıklama korunmakta ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmek suretiyle özgürlüğün sağladığı haklardan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır.
Ne var ki; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.
Anayasa'nın 74. maddesinde; "Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye'de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir." hükmü yer almaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin iş yerlerinde giyecekleri kıyafetleri hakkında yönetmelikle düzenleme söz konusudur.
Bakanlar Kurulunun 16.7.1982, No: 8/5105 tarihli ve sayılı Yönetmeliği;
"Madde 2 - Bu Yönetmelik, genel ve katma bütçeli kurumlar, mahalli idareler, döner sermayeli kuruluşlar ve kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların iştirakleri ve miiesseselerinde çalışan her sınıf ve derecedeki memurlar. sözleşmeli ve geçici görevle çalışan personel ile işçilerin kılık ve kıyafetlerinin düzenlenmesine ilişkin esasları kapsar.
Madde 3 - Bu Yönetmelikte geçen;
a. 'Kurum ve Kuruluş' deyimi, genel ve katma bütçeli kurumlar, mahalli idareler, döner sermayeli kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların iştirak ve müesseseseleri, belirtilen kuramlarda çalışanları, ifade eder.
Ana İlkeler
Madde 5 - 2 nci maddede sözü edilen personelin kılık ve kıyafette uyacakları hususlar:
a. (Değişik: 10/12/2001 -2001/3459 K.) Kadınlar;
Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez." hükümlerini içermektedir.
Her ne kadar ... Bankası çalışanlarının iş kanunu hükümlerine tabi olmaları nedeniyle kendileri hakkında bu hükümler uygulanmayacak ise de; personelin "kılık kıyafetine görevinin gerektirdiği itinayı göstermemesi" toplu iş sözleşmesinin 36. maddesinin 8. bendine göre disiplin cezasını gerektiren davranışlardan kabul edilmiştir.
Her bireyin kıyafet özgürlüğüne sahip olduğu, ancak kamu görevlilerinin sundukları kamu hizmetinde tarafsızlığı koruyabilmek için bu özgürlüklerinin kısıtlanabileceği kabul edilmektedir.
Diğer taraftan, 10.08.2005 tarihli ve 25902 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'in "Çalıştırılacak kişilerde aranacak şartlar" başlıklı 36. maddesinin altıncı fıkrası;
"Müşteri ile beraber yiyip içerek müşterinin eğlenmesini sağlayan konsomatrisler sadece pavyon ruhsatlı yerlerde çalışabilir." şeklinde düzenlenmiştir. Fıkrada geçen konsomatris ibaresi Yönetmelik'te ayrıca tanımlanmamış olmakla birlikte fıkranın metninden konsomatrisin pavyon olarak tabir edilen iş yerlerinde müşteri ile beraber yiyip içerek müşterinin eğlenmesini sağlayan kişi olduğu anlaşılmaktadır. Benzer şekilde, 19.10.1999 tarihli ve 99/13681 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulup sözü edilen Yönetmelik'in 46. maddesi ile yürürlükten kaldırılan "Açılması İzne Bağlı Yerlere Uygulanacak İşlemler Hakkında Yönetmelik'in "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde konsomatris; "Pavyonlarda, müşteri ile birlikte yiyip içerek sohbet eden, müşterinin eğlenmesini sağlayan ve karşılığında iş yerinden ücret alan bayanı ifade eder.", pavyon; "Genellikle geceleri faaliyet gösteren, gazino özelliği taşımakla birlikte kadınların konsomasyon yapabildiği müzikli-içkili eğlence yerini ifade eder." ifadelerine yer verilmiştir.
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde de konsomatris; "Gazino, bar vb. eğlence yerlerinde müşteri ile birlikte yiyip içerek çalıştığı yere kazanç sağlayan kadın", pavyon ise; "Geceleri geç vakte kadar açık, içkili eğlence yeri" şeklinde tanımlanmıştır.
B. Somut Olayda Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirme
Sanık ...'ın, olay tarihinde ... Bankası ... Adalet Sarayı Şubesine giderek yanında çalıştığı avukat ...'ın daha önce kendisine vermiş olduğu vekaletnameye istinaden vekil eden adına para yatırma işlemi yaptırmak istediği ancak vekaletnamenin fotokopisini ibraz etmesi nedeniyle şube görevlisi olan katılan ...'ın vekaletnamenin aslını talep ettiği, sanığın da vekaletname fotokopisine Aslı Gibidir şerhi düştüğü, sanığın avukat olmaması nedeniyle bu şekilde işlem yapılamayacağının kendisine bildirildiği, bankanın sisteminde vekaletnamenin taranmış olduğu ancak siyah beyaz göründüğü için daha önceki bir tarihte vekaletnameyi tarayarak sisteme kaydettiği anlaşılan ... ... Şubesinden onay alınmak suretiyle işlemin gerçekleştirildiği, sanığın da bu olaydan iki gün sonra ... Bankasının internet sayfasında yer alan "Sorun Çözelim" kısmına girerek "Şube Hatalı ve Eksik İşlemler" başlığı altında katılan hakkında şikâyetçi olup yazı içeriğinde de "... hn neden bir konsomatris gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor." ifadelerine yer verdiği ve bu şekilde hakaret suçunu işlediği iddia olunan olayda;
Sanığın katılana hakaret etme kastının olmadığına dair savunması ile suça konu ifadenin yer aldığı yazının sanığın maruz kaldığını düşündüğü şubede bekletilmesi ve işleminin geç yapılması nedeniyle yazılmış şikâyet mahiyetinde olması, muhatabın giyim tarzına müdahaleden ziyade eleştiri mahiyetinde ve somut olguya dayalı olması, kullanılan ifadeler nezaket dışı, kaba, rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde ise de yüze karşı kullanılmaması, diğer taraftan bu ifadelerin katılanın kıyafetinin yürürlükteki mevzuat kapsamında belirli bir iş yerinde çalışması kabul edilmiş ve konsomatris olarak belirtilmiş kişilerin kıyafeti ile ilişkilendirilen ve fiil isnadına dayanmayan bir değer yargısı niteliğinde olması, bu şekilde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelik içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ..., ... ve ...; "Dosya içeriğine göre hakaret suçundan sanık ...'ın Yerel Mahkemece yapılan yargılaması sonunda eyleminin hakaret suçunu oluşturmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiş, katılan vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece eylemin suç oluşturduğu gerekçesiyle oy çokluğuyla bozulmasından sonra, Yargıtay Başsavcılığının itirazını inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca oy çokluğu ile sanığın fiilinin suç oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Arz edeceğimiz nedenlerle sanığın eyleminin hakaret suçunu oluşturduğu düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmak mümkün olmamıştır. Şöyle ki;
Gerçekleşme biçimi konusunda uyuşmazlık bulunmayan olayda özetle; Avukat yanında çalışan sanığın, başka şubeye ait hesap üzerinden vekaleten işlem yapmak üzere olay günü müştekinin çalıştığı ... Şubesine geldiği, bankanın güvenli bankacılık müdürlüğü tebliğlerine göre vekaletnamenin aslının ibraz edilmesi ve tüm sayfalarının ıslak imzalı ve renkli mühürlü olması gerektiği halde sanığın onaysız suret ile işlem yapmak istediği, ayrıca yetkisi olmadığı halde aslı gibidir şerhi düştüğü, banka görevlilerinin bu yolla işlem yapılmasının mümkün olmadığını hukuk birimine sorup öğrendikleri, bunun üzerine asıl hesabın bulunduğu şubede provizyon istendiği, orada doküman yönetim sisteminde taranmış olan vekaletnamenin bulunması ve provizyon verilmesi üzerine sanığın talep ettiği işlemin yapıldığı, provizyon istenmesi ve cevap üzerine işlem yapılması arasında 26 dakika kadar bir süre geçtiği, müşteki ve diğer görevlilerin yaptığı işlemin banka iç mevzuatına uygun ve ayrıca işlem niteliğine göre süresinde yapılmış olduğu, kasıtlı bir geciktirmenin olmadığı, beklemenin nedeninin sanığın vekalet aslı ile gelmemesi ve işlemin başka şubeye ait olmasından kaynaklandığı, müştekinin saptanmış haksız bir davranışı bulunmadığı halde, sanığın bankanın internet sayfasındaki 'Sorun Çözelim' bölümüne yazdığı yazıda bankada karşılaştığı muameleyi şikâyet edip eleştirmenin yanında '... hanım neden bir konsomatris kadın gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor, bunları öğrenmek istiyorum.' biçiminde sözler söylediği sabittir. Sanığın sarf ettiği '... hanım neden bir konsomatris kadın gibi giyinerek bir karış etek ve askılı bir bluz ile şube içerisinde geziyor' şeklindeki sözlerin hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığı uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
Ceza Genel Kurulunca sanığın eyleminin eleştiri ve şikâyet hakkı kapsamında kaldığı, ayrıca konsomatrisliğin bir iş ve meslek olduğu, bir meslek grubuna benzetilmesinin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide etmeyeceği nedenleriyle sanığın eyleminin suç oluşturmayacağı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu hukuka uygunluk nedenlerinin bulunup bulunmadığının ayrı ayrı ortaya konulması gerekmektedir.
Sanığın eyleminin şikâyet hakkı kapsamında kalıp kalmadığı hususu; şikâyet hakkı, hak arama özgürlüğünün önemli bir yanını oluşturmaktadır. TCK'nın 26. maddesinde 'Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.' hükmüne yer verilerek hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Öte yandan, iddia ve savunma dokunulmazlığı aynı Yasa'nın 128. maddesinde 'Yargı mercileri ve idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirilmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez.' şeklinde düzenlenmiştir. İddia ve savunma hakkının kullanılması sırasında kişilerin manevi varlığı kapsamında olan, Anayasa'nın 17. maddesi ile korunan kişilerin onur, şeref ve saygınlığına keyfi saldırıları önlemek için TCK'nın 128. maddesinde yasal sınırlamalar getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre iddia ve savunma dokunulmazlığı veya şikâyet hakkından yararlanabilmek için yapılan olumsuz isnat veya değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir. Somut olayda sanık müştekinin çalıştığı bankaya işlem yaptırmak için gelmiş ve bu sırasında gereksiz bekletildiği konusundaki şikâyetini bildirmek için söz konusu başvuruyu yapmıştır. Sanığın şikâyetine konu bankacılık işlemi ile katılanın giyiminin veya davranışının konsomatrise benzetilmesi/benzemesi arasında hiçbir bağlantı bulunmamaktadır. Katılanın veya giyiminin konsomatrise benzetilmesi şeklinde gerçekleşen isnat ve değerlendirmenin, uyuşmazlıkla hiçbir bağlantısının olmadığı açık ve tartışmasızdır. Sanığın bu olumsuz değerlendirmeleri gerçek olsa dahi uyuşmazlıkla bağlantılı olmadığından, şikâyet hakkı kapsamında görülemez. Bu nedenle sanığın eyleminin sayın çoğunluk tarafından şikâyet hakkı kapsamında kabul edilmesi Anayasa'nın 17 ve TCK'nın 128. maddesine açıkça aykırıdır.
Sanığın eyleminin eleştiri hakkı kapsamında kalıp kalmadığı hususu; eleştiri hakkını da içeren ifade özgürlüğü, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 19, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddeleri ile Anayasamızın 25 ve 26. maddelerinde düzenlenmiş ve en geniş anlamıyla güvence altına alınmış temel haklardandır. Bu düzenlemelere nazaran Devletin düşünce açıklamasını yaptırıma tabi tutmama gibi negatif, etkili şekilde koruma gibi de pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu hak, çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahiptir. Toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişimi için ana temeli oluşturmaktadır. Ancak her hak gibi bu hak da sınırsız değildir. Yasal düzenlemelere ve Ceza Genel Kurulunun kararlarına göre, iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır. Yine Anayasa Mahkemesi kararlarında ifade özgürlüğünün meşru bir amaç için, yasayla, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak (bunun için zorlayıcı sosyal ihtiyaç gerekir), ölçülü olacak ve özüne dokunmayacak şekilde (ifadenin türü, şekli, içeriği, açıklandığı zaman ve sınırlama sebeplerinin niteliğine bakılarak bu kriter test edilmektedir) sınırlandırılabileceği ifade edilmektedir.
Öte yandan bireylerin şeref ve itibarı, özel ve aile hayatı Anayasa'nın 17. madesiyle korunan manevi varlık kapsamındadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek zorundadır. Yasalarımıza göre bu eylemler ceza hukukunda hakaret suçu olarak düzenlenmiş, özel hukukta ise tazminatı gerektiren haksız fiil sayılmıştır.
Burada ifade özgürlüğü ve bireyin şeref ve itibarının korunması çatışmakta, Devletin bunlar arasında denge kurması gerekmektedir. Bu dengeleme yapılırken şu nokta çok önemlidir; şöhret ve itibarı korunan kişi siyasetçi, kamu gücü kullanan veya topluma mal olmuş kişi ise bu koruma daha esnek olacak, sade vatandaş ise üst düzeyde yapılacaktır. Katılan banka çalışanı olup sade vatandaş konumunda olduğundan şöhret ve itibarının üst düzeyde korunması gerekmektedir. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları bu yöndedir.
Somut olayda sanık açıkça katılanı giyiminden dolayı konsomatrise benzetmiştir. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde konsomatris 'Gazino, bar vb. eğlence yerlerinde müşteri ile birlikte yiyip içerek çalıştığı yere kazanç sağlayan kadın.' şeklinde tanımlanmıştır. İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'in 36. maddesinde ise 'Müşteri ile beraber yiyip içerek müşterinin eğlenmesini sağlayan konsomatrisler sadece pavyon ruhsatlı yerlerde çalışabilir.' hükmü yer almaktadır. Konsomatrislerin çalışma şekli ve müşteriyi eğlendirme biçimine sözlük tanımında ve anılan yönetmelikte yer verilmemiştir, yazılma ve düzenleme gayesi dikkate alındığında esasen buna olanak da yoktur. Uygulamada konsomatris, cinsel bedenini değil, erotik bedenini sohbetiyle birlikte satarak çalıştığı işletmeye para kazandırmaktadır. Gerçek durum genelde bu olmakla birlikte, bunların çalıştığı eğlence yerlerinde bulunmayan erkeklerin ve toplumun çoğunluğunda konsomatrislerin cinsel aktivitelerle para kazanan kadınlar olduğu yönünde yaygın kanaat vardır. Öğreti ve Yargıtay uygulamalarına nazaran bir sözün hakaret suçunu oluşturup oluşturmayacağı belirlenirken tarafların ve içinde yaşanılan toplumun buna yüklediği anlama bakılması gerekmektedir. Sanığın sarf ettiği söze ve toplumun çoğunluğunun kabulüne göre sanık katılanı açıkça cinsel davranışlarla para kazanan kadına benzetmiştir. Bu, bir kadının onur, şeref ve saygınlığına yönelik en ağır saldırılardan birisidir. Bu nitelikte ağır boyutta olan bir fiil ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.
Ayrıca sanığın eyleminin ifade özgürlüğü olarak kabul edilmesi için kamuoyunu ilgilendiren genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlaması, en azından kendisini ilgilendirmesi gerekir. Somut olayda sanık bankacılık işlemleri dışında ve bununla bağlı olmadığı halde, katılanın tamamen bireysel tercih ve özgürlüğü arasında bulunan, üçüncü kişilerin müdahalesine kapalı olan kılık kıyafet özgürlüğüne de saldıracak biçimde konsomatris benzetmesi yapmıştır. Bu alan ifade özgürlüğü kapsamında değildir. Kıyafetinden dolayı kişilerin saygınlığına saldırılması, nefret söylemi niteliği de taşımaktadır. Aksi düşünceyle kişilerin kılık kıyafet özgürlüğü, özel yaşamı ve yaşam tarzı üçüncü kişilerin müdahalesine açık hale gelir. Eleştiri ve tartışmanın ağır olsa bile ifade özgürlüğü kapsamında sayılması için, tartışılmasında kamusal veya bireysel yarar gerekir. Somut olayda bu unsur da eksik olup bir kadının nasıl giyindiği belirli mesleki nedenler dışında toplumun diğer fertlerini ilgilendirmediği gibi tartışılmasında kamusal veya bireysel hiçbir yarar yoktur.
Saldırı yapılan kişinin siyasetçi veya kamuya mal olmuş kişi olması durumunda kılık kıyafete yönelik sözler eleştiri olarak kabul edilebilir olsa da, katılan banka çalışanı olup sade vatandaş konumundadır. Saygınlığına yönelik korumanın en üst seviyede olması gerekir.
Konsomatrisliğin bir meslek veya iş olup olmadığı, sanığın katılanı veya giyimini bir meslek gurubuna benzetmesinin eylemi hakaret kapsamından çıkartıp çıkartmayacağı hususuna gelince; Konsomatrislik, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'in 36. maddesinde ise 'Müşteri ile beraber yiyip içerek müşterinin eğlenmesini sağlayan konsomatrisler sadece pavyon ruhsatlı yerlerde çalışabilir.' şeklinde düzenlenmiştir. Konsomatrislerin çalışma alanlarının belirlenip daraltılması, çalıştıkları yerlerin kontrol ve denetiminin sağlanması, dolayısıyla genel ahlakın ve güvenliğin korunması amacıyla mevzuatta bu şekilde yer verilmiştir. Hakları ve çalışma biçimleri mevzuatta düzenlenmemiştir. Eğlence sektöründe çalışan kadınlar üzerinde yapılan araştırmalara göre (Yalçın, Hatice: 'Eğlence Sektöründe Çalışan Kadınların Çalışma Koşullarının incelenmesi ve Ebeveyn Tutumlarının Çeşitli Değişkenlerle İlişkisi', Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı: 3, 2019 Güz.) bu alanda işe girme nedenlerinin %95,6'sında yoksulluk ve ekonomik zorluklar, %60.8'inde kandırılma, istismar ve ihmal, %13'ünde tecavüz, %17,3'ünde aileden kaçma ve %39,1'inde (birden fazla seçenek içermektedir) ise zorlama bulunmaktadır. Bu istatistikten açıkça anlaşıldığı üzere konsomatrislik kadınların serbestçe seçtikleri bir iş değildir. Belirli zorlama veya zorunluluk sonucu katlanmak zorunda oldukları, yıpratıcı ve sosyal dışlamaya neden olan bir iştir. Toplumumuzun sosyal ve kültürel yapısı da dikkate alındığında kadının şeref ve itibarına zarar vermeyen bir iş olarak görülemez. Dolayısıyla katılanın veya giyiminin konsomatrise benzetilmesi, sıradan bir meslek grubuna benzetme olarak değerlendirilemez, onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek bir eylem olup hakaret suçunu oluşturur.
Sonuç olarak; sanığın bankada yaptığı işlemle ilgili şikâyeti sırasında katılana yönelik söylediği sözlerin şikâyet konusu ile bağlantısı olmadığı için şikâyet hakkı kapsamında sayılmasının Anayasa'nın 17 ve TCK'nın 128. maddesine aykırı olduğu, kişilerin kıyafeti ve yaşam tarzı nedeniyle rencide edilmesinin eleştiri hakkı veya daha geniş olarak ifade özgürlüğü kapsamında olmadığı, bu yönde karar verilmesinin kişilerin kıyafet özgürlüğü ve yaşam tarzının üçüncü kişilerin müdahale ve saldırılarına açık hale getireceği, konsomatrislik yapma nedenleri, icra biçimi ve genel toplumsal anlayış dikkate alındığında kadının şeref ve itibarına zarar vermeyen bir iş veya meslek olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun eylemin hakaret suçunu oluşturmadığı sonucuna varırken ortaya koyduğu gerekçelerin hukuka uygun olmadığı ve sanığa isnat olunan hakaret suçunun sübut bulduğu kanaatinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun görüşüne katılmak mümkün olmamıştır." gerekçesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 05.07.2022 tarihli ve 17029-16839 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanığa yüklenen hakaret suçunun unsurlarının oluşmaması nedeniyle İstanbul Anadolu (Kapatılan) 75. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 1012-601 sayılı beraat hükmünün ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.04.2023 tarihli müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamaması üzerine 25.04.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğu ile karar verildi.