Logo

Ceza Genel Kurulu2022/572 E. 2023/564 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın maktulü kasten öldürme suçundan mahkumiyetinde haksız tahrik indiriminin uygulanıp uygulanmayacağı ve uygulanacaksa indirim oranının isabetli olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın maktulün aracına sopa ile vurmasının ilk haksız hareket olduğu, maktulün sanığa yönelik saldırısının bu haksız harekete orantısız bir tepki niteliğinde olduğu, sanık ve eşinin maktulü darbetmesinin ardından maktulün olay yerinden uzaklaşmasına rağmen sanığın maktulü takip ederek babasıyla kavgaya tutuştuğu ve maktulü öldürdüğü, bu nedenle sanığın haksız tahrik hükümlerinden yararlanamayacağı gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

DİRENME

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 1246-2260

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın maktul ...'e yönelik gerçekleştirdiği kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK'nın 81/1, 62/1, 53, 54/1 ve 63. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Karabük Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.02.2020 tarihli ve 466-70 sayılı hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucu 30.06.2020 tarih ve 672-1674 sayı ile; İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlerin kaldırılmasıyla, sanığın kasten öldürme suçundan TCK'nın 81/1, 29/1, 62/1, 53, 54/1 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve tutuklu geçirdiği sürelerin cezasından mahsubuna, bu hükmün de sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.06.2021 tarih ve 3992-10621 sayı ile; "Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık ile maktullerin aynı köyde ikamet ettikleri, evlerinin arası otuz metre civarında olduğu ve yol geçişi hususunda aralarında bir yıla yakın süredir anlaşmazlıklar bulunduğu, hatta bu konuda soruşturma yürütüldüğü ve davalar açıldığı, olay günü, dosya kapsamında mevcut görüntü kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, maktul ... ve katılan ...'ın traktörlerine saman yükledikleri, katılan ...'ın yüklemenin bitmesiyle traktörüyle hareket ettiği, arkasından maktul ...'in aracıyla hareket ettiği, sanık ...'ın hayvanlarını yaylımdan getirmekte olduğu ve maktul ...'in sanığın yanından geçtiği anda, sanık ...'ın sopa ile maktulün arabasının camına vurduğu, arabadan inen maktul ...'in sanığın elinden sopayı alıp yere atarak, eliyle sanığı darp ettiği, sanığın eşinin tanık ...'nın sopa ile gelerek maktul ...'in sırtına vurduğu, maktulün ...'ya yöneldiği anda sanık ...'ın yerde bulunan sopasını alarak maktulün beline vurduğu ve aldığı darbenin etkisiyle maktul ...'in, evine doğru kaçmaya başladığı, sanık ...'ın elinde sopayla maktulün arkasından gittiği, sesleri duyan maktul ...'in oğlunun darp edildiğini anladığı ve elinde balta ile sanığın karşısına çıktığı, sanık ...'ın saldırısını önlemek amacıyla sanık ile boğuşmaya başladığı ve kafasına balta ile vurarak yaralamasıyla, sanık ...'ın belinde bulundurduğu ruhsatsız silahı çekerek önce Recep'e sonra babasının vurulduğunu görmesiyle arkasını dönüp kaçmaya çalışan Cüneyt'e ateş ederek ölümlerine sebebiyet verdiği anlaşılan olayda;

Sanık ile maktuller arasında süregelen husumette ilk haksız hareketin hangi taraftan sadır olduğu anlaşılamadığından; sanık ... hakkında maktul ...'e yönelik eylemi nedeniyle 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası öngören TCK'nın 29. maddesi uyarınca asgari düzeyde indirim yapılarak üst hadden ceza tayini yerine, makul düzeyde indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 15.10.2021 tarih ve 1246-2260 sayı ile; "Sanığın maktul ...'ın aracına elindeki sopa ile vurması ilk haksız hareket değildir. Sanık bu eylemini önceden de hızlı ve kontrolsüz araç kullandığı; sürücü belgesinin bulunmadığı bilinen maktulün, köy içi hız sınırları üzerinde sevk ve idare ettiği aracı ile geldiği (ve çevresinde sanığa ait hayvanların bulunduğu) kavşakta duraklamaksızın seyretmesi, köy içi asfalt yola, yolun diğer tarafına yanaşarak geçme imkanı varken tersine; sanığın bulunduğu yol kenarına yanaşarak geçmesi; aracının sanığın bulunduğu istikamete doğru hareket ettiği her bir anda sanığa daha fazla yaklaşması nazara alınıp, taraflar arasındaki önceki husumet değerlendirildiğinde; sanık açasından bir taciz niteliğinde olduğu ve bunun da ilk haksız hareketi teşkil ettiği, aksi düşünülse bile sanığa göre genç ve cüsseli olan maktul ...'ın aracına sopa ile vurulmasından sonra sanığa ve bilahare onun eşine yönelik gerçekleştiriği darp eylemlerinin tahrikteki dengeyi sanık lehine değiştirdiğinin kabul edilmesi gerektiği, yine; olayın ikinci safhasında babası maktul ... ile itişen sanığa müdahale eden ve bu suretle maktul babasının baltalı saldırısına imkan sağladığı anlaşılan maktul ...'dan kaynaklı haksız tahrikin derecesinin arttığı değerlendirilmiştir.

Böylece, sanık hakkında maktul ...'ı kasten öldürme suçundan tayin edilen ceza TCK'nın 29. maddesi uyarınca 15 yıl olarak taktir ve tayin edilmiştir" şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnilmesine ve önceki hüküm gibi sanığın kasten öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.09.2022 tarihli ve 148515 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.11.2022 tarih ve 9289-9220 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU

Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine, inceleme dışı maktul ...'a yönelik gerçekleştirdiği kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece temyiz isteminin esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme; sanığın maktule yönelik eylemi nedeniyle kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın maktule yönelik gerçekleştirdiği kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde haksız tahrik sebebiyle uygulanan indirim oranının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesi tarafından, 18.10.2023 tarihli birinci müzakerede, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının da değerlendirilmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu husus öncelikle değerlendirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Aynı köyde birbirlerine komşu olan sanığın ve maktulün aileleri arasında suç tarihinden öncesine dayalı bir husumetin bulunduğu, geçmişte aralarında yaşanan uyuşmazlıkların adliyeye de intikal ettiği, suç tarihinde saat 19.30 sıralarında inceleme dışı maktul ... ile oğlu maktul ...'in katılan ...'la birlikte traktöre saman yükledikleri, yükleme işleminin ardından maktul ...'in otomobili ile traktörle hareket eden katılan ...'ı takip etmek üzere yola çıktığı, sanığın ise hayvan otlatmaktan dönerken köyün girişinde bulunan yol ayrımındaki çeşmenin önünde katılan ... ile hemen ardından gelen maktul ... ile karşılaştığı, maktul ...'in sanığın solundan köy çıkışına doğru ilerlediği sırada sanığın elindeki uzun sopayla otomobilin şoför mahalline denk gelen sol ön camına vurduğu ve aracın arkasından kızgınlıkla bir şeyler söylediği, bunun üzerine maktul ...'in kullandığı aracı durdurup araçtan inerek peşinden koştuğu sanığı darbetmeye başladığı, bu sırada sanığın eşi tanık ...'nın ise maktul ...'in sırtına sopayla vurduğu, tanık ...'nın da elindeki sopayı almaya çalışan maktul ...'in adı geçenle birlikte yere düştüğü, ayakta bulunan sanığın maktul ...'in sırtına sopayla vurduğu, aldığı darbelerin etkisiyle maktul ...'in evlerinin bulunduğu yol ayrımına doğru belini tutarak hızla kaçmaya başladığı, elindeki sopayla maktulü takip eden sanığın, bu kez maktulün evinin bulunduğu yerden elinde balta ile kendisine doğru gelen inceleme dışı maktul ... ile kavga etmeye başladığı, kavga sırasında adı geçenlerin itişerek yer değiştirdikleri, ardından sanığın belindeki tabancayı çıkardığı, kısa süre içinde maktul ...'in ve tanık ...'nın da belirtilen yere geldikleri, inceleme dışı maktulün maktul ...'in elindeki baltayla sanığın kafasına vurması üzerine sanığın tabancasını ateşlediği, maktul ...'in geriye doğru çekilmesi nedeniyle sol göğüsünden isabet alan inceleme dışı maktulün, ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması sonucu elindeki balta ile yere yığıldığı ve olay yerinde hayatını kaybettiği, birden fazla kez ateş ettiği anlaşılan sanığın tabancasından çıkan bir diğer merminin ise maktul ...'in sol meme başının 4 cm altından vücuduna girerek maktulün iç organ ve büyük damar delinmesinden oluşan kanama sonucu hayatını kaybetmesine neden olduğu hususunda Bölge Adliye Mahkemesi ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlığa Dair Görüşler

Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır. (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati)

İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225).

Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14).

Bu düşünceden hareketle TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.

Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.

Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;

a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,

b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,

c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,

d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK'da, 765 sayılı Kanun'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.

Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.

Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.

Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan kuşkudan sanık yararlanır prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Kullandığı araçla önünden giden abisi katılan ...'ın traktörünü takip ederken karşıdan yaya olarak gelen sanıkla karşılaşan maktulün, aracını sanığın üzerine doğru sürme kastının ortaya konulamaması, ilk haksız hareketin elindeki değnekle maktulün kullandığı aracın sol ön camına vuran sanıktan kaynaklanması, aracını durdurup aşağı inen maktulün sanığa yönelik yumruklu saldırısının, mal varlığına yönelen ilk haksız harekete karşı orantısız bir tepki mahiyetinde olması sebebiyle haksız tahrike konu yeni bir davranış niteliği taşıdığı anlaşılmakla birlikte, sanığın eşi tanık ...'nın, maktulün bu tepkisine sırtına sopa ile vurarak karşılık vermesiyle haksız tahrikte etki-tepki dengesinin yeniden sağlaması bu aşamada maktulün sanık ve eşinin kendisine karşı sopalı saldırı eylemlerine ellerindeki sopayı almaya çalışarak karşı koymak istemesi, maktulün olay yerinden belini tutarak evinin önüne doğru gitmesiyle ilk kavganın sona ermesinden hemen sonra sanığın maktulü takip ederek evlerinin önüne gelmesi ve bu kez maktulün babası olan inceleme dışı maktul ... ile kavgaya tutuşması, oğlunu bu sırada babasıyla sanığı ayırmak için olay yerine gelen maktul ...'in sanığın tabancasını ilk kez ateşlemesiyle geriye doğru çekilmesine rağmen sanığın silahını maktule doğrularak ikinci kez ateş etmesi, bu anlamda sanığın, üzerine araba sürmesi, kendisini darbetmesi ve babasıyla tartıştığı ikinci olayda üstüne yürümesi nedeniyle maktulü vurduğu yönündeki savunmasına itibar edilmesinin mümkün olamaması ve dolayısıyla olayın başından sonuna kadar maktul ...'ten sadır olan ve sanığa yönelen bir haksız davranışın bulunmaması karşısında; sanığın maktul ...'e yönelik eylemini haksız tahrik altında işlemediğinin kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince kurulan direnme kararına konu hükmün, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma şartları bulunmamasına rağmen cezasında indirim yapılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın maktul ...'e yönelik eylemi bakımından haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunduğu gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.

Ulaşılan sonuç karşısında sanık hakkında haksız tahrik sebebiyle uygulanan indirim oranının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu derğerlendirilmemiştir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 15.10.2021 tarihli ve 1246-2260 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığın maktul ...'e yönelik eyleminde haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunmaması nedeniyle CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Dosyanın, CMK'nın 304/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise İlk Derece Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2023 tarihinde yapılan birinci müzakerede karar için yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 01.11.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.