Logo

Ceza Genel Kurulu2023/110 E. 2023/464 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Temyiz denetiminden geçerek kesinleşmiş hükümlerin, 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında açıklanmalarının geri bırakılmasını müteakip başka bir suç işlenmesi nedeniyle açıklanmaları durumunda verilen kararların temyiz mi yoksa istinaf kanun yolu denetimine mi tabi olduğu hususunda yaşanan ihtilaf.

Gerekçe ve Sonuç: 7165 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307/3. maddesindeki düzenleme ve kesin hükmün otoritesinin devamı ilkesi gözetilerek uyarlama kararı sonrası verilen hükmün temyiz yoluna tabi olduğuna karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Ceza

SAYISI : 881-1202

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Irza tasaddi suçundan suça sürüklenen çocuk ...’ın 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 415/2, 55/3, 415/2, 55/3 ve 71. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.07.2000 tarihli ve 208-355 sayılı hükümlerin, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 05.03.2002 tarih ve 3728-1222 sayı ile; "Sanığın aynı suç işleme kararı cümlesinden olarak mağdura karşı 2 defa tasaddide bulunduğuna göre TCK’nun 415/2, 80. maddeleri ile uygulama yapılması yerine, yazılı şekilde ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise 16.05.2002 tarih ve 168-238 sayı ve özetle; iki olay arasında 7-8 ay gibi makul kabul edilemeyecek bir süre geçtiği, olayın seyrine göre aynı suç işleme kararından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle önceki hükümlerde direnilmesine karar vermiştir.

Bu hükümlerin de suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.06.2003 tarihli ve 103930 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş, 08.07.2003 tarih, 189-207 sayı ve oy çokluğuyla hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Hükmün infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, hükümlünün hukuki durumunun anılan Kanun kapsamında değerlendirilmesi amacıyla duruşma açılarak yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, suça sürüklenen çocuğun 1997 yılı Haziran ayında gerçekleştirdiği eylem nedeniyle lehine olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 103/1-a, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay, 1998 yılı Kasım ayında gerçekleştirdiği eylem nedeniyle aynı Kanun'un 103/1-a, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmalarının geri bırakılmalarına, suça sürüklenen çocuğun beş yıl süreyle denetime tabi tutulmasına ilişkin Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesince 06.03.2008 tarihli ve 257-194 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesince 27.09.2018 tarih ve 881-1202 sayı ile açıklanması geri bırakılan hükümlerin açıklanmalarına, suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı TCK’nın 103/1-a, 31/3, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay, 1997 yılı Haziran ayında gerçekleştirdiği eylem nedeniyle aynı Kanun'un 103/1-a, 31/3, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.

Hükümlerin, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.11.2021 tarihli ve 90050 sayılı "incelemenin istinafa tabi olduğu" görüşlü tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesince 07.02.2022 tarih ve 26359-900 sayı ile;

"Mahkemece gerçekleştirilen yargılama sonucunda verilen 06.03.2008 günlü ilamla suça sürüklenen çocuk hakkında değişik tarihlerde işlediği çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin ardından kesinleşen hükümle işlemeye başlayan denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle suça sürüklenen çocuk hakkında açıklanması geri bırakılan hükümlerin aynen açıklanmasına dair mahkemece verilen 27.09.2018 tarihli karar temyiz edilmiş ise de, söz konusu kararın Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihinden sonra verilmesi nedeniyle istinaf kanun yoluna tabi olduğu ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1. maddesinde yer alan 20.07.2016 tarihinden önce ilk derece mahkemelerince verilen hükümlerin temyiz incelemesinde bozulması üzerine mahkemesince gerçekleştirilecek yargılama sonucunda kurulacak ikinci hükümlerin de temyiz incelemesine tabi olacağı yönündeki düzenleme gözetildiğinde, dosyada verilmiş bozma hükmünün de bulunmamasından dolayı söz konusu kararın 8. madde kapsamına girmediği sabit olduğundan, esası incelenmeyen dosyanın Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi için mahkemesine iadesine," karar verilmiştir.

Dosyanın gönderildiği Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 27.04.2022 tarih ve 785-1499 sayı ile;

"6723 Sayılı Kanunun 33. maddesi ile değiştirilen 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasındaki; 'Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326 ncı maddeleri uygulanır. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/33 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.' şeklindeki düzenleme uyarınca, 07/11/2015 gün 29525 sayılı Resmi Gazete'de Bölge Adliye Mahkemelerinin 20/07/2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlayacaklarının ilan edildiğinin anlaşılması karşısında, 20.02.2019 tarih ve 7165/9 sayılı yasa ile değişik, CMK'nın 307/3 maddesi dikkate alınarak, Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/05/2002 tarih 2002/168 - 2002/238 E - K sayılı kararının Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08/07/2003 tarih ve 2003/5 - 189 Esas - 2003/207 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmesi karşısında, söz konusu kararın uyarlama yargılaması sırasında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanmasına dair kararında istinaf kanun yoluna değil Temyiz yasa yoluna tabi olduğu, Yargıtay Cumhuriyet Savcısınca anılan dosyanın istinaf incelemesine tabi olduğundan bahisle iade kararında hatalı değerlendirme sonucu verildiği anlaşılmakla iş bu dava dosyasının Temyiz incelemesi için Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmek üzere incelemeksizin hükmü veren ilk derece mahkemesine iadesine," karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 07.07.2022 tarih ve 90309 sayı ile; "Suça sürüklenen çocuk hakkında 765 sayılı TCK'nın 415/2,55/3 maddeleri gereğince kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Yargıtay incelemesinden geçerek onanması suretiyle kesinleşmiş olması nedeniyle 5237 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden sonra yapılan uyarlama yargılaması üzerine suça sürüklenen çocuk hakkında TCK'nın 103/1, 31/3 ve 62. maddeleri gereğince kurulan mahkûmiyet hükümlerinin 5320 sayılı Kanun'un 8/1 maddesi kapsamında temyiz yasa yoluna tabi olduğu," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 28.11.2022 tarih ve 10986-10623 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; temyiz denetiminden geçerek kesinleşmiş hükümlerin, 5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe girmesi nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında açıklanmalarının geri bırakılmasını müteakip başka bir suç işlenmiş olması nedeniyle açıklanmaları durumunda verilen kararların, temyiz mi yoksa istinaf kanun yolu denetimine mi tabi olduğunun belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Yerel Mahkemece verilen suça sürüklenen çocuğun ırza tasaddi suçundan mahkûmiyetine dair kararın Ceza Genel Kurulunca onanarak kesinleşmesinden sonra hükümlerin infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, hükümlünün hukuki durumunun anılan Kanun kapsamında değerlendirilmesi amacıyla duruşma açılarak yapılan uyarlama yargılaması sonucunda suça sürüklenen çocuğun 1997 yılı Haziran ve 1998 yılı Kasım aylarında gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle lehine olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK uyarınca verilen hükümlerin açıklanmalarının geri bırakılmalarına, suça sürüklenen çocuğun beş yıl süreyle denetime tabi tutulmasına dair kararın itiraz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Yerel Mahkemece açıklanması geri bırakılan hükümlerin açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı TCK’nın 103/1-a, 31/3, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay, 1997 yılı Haziran ayında gerçekleştirdiği eylem nedeniyle TCK’nın 103/1-a, 31/3, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir. Hükümlerin, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8/1. maddesinin kapsamına girmediği gerekçesiyle istinaf incelemesine tabi olan dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ise söz konusu kararın temyiz denetimine tabi olduğu görüşüyle itiraz yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirmeler

Bilindiği gibi 07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve Geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, 5271 sayılı CMK'da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.

Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan, aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça hemen ve derhal uygulanma ilkesidir. Anılan ilke uyarınca usul işlemleri yapıldıkları sırada yürürlükte olan muhakeme kanunu hükümlerine tâbi olacaktır. Usul Kanunlarında yapılan değişiklikler, yasa yürürlüğe girdikten sonra yapılacak işlemler hakkında uygulanacak olup maddi ceza hukuku kurallarının aksine geçmişe yürümezler. 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 18. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yeni usul yasası sisteminde, yasa yolları içinde istinafa yer verilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinden sonra göreve başlaması nedeniyle 5320 sayılı Kanun'un “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında; "Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır." hükmüne yer verilmek suretiyle bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'un, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.

Böylelikle kanun koyucu bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden önce verilerek temyiz incelemesinden geçen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'un, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağını düzenlemek yoluyla bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce dosyanın karara bağlandığı durumlarda nihai karar kesinleşinceye kadar başvurulacak kanun yolunun istinaf değil temyiz kanun yolu olduğunu da işaret etmiş bulunmaktadır. Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen ilk hükmün, temyiz yoluna tabi olması nedeniyle bozma ilamı sonucunda 20.07.2016 tarihinden sonra verilen son kararın da temyiz denetimine tabi olacağında bir kuşku bulunmamaktadır.

7165 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile değişik CMK’nın 307. maddesinin üçüncü fıkrasında, Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uyulması sonrasında verilen karara karşı istinaf veya temyiz sınırlarına bakılmaksızın sadece temyiz yoluna başvurulacağı düzenlenmiş olup maddeye dair değişiklik gerekçesinde, belirtilen hâl bakımından doğrudan temyiz incelemesine imkân sağlanarak kanun yolu incelemesinin makûl sürede sonuçlandırılmak istendiği açıklamalarına yer verilmiştir. Ceza Usul Hukukunda kıyas mümkün olduğundan daha önceden temyiz denetiminden geçerek bozma ilamı sonrasında verilen hükümlerde olduğu gibi yenileme talebi üzerine bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararların da daha önce Yargıtay denetiminden geçmeleri nedeniyle yine temyiz yasa yoluna tabi olması gerektiğinin kabulü, kanun koyucunun davanın makul sürede sonuçlandırılması yönündeki amacına da uygun düşmektedir.

Son kararın istinaf denetimine tabi olduğunun kabul edilmesi, Yargıtayın incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşen ve daha sonra uyarlama yargılaması veya yenileme yargılaması gibi durumlarda verilen son karar kesinleşinceye kadar da kesin hükmün otoritesinin sarsılmazlığı ilkesi uyarınca etkisini sürdürmeye devam edecek olan ilk hükmün, bölge adliye mahkemesi tarafından denetlenecek olması anlamına gelir ki, bu yöndeki kabulün, Yargıtayın yargılama sistemindeki konumunu düzenleyen Anayasamızın 154. maddesi hükümlerine uygun olmadığı her türlü tartışmadan uzaktır. Kaldı ki, istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesinin son kararının ortadan kaldırılarak kesinlik sınırları içinde kalacak şekilde başka bir hüküm kurulması da mümkündür. Bu hâlde olağan yasa yollarına gidilemeyeceğinden bölge adliye mahkemesi kararının temyiz yoluyla denetlenmesi de mümkün olamayacaktır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Yerel Mahkemece, suça sürüklenen çocuğun ırza tasaddi suçundan mahkûmiyetine dair verilen kararın Ceza Genel Kurulunca onanarak kesinleşmesinden sonra hükümlerin infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, hükümlünün hukuki durumunun anılan Kanun kapsamında değerlendirilmesi amacıyla duruşma açılarak yapılan uyarlama yargılaması sonucunda suça sürüklenen çocuğun 1997 yılı Haziran ve 1998 yılı Kasım aylarında gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle lehine olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK uyarınca verilen hükümlerin açıklanmalarının geri bırakılmalarına, suça sürüklenen çocuğun beş yıl süreyle denetime tabi tutulmasına dair kararın itiraz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Yerel Mahkemece açıklanması geri bırakılan hükümlerin açıklanmasına karar verildiği, hükümlerin, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8/1. maddesinin kapsamına girmediği gerekçesiyle istinaf incelemesine tabi olan dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ise söz konusu kararın temyiz denetimine tabi olduğu görüşüyle itiraz yoluna başvurduğu anlaşılan dosyada;

Temyiz denetiminden geçerek bozma ilamı sonrasında verilen hükümlerde olduğu gibi yenileme talebi veya uyarlama yargılaması üzerine bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararların da daha önce Yargıtay denetiminden geçmeleri nedeniyle yine temyiz yoluna tabi olması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunması, bu kabulün kanun koyucunun davanın makul sürede sonuçlandırılması yönündeki amacına da uygun düşmesi, aksi durumun kabulü hâlinde Yargıtayın incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşen ve uyarlama yargılaması veya yenileme yargılaması gibi durumlarda verilen son karar kesinleşinceye kadar da kesin hükmün otoritesinin sarsılmazlığı ilkesi uyarınca etkisini sürdürmeye devam edecek olan ilk hükmün, bölge adliye mahkemesi tarafından denetlenecek olmasının mümkün olması hâlinde Yargıtayın yargılama sistemindeki konumunu düzenleyen Anayasamızın 154. maddesi hükümlerine uygun düşmemesi hususları bir bütün olarak gözetildiğinde Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesince 27.09.2018 tarih ve 881-1202 sayı ile verilen karara yönelik incelemenin temyiz denetimine tabi olduğu sonucuna varılmalıdır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07.02.2022 tarihli ve 26359-900 sayılı iade kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, temyiz incelenmesi yapılması amacıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.09.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.