"İçtihat Metni"
TEMYİZ
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : Ceza Genel Kurulu
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 24-27
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık ...'ın ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257/2, 43, 62, 50/1-a, 52/2-4 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 15.06.2022 tarihli ve 24-27 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyizin reddi istemli 22.09.2022 tarihli ve 123052 sayılı tebliğnamesi ile dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmiştir.
Ceza Genel Kurulunca 20.10.2022 tarih ve 437-650 sayı ile gerekçeli kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 295/1. maddesi uyarınca sanığa yapılacak meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde yasal düzenlemeye uygun temyiz sebebi bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan dolayı temyiz talebinin reddedilebileceği ihtarı ile usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi, sanık tarafından gerekçeli temyiz dilekçesi verilmesi hâlinde bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir.
Özel Dairece gerekçeli kararın sanığa tebliğ edilmesi ve hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istemli 10.02.2023 tarihli ve 18010 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşmadığından bahisle hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle temyiz başvurusunda bulunmuştur.
III. İNCELEME KONUSU
Sanık hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılmıştır.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesince 21.11.2019 tarih ve 22292 sayı ile sanık ... hakkında soruşturma izni verildiği, Adalet Bakanının 10.01.2020 tarihli olurunun olduğu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesince 16.03.2021 tarih ve 289 sayı ile kovuşturma izni verildiği,
Muhakkik tarafından tanzim edilen 03.03.2020 tarihli dosya inceleme tutanağına göre; sanık tarafından 21.05.2018-23.10.2019 tarihleri arasında kısa kararları verilen toplam 669 adet dosyanın gerekçeli kararlarının yazılmadığı, bu hâliyle olayın ortaya çıktığı, 14.11.2019 tarihinden, inceleme tutanağının tanzim edildiği 03.03.2020 tarihine kadar sanık tarafından 232 dosyada gerekçeli kararların yazıldığı, Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğünün 30.01.2020 tarihli yazısının ekinde gönderilen suça konu dosyalara ait gerekçeli kararların işlem kütüklerine dair log kayıtları incelendiğinde ise söz konusu gerekçeli kararların 1 yıl 2 ay, 1 yıl 8 ay, 1 yıl 10 ay, 2 yıl gibi sürelerle gecikmeli şekilde yazılmış olduğu,
21.05.2020 tarihli fezleke ve ekinde yer alan belgelere göre; sanığın hâkimi olarak görev yaptığı süre içerisinde mahkemede zabıt kâtibi olarak görev yapan ... ve ...'in görev yerlerinin değişmesi üzerine yeni görev yerlerine ilişkin UYAP yetkilerinin açılmaya ve mevcut UYAP yetkilerinin kapatılmaya çalışıldığı esnada sanık ile ilgili olarak zabıt kâtibi ... tarafından oluşturulan 479, zabıt kâtibi ... tarafından oluşturulan 144 ve zabıt kâtibi ... tarafından oluşturulan 303 olmak üzere toplam 926 adet dosya evrakının UYAP sisteminde dosyasına aktarılabilir durumda bulunduğunun 14.11.2019 tarihinde tespit edilmesi üzerine durumun Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı Bilgi İşlem Müdürlüğü tarafından Antalya Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığına bildirildiği, Komisyon Başkanlığı tarafından yapılan inceleme neticesinde tanzim olunan 15.11.2019 tarihli tutanak başlıklı belge ile UYAP sisteminde evrak onay işlemleri ekranında dosyasına aktarılabilir şekilde bekleyen toplam 901 adet gerekçeli karar evrakının bulunduğu ve bu kararların henüz yazılmadığının tespit edildiği, tutanak ekine buna dair listenin eklendiği, listenin incelenmesinde dosya esas numaraları ayrı ayrı belirtilmek suretiyle 16.01.2018 ile 14.11.2019 tarihleri arasında oluşturulan 901 adet gerekçeli karar evrakının dosyasına aktarılabilir durumda olduğunun görüldüğü,
Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.02.2020 tarihli ve 25 sayılı yazısına göre; sanığın Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesinde tek hâkim olarak görev yaptığı 20.09.2017-10.12.2018 tarihleri arasında toplam 2297 dosyaya baktığı ve 698 dosyayı karara bağladığı, 10.12.2018 tarihi itibarıyla aynı Mahkemenin yarı oranındaki işlere baktığı, 10.12.2018-21.11.2019 tarihleri arasında toplam 1617 dosyaya baktığı ve 467 dosyayı karara bağladığı, 21.11.2019 tarihi itibarıyla Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesindeki görevinden ayrılıp Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde üye hâkim olarak göreve başladığı, görevinden ayrıldığı tarihte devrettiği dosya sayısının 1135 olduğu, hâkimi olarak görev yaptığı süre içerisinde toplamda 1165 dosyayı karara bağladığı,
Anlaşılmaktadır.
Tanık ...; Antalya Adli Yargı İlk Derece Adalet Komisyonu Başkanı olarak görev yaptığını, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı Bilgi İşlem Bürosu tarafından Komisyon Başkanlığına bilgi verilmesi sonrasında bazı dosyaların gerekçeli kararlarının süresinde yazılmadığının tespit edilmesi üzerine 15.11.2019 tarihli tutanağın tanzim edildiğini,
Tanık ...; Antalya Adli Yargı İlk Derece Adalet Komisyonu Başkanlığında müdür olarak görev yaptığını, daha önce Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak görev yapan tanık ...’nın çalıştığı birimin değiştirildiğini, Bilgi İşlem Müdürlüğü yetkilisinin tanık ...’nın üzerinde çok sayıda iş gözüktüğünden yetkisinin kapatılamadığını ve bunların gerekçesi yazılmayan kararlar olduğunu belirttiğini, söylenen sayı çok fazla olunca durumu Komisyon Başkanına bildirdiklerini, onun talimatıyla kaç adet dosyanın gerekçesinin ne kadar süreyle yazılmadığına dair Bilgi İşlem Müdürlüğünden bilgi istediklerini, bunu tutanak altına aldıklarını, bildirilen listeyle birlikte durumu HSK'ya bildirdiklerini,
Tanık ...; Antalya Bilgi İşlem Müdürlüğünde uzman kullanıcı olarak görev yaptığını, 25. Asliye Ceza Mahkemesinde görev yapan zabıt kâtibi tanık ...’nın görev yeri değiştirilince UYAP yetkisini kapatıp yenisini açmaya çalıştıklarında üzerinde 400'den fazla bekleyen iş olduğunu tespit ettiklerini, yetkisini kapatamadıkları için Komisyon Başkanlığına bilgi verdiklerini, aynı mahkemede zabıt kâtibi olarak görev yapan tanık ...’ün üzerinde de benzer şekilde gerekçesi yazılmayan kararlar olduğunu tespit ettiklerini, bu durumu Komisyon Başkanına bildirdiklerini,
Tanık ...; Antalya Adliyesi Bilgi İşlem Bürosunda Ceza UYAP uzmanı olarak çalıştığını, personelin çalıştığı birimde değişiklik olduğunda sistemden yetkiyi kaldırmadıklarını, 25. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak çalışan tanık ...’nın çalıştığı birimde değişiklik yapıldığında, üzerinde 2018 yılından kalan çok fazla sayıda karar olduğu için yetkisini kaldıramadıklarını, aynı mahkemede görev yapan tanık ...’ün de çalıştığı birim değiştirilince onun da yetkisini kaldıramadıklarını, UYAP sisteminden kontrol ettiklerinde tanık ...'ün üzerinde 2018 yılından kalan kararlar olduğunu, yaklaşık 1-1,5 yıl hiç işlem yapılmamış dosyalar olduğunu tespit ettiklerini, 25. Asliye Ceza Mahkemesinde çalışan başka bir zabıt kâtibinin üzerindeki işlere baktıklarında onun da ekranında gerekçesi yazılmayan kararlar olduğunu gördüklerini, toplamda yaklaşık 900 civarında gerekçesi yazılmayan kararlar olduğunu, daha sonra kontrol ettiklerinde sayının 700'e düştüğünü tespit ettiklerini, durumu tanıklar Seçil ve Soner’e bildirdiklerini,
Tanık ...; Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak göreve başladığını, sanık ile bir yıl kadar çalıştığını, o dönem mahkemenin tek hâkimli olduğunu, önceki hâkimin verdiği kararlar bozulduğundan mahkemede çok fazla dosyanın biriktiğini, daha önce askeri hâkim olan sanığın adli yargıya alışmaya çalıştığını ve titiz olduğunu, duruşmaların uzun sürdüğünü, haftada üç gün duruşma, bir gün istinabe duruşması, bir gün de keşif yaptıklarından gerekçeli kararları yazmak için süre kalmadığını, sanığın sabah erken saatte gelip akşam geç saate kadar çalıştığını, dosyalarda karar verdikten sonra karar numarasını alıp karar başlığını attıktan sonra gerekçeli kararların hepsini sanığın yazdığını, ayrıntıcı olan sanığın kararların gerekçesini zamanında yazamadığını, mahkeme derdesti fazla olduğundan dolayı buna zaman kalmadığını, bir yılın üzerinde yazılmayan kararlar olduğunu,
Tanık ...; Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olup sanık ile birlikte yaklaşık bir yıl çalıştıklarını, sanığın titiz olduğundan duruşmaların çok geç bittiğini, haftada üç gün duruşma yaptıklarını, istinabe duruşmalarını da yapan sanığın haftada bir gün keşfe gittiğini, mahkemenin derdest dosya sayısının Yargıtaydan bozularak gelen dosyalarla arttığını, karar verildiğinde karar başlıklarını açıp dosyaları sanığa teslim ettiklerini, sanığın kararların gerekçesini yazmasından sonra sanığa onaya sunduklarını, titiz olan sanığın kararların gerekçesini yazmasının uzun sürdüğünü, erken saatte gelip geç saatlere kadar çalışan sanığın mesaiye çoğu zaman kendisinden önce geldiğini,
Tanık ...; olay tarihinde 25. Asliye Ceza Mahkemesinde müdür olduğunu, sanıkla yaklaşık üç yıl birlikte çalıştıklarını, sanığın titiz olup haftada üç gün duruşma, bir gün keşif yaptığını, duruşmaların geç saatlere kadar sürdüğünü, Yargıtay tarafından bozulan dosyaların olduğunu, dosyanın birikmesinden dolayı mahkemenin ikiye bölündüğünü, sanığın işe erken gelip akşam geç saate kadar çalıştığını, gerekçeli kararları da sanığın yazdığını, karar verildiğinde karar numarası alınarak başlığın kâtip tarafından açıldığını daha sonra sanığa teslim edildiğini, mahkemenin dosya sayısının fazla ve sanığın titiz olmasından dolayı gerekçeli kararların yazımında aksama olduğunu, elinden geldiğince çalışan sanığa gerekçeli kararları hafta sonu gelip birlikte yazma teklifinde bulunduklarını ancak kararları sanığın bizzat kendisinin yazdığını,
Tanık ...; 25. Asliye Ceza Mahkemesinde yazı işleri müdürü olarak 03.09.2019 tarihinde göreve başladığında 700 civarında gerekçesi yazılmayan karar olduğunu, üç ay birlikte çalıştıkları sanığın daha sonra yetkisinin değiştirildiğini, sanığın ve yakınlarının sağlık problemlerinin olduğunu, titiz olan sanığın gerekçeli kararları yazdığını, karar verildiğinde zabıt kâtibinin karar başlığını açıp sanığa teslim ettiğini, sanığın elinden geldiğince gerekçeli kararları yazmaya çalıştığını ancak mahkemenin yoğun olması, sanığın titiz yapısı sebebiyle gecikme yaşandığını, sanığın işe erken saatte gelip geç saatlere kadar çalıştığını,
Tanık ...; 2019 yılında Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, sanıkla yaklaşık bir yıl birlikte çalıştıklarını, daha sonra mahkeme ikiye bölününce diğer hâkimin katibi olarak görev yaptığını, sanıktan önce çalışan Hulusi Tahir İlgenli’nin çok sık rapor alması ve kararını verdiği dosyaların çok fazla bozulmasından dolayı işlerin biriktiğini, askeri yargıdan geçen sanığın adli yargıya adaptasyon süreci yaşadığını, duruşmaların çok uzun sürdüğünü, haftada üç gün duruşma ve bir gün keşif yaptıklarını, sanığın gerekçeli karar yazmaya vaktinin kalmadığını, karar verildiğinde karar başlığı açıp sanığa dosyayı teslim ettiklerini, sanığın kararların gerekçesini yazdığını, fazla sayıda dosya teslim alan sanığın titiz bir kişiliğe sahip olduğunu, duruşmaların uzun sürdüğünü ve kararların gerekçesinin yazılmasının geciktiğini, sanığın sabah erken saatlerde işe gelip geç saatlere kadar çalıştığını, mahkeme ikiye bölündükten sonra, diğer hâkimle çalışmaya başladığında sanıktan kalan işlerin üzerinde olduğunun tespit edildiğini, aynı yetki ekranını kullandığı için birlikte çalıştıkları zabıt kâtibi tanık ...'nın başka bir birime geçmesi üzerine 25. Asliye Ceza Mahkemesindeki işler tanık ...'nın üzerinde gözüktüğünden yetkisi kaldırılamayınca olayın açığa çıktığını, mahkemede bir yıldan fazla gerekçesi yazılmayan kararlar olduğunu ancak sanığın işi savsaklayan biri olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; Askeri Mahkemelerin 17 Nisan 2017 tarihli referandum sonucu kapatılması üzerine adli yargıya geçtiğini, 20.09.2017 tarihinde hâkimi olarak göreve başladığında 1150 derdest dosyanın olduğunu, iddianameyle gelenler dışında çok sayıda bozularak gelen dosya olduğunu, haftada üç gün duruşma yaptığını, ilk altı ay boyunca her hafta başka mahkemelerde görevlendirildiğini, salı günleri istinabe duruşmalarını, perşembe günleri ise görevlendirme olmazsa keşifleri yaptığını, gerek Antalya'da düzen kurma ve çocuklarının okul ve bakıcı durumları, gerekse işlerin yoğunluğu nedeniyle çalışma düzenini tam olarak oturtamadığını, duruşmaları özenle yapmaya, dosyaları titizlikle incelemeye gayret ettiğini, gerekçeli kararların yazımının bir süre sonra yığılmaya başladığını, aslında soruşturma aşamasında yapılması gereken çok sayıda ara karar oluşturduğunu, tarafları ayrıntılı bir şekilde dinlediğinden duruşmaların mesai saati bitimine yakın veya mesaiden sonra bittiğini, bir yandan da dosyaların tertip ve düzenine, dil bilgisi kurallarına dikkat ettiğinden gerekçeli karar yazımının geciktiğini, kronik hepatit B hastası olduğundan ilaç kullandığını, bunun yanı sıra dikkat eksikliği nedeniyle ve ayrıca antidepresan niteliğindeki ilaçları kullandığından performansının olumsuz yönde etkilendiğini, kararları yazarken ayrıntılı yazdığını, istinaf ve temyiz sonucu verilen notların çoğunun iyi olduğunu, not verilmeyen diğer dosyaların da onandığını, hızlı ve özensiz karar verildiği için bozulan bir dosyanın, gerekçesi geç yazılan dosyalara nazaran daha uzun sürede sonuçlandığını, sağlık durumu, titiz çalışması, gerekçeli kararların içeriği, aldığı notlar, onanarak gelen dosyalar göz önüne alındığında tüm bu süreçte ihmal kastının olmadığını, kararların gerekçesinin yazılmamasından dolayı ortaya çıkan bir zarar, mağduriyet veya haksız bir menfaatin söz konusu olmadığını, buna yönelik bir şikâyetin de bulunmadığını, suçun unsurlarının oluşmadığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Türk Ceza Kanunu'nun ikinci kitabının "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler"e yer veren dördüncü kısmının "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümünde düzenlenen "Görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. maddesi;
"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğü’ne göre ihmal; "Yapmama, savsama" anlamına gelmekte, gecikme ise; "Bir işin yapılması gereken zaman geçtikten sonra yerine getirilmesi" olarak tanımlanmaktadır.
Maddenin, ikinci fıkrasında, kamu görevlisinin yapmakla görevli olduğu işi yapmaması veya kanuna göre yapılması gereken şekilde yerine getirmemesi veya vaktinde yapmayıp geciktirmesi suç sayılmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenen suçlardan olup, bu suçtan söz edilebilmesi için; "Kamu görevlisinin görevini bilerek ve isteyerek ihmal etmesi veya geciktirmesi" gerekmektedir.
Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, tek başına norma aykırı davranış yetmemekte, fiil sebebiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması, suç tarihinden sonra 6086 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonrası ise haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir.
Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat kavramlarının açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; "Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir." şeklinde vurgulanmış, öğretide de mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyip daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 772; Veli Özer Özbek - Mehmet Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974).
Kişilere haksız menfaat sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde her türlü maddi ya da manevi yarar sağlanması anlamına gelmektedir.
Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde "Ekonomik bir zarar" olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.
B. Somut Olayın Değerlendirilmesi
Sanık ...’ın hâkimi olarak 20.09.2017 ile 21.11.2019 tarihleri arasında bir süre tek, bir süre de 1/2 müstemir yetkili hâkim olarak görev yaptığı süre içerisinde toplam 1165 dosyada karar verdiği ancak zabıt kâtibi tanık ... tarafından oluşturulan 479, zabıt kâtibi tanık ... tarafından oluşturulan 144 ve zabıt kâtibi tanık ... tarafından oluşturulan 303 adet olmak üzere toplam 926 adet dosya evrakını UYAP sisteminde dosyasına aktarılabilir durumda beklettiği, bu dosyalardan evrak onay işlemleri ekranında bekleyen 901 adet kararın gerekçesini yazmadığı, muhakkik tarafından 03.03.2020 tarihi itibarıyla yapılan incelemede gerekçesi yazılmayan karar sayısının 669 adet olduğunun belirlendiği, böylece olayın ortaya çıktığı tarih ile muhakkikin inceleme yaptığı tarih arasındaki süre zarfında sanık tarafından 232 adet dosyanın gerekçeli kararının yazıldığı anlaşılmakla birlikte gerekçe yazımında iki yıla varan sürelerle gecikmeye sebebiyet verdiği, sanığın karar verdiği 1165 adet dosyadan 232'sinin gerekçesini, CMK'nın 232/3. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasından itibaren en geç 15 gün içinde yazılması gerektiğine ilişkin düzenlemeye aykırı şekilde iki yıla varan sürelerle gecikmeli olarak yazdığı, 669 adet kararın gerekçesini ise hiç yazmadığı anlaşılmakla; sanık herhangi bir ihmal kastının olmadığını, gerekçeli kararların gecikmesinden dolayı ortaya çıkan bir zarar, mağduriyet veya haksız menfaat söz konusu olmayıp buna yönelik bir şikâyetin bulunmadığını ileri sürmüş ise de kanun yoluna başvurulmadan kesinleşen kararlar yönünden infaz işlemlerinin gecikmesi, kanun yoluna başvurulan kararlar bakımından ise yargılama süresinin uzamasına sebebiyet vermesi suretiyle dosyaların tarafları yönünden mağduriyete neden olunması, atılı suçun şikâyete tabi olmaması ve mevcut delil durumu nazara alındığında sanığın savunmasına itibar edilmemesi, mahkemenin ikiye bölünmesi sonrasında da çok sayıda gerekçesi yazılmayan veya geç yazılan dosyalar olduğundan iş yoğunluğunun tek başına etkili olmayıp sanıktan kaynaklanan nedenlerden dolayı söz konusu sonucun meydana gelmesi, daha önce askeri yargıda çalıştığı da nazara alındığında sanığın meslekteki tecrübesi, gerekçesi yazılmayan kararların sayısı ile gecikme süresi hep birlikte değerlendirildiğinde; sanığın ihmal kastının bulunduğu, sanığın bazı dosyalarda gerekçeli kararları hiç yazmayarak görevinin gereklerini yapmakta ihmal, bazı dosyalarda ise gerekçeli kararları süresinde yazmayarak gecikme gösterdiği ve ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluştuğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Dairece sanık hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan kurulan usul ve kanuna uygun mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin usul ve kanuna uygun 15.06.2022 tarihli ve 24-27 sayılı sanık hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.12.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.