"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 951-1431
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanıkların kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37/1. delaletiyle 81/1, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, mahsuba ve müsadereye, ayrıca sanık Kaharaman hakkında TCK’nın 58. maddesi uyarınca cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Burdur Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.09.2018 tarihli ve 169-266 sayılı, resen istinafa tabi hükümlere yönelik sanıklar müdafileri ve katılanlar vekillerinin de istinaf başvurusunda bulunmaları üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda, 05.12.2019 tarih ve 2930-3765 sayı ile; Burdur Ağır Ceza Mahkemesinin hükümlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280/2. maddesi uyarınca kaldırılmasına, sanıkların kasten öldürme suçundan TCK'nın 37/1 delaletiyle 81/1, 29/1, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, mahsuba ve müsadereye, ayrıca sanık Kaharaman hakkında TCK’nın 58. maddesi uyarınca cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine hükmetmiştir.
Bu hükümlerin de sanıklar müdafileri, katılan ... vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.02.2022 tarih ve 12670-1425 sayı ile; "...Sanıkların aşamalarda alınan savunmalarında üzerlerine atılı suçu inkar ederek herhangi bir tahrik iddiasında bulunmadıkları, oluşa ve tüm dosya içeriğine göre de, maktulden kaynaklanan sanıklara yönelik haksız tahrik oluşturabilecek herhangi bir söz ya da davranışın da bulunmadığı gözetilmeden, koşulları oluşmadığı halde sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nin 29. maddesi gereğince haksız tahrik indirimi uygulanması suretiyle eksik ceza tayini," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. DİRENME GEREKÇESİ
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10.05.2022 tarih ve 951-1431 sayı ile; "...Birçok Yargıtay Ceza Dairesi kararında belirtildiği üzere suçu kabul etmeyen susma hatta yalan söyleme hakları bulunan sanık veya sanıklara suçu kabul etmemelerine rağmen herhangi bir tahrik iddiasında bulunmadıkları gerekçesiyle tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı yolundaki görüş suçu kabul etmeyen sanıklara tahrik olgusuna ilişkin olayları da ispat külfeti yüklemektedir. Bu şekildeki bir kabulün AHİM, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay gibi Yüksek Yargı Organlarının kararları ışığında adil yargılama hakkı ile bağdaşmayacağını düşünüyoruz.
Bozma öncesi Dairemizin 05/12/2019 tarih, 2018/2930 esas ve 2019/3765 karar sayılı gerekçeli kararının ilgili kısımlarında da belirtildiği üzere;
Olay tarihi ve öncesinde sanık ...'a ve üçüncü kişilere borçları nedeniyle ekonomik sıkıntı yaşayan maktül ...'ın olay günü alacaklısı tanık ...ve sanık ...'a borçlarının bir kısmını ödeyeceğini söyleyerek geleceğini bildirmesine rağmen belirttiği saatlerde sanık ...'ın yanına gelmediği, belli bir süre sanık ...'ın yaptığı aramalara ve gönderdiği mesajlara cevap vermeyerek maktülün sanığı oyalama yolunu seçtiği ve olay öncesi saatlerde yakınları da dahil olmak üzere telefonla kimseye cevap vermediği,
Olay öncesi ile ağabeyi ...'da bulunan Burdur Adli Emanetinin 2017/60 sırasında kayıtlı ruhsatsız 7,65 mm çapındaki tabancayı katılan ...'den 'Bizim orası tenha oluyor' gerekçesiyle yanına aldığı,
Maktülde bulunan ve suçta kullanılan 7,65 mm çapındaki tabancanın öldürme olayından önce sanıkların eline geçtiği hususu, olay yeri ve yakınlarında bulunan kan ve kusmuk izleri birlikte değerlendirildiğinde öldürme olayından önce sanıklar ile maktül arasında bir tartışma ve kavganın geçtiği, bu tartışma ve kavgada ilk haksız hareketin kimin tarafından yapıldığının tespit edilemediği, bu durumun dahi tek başına sanıklar lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması için yeterli olduğu,
Kaldı ki, nasıl maktülün vurulmasından sonra suça konu tabancanın maktül tarafından montunun cebine konulması mümkün değil ise, maktülün vurulması öncesi suça konu tabancayı rızası ile kendisine karşı kullanılması için sanıklara verdiğinin düşünülemeyeceği,
Sanıklar ... ve ...'nın maktül ...'ın yanında bulunan suça konu tabancanın olduğunu bilmeleri ve bu nedenle zor kullanmak suretiyle olay öncesi anılan tabancayı maktülden aldıkları yolundaki bir kabulünde hayatın olağan akışıyla bağdaşmayacağı,
Oluş şekli ve mekanizması tam olarak aydınlatılamayan öldürme olayında yukarıdaki gerekçeler ışığında taraflar arasındaki tartışma ve kavgada maktülün suça konu tabancayı çıkararak sanıklara en azından teşhir ve tevcih ettiğinin kabulü gerektiği, bu aşamadan sonra çıkan mücadele sonrası suça konu silahın sanıklar tarafından alınarak maktüle karşı kullanıldığı yolunda somut veri ve ciddi şüphelerin olduğu, ortaya çıkan bu durum karşısında sanıklar lehine haksız tahrik hükümlerinin asgari düzeyde uygulanması gerektiği,"
gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanıklar müdafileri, katılanlar vekilleri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.10.2022 tarihli ve 93127 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.12.2022 tarih ve 10049-10247 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen beraat hükmü Özel Dairenin temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması, inceleme dışı sanık ... ve sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri Bölge Adliye Mahkemesinin esastan reddi kararı ile kesinleşmiş olup temyizin ve direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
22.12.2016 tarihinde saat 05.30’da düzenlenen olay yakalama üst arama ve muhafaza altına alma tutanağına göre; 21.12.2016 tarihinde saat 22.00 sıralarında haber merkezi tarafından Hızır İlyas Mahallesi, Sığıryolu Caddesi üzerinde yerde yatan bir şahsın olduğunun bildirildiği, şahsın Burdur Devlet Hastanesine getirildiği bilgisi üzerine hastaneye intikal edildiği, müdahale odasında maktul olduğu anlaşılan şahsın montunun cebinde MKE Kırıkkale 9 mm çapında, üzerinde 1951 yazılı olan ruhsatsız tabanca, içerisinde namluya sürülmüş vaziyette bir adet T.C AAF ibareli dip tablasında iğne izi olan fişek ve bir adet boş şarjör bulunduğu, ambulansı aradıkları ve maktulle köylü oldukları anlaşılan sanıkların acil serviste bulunduklarının öğrenilmesi üzerine gözaltına alındıkları, kolluk görevlilerince sanıklarla yapılan görüşmede; maktulün sanık ...’a 15.000 TL borcu olduğu, sanıkların gündüz saatlerinden itibaren maktulü telefonla aradıkları, maktulün telefonları açmadığı, bunun üzerine sanıkların maktulün çalıştığı ahıra gittikleri, maktulü burada da bulamadıkları, dönüşte aynı yol üzerinde hareketsiz yatan maktulü gördükleri, maktulün yanında durmadan biraz gittikleri, ambulansı aradıkları, ambulans gelmeden şehir istikametinden maktulün tanıdığı bir şahsın kırmızı aracıyla geldiği, sanıkların gelen araçtakilerle birlikte maktulün yanına gittikleri bilgilerine ulaşıldığı, sanık ...’ın tarihi geçmesine rağmen maktulün borcunu ödemediğini söylemesi ve sanıkların olayla ilgili çelişkili beyanlarda bulunmaları üzerine her iki sanığın da saat 22.30 sıralarında yakalandıkları,
22.12.2016 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre; maktulün sağlık görevlilerince ilk alındığı nokta olarak belirtilen Kocadamı Yolu Mevkii'nde, yolun sağ tarafındaki hayvan barınağının biriket duvarına 210 cm mesafede bulunan toprak zemin üzerinde kan damlacıklarına benzer lekelerin olduğu, anılan lekelere olay yeri civarında yer yer rastlandığı,
22.12.2016 tarihli telefon inceleme tutanağına göre; sanık ...’a ait 0531 774...58 numaralı cep telefonundan 155 ihbar hattının olay günü saat 21.29’da arandığı, 11 dakika 25 saniyelik bir görüşme yapıldığı, sanık ...'ın maktule ait 0534 773 ... 89 numaralı telefonu 21.12.2016 tarihinde arayarak saat 14.07’de 1 dakika 11 saniye, saat 15.15’de 00 saniye, saat 15.21’de 1 dakika 19 saniye, saat 18.44’de 10 saniye, saat 19.38’de, saat 19.55’te, saat 19.56’da, saat 19.57’de, saat 20.01’de, saat 20.05’de, saat 20.07’de, saat 20.17’de, saat 20.23’de, saat 20.32’de, saat 20.47’de , saat 20.49’da, saat 20.52’de, saat 21.01’de, saat 21.08’de, saat 21.18’de, saat 21.21’de, saat 21.22’de, saat 21.24’de ve saat 21.25’de 00 saniyelik görüşmeler yaptığı, sanığın kullandığı telefondan maktule ait telefona saat 19.02’de; “ara illa ki sövelim mi adam gibi aç tel. Dükkânda bekliyorum” ve saat 19.06’da; “Eve getirtme beni, adamlar bekliye arabayı bekliyorum.” şeklinde mesajlar gönderildiği,
Sanık ... hakkında Burdur Devlet Hastanesince 22.12.2016 tarihinde saat 00.15’te düzenlenen raporda; burun kısmında eskiye ait bulunan abrozyonun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğunun, sanığın 0.70 promil alkollü olduğunun belirtildiği,
Sanık ... hakkında Burdur Devlet Hastanesince 22.12.2016 tarihinde saat 00.16’da düzenlenen raporda; darp cebir bulgusunun bulunmadığının, 0.62 promil alkollü olduğunun belirtildiği,
23.12.2016 tarihli kamera görüntü izleme tutanağına göre; İsmet Varol’a ait çiftliğin kamera kayıt tarihinin güncel saatin iki dakika ilerisinde olduğu, 21.12.2016 tarihinde saat 21.06 sıralarında açık renkli Renault marka aracın Kocadam yolu üzerinden göl istikametine doğru geçiş yaptığı, aracın gidiş istikametine göre ...’ye ait çiftlikten alınan güvenlik kamera görüntülerinin güncel saatten 27 dakika ileride olduğu, 21.12.2016 tarihinde saat 21.39’da açık renkli Renault marka aracın çiftlik yönüne geldiği ve durduğu, aracın şoför kısmından şapkalı bir erkek şahsın, araçtan tam olarak inmeden çiftlik evine doğru baktığı, bir süre sonra bir erkek çocuğun geldiği, aracın sağ arka kapısını açarak içeride bulunan şahıslarla görüştüğü, daha sonra araca bindiği, araca binen çocuğun saat 21.45’te araçtan inerek eve gittiği, yola devam ederek kamera görüntüsünden çıktığı, aracın .....’ye ait çiftlikten geri dönüşünün ardından saat 21.33’de aracın .....a ait çiftlik önüne gelerek yol üzerinde durduğu, aracın sağ tarafında oturan şahsın araçtan indiği ve saat 21.37’ye kadar aracın yanında beklediği, çiftliğin kapısına doğru gelerek içerisiye doğru baktığı ve geri dönerek Kocadam Sokak üzerinden yaya olarak şehir merkezi istikametine doğru gittiği, Renault marka aracın ise anılan bu şahsın peşinden gittiği, sonraki görüntülerin ise maktulün bulunduğu yerden olay yerinde bulunanlarla birlikte görevliler tarafından hastaneye götürülmesine ilişkin olduğu,
22.12.2016 tarihli olay yeri görgü tespit ve keşif tutanağına göre; maktulün yatar vaziyette bulunduğu yer olarak gösterilen alana bakıldığında, bir iki damla küçük kırmızı renkli kana benzer lekenin olduğu, bunun haricinde herhangi bir suç unsurunun bulunmadığı, tanık ...’un beyanına göre; maktulün komşusu olduğu, olay yerine ilk geldiğinde yol üzerinde bulunan, iki şahsın kendisini durdurdukları ve ileride yerde yatan bir şahıs olduğunu söyledikleri, bulundukları mevkii tarif edemeyen şahısların 112 acil servisine olay yerini tarif etmesini istemeleri üzerine ekiplere olay yerini tarif ettiği, ilk başta yerde yatan şahsın kim olduğunu çıkaramadığı, ambulans gelince yüzüne ışıkla bakıncada kimseye benzetemediği, kendisini karşılayan iki kişinin; “Bu senin komşun Avni.” demeleriyle, yerde yatanın maktül olduğunu anladığı,
Antalya ATK Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinin 23.01.2017 tarihli raporunda; maktulün vücudunda bir adet ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının mevcut olduğunun, bu yaralanmanın müstakilen ölüm meydana getirir nitelik taşıdığının, ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği cilt-cilt altı bulgularına göre atışın bitişik atış mesafesinden yapıldığının, maktulün ölümünün ateşli silah mermi çekirdeğine bağlı kafatası kırığı ile birlikte beyin kanaması ve beyin harabiyeti sonucu meydana geldiğinin belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 28.01.2019 ve 06.03.2019 tarihli raporlarında; maktulün ölümüne neden olan atışın bitişik atış mesafesinden yapıldığının, maktulün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kemik kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğünün, maktulün otopsisinde dış muayanede ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması dışında alın solda 2,5x2 cm’lik cildi sıyrık, sol kol ortada 3 cm’lik ekimoz, sol diz altında küçük çaplı, özellikleri ve ağırlıkları itibarıyla ölüm meydana getirebilecek nitelikte olmadığının, ateşli silah yaralanması sonucu kişinin kontrolsüz bir şekilde düşerek vücudunu bulunduğu zemine çarpmasıyla oluşabileceği gibi sert ve künt bir cismin vücuda direkt havalesi ile de oluşabileceğinin, bunlar arasında tıbben ayrım yapılamadığının, ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması dışında tespit edilen yumuşak doku lezyonlarına neden olan travmatik değişimlerin kasten yaralama sonucu meydana geldiğinin kabulü halinde kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan ...; olay günü saat 19.30 sıralarında eşi olan maktulün evden çıktığını, saat 20.30 sıralarında eve sanıkların geldiklerini, oğlu olan tanık ...’ın, sanıkların yanlarına gittiğini, döndüğünde kendisine; "Babamı arıyorlar, araç içerisinde içip duruyorlar, babamı aradım, telefona cevap vermiyor." dediğini,
Katılan ...; sanık ...’a 15.000 TL borcunun olduğunu, kardeşi olan maktulün de sanık ...’tan 15.550 TL’ye araç satın aldığını, aracın devrini eşi olan tanık Keziban’ın üzerine aldıklarını, aracı bir hafta kadar sonra maktulün Bucak ilçesinde bir şahsa 13.000 TL’ye sattığını, bu parayla kısım kısım borçlarını ödediğini, maktulün söz konusu aracın satışından kaynaklanan borcun ne kadarını sanık ...’a ödediğini bilmediğini, olay günü saat 19.00 sıralarında maktulün, evine geldiğini, talebi üzerine kendisine tabancayı verdiğini, maktulün, evinin olduğu yeri kast ederek, "Orası tenha oluyor." dediğini, tabancanın şarjöründe iki adet fişek olduğunu, maktul gittikten sonra saat 20.00 sıralarında sanık ...’ın eve geldiğini, kendisine borçlu olduğu için kapıya çıkmadığını, sanık ...'ın, tanık ...'ın telefonundan tanık ...'ın telefonunu aradığını, eşinin tanık ... ile konuştuktan sonra telefonu kendisine verdiğini, o sırada tanık ...'ın telefonunu sanık ...'ın aldığını ve kendisine maktulü sorduğunu, sanığa; "Avni saat 19.00 civarında evine gitti." dediğini, saat 22.00 sıralarında evine tekrar sanıkların geldiklerini, kendisine, "Baki dayı kardeşin Avni kaza yapmış, yolun kenarında ayağı arkaya kıvrılmış yatar şekilde gördük. Biz yeri bilmediğimiz için kırmızı renkli Brodway markalı bir araçla gelen şahsa sorduk. Oda ambulansa adresi verdi. Bu şekilde ambulans ile hastaneye gönderdik, ben sana haber vermeye geldim. Yine enişten ...'ı aradım. Oda hastaneye dolaştı." denildiğini, eşi ile birlikte sanıkların geldikleri araca binerek hastaneye gittiklerini, maktulün, kendisinden silahı alırken; "Nihat ile görüşeceğiz." diye bir şey söylemediğini, maktulün bildiği kadarıyla sanık ... haricinde .... ve ..... ile Vakıfbank ve Garanti Bankasına yaklaşık 100.000 TL kadar borcu olduğunu, acil kısmında kayıt masasının yanına doğru yürürken bir anda sanık ...’ın kulağına doğru kısık sesle birden fazla kez; "Senin borçlarını silelim." dediğini, birlikte beklerken de; "Fedai ile Avni kapıştı. Aralarında kavga dövüş oldu, kardeşin yaralandı." şeklinde konuştuğunu,
Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; 21.12.2016 tarihinde saat 20.00 sıralarında çalıştıkları çiftliğe sanıkların araçla geldiklerini, köylüleri olan sanık ...’ın babasının nerede olduğunu sorduğunu, babasının amcasına gittiğini söylediğini, hava soğuk olduğu için aracın arkasına bindiğini, araç içerisinde sanıkların alkol aldıklarını fark ettiğini, sanıkların maktulü telefonla aramasını istediklerini, aramasına karşın maktule ulaşamadığını, daha sonra sanık ...'ın, kendisine yengesi olan tanık ....'ı arattığını, ardından elinden telefonu alıp konuştuğunu,
Tanık... mahkemede; maktulün saat 19.10 sıralarında kendi evlerine gelip çıktığını, maktulden yarım saat sonra sanık ...'ın geldiğini, sanık ...'ın önce katılan ...'yi sonra maktulü sorduğunu, yarım saat sonra maktulün oğlu tanık ...'ın kendilerini arayıp babasının gelmediğini söylediğini, sanık ...'ın tekrar evlerine geldiğini, katılan ...'ye hitaben; "Hani sen evde yoktun?" diye sorduğunu, katılan ...'nin de sanığa; "Yeni geldim." dediğini, sanık ...'ın maktulü sorduğunu, sanığa maktulün nerede olduğunu bilmediklerini söylediklerini, maktulü kendilerinin de sürekli aradıklarını, bir süre sonra sanık ...'ın gelerek maktulün kaza yaptığını söylediğini, kendilerini hastaneye götürdüğünü, hastaneye gittiklerinde de sanık ...'ın kendilerine; "Avni kafasına silah sıkarak intihar etmiş." dediğini,
Tanık.... aşamalarda benzer şekilde; saat 21.30 sıralarında sanıklarla karşılaştığını, telefonla görüşen, sanık ...'ın kendisine ilerde yolda birisi olduğunu ve kendisinden yolu tarif etmesini istediğini, sanıktan telefonu alarak ambulansa yolu tarif ettiğini, yer karışık olunca sanık ...’ın aracı ile ambulansı karşıladıklarını, ambulansı olay yerine getirdiklerini, yol kenarında inişe göre sağ tarafta soy ismini bilmediği Hocanın ... olarak bilinen şahsın evinin yol kenarındaki duvarın yanında, maktulü yatar vaziyette gördüklerini, “Bu şahıs kim?” diye sorduğunda sanıkların kendisine "Avni bu." dediklerini, kendilerine, maktulün komşusu olduğunu söylediğini ve kendisini tanıdığı için; "Bu Avni değil." dediğini ancak onların ısrarla; "Avni" dediklerini, hatta; "Armağan’ın yanında uşaklık yapan Avni." diye de tarif ettiklerini,
Tanık ..., olay günü sanıklar ve babası olan inceleme dışı sanık ... ile birlikte çarşıya dönerken maktulün karşılarına çıktığını, inceleme dışı sanık ... ve sanıkların maktule yumruk attıklarını,
İnceleme dışı sanık ... kollukta; olay günü sanık ...'ın kendisini arayarak katılan ...'nin evde olup olmadığını kontrol etmesini istemesi üzerine katılan ...'ye ait olduğunu düşündüğü bir evin kapısını çaldığını, açan olmayınca katılan ...’nin evini sormak için sanık ...’ı aradığını, "Baki’nin evi nerede yanlış bir eve mi geldim yoksa?" diye sorduğunu, sanık ...’ın cevap vermesini beklerken uzaktan sanık ...’ın; "Hıh düştü!" sesinin yankılandığını, telefonun kapandığını, bu sesin sanki yaralı bir insanın düştüğünü anlatır şekilde olduğunu, telefon kapanınca sanık ...’ı tekrar aradığını, sanığın telefonu meşgule aldığını, daha sonra sanık ...’ı aradığını, Nihat’a; "Baki’nin evi nerede?" diye sorduğunu, sanığın kendisine; "İyi biz geliyoruz zaten." dediğini, beş dakika sonra sanık ...’ın kendisini aradığını ve "Motosikletten düşmüş Avni herhalde bu beresinden tanıdım kafası gözü kan içinde ne olmuş buna yav dövmüşler mi ne etmişler bunu, ambulansı aradık, ambulans geliyor, Doçent ...’a haber ver acile gelin biz bilemedik Avni mi bu bir baksın buna!" dediğini, tanık ...’ın maktulün eniştesi olduğunu, tekrar kahveye gittiğini, tanık ... ve kardeşi tanık ....’un kahvenin önünde olduğunu, onlara durumu anlattığını, aracına alarak hastaneye götürdüğünü, ambulansın henüz gelmediğini, ambulans gelince sanık ...’ın ambulansın kapısını açtığını, tanık ...’a; "Bak bu Avni mi?" diye sorduğunu, tanık ...’ın da; "Avni bu, çok olmuş ya!" dediğini, maktulün yüzünün gözünün kan içerisinde olduğunu, sanık ...’ın niye hâlâ; "Avni mi?" diye sorduğunu anlamadığını, çünkü Avni olduğunun çok rahat belli olduğunu, maktulün silahla öldürülmesi olayını kimin yaptığını bilmediğini ancak maktulü yaralı olarak bulanların sanıklar olması, sanık ...’ı telefonla aradığında kardeşi sanık ...’ın uzaktan; "Hıh düştü!" sesinin gelmesi ve ardından telefonun kapanması, daha sonra hemen aramasına rağmen sanık ...’ın telefonu meşgule düşürmesi, olayları düşününce sanıkların yapmış olabileceklerini düşündüğünü, maktulün bulunduğu yerin adresini sanık ...’ın çok iyi bildiğini, başkasına tarif ettirmesine anlam veremediğini,
26.12.2016 tarihinde savcılıkta; sanık ...’ın aracını park edip geldikten sonra oğlu tanık ... ile kardeşi sanık ...’ın ambulans giriş kapısı önünde ayakta dikildiklerini, yanlarına gittiğini, sanık ...’ın sağ eli ile pantolon cebinin dışına vurarak; "Gitti param battı gitti, a...a ko...un parası battı gitti gitti param batacak oldu mu batıyor, kafasına sıktım ben de!" dediğini, bu söylediklerini oğlu tanık ... ile kendisinin duyduğunu, sanık ...’ın bunları söyledikten sonra eli ile sanki bir tabancanın ağzına mermi verir gibi hareket ettiğini ve elini silah varmış gibi yaparak sol elini kendi kafasına doğru götürdüğünü ve tetiğe basma işareti yaparak tekrar; "Kafasına sıktım!" dediğini, ondan sonra iki bacağının birisini ileri diğerini geri atarak dizinin birisini yere koyduğunu, titreme şekli yaparak; "Böyle titriyordu." dediğini, birlikte acil yaya girişine doğru gittiklerini, sanık ...'ın dışarıda bulunan katılan ...’nin kolundan tutarak; "Borcun bitti, tamam borcunu ödedin, kafasına sıktım borcun ödendi, bana borcun kalmadı, konuşursan kiminiz var sizin, seni de kaldırırım!" dediğini, bu sözleri söylerken de sol kolu ile elinin baş parmağını kaldırarak omzunun arkasını gösterir şekilde işaret yaptığını, sanık ...’ın dışarı çıktığını, kendisi ve tanık ...’u çağırdığını, kendilerine; "İkinizi de öldürürüm. Git Baki’ye söyle karısı silah lafı ediyormuş, karısını tembihlesin silah lafı etmesin, Baki Aslan’ın kahvesine gitti. Git oraya onunla konuş!" dediğini, ilk ifadelerinde bu hususları kardeşi sanık ...’ın kendisine ve oğluna zarar vereceğinden korktuğu için anlatamadığını, hastanede sanık ...’ın katılan ...’yi tehdit ederken ve borcunu sildiğini söylerken yanında olduğunu,
Mahkemede; Emniyette ve savcılıkta verdiği ifadeleri polisler ayarladığı için o şekilde verdiğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
Bölge Adliye Mahkemesinde; olay günü telefonla sanıkların her ikisi ile de görüştüğünü, "Eh düştü!" şeklindeki ifadesini polisin yönlendirmesi ile verdiğini, beş gün nezarette kaldığını, polisler; "Onlar suçlu, sen kendini kurtar!" dedikleri için bu şekilde ifade verdiğini, hastanede herhangi bir tehdit olayı olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... kollukta; maktulün köylüsü, sanık ...’ın ise arkadaşı olduğunu, yaklaşık üç ay önce bir arkadaşına ait arabayı 15.500 TL’ye maktule sattığını, maktulün bu aracın parasının 4000 TL’sini ödediğini, kalanını 1 Kasım 2016 tarihinde ödeyeceğini söylemesine rağmen herhangi bir ödemede bulunmadığını, 23 Aralık 2016 tarihinde kredi çekeceğini söylediğini, 21.12.2016 tarihinde saat 12.00’de maktulü arayıp para istediğini, kendisine Cuma günü kredi çekeceğini söylediğini, iş yeri açtığını, bu nedenle maktule; "3000-5000 TL bir şeyler bul getir." dediğini, saat 18.30’a kadar kiraladığı iş yerinde beklediğini, maktulün gelmediğini, telefonla aradığını, kendisine abisi katılan ...’yi de alıp geleceğini söylediğini, 40 dakika kadar beklediğini, maktul gelmeyince saat 20.30’a kadar kendisini 15-20 defa telefonla aradığını, ancak maktulün telefonunu açmadığını, iş yerine saat 18.30 sıralarında sanık ...’ın geldiğini, bir ara abisi inceleme dışı sanık ... ve oğlu tanık ...’un da geldiklerini, maktul telefonu açmayınca sanık ... ile birlikte 07 RS 7... plaka sayılı araçla katılan ...’nin evine gittiklerini, katılan ...’nin eşinin kapıyı açtığını ve eşinin evde olmadığını söylediğini, daha sonra maktulün evine gittiklerini, maktulün oğlu tanık ...'ın yanlarına geldiğini, maktulü sorduklarını, tanık ...'ın babasını telefonla aradığını, maktulün telefonu açmadığını, bu sefer tanık ...'ın amcası katılan ...'nin eşi tanık ...'ı aradığını, telefona katılan ...’nin çıktığını, onunla konuştuğunu, tanık ...'ı arabadan indirip araçla katılan ...’nin evine doğru yola çıktıklarını, yaklaşık 2 km sonra yol üstünde bir kişinin sırtüstü vaziyette kafa kısmı otlar içinde yattığını gördüklerini, yatan şahsın 20-25 metre ilerisinde durduklarını, sanık ... ile araçtan indiklerini, 155’i aradığını, görevlinin kendisini 112’ye yönlendirdiğini, şahsa telefonunu vererek olay yerini tarif etmesini istediğini, ambulansı karşıladıklarını, yerde yatan şahsı sedyeye koyarken maktul olduğunu öğrendiklerini, maktulün ne şekilde ve kim tarafından vurulduğunu bilmediğini,
Savcılıkta; hastanedeyken tetik çekme işaretini doktor olayda silah kullanıldığını söylediği için olayı anlatmak amacıyla yaptığını, olay yerini bilmediğini, İsmet Varol’un çiftliginin yanı olduğunu bildiğini, o şekilde tarif etmeye çalıştığını,
Sorguda; tanık ...’a maktulün başında delik olduğunu, ambulans görevlileri maktulü ambulansa alırken söylediklerinde duyduğunu, maktulün cebinden boş kovan ve mermi çıktığını, katılan ...’ye; "Borcun bitti silindi." demediğini, başına doğru elini silah gibi yaparak işaret etmediğini, katılan ... az duyduğu için başını öne eğdiğinden dolayı tehdit ediyormuş gibi göründüğünü, maktulü o gece yolda görmediklerini, maktulle karşılaşmadıklarını ve darbetmediklerini,
Mahkemede; sanık ... bira içmeye kalkışınca elinden bira şişesini alıp kapıyı açıp attığı sırada abisi inceleme dışı sanık ...’nin aradığını, o sırada bira şişesine “Hıh düştü!" dediğini, hastaneye geldiklerinde maktulün başında delik olduğunu, merminin birinin patladığını, birinin patlamadığını öğrendiklerini, bunu tarif ederken el işareti yaptığını, bu el işaretini tehdit sandıklarını,
Bölge Adliye Mahkemesinde; ambulans geldiğinde görevliler kendilerine; "Maktulü tanıyor musunuz?" diye sorunca telefonun ışığıyla baktığında yatanın maktul olduğunu gördüğünü, hiçbir şekilde suç işlemediğini,
Sanık ... kollukta; maktulün ve sanık ...’ın da köylüleri olduklarını, olay günü sanıkla birlikte sanığın alacaklı olduğu katılan ...’nin ikametine gittiklerini, aracı kendisinin kullandığını, katılan ...’nin evde olmadığını, ordan katılan ...’nin kardeşi olan maktulün çalıştığı çiftliğe gittiklerini, araçta giderken bira içtiklerini, sanık ...’ın maktulün oğlu tanık ...'a maktulü sorduğunu, tanık ...'ın babasını aradığını, sonra amcası katılan ...'nin eşi tanık ...'ı aradığını, katılan ...’nin evine geldiğini öğrendiklerini, katılan ...’nin evine gitmek için yola çıktıklarını, yaklaşık 2-3 km gittikten sonra yolda yerde yatar vaziyette maktulü gördüklerini, sanık ...’ın maktule dokunmadan 155 ve 112’yi aradığını, ambulans gelene kadar yerde yatan şahsın maktul olduğunu bilmediklerini, ambulans maktulü aldıktan sonra kendilerinin de araca binerek durumu söylemek üzere katılan ...’nin evine gittiklerini, onları da alarak hastaneye geçtiklerini, maktulün silahla yaralanması olayı ile hiçbir alakasının olmadığını, maktulün üzerinde çıkan silahın kime ait olduğunu bilmediğini, olay yerinden tesadüfen geçtiklerini,
Savcılıkta; araçtan inip yerde yatan şahsın yanına gittiklerini, kim olduğuna baktıklarını, sanık ...’ın maktul olduğunu söylediğini,
Sorguda; maktulle kavga ettikleri iddiasını kabul etmediğini, hastanede maktulün kardeşini tehdit etmediğini, tehdit edildiğini de duymadığını,
Mahkemede; ambulansı karşılayıp geri dönerken içtiği bira şişesini sanık ...’ın elinden alarak; "Bunu niye içip duruyorsun?" deyip yola attığını, bira şişesinin bir dala denk gelerek tekrar yola düştüğünü, bu sırada sanık ...’ın; "Hıh yola düştü!" dediğini, o sırada inceleme dışı sanık ...’nin kendisini aradığını, yere düştüğü için telefonu açamadığını, sanık ...’ın yerde yatan şahsın yüzüne ambulans geldiğinde baktığını, sanık ...’ın; "Şapkasından bildim, bu Avni’ye benziyor." dediğini, sanığa; "Avni değildir." dediğini, sanık ...’ın ceketinden ve beresinden şüphelendiğini, maktul olduğunu söylediğini, olay günü maktulle hiç karşılaşmadıklarını, kavga etmediklerini,
Bölge Adliye Mahkemesinde; maktul sanık ...’ın telefonlarına cevap vermediği için merak ettiğinden sanığın yönlendirmesi ile hareket ettiğini, maktulü yarım saat kırk beş dakika kadar aradıklarını,
Savunmuşlardır
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır. (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati.)
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14).
Bu düşünceden hareketle TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'da, 765 sayılı TCK'da Kanun'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
İnşaatlarda işçi olarak çalışırken olay tarihinden iki ay kadar önce ...’in çiftliğinde ailesi ile birlikte hayvanların bakım işini üstlenen ve çiftlikteki evde kalmaya başlayan maktulün kendisi ve abisi olan katılan ... adına almış olduğu hayvan yemlerinden kaynaklanan borçları ile diğer borçları nedeniyle ekonomik açıdan sıkıntılı günler geçirdiği, maktulün içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı aşabilmek için katılan ... ile birlikte hareket ederek daha önce de kendisinden araç satın aldığı Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği'nde çoban olarak çalışan ve inşaat malzemeleri satan bir dükkânı bulanan sanık ...’tan vadeli olarak 15.500 TL karşılığında bir araç satın aldığı, ardından aynı aracı Bucak ilçesinde 13.000 TL’ye sattığı ve araç satışından elde ettiği parayı kısım kısım alacaklarına dağıttığı, araç satışı nedeniyle sanık ...’a 8.000-8.500 TL civarında borcunun kaldığı, maktulün 21.12.2016 tarihinde saat 15.00 sıralarında eşi olan Zübeyde’ye; borçlu olduğu tanık ... ve sanık ...’ı göreceğini ve hayvanları için saman getireceğini söyleyerek mobileti ile çiftlikten ayrıldığı, maktule ve katılan ...’ye satmış olduğu araçlar nedeniyle her ikisinden de alacağı bulunan sanık ...’ın saat 14.07, 15.15, 15.21 ve son olarak 18.44’de maktulle telefonla görüştüğü, sanığın maktule alacaklarının kendisini sıkıştırdığını, bu nedenle borcuna karşılık az da olsa bir miktar para getirmesini söylediği, maktulün bu hususta sanık ... ile buluşacağını söylemesine rağmen kararlaştırılan yere gitmediğini, saat 18.44’ten sonra da maktulün sanık ...’ın hiçbir aramasına cevap vermediği kendisi de maktulden alacaklı olan tanık ...'ın, aynı gün bir arkadaşının kendisinden borç para istemesi sebebiyle ödemesi gereken taksidi geciktiren maktulü cep telefonundan saat 18.30’da çaldırdığı, maktulün, saat 18.38 sıralarında aradığı tanık ...'ın aksi sabit olmayan beyanına göre; "Abi ben de seni arayacaktım, bir saat sonra abimin yanına gidip ondan para alıp sana geleceğim." dediği, ancak maktulün tanık ...’ı tekrar aramadığı, katılan ...'nin saat 16.00-17.00 civarında çarşıda alışveriş yaptıktan sonra sanık ...’ın iş yerine komşu olan kahvehaneye girdiğinde, burada sanık ..., abisi inceleme dışı sanık ... ve Fedai’nin oğlu tanık ... ile sanık ...’tan alacaklı olan ...’ın yanlarına oturarak çay içtiği, bu sırada sanık ...’ın katılan ...’ye "Avni gelecek sen de dur." dediği, ancak katılan ...’nin işi olduğunu söyleyerek kahvehaneden ayrıldığı, sanık ...’ın saat 18.00’dan sonra sanık ...’ın yeni açtığı inşaat malzemeleri satan iş yerine geldiği, sanık ... ve inceleme dışı sanık ... ile oturduğu, sanık ...’ın maktulle son olarak saat 18.44’de telefonla 10 saniye süreyle görüştüğü, bu görüşmede maktulün; "Geleceğim." demesine rağmen gelmemesi nedeniyle sanık ...'ın çok kısa aralıklarla maktulü defalarca aradığı, maktulün telefonu açmaması üzerine sanık ...’ın maktule saat 19.02’de "İllaki sövelim mi adam gibi aç teli dükkânda bekliyorum.", saat 19.06’da ise "Eve getirtme beni, adamlar bekliyor arabayı bekliyorum." şeklinde mesajlar attığı, ancak maktulün bu mesajlara da cevap vermediği, birlikte iş yerinde oturan ve bira içen sanıkların, bir müddet sonra maktule bakmak amacıyla saat 20.00 sıralarında sanık ...’ın aracı ile iş yerinden ayrıldıkları, iş yerinde sanıklarla birlikte bulunan inceleme dışı sanık ... ve oğlu tanık ...’un da kendilerine ait araca binerek çarşıya doğru gittikleri, katılan ...’nin beyanlarına göre; saat 19.00-19.10 sıralarında maktulün, evine gelerek suçta kullanılan tabancayı istediği, katılan ...’nin maktule, "Silahı ne yapacaksın?" diye sorması üzerine, maktulün; "Bizim orası tenha lazım oluyor." şeklinde karşılık verip, abisine evde ineğinin doğuracağını söyleyerek katılan ...’nin evinden içerisinde iki adet mermi bulunan tabancayı alarak ayrıldığı, maktulü arayan sanıkların saat 20.00 sıralarında katılan ...’nin evine gittikleri, sanık ...'ın katılan ...’nin eşi tanık ...'a maktulü ve katılan ...’yi sorduğu, evde olmasına rağmen katılan ...’nin sanık ...’a kendisi de borçlu olduğundan saklanarak dışarıya çıkmadığı, tanık ...'ın sanık ...’a eşinin evde olmadığını, maktulün de daha önce gelip gittiğini söylemesi üzerine sanıkların maktulün çalıştığı ve ikamet ettiği çiftliğe gittikleri, dışarı çıkan maktulün oğlu tanık ...’ı arabanın içerisine aldıkları, sanık ...’ın tanık ...’a maktulü sorduğu, tanık ...’ın ise babasının evde olmadığını ve nerede olduğunu bilmediğini söylediği bunun üzerine sanık ...’ın tanık ...’a telefonla önce maktulü arattığı, maktulün cevap vermemesi üzerine ise tanık ...’ı arattığı, evde olan katılan ... ile telefonla görüştükten sonra sanıkların Yerel Mahkemece yapılan keşif sonrası ibraz edilen bilirkişi raporuna göre aynı güzergâhta bulunan maktul ve katılan ...’nin evine doğru saat 20.30-21.00 sıralarında hareket ettikleri, güzergâh üzerinde maktulle karşılaştıkları, sanık ...’ın, maktulün üzerinde bulunan tabancayı ele geçirerek maktule sol kaş hizasından bitişik atış mesafesinden bir el ateş ettiği, tetiğe ikinci kez basmasına rağmen tabancanın ateş almadığı, maktulün sağ temporal bölgeden isabet aldığı ateşli silahtan çıkan mermi nedeniyle yaralandığı, sanık ...’ın saat 21.29.11’de polis ve ambulansı aradığı, sağlık görevlilerince hastaneye kaldırılmasının ardından yapılan müdahale sırasında maktulün üzerindeki montun cebinden suçta kullanılan tabanca, tabanca içerisinde namluya verilmiş vaziyette ve dip tablasında iğne izi bulunan dolu fişek ve baş şarjör ile maktulün kendi el yazısıyla yazılmış borçlarına ilişkin kâğıdın ele geçtiği, ameliyata alınmasına rağmen, maktulün saat 03.20’de bitişik atış mesafesinden yapılmış bir ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kemik kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü olayda;
Sanık ...'ın maktulün başına gelenlerle ilgili olarak katılan ...'ye maktulün kavga ettiğini söylemesine karşın tanık ...'a maktulün intihar ettiğini söylemesi, inceleme dışı sanık ...'nin beyanlarından da anlaşılacağı üzere yerde yatanın maktul olduğunu bilmesine ve maktulün yerde yattığı yeri kolaylıkla tarif edebilecek durumda olmasına karşın dosyaya yansıdığı üzere maktulü ve bulunduğu yeri bilmiyormuş izlenimine yol açacak davranışlar sergilemesi, yine inceleme dışı sanık ...'nin savcılıktaki beyanından sanığın borçlarını ödemediği için maktulü tabancayla vurduğunu belirtmesine karşın maktulün sanıklara yönelik haksız tahrik oluşturabilecek nitelikte bir davranışta bulunduğuna dair herhangi bir iddiada bulunmadığının anlaşılması, aynı şekilde tanık ...'un, sanıkların çarşıda karşılaştıkları maktule yumrukla vurduklarını ileri sürmesine karşın maktulden sanıklara yönelen bir davranıştan söz etmemesi, bununla birlikte sanık ...'nin hiçbir aşamada maktulle aralarında gelişen olayla ilgili bir açıklamada bulunmaması, diğer sanık ...'ın ise gerek kendisini gerekse diğer sanığı suç ve cezadan koruyacak tarzda savunma yapması, sanık ...'ın savunmalarından da anlaşılacağı üzere ödeme güçlüğünden dolayı kredi çekeceğini iddia eden maktulün borçlarını ödememe iradesi içinde bulunduğuna ve sanık ...'ı böylelikle oyaladığına dair dosyaya herhangi bir delilin yansımaması, Ceza Genel Kurulu'nun yerleşik içtihatlarına göre de yalnızca borcun ödenmemesi olgusunun haksız tahrik sebebi olarak kabul edilemeyecek olması ve adli raporlarına göre sanıklardan darp-cebir izine rastlanmaması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde; maktulden kaynaklanan sanıklara yönelik haksız tahrik oluşturabilecek herhangi bir söz ya da davranışın bulunmadığı ve sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükümlerinin sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
1-Bölge Adliye Mahkemesinin sanıklar hakkında maktulü kasten öldürme suçundan kurduğu mahkûmiyet hükümlerindeki haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunduğuna dair direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Antalya Bölge Adliye Mahkemesinin 4. Ceza Dairesinin 10.05.2022 tarihli ve 951-1431 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin; sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.10.2023 tarihinde yapılan müzakere oy birliğiyle karar verildi.