Logo

Ceza Genel Kurulu2023/62 E. 2024/90 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İlk Derece Mahkemesince akıl hastalığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanık hakkında, Bölge Adliye Mahkemesince mahkûmiyet ve güvenlik tedbirine hükmedilmesi üzerine, verilen bu kararın temyiz edilebilir olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın, ilk derece mahkemesinde verilen akıl hastalığına bağlı güvenlik tedbiri kararının kaldırılması suretiyle verilmiş bir güvenlik tedbiri kararı olduğu, CMK 286/2-h maddesi uyarınca temyiz edilemeyeceği gözetilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İTİRAZ

İtirazname No : 2021/62396

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 1117-419

I. HUKUKİ SÜREÇ

Teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Zara Asliye Ceza Mahkemesince 22.09.2020 tarih ve 6-218 sayı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nın 32/1. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu kabul edilen sanık hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/3-a maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, TCK'nın 57. maddesi uyarınca yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilmiştir. Hükme yönelik olarak sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 24.03.2021 tarih ve 1117-419 sayı ile; Yerel Mahkemece kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar kaldırılarak teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan sanığın TCK'nın 105/1, 105/2-e, 32/2, 62 ve 57. maddeleri uyarınca 3 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu sürenin 3 ay 3 gün süreyle akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine göre çektirilmesine ve yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilmiştir.

Bu hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 30.06.2022 tarih ve 8090-7024 sayı ile; "İlk derece mahkemesi tarafından gerçekleştirilen yargılama sonucunda sanık hakkında cinsel taciz suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair verilen karara yönelik istinaf incelemesini gerçekleştiren Bölge Adliye Mahkemesince vaki istinaf başvurusunun kabulüyle hükmün kaldırılarak sanığın bu suçtan mahkûmiyeti ile belirlenen süreye eş sağlık tedbiri uygulanmasına dair kurulan hüküm 5271 sayılı CMK'nın 286/2-d. maddesi uyarınca kesin olup temyiz edilemediğinden, sanık müdafisinin temyiz isteminin aynı Kanunun 298. maddesi gereğince reddine" karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15.09.2022 tarih ve 62396 sayı ile;

"İlk derece mahkemesince verilen akıl hastalığı nedeniyle verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair hükmün aleyhe istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından kaldırılarak sanığın TCK'nın 105/1. maddesinin 1.cümlesi, 105/2-e, 32/2, 62. maddeleri gereğince; 3 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK'nın 32/2. maddesinin son cümlesi uyarınca sanık hakkında tayin olunan cezanın süresi aynı kalmak ve takdiren 3 ay 3 gün (Tamamen) süreyle uygulanmak koşulu ile akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak uygulanmasına, TCK'nın 57/1-6. maddesi gereğince sanığın yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilmiştir. Her ne kadar akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak infazına karar verilmişse de sanığa neticeten 3 ay 3 gün hapis cezası verildiği ve bu hükmün ilk kez bölge adliye mahkemesi tarafından verildiği gözetildiğinde, hükmün CMK'nın 272/3. maddesi kapsamı dışında kaldığı, bu nedenle hükmün temyizinin kabil olduğu" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 28.11.2022 tarih ve 12101-10547 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesince teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan sanık hakkında verilen ceza verilmesine yer olmadığına, TCK'nın 57. maddesi uyarınca yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasına dair karar kaldırılarak teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan sanığın mahkûmiyetine ve sanık hakkında belirlenen ceza süresi kadar akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirinin uygulanmasına karar veren Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Zara Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.2019 tarihli ve 904-329 sayılı iddianamesi ile sanık ... hakkında teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan yapılan yargılama sonucunda Zara Asliye Ceza Mahkemesince 22.09.2020 tarih ve 6-218 sayı ile; sanığın TCK'nın 32/1. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu kabul edilerek CMK'nın 223/3-a maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, TCK'nın 57. maddesi uyarınca yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verildiği,

Anılan hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 24.03.2021 tarih ve 1117-419 sayı ile; Yerel Mahkemece kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar kaldırılarak teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan sanığın TCK'nın 105/1, 105/2-e, 32/2, 62 ve 57. maddeleri uyarınca 3 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının 3 ay 3 gün süreyle akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine göre çektirilmesine ve yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına hükmedildiği,

Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 30.06.2022 tarih ve 8090-7024 sayı ile; ilk derece mahkemesi tarafından gerçekleştirilen yargılama sonucunda sanık hakkında cinsel taciz suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair verilen karara yönelik istinaf incelemesini gerçekleştiren Bölge Adliye Mahkemesince vaki istinaf başvurusunun kabulüyle hükmün kaldırılarak sanığın bu suçtan mahkûmiyeti ile belirlenen süreye eş sağlık tedbiri uygulanmasına dair kurulan hüküm CMK'nın 286/2-d maddesi uyarınca kesin olup temyiz edilemeyeceğinden, sanık müdafiinin temyiz isteminin aynı Kanun'un 298. maddesi gereğince reddine karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından öncelikle adil yargılanma ilkesi ile istinaf ve temyiz kanun yollarına ilişkin genel bir değerlendirme yapılması yerinde olacaktır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde hüküm altına alınan "Adil yargılanma hakkı" hukukun üstünlüğü ile adalete erişimi koruyan ve kişilerin ceza muhakemesinin ilk aşaması olan soruşturmanın başından itibaren açık ve adil bir şekilde yargılanmalarını teminat altına alan mutlak bir hak olup kişilerin hukuk devleti kuralları içinde makul sürede yargılanmasını öngörür. Adil yargılanma hakkı hukuk devleti ilkesinin bir gereği olup bireyler için bir hak, devlet için ise bir görevdir. Adil yargılanma hakkının amacı, yargılamanın doğru, hakkaniyete uygun ve adil bir biçimde yerine getirilmesini sağlamaktır.

Adil yargılama, ceza muhakemesi hukukunda, sanığa ve mağdura tanınan hakların tümü ve insan hakları ihlal edilmeden yapılan yargılama olarak tanımlanmakta olup soruşturma ve kovuşturma evrelerinin tamamında geçerli olan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha önce soruşturma veya kovuşturmaya tabi tutulmuş olan bireyin, aynı fiilden dolayı tekrar soruşturmaya veya kovuşturmaya tabi tutulması ve hatta buna tabi tutulabileceği endişesi taşıması adil yargılanma hakkı ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Adil yargılanma hakkının bir uzantısı olan adalete erişim bir hak olarak kabul edilmektedir (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison: 'Le Droit D'Accès à la Justice', Sous La Direction de Rémy Cabrillac/Marie-Anne Frison-Roche ve Thierry Revet, Les Libertés et Droits Fondamentaux, Dalloz, Paris 2001, s. 437 vd.). Adalete erişim konusundaki bir çalışmada, yeni yasa, yeni yargıç ve yeni yargı etiğine dikkat çekilmektedir (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, 2001, s.438, dipnot:1'de, E.Michelet: Nouveau Code, Nouveau Juge, Nouvelle Éthique, in Mélanges R.Perrot, Dalloz, 1996, pp. 277-297.). Adalete erişim bir hak olduğu için, bu hakkın kullanımı yoluyla yasanın yorumu, anlaşılabilirliği ve dolayısıyla yararlanılabilirliği sağlanmakta, içtihatlar bu şekilde oluşmaktadır. Adalete erişim hakkı, yargıya başvurma (dava açma), güvence oluşturan yasa yollarına başvurma ve yargı kararının uygulanmasının sağlanmasını isteme haklarını güvenceye almaktadır (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, 2001, s. 446-449.). Temyiz kanun yolu, erişim hakkının adli yargıda zirveye ulaşmasını sağlamaktadır.

Yargılama makamlarının verdikleri kararlarda bir aykırılık veya yanılma olması durumunda bu hataları giderme yetkisi kanun yolu adı verilen denetim ile sadece yargılama makamları tarafından yapılabilir. Kanun yolu, aykırılıkları gidermek ve isabetli karar verilmesini sağlamak bakımından, sanık ve katılan için olduğu kadar toplum için de büyük bir teminat olduğundan, bir insan hakkıdır (Feridun Yenisey - Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 859, 860).

Bu anlayışa paralel olarak, Anayasa'nın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu vurgulanmış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde de yargılamada sanığa tanınması gereken asgari haklar belirtilerek adil yargılanma hakkının kapsamı belirlenmiştir.

Aynı şekilde, 25.03.2016 tarihi itibarıyla iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen AİHM'nin Ek 7 Numaralı Protokolü'nün "Cezai Konularda Temyiz Hakkı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; "Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkûm edilen herkes, mahkûmiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı, kullanımın dayanakları dâhil kanunla düzenlenir." hükmüyle ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Yine Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 5. fıkrasında da; "Bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkumiyet ve cezanın yasalara uygun olarak daha yüksek bir yargı organınca yeniden incelenmesi hakkına sahip olacaktır." biçiminde benzer bir kurala yer verilmiştir.

07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli bir yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun'un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin "adli yargı ikinci derece mahkemeleri" olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.

Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf, geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinaf incelemesinde, muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. CMK'nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK'nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda ise olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, CMK'da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.

Kesinleşmemiş kararlara karşı başvurulan olağan kanun yollarından olan itiraz incelemesinde de hem maddi hem de hukuki sorun incelenir. İtiraz, hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde mahkeme kararlarına karşı başvurulan bir kanun yolu olup kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme itirazı yerinde görürse kararı düzeltir. İstinaf yolunda ise kararı veren ilk derece mahkemesi istinaf istemini yerinde görse bile bu kararını düzeltemez.

Temyiz ise kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen hükümlerle, bu dairelerin hükme esas teşkil eden ara kararlarına ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca iade taleplerine ilişkin ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı başvurulan bir olağan kanun yoludur. Bu kanun yoluna başvurulduğunda uyuşmazlık konusunda hüküm mahkemesinden başka bir yargı merci bakmaktadır. Temyizde hükümler hukuki yönden, yani fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, fiilin hangi suçu oluşturduğu, nasıl yargılama yapıldığı, delillerin nasıl değerlendirildiği, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı ve diğer hukuka aykırılık hâllerinin mevcut olup olmadığı yönlerinden incelenir. Temyiz yolu hukuki meseleye ilişkin hukuka aykırılıkları çözmek için kabul edildiğinden hukuki derece yoludur.

Tüm bu kanun yollarının amacı, somut olayda doğru hukuki karara ulaşılmasıdır. Alt derece mahkemelerince verilen kararların üst derece mahkemelerince denetlenmesi, somut olayda kararın doğruluğunu güvence altına aldığı gibi içtihat birliğinin sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır.

Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK'nın 280 ile bu kararlara karşı temyiz kanun yolunu düzenleyen aynı Kanun'un 286. maddelerinin birlikte değerlendirilerek, kanun koyucunun bu düzenlemelerle neyi amaçladığının ve ceza yargılamasında kıyas ve yorumun hangi hâllerde mümkün olduğunun irdelenmesi gerekmektedir.

CMK'nın, "Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma" başlıklı 280. maddesi;

"(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

c) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

d) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

f) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,

Karar verir.

(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.

(3) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar." şeklindedir.

Görüldüğü üzere; CMK'nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar istinaf başvurusunun esastan reddine, düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, hükmün bozulmasına ve davanın yeniden görülmesine olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir. Bu kararlardan hangilerinin temyiz edilemeyecekleri, hangilerinin ise temyiz kanun yoluna tabi oldukları aynı Kanun'un 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ayrı ayrı sayılmıştır.

CMK'nın "Temyiz" başlıklı 286. maddesi;

"(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.

(2) Ancak;

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,

c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,

e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,

f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,

h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,

Temyiz edilemez." şeklinde düzenlenmiş iken;

28.06.2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 78. maddesiyle ikinci fıkranın (d) bendinde yer alan "suç niteliğini değiştirmeyen" ibaresi "her türlü" şeklinde değiştirilmiş; (f) bendinde yer alan "bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile" ibaresi metinden çıkarılmış, aynı fıkranın (c), (e) ve (g) bentleri ise;

"c) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları"

"e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları"

"g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar" şeklinde değiştirilmiştir.

Bu değişiklikler sonrasında, CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi; "Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları", aynı fıkranın (f) bendi ise; "On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları" hâlini almıştır.

05.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle, CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere "c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar," bendi eklenmiş, diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesi sonucunda CMK'nın 286. maddesi;

"(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.

(2) Ancak;

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,

c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

d) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

f) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

h) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

i) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,

Temyiz edilemez." şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 71-118 sayılı kararıyla CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, söz konusu bu iptal hükmü 15.02.2019 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine doğan yasal boşluk ise 28.02.2019 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle giderilmiş, iptal gerekçesi doğrultusunda yeniden düzenlenen CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi; "İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları," şeklini almıştır.

28.02.2019 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun'un Adalet Komisyonu Raporunda ise; "5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 286’ncı maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi, Anayasa Mahkemesinin 27/12/2018 tarihli ve 2018/71 E., 2018/118 K. sayılı kararıyla iptal edilmiş ve bu karar, 15/2/2019 tarihli ve 30687 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

İptal edilen hükümde, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve iki yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlar bakımından bölge adliye mahkemelerince verilen her türlü kararın kesin olduğuna ilişkin düzenleme bulunmaktaydı. Anayasa Mahkemesi bu hükmü, 'ilk defa bölge adliye mahkemesinde verilen mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olmak üzere' hak arama hürriyeti ve iki dereceli yargılama ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir.

Bu nedenle önergeyle, iki yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlar bakımından ilk defa bölge adliye mahkemesi dairelerince verilen mahkûmiyet kararlarına karşı temyiz yolu açılmaktadır. Ancak 5271 sayılı Kanunun 272’nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamında kalan mahkûmiyet hükümleri, niteliği gereği kesin olduğundan bu kararlara karşı temyiz yoluna gidilemeyecektir. İki yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlar bakımından verilen diğer kararlar ise yine bölge adliye mahkemelerinde kesinleşecektir." şeklinde ifadelere yer verilmiştir.

24.10.2019 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile CMK'nın 286. maddesine;

"İkinci fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra),

2. Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213),

3. Suç işlemeye tahrik (madde 214),

4. Suçu ve suçluyu övme (madde 215),

5. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde 216),

6. Kanunlara uymamaya tahrik (madde 217),

7. Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299),

8. Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300),

9. Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301),

10. Silâhlı örgüt (madde 314),

11. Halkı askerlikten soğutma (madde 318),

suçları.

b) Terörle Mücadele Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.

c) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesi ve 32 nci maddesinde yer alan suçlar." şeklinde 3. fıkra eklenmiş, 18.10.2022 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 13.10.2022 tarihli ve 7418 sayılı Kanun'un 30. maddesiyle, CMK'nın 286. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendine (6) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere "7. Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (madde 217/A)" bendi eklenip diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilerek madde son hâlini almıştır.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK'nın 272. maddesi uyarınca istinaf yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da CMK'nın 286. maddesi uyarınca temyiz yoluna başvurulabilecektir. Kural bu olmakla birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK'nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı da CMK'nın 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında sayılmak suretiyle kuralın istisnaları gösterilmiştir.

CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde; "İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,"nın temyiz edilemeyeceği belirtilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi kapsamında değerlendirilebilmesi için birinci koşul; ilk derece mahkemesinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararlarının varlığıdır. İkinci koşul; bölge adliye mahkemesi kararının, ilk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve CMK'nın 272. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararlarından olmamasıdır. Üçüncü koşul ise; CMK'nın 286. maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan TCK'da yer alan; hakaret (madde 125, üçüncü fıkra), halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213), suç işlemeye tahrik (madde 214), suçu ve suçluyu övme (madde 215), halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde 216), kanunlara uymamaya tahrik (madde 217), halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (madde 217/A), Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299), Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300), Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301), silâhlı örgüt (madde 314), halkı askerlikten soğutma (madde 318) suçları, Terörle Mücadele Kanunu'nun 6. maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 28. maddesinin birinci fıkrası, 31. maddesi ve 32. maddesinde yer alan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararlarından olmamasıdır. CMK'nın 286. maddesinin üçüncü fıkrasına göre sınırlı şekilde sayılan bu suçlara ilişkin bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ikinci fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile temyiz edilebilecektir.

İkinci koşulda; mahkûmiyet hükmünün varlığı gerekmekte olup bu mahkûmiyet hükmünün ilk defa bölge adliye mahkemesi tarafından verilmemesi, ilk defa bölge adliye mahkemesince verilse dahi CMK'nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen; a) Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümleri, b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümleri, c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlerden birine girmemesi gerekmektedir. Örneğin bölge adliye mahkemesi tarafından verilen hüküm üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin olsa bile ilk derece mahkemesince kurulan beraat hükmü bölge adliye mahkemesince kaldırılarak sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş ve bu hüküm CMK'nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan hükümlerden değil ise bölge adliye mahkemesince ilk kez verilen bu mahkûmiyet hükmü temyize tabi olacaktır. Ancak bölge adliye mahkemesince ilk defa verilen hüküm CMK'nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan hükümlerden ise temyize tabi olmayacaktır. Aksi durumda ise üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin olarak ilk derece mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükmü kaldırılarak sanığın beraatine ilişkin bölge adliye mahkemesi hükmü temyiz edilemeyecektir.

Uyuşmazlık konusunu oluşturan CMK’nın 286/2-h maddesi ise; "Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, … Temyiz edilemez." şeklinde düzenlenmiş olup buna göre bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi kapsamında değerlendirilebilmesi için birinci koşul;

İlk derece mahkemesince davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin verilen kararların istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince bu türden kararlar verilmesi veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmesinin gerekmesi, ikinci koşul ise; CMK'nın 286. maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararlarından olmamasıdır. CMK'nın 286. maddesinin üçüncü fıkrasına göre sınırlı şekilde sayılan bu suçlara ilişkin bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ikinci fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile temyiz edilebilecektir.

Uyuşmazlığın çözümü için kanun koyucunun düzenlemeyi yapmaktaki amacı, kanunun sistematiği, kıyas ve yorumun mümkün olup olmadığının değerlendirmesi gerekmektedir.

Bir karar veya hükme ilişkin kanun yolunun belirlenmesi sırasında öncelikle kanunun sistematiği ve normları dikkate alınacak, bu belirleme yapılırken kıyas ve yorum yoluna başvurulabilecektir. Ceza muhakemesinde kıyas ve her türlü yorum mümkün olmakla birlikte, temel hak ve özgürlükleri daraltan normlar ile istisnai normlarda kıyas yasağı mevcuttur. Kanun koyucunun düzenlediğinin aksine sonuçlara ulaşmaya izin verecek şekilde, kıyas veya yorum yoluyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin normları daraltıcı, istisnai normları genişletici şekilde hareket etmek mümkün değildir. CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendinin hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğüne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında kalması, hem de istisnai bir norm olma özelliği taşıması karşısında, bir bölge adliye mahkemesi kararının bu bent kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin yorum yapılırken, hak arama özgürlüğünü daraltıcı nitelikte kıyas yapılamayacağı gibi bu düzenlemenin istisnai nitelikte olması nedeniyle kapsamını genişletici şekilde yorum da yapılamayacağı gözetilmelidir.

Ayrıca, Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de kanunlarla getirilen düzenlemelerin bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkını daraltıcı şekilde yorumlanamayacağı, kanuni düzenlemeler yorumlanırken Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gibi üst normların da gözetilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. Aksinin kabulü, Anayasa'mızın temel hak ve hürriyetler arasında yer verdiği "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile AİHS'nin 6. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabilecektir.

Diğer taraftan CMK'nın 223. maddesinde; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirleri, davanın reddi, davanın düşmesi kararlarının hüküm olduğu belirtilmiş, maddenin son fıkrasında; "adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı"nın kanun yolu bakımından da hüküm sayılacağı açıkça vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme şartları da maddede ayrıntılı olarak hüküm altına alınmış, altıncı fıkrada; "yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunacağı" belirtilmiştir.

TCK'nın 2. maddesinde güvenlik tedbirleri yönünden de kanunilik ilkesinin geçerli olduğu vurgulandıktan sonra, 53 ile 60. maddeler arasında güvenlik tedbirleri düzenlenmiştir. TCK'nın 53. maddesinde belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, 54. maddesinde eşya müsaderesi, 55. maddesinde kazanç müsaderesi, 56. maddesinde çocuklara özgü güvenlik tedbirleri, 57. maddesinde akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, 58. maddesinde suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular, 59. maddesinde sınır dışı edilme, 60. maddesinde ise tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Güvenlik tedbirleri anılan maddelerde sayılanlarla sınırlı olmayıp, özel kanunlarda da kanunilik ilkesine uyulmak şartıyla farklı güvenlik tedbirlerine yer verilmesi mümkündür.

TCK’da yaptırım olarak ceza ve güvenlik tedbirlerine yer verilmiş olup CMK’nın 223. maddesinde de güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılacağı açıkça belirtilmiştir.

Gelinen aşamada ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler arasında bulunan akıl hastalığına değinilmesinde fayda bulunmaktadır.

TCK'nın 31. maddesinin ikinci fıkrası ve 32. maddesinin birinci fıkrasında kusur yeteneği dolaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Bu hükümler uyarınca, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunması durumunda kusur yeteneğinin varlığı kabul edilmiştir. Kusur yeteneğinin iki belirgin unsuru vardır. Bunlardan ilki; işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme, diğeri ise eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilen kişinin, davranışlarını bu algılama doğrultusunda hukuk düzeninin gereklerine uygun olarak yönlendirme yeteneğinin bulunmasıdır. Algılama ve irade yeteneği denilen bu iki öğenin kişide bir arada bulunmaması veya bu yeteneklerinde azalma meydana gelmesi hâlinde kusur yeteneğinin tam olmadığı kabul edilmelidir.

Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler arasında bulunan akıl hastalığı, TCK'nın 32. maddesinde;

"1) Akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, ortada bütün unsurlarıyla oluşmuş bir suç bulunmakta ise de akıl hastası olduğu belirlenen sanık, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacak durumda olduğundan, suçun işlenmesinden dolayı hukuki anlamda sorumlu tutulup cezalandırılamaz. TCK'nın 32. maddesinin birinci fıkrası gereğince bu durumda bulunan sanığa ceza tayin edilmesi mümkün olmadığından, CMK’nın 223. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Öte yandan sanığa ceza verilemiyor olması, hakkında bir güvenlik tedbirine hükmolunmasına engel değildir. O hâlde akıl hastası sanığın tedavi ve muhafazasına karar verilebilmesi için açılan davada isnat yeteneği ile fiil-fail-akıl hastalığı arasındaki ilişkinin belirlenebilmesi için bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır.

TCK'nın 32. maddesinin ikinci fıkrasında, birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişinin cezai sorumluluğunun bulunduğu fakat cezasında indirim yapılacağı hükme bağlanmıştır. Kanunumuz kusur yeteneğini azaltan akıl hastalığı dolayısıyla cezada indirim yapılabilmesini, akıl hastalığının, fiilin işlendiği anda mevcut olması, failin algılama ve irade yeteneğinin TCK'nın 32. maddesinin birinci fıkrasında yazılı dereceye varmamakla birlikte azalması koşullarına bağlı tutmuştur. Ancak burada hâkime bir takdir yetkisi de verilmiştir. Buna göre, mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla kısmen veya tamamen akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

B. Hukuki Değerlendirme

Sanık hakkında teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan açılan kamu davasında Zara Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanığın TCK'nın 32/1. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu kabul edilerek CMK’nın 223/3-a maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ve TCK’nın 57. maddesi uyarınca yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasına dair verilen hükmün, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar kaldırılarak teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan sanığın TCK'nın 105/1, 105/2-e, 32/2, 62 ve 57. maddeleri uyarınca 3 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu sürenin 3 ay 3 gün süreyle akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine göre çektirilmesine ve yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına hükmedildiği, bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince CMK'nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca hükmün temyiz edilemeyeceği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verildiği anlaşılan dosyada;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı gerekçesine dayanılarak Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin anılan kararının netice olarak mahkûmiyet hükmü olduğu ve ilk kez Bölge Adliye Mahkemesince verildiğinden bu karara karşı temyiz yolunun açık olduğu düşüncesiyle itiraz yoluna başvurulmuş ve Özel Dairece, CMK'nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca hükmün temyiz edilemeyeceği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine dair verilen karar usul ve kanuna uygun olduğundan bahisle itiraz reddedilmiş ise de; CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararlarına ilişkin bir düzenleme ihtiva etmesi, İlk Derece Mahkemesince sanığın TCK'nın 32/1. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu kabul edilerek sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve TCK’nın 57. maddesi uyarınca yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasına dair akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine ilişkin kurulan hükmün istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi tarafından kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar kaldırılarak sanığın TCK'nın 32/2. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu kabul edilerek teşhir suretiyle cinsel taciz suçundan sanığın 3 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu sürenin 3 ay 3 gün süreyle akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine göre çektirilmesine ve yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına ilişkin verilen kararın mahkûmiyet değil bir güvenlik tedbiri olup CMK'nın 223. maddesinde hüküm olduğu belirtilen kararlardan olması, aynı maddenin altıncı fıkrasında sanığın yüklenen suçu işlediğinin sabit olması hâlinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunacağının belirtilmesi, sonuç itibarıyla Bölge Adliye Mahkemesince verilen güvenlik tedbiri niteliğindeki kararın CMK’nın 286/2-h maddesi kapsamında kalıp kanunda temyiz edilemeyecek kararlar arasında açıkça düzenlenmesi, anılan maddenin de istisnai hüküm kapsamında kalıp kıyas yoluyla genişletilemeyecek olması hususları dikkate alındığında; Bölge Adliye Mahkemesinin CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi kapsamında vermiş olduğu güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak verilen güvenlik tedbirine ilişkin kararlarının temyiz yoluna tabi olmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, Zara Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ise Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.02.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.