Logo

Hukuk Genel Kurulu2012/760 E. 2013/378 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından başlatılan icra takibine konu borcun kısmi olarak ödenmesinin ardından, davacıların borcun tamamı için menfi tespit davası açmasının hukuki sonuçları.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların kısmi ödeme yaptıkları ve halen borçlarının devam ettiği, ibraname belgesinin borcun tamamının değil kısmi ödemenin kabulüne ilişkin olduğu ve davacıların takip kapsamında kalan borçlarının tespiti için davanın eksik incelendiği gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.12.2010 gün ve 2010/291 E-2010/553 K. sayılı kararın incelenmesinin davacılar vekili tarafça istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 04.07.2011 gün ve 2011/3318 E.-2011/10996 K. Sayılı ilamı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş; davacılar vekilinin karar düzeltme istemi üzerine, aynı dairenin 22.12.2011 gün ve 2011/17610 E.-2011/20136 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacılar, davalı şirket tarafından kendileri aleyhine Sakarya 1.İcra Müdürlüğünün 2009/7977 esas sayılı dosyası ile 25.000TL üzerinden icra takibi yapıldığını, davalı şirket ile yapılan anlaşma gereğince ana para, faiz vs. masraflar toplamı olarak 29.800 TL'nin belirlendiğini ve 06/04/2010 tarihinde 3.kişiye ait kredi kartından çekilmek suretiyle ödeme yapıldığını, 08.04.2010 tarihli ibraname aldıklarını, ibraname gereğince borçları kalmadığı halde takibin devam ettiğini, ödemenin dosyaya işlenmediğini ileri sürerek, Sakarya 1.İcra Müdürlüğünün 2009/7977 esas sayılı dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiş, Dairemizce davacıların temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, davacılar bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuşlardır.

1-Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacılar tarafından temyizi üzerine Dairemizin 04.07.2011 tarihli 2011/3318-10996 sayılı ilamı ile miktar yönünden davacıların temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Davacıların, dava dilekçesinde harca esas dava değerini 25.000TL olarak göstererek harcı bu miktar üzerinden yatırdıkları, davaya konu icra takibinin 8.440,70TL üzerinden devam ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın tümden reddine karar verildiğine göre kararın temyizi kabil olup davacıların temyiz itirazlarının incelenmesi gerekirken zuhulen miktar yönünden davacıların temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından Dairemizin davacıların temyiz dilekçesinin reddine dair kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

2-Davacıların temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davacılar, davalının kendileri aleyhine 25.000TL üzerinden icra takibi başlattığını, daha sonra davalı ile anlaşarak borcun 29.800TL olarak belirlendiğini, borcu ödeyerek davalıdan ibraname aldıklarını, davalının ödemeyi dosyaya bildirmeyerek 8.440TL üzerinden takibe devam ettiğini ileri sürerek, takip nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti istemiyle eldeki davayı açmışlardır. Davalı, yapılan 29.800TL ödemenin borca mahsuben yapılmış olup takip dosyasına bildirdiklerini, bakiye 8.440, 70TL alacağı kaldığını savunmuştur. Mahkemece davacıların yaptıkları ödemelerin davalı vekili tarafından dava açılmadan evvel icra dosyasına bildirildiği, halen borcun devam ettiği, ibranamede 29.800TL tahsilatın borca mahsuben yapıldığı, davacıların bu tahsilatın icra dosyasından düşümünün yapıldığını bildikleri halde tüm dosyadaki asıl alacaktan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini istedikleri, belgenin borcun tamamen sona erdirilmediğini açıkça ortaya koyduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle dahi davacıların borçlarını tamamen ödememiş oldukları, davanın sübut bulmadığı ve hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosyada mevcut ibraname gereğince yapılan ödemenin borca mahsuben yapıldığı anlaşılmakta olup mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Öyle olunca mahkemece davacılar tarafından yapılan ödemeler dikkate alınarak davacıların takip kapsamında ne miktarda borçlarının kaldığı tespit edilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacılar, davalı şirket tarafından kendileri aleyhine Sakarya 1.İcra Müdürlüğünün 2009/7977 esas sayılı dosyası ile 25.000TL üzerinden icra takibi yapıldığını, davalı şirket ile yapılan anlaşma gereğince ana para, faiz vs. masraflar toplamı olarak 29.800 TL'nin belirlendiğini ve 06/04/2010 tarihinde 3.kişiye ait kredi kartından çekilmek suretiyle ödeme yapıldığını, 08.04.2010 tarihli ibraname aldıklarını, ibraname gereğince borçları kalmadığı halde takibin devam ettiğini, ödemenin dosyaya işlenmediğini ileri sürerek, Sakarya 1.İcra Müdürlüğünün 2009/7977 esas sayılı dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin alacağından dolayı Sakarya 1.İcra Müdürlüğü 2009/7977 Esas sayılı dosyadan icra takibi yaptığını, takip kesinleştikten sonra üçüncü şahıs Adem tarafından icra takibine konu borca mahsuben kredi kartı ile 29.800 TL ödeme yapıldığını, alındı belgesine 29.800 TL tutarı alındığı anlamına gelecek şekilde “kredi kartları ile yapılan ödemelerde bir sorun olmaması halinde alacağımızı almış olacağız” ibaresinin yazıldığını, borçlulardan tüm hak ve alacaklar alınmış olsa idi alındı belgesinde “mahsuben” ifadesinin kullanılmayacağını, alındı belgesi ve ibraname yazılmasının tamamen bilgisayar kayıtlarından kaynaklandığını, belgenin hiçbir yerinde borçlunun ibra edildiğine dair bir ifade bulunmadığını, alınan meblağın icra dosyasından düşülmüş ve feragat edilerek harcının 12.04.2010 tarihinde yatırıldığını, ödeme tutarı düşüldükten sonra kalan bakiyenin 8.440 TL civarında olduğunu savunarak açılan davanın reddine, davacıların %40'dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacıların yaptıkları ödemelerin davalı vekili tarafından dava açılmadan evvel icra dosyasına bildirilip alacağın bu kısmından feragat edildiği, feragat edilen kısım haricinde davacıların davalıya borçlarının devam ettiği, davacı vekilinin dayandığı ibraname başlıklı belgenin 29.800,00 TL tahsilatın dosya borcuna mahsuben yapıldığını açıkça ifade ettiği, davacıların bu tahsilatın icra dosyasından düşümünün yapıldığını bildikleri halde tüm dosyadaki asıl alacaktan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini istedikleri, belgenin borcun tamamen sona erdirilmediğini açıkça ortaya koyması ve dava açıldığı tarih itibariyle dahi davacıların borçlarını tamamen ödememiş olması karşısında davanın reddine dair verilen karar; Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde aynen yazılan karar ile bozulmuş; yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını, davacılar vekili temyize getirmektedir.

Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların, davalıya olan borçlarını kısmen ödemelerine karşın borcun tamamı yönünden borçlu olmadıklarının tespitini isteyip isteyemeyecekleri noktasında toplanmaktadır.

Davalı alacaklı tarafından, borçlu davacılar hakkında kambiyo senedine dayanılarak başlatılan icra takibinde 27.145,83 TL’nin tahsili istemiş, takip devam ederken dava dışı Adem tarafından borca mahsuben haricen 29.800.TL ödemede bulunulmuş, ödemeye karşılık davacılara 08.04.2010 tarihli “Alındı Belge ve İbraname” başlıklı belge verilmiştir. Daha sonra davalı tarafından 12.04.2010 tarihinde haricen yapılan bu ödemenin takip dosyasına bildirilerek harcının yatırıldığı dosyadan açıkça anlaşılmaktadır.

Her ne kadar davacılar, davalı tarafından ibra edildiklerini iddia etmiş iseler de “İbraname” başlıklı belgenin içeriğinden borcun tamamına yönelik bir ibra olmadığı kısmi ödemeye ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, davalının savunması da bu yöndedir.

Aslında Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bu konuda bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

Borçlulardan L.. K.., 05.08.2010 tarihli haciz sırasında toplam 38.240,70 TL borçtan bakiye 8.440,70 TL borcun tamamını 15.08.2010 tarihinde ödeyeceğini kabul etmiş, ancak herhangi bir ödemede bulunmadan görülmekte olan davayı açmıştır.

Yargılamada alınan bilirkişi raporu ile borçlu davacıların dava tarihi itibariyle halen borçlarının bulunduğu belirlenmiştir. Davacıların halen borçlarının bulunduğu noktasında yerel mahkeme ile özel daire arasında bir uyuşmazlık bulunmadığının anlaşılmasına göre;

Mahkemece davacılar tarafından yapılan ödemeler dikkate alınarak davacıların takip kapsamında ne miktarda borçlarının kaldığı tespit edilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.03.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.