Logo

Hukuk Genel Kurulu2012/821 E. 2013/409 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı pilotun, iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği iddiasıyla cezai şarttan sorumlu olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının iş sözleşmesi süresince sözleşmeye aykırı uygulamalara itiraz etmeyip, daha iyi şartlarda başka bir iş bulduktan sonra fesih hakkını kullanmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve sözleşme serbestisi ilkesi gereğince cezai şarttan sorumlu tutulması gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 03.06.2009 gün ve E:2005/225, K:2009/123 sayılı kararın incelenmesi davalı O.. A... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 10.02.2011 gün ve 2010/6154 - 2011/1795 sayılı ilamı ile;

(... Davacı, 1.2.1996 tarihinde davalı şirkette pilot olarak işe başladığını, davalı tarafından, ulusal ve uluslararası sivil havacılık kurallarının emredici hükümleri ihlal edilerek uçuş limitlerinin üstünde ve mecburi dinlenme saatlerine uyulmadan uçuşlara gönderildiğini, öte yandan maaş ve uçuş tazminatlarının da zamanında ödenmediğini, ödense de taksitler halinde ödendiğini, ek görevlerinin ücretlerinin ve yurt içi harcırahlarının ödenmediğini, bu şekilde kendisi için çekilmez hal yaratan sözleşmeyi, 11.4.2005 tarihli ihtarname ile haklı nedenlerle feshettiğini, haklı fesih nedeniyle sözleşmenin 10. maddesinde yer alan cezai şartın hukuka aykırı ve haksız olduğunun ve borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak haksız şekilde feshettiğini, kaldı ki, davacının haklı fesih sebeplerini öğrendiği andan itibaren uygun bir süre içinde iş akdini feshetmesi gerektiğini, sözleşmenin tarafların hür iradesi ile imzalandığını, ücretlerin şirketin nakit akışına göre iki ayrı partide ödendiğini, davacının başka işe başlamak amacıyla akdi feshettiğini, iyiniyetli olmadığını, fesih sebeblerinin de dayanaksız, hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, sözleşmenin 10.maddesi gereğince davacının davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının 1.2.1996 tarihinde davalı şirkette pilot olarak göreve başladığı, 11.4.2005 tarihli ihtar ile sözleşmeyi feshettiğini davalıya bildirdiği anlaşılmaktadır. Davacı, davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, azami uçuş sürelerine uyulmadığını, maaş ve tazminatlarının eksik ödendiğini vb. nedenlerle sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini bildirmiş, davalı ise feshin haksız olduğunu savunmuştur.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşmenin davacı tarafından tek taraflı olarak feshedilmesinin haklı olup olmadığı ve davacının imzalamış olduğu sözleşme hükümleri nedeniyle davalıya karşı borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Anılan sözleşmenin 10/c maddesinde, ücretlinin işten ayrılmak istediği takdirde sözleşme bitim tarihinden en az 3 ay önce işverene durumu yazı ile bildirmek suretiyle feshedebileceği, ...ücretlinin buna riayet etmemesi halinde son almış olduğu ücret ve uçuş tazminatının 5 katı tutarını tazminat olarak talep edebileceği, düzenlemesi getirilmiştir. Mahkemece görüşüne başvurulan 11.2.2009 havale tarihli pilot bilirkişi kurulu raporunda özetle, davacının eğitim müdür yardımcılığı ek görevinden kaynaklanan ücretlerinin ödenmediği, aylık ücretlerinin sözleşmede öngörülen sürelerde ödenmediği, 13.4.2003 ve muhtelif tarihlerde uçuş limitlerine uyulmadığı, sözleşmenin 10/c maddesindeki cezai şartın sadece işveren yararına tek taraflı olarak öngörülmüş olması nedeni ile geçersiz olduğu açıklanmış ve mahkemece de aynı gerekçelerle dava kabul edilmiştir. Davalı ise, davacının fesih tarihine kadar bu yönde herhangi bir itiraz ve şikayetinin bulunmadığını, hak ettiği tüm maaş ve uçuş tazminatlarının ödendiğini, şirkette çalışırken Atlasjet havayolunda iş başvurusunda bulunduğunu, iş başvurusunun kabul edilmesi akabinde iş akdini feshettiğini, bu şekildeki davranışın objektif iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu bildirmiştir.

Gerçekten de, dosya kapsamına ve Atlasjet Havayollarından gelen yazıya göre, davacının, 1.4.2005 tarihinde Atlasjet Hava Yollarına iş başvurusunda bulunduğu, 19.4.2005 tarihinde işe başladığı, 11.4.2005 tarihinde davalı ile arasındaki iş akdini feshettiği, 22.7.2005 tarihinde de eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Davacının fesih bildiriminde haklı fesih nedeni olarak ileri sürdüğü olayların 2005 yılı öncesine ait olup, davacının sözleşme süresince bu uygulamalara itirazda bulunmayıp sessiz kaldığı, ek görevlendirmeye ilişkin de bir ücret talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yine mahkemenin kabulünün aksine dava konusu sözleşme, Borçlar Kanunu hükümlerine tabi bir sözleşme olup, mevcut uygulamaya davacı uzun süre ses çıkarmamış ise, daha sonra somut olayda olduğu gibi, daha iyi şartlarda bir iş başvurusunun kabul edilmesinden sonra bu hakkın ileri sürülmesi MK.nun 2. maddesinde belirtilen iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz ve hukuken himaye edilemez. Yine bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin, sözleşme serbestisi ilkeleri çerçevesinde düzenlenmiş, özel hukuk hükümlerine tabi olarak yapılan bir sözleşme olduğu gözetildiğinde, tarafları açısından bağlayıcı olup, iş kanununun kapsamında değerlendirme yapılarak 10/c maddesinin işçi aleyhine tek taraflı bir düzenleme olması nedeni ile geçersiz olduğunun kabulüne de olanak yoktur. Açıklanan nedenlerle, davacının sözleşmeyi feshinin haksız olduğunun kabulü gerekir.

Kural olarak sözleşme serbestisi ilkeleri çerçevesinde taraflar ceza-i şart miktarını tayinde serbesttir. Ancak BK. 161/son maddesi gereğince hakim fahiş olan ceza-i şart miktarını indirmekle yükümlüdür. Bu konuda tarafların talepte bulunmasına gerek yoktur. Hal böyle olunca hakimin BK. 161/son maddesi gereğince ceza-i şartın indirim yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa bunun miktarı konusunda bir değerlendirme yapması gerekir. Hakim ceza koşulunun fahiş olup olmadığını değerlendirirken, tarafların ekonomik durumları, asil olarak borçlunun ödeme gücü; alacaklının, kendisine asıl borcun ifasındaki yararı ile ceza-i şart ödenmesi halindeki yararı arasında makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılmasından dolayı alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, borçlunun kusur derecesi ölçü alınıp ceza-i şart miktarı hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olarak saptanmalıdır. Hakimin bu kuralları uygularken kullanacağı takdir hakkının Yargıtay denetimine elverişli olması gerekir. Aşırılığın belirlenmesinde ceza-i şart borcun yerine getirilmesi için davalı üzerinde bir baskı yaptığı da gözetilip böyle bir baskının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde aşırı indirimden kaçınmalıdır. Bu durumda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda ceza-i şartın fahiş olup olmadığı, indirim gerekip gerekmediği, fahiş ise ne oranda indirim yapılması gerektiği saptanıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...)

gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; iş sözleşmesinin 10.maddesine dayalı olarak borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, “...Uçuş sürelerinin önemli ölçüde ihlali, maaşların düzenli ödenmemesi, sözleşmede ihbar öneli nedeniyle getirilen ceza-i şartın tek taraflı oluşu, davalının ihbar öneline uyulmaması nedeniyle bir karşı davasının bulunmaması, davacının fesih sonrası çalıştığı işyerinde daha yüksek ücret almaması dolayısıyla bu sebeple feshettiğinin ileri sürülemeyeceği ve hepsinden önemlisi davacının dokuz (9) yılı aşan çalışma süresi göz önüne alındığında, davalıya karşı ceza-i şart borcunun olmadığı...” gerekçesiyle taraflar arasındaki 01.01.1999 tarihli sözleşmenin 10.maddesi uyarınca davacının davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiştir.

Davalı O.. A... vekilinin temyizi üzerine, karar Özel Daire'ce yukarıda yazılı nedenlerle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize O.. A... vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedilip feshedilmediği ile davacının sözleşmenin 10/(c) maddesindeki tazminattan sorumlu olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, özellikle davacının mevcut uygulamaya uzun süre ses çıkarmamış olması nedeniyle ve emsal nitelikte bulunan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 8.10.2008 gün ve E:2008/13-565, K:583 sayılı kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ:Davalı O.. A... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.