Logo

Hukuk Genel Kurulu2013/1871 E. 2015/2340 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Esnaf Bağ-Kur sigortalılığına dair terk belgesindeki imzanın davacıya ait olmadığının tespiti ile terk işleminin kaldırılması ve 6111 sayılı Kanundan yararlandırılması istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin bozma kararından sonra, dosyaya yeni delil sunularak ve bu delile dayanılarak hüküm kurması nedeniyle, direnme kararının yeni bir hüküm niteliğinde olduğu ve bu nedenle dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesi gerektiği gözetilerek dosyanın görevsizlik nedeniyle Yargıtay 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Amasya İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.05.2012 tarihli ve 2011/759 E-2012/90 K sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10 . Hukuk Dairesinin 12.03.2013 gün ve 2013/175 E - 2013/4599 K sayılı ilamı ile;

(...Dava, Esnaf Bağ-Kur sigortalılığına dair terk belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığının tespiti ile terk işleminin kaldırılması ve 6111 sayılı Kanundan yararlanılması istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.

Fırıncılık faaliyetine dayalı vergi kaydı sebebiyle, 1479 sayılı Kanun kapsamında tescil edilen davacının, sicil kaydı sonu olan 19.03.2001 tarihine dek sigortalı kabul edilirken, Kurumun 95/ 11 sayılı Genelgesine atıfta bulunarak, sigortalılık süresinin vergi kayıt dönemlerine göre belirlenmesini istediği 04.02.2002 tarihli dilekçesi üzerine, sigortalılık süresinin vergi kaydı sonu olan 31.05.1989 tarihi ile sınırlandırıldığı belirgindir.

İşbu dosyada yapılan yargılama sonunda, aynı mahkemeye ait, 2008/468 Esas 2009/602 Karar sayılı ve Dairemizin 23.05.2011 gün, 2011/6454–7329 sayılı düzelterek onaması ile kesinleşen dosya içinde yer alan, Adli Tıp Kurumu Başkanlığına ait 13.06.2007 tarihli, 24006/3803 sayılı raporda, anılan dilekçedeki imzanın davacının eli ürünü olmadığının belirlenmiş olması dikkate alınarak karar verilmiş ise de;

Yukarıda belirtilen ve Dairemizin düzelterek onaması ile kesinleşen dosya kapsamında, Kurumun 04.02.2002 tarihli terk işleminin iptali ile davacının sigortalılık süresinin terk işlemi tesis edilmeden önceki durumuna dönüştürülmesi ile 5763 ve 5797 sayılı Kanunlar ile 5510 sayılı Kanuna eklenen yapılandırmaya dair hükümlerden yararlanılması talep edilmiş, davacının Adli Tıp raporuna rağmen, esnaflık faaliyetini belgeleyemediğinden, bu yöndeki talebi reddolmuş, yapılandırmaya dair talebi de hukuki yarar yokluğundan reddedilmiştir.

Mahkemece, anılan kesinleşmiş dosya kapsamı ile, 31.05.1989 tarihinde sona eren sigortalılığa ilişkin herhangi bir borcu bulunmayan davacının, 6111 sayılı Kanundan yararlanılması hususunda bir hukuki yararı bulunmadığı dikkate alınmayarak, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.

O halde, davalı Kurum avukatının bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... )

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava esnaf Bağ-Kur sigortalılığına dair terk belgesindeki imzanın davacıya ait olmadığının tespiti ile terk işleminin kaldırılması ve 6111 sayılı Kanundan yararlandırılması istemine ilişkindir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi).

Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

Somut olayda yerel mahkeme bozmadan sonraki aşamada Sosyal Güvenlik Kurumuna( ...) müzekkere yazılarak davacı tarafından ...'ya verildiği kabul edilen terk dilekçesinin altındaki imzanın davacı asile ait olmadığı anlaşıldığı takdirde davalı kurumun ne şekilde hareket edeceği, bu tür durumlarda bu sürenin sigortalılıktan sayılıp sayılmayacağının sorulmasına karar vermiş, ... tarafından verilen 19.06.2013 tarihli cevabi yazıda sigortalılığın terkine dair evraktaki imzanın davacıya ait olmadığının mahkeme kararı ile tespit edilmesi halinde dosyadaki terkin kaldırılarak, esnaf sicil kaydının silindiği tarihe kadar sigortalığın devam ettirileceğinin bildirildiğini belirterek de direnme olarak adlandırdığı kararı vermiştir.

Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmeyen yeni bir delile dayanılarak verilen yeni bir hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.

Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 23.10.2015 gününde