"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “takibin İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. İcra (Hukuk) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.09.2012 gün ve 2012/811 E., 2012/765 K. sayılı kararın incelenmesi davacı (borçlu) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.05.2013 gün ve 2013/7891 E., 2013/17812 K. sayılı ilamı ile;
(...Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlanıldığı; borçlunun örnek 10 numaralı ödeme emri tebligatı üzerine senedin sahte olarak düzenlendiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduklarını ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu Mahkemece istemin süre aşımından reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Sahtelik iddiasının imza inkârı dışındaki bir nedene dayanması halinde 6100 Sayılı HMK. nun 209/1.maddesinin amir hükmü gereği icra takibi olduğu yerde durur. Bunun için sahtelik iddiasının ileri sürüldüğü Cumhuriyet Savcılığı ya da mahkemece ayrıca tedbir kararı verilmesi gerekmez. Borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce anılan madde uyarınca sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması gerekir. İcra müdürünün kararının taraflarca İİK. nun 16/2.maddesi uyarınca süresiz şikâyet konusu yapılabileceği tabidir. Öte yandan borçlu tarafından doğrudan icra mahkemesine başvurulmasına da yasal engel olmadığı gibi, hâkim, 6100 Sayılı HMK. nun 209/1.maddesini re’sen nazara almalıdır.
Pek tabidir ki mahkemece sahtelik iddiasının imza inkârı dışındaki bir nedene dayandığının belirlenmesi halinde takip hukukunun özelliği ve ivedi karar verilmesi gerekliliğinin bir sonucu olarak, sahtelik davası bekletici mesele yapılmadan, sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir.
O halde mahkemece HMK’nun 209. maddesi şartlarının oluşup oluşmadığı denetlenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, icra takibinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar davacı (borçlu) vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılama sırasında bozma ilamında değinilen soruşturma evrakına ilişkin kesinleşmiş kovuşturmaya yer olmadığına dair karar dosya arasına alınarak ve iş bu karara da dayanılmak suretiyle direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
Hükmü temyize davacı (borçlu) vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, Özel Daire bozma ilamında belirtilen soruşturma dosyasına ilişkin kesinleşmiş kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar celp edilerek direnme kararına gerekçe yapılması karşısında yerel mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
Başka bir anlatımla; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2013 gün ve E:2012/9-1892, K:2013/881; 26.03.2014 gün ve E:2013/18-632, K:2014/394; 19.11.2014 gün ve E:2013/13-1206, K:2014/931 sayılı kararları).
Somut olayda yerel mahkeme temyize konu ilk kararının gerekçesinde yer vermediği ve dolayısıyla Özel Daire tarafından değerlendirilmeyen bir gerekçeye yer vererek ve ayrıca bozmaya eylemli olarak uyarak; yeni delili değerlendirip, yeni bir gerekçeye dayalı olarak “direnme” olarak adlandırdığı kararı vermiştir.
Mahkemenin “direnme” olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı (borçlu) vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 06.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.