Logo

Hukuk Genel Kurulu2015/1567 E. 2017/267 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İşverenin tek taraflı olarak kaldırdığı ikramiye alacağının işçi tarafından talep edilip edilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: İşverenin tek taraflı iradesiyle kaldırdığı ikramiyenin, düzenli ödenmesi nedeniyle işyeri koşulu haline geldiği ve işçi aleyhine çalışma koşullarında değişiklik yapılmasının 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesi hükümlerine tabi olduğu gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacakları" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21/12/2012 gün ve 2012/380 E., 2012/720 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 14.03.2013 gün ve 2013/5132 E., 2013/2851 K. sayılı kararı ile,

"...Davacı, davalı şirkette 17.03.2003 tarihinden itibaren kesintisiz olarak 26.07.2012 tarihine kadar çalıştığını, her yıl dört ayda bir olmak üzere toplam yılda 3 defa o günkü ücret tutarında ikramiye ödendiğini ancak davalı şirketin en son 2008 yılına ait ikramiyeyi ödeyip, ondan sonraki ikramiyeleri ödemediğini belirterek ödenmeyen ikramiye alacağını talep etmiştir.

Davalı, taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanmayan işverenin tek taraflı iradesi ile ödemekte olduğu ikramiyenin kaldırıldığı, davacının ikramiye uygulamasının kaldırılmasına zımnen sessiz kalarak itiraz etmediğini, ikramiyelerin kaldırıldığı tarihten sonrası için ikramiye alacağı bulunduğundan söz edilemeyeceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalı iş yerinde 2009 yılına kadar ikramiye ödemesi yapıldığı daha sonraki yıllarda ikramiye ödemesi yapılmadığı, yapılan ikramiye ödemesinin iş sözleşmesine, toplu iş sözleşmesine veya kanuna dayalı olmadığı, işverenin rızası ile yapılan ikramiye ödemesinin işçi yönünden kazanılmış hak niteliğinde olmadığını, işverenin iradesi ile vazgeçilebileceğini, 2009 yılından itibaren ikramiye ödenmemesine davacı ve diğer işçilerin itiraz etmemesinden dolayı iş yeri uygulaması haline geldiği belirtilerek açılan davanın reddine karar verilmiştir.

4857 Sayılı İş Kanunu'nun 32 . maddesinin ilk fıkrasına göre, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Yasada ücretin eklerinin neler olduğu müstakilen düzenlenmemiş olmakla birlikte, değinilen maddenin ikinci fıkrasındaki “…banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının..” ibaresi gereğince, ücretin yanı sıra prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlü ödemelerin banka hesabına yatırılması öngörüldüğünden, “prim” ve “ikramiye” ücretin eki olarak İş Kanununda ifadesini bulmuştur.

İkramiye bireysel ya da toplu iş sözleşmeleri ile kararlaştırılabilir. İş sözleşmesinde kararlaştırılmamış olsa dahi, işverence tek taraflı olarak düzenli şekilde yapılan ikramiye ödemesinin “işyeri koşulu” olduğu kabul edilmelidir. Her durumda ikramiyelerin tek taraflı olarak işverence ortadan kaldırılması ya da azaltılması mümkün olmaz. İkramiyeler yönünden işçi aleyhine çalışma koşullarında değişiklik, 4857 sayılı Yasanın 22 nci maddesi kapsamında gerçekleştirilmelidir.

Somut olayda davacı işçiye işe girdiği tarihten itibaren 5 yıl boyunca ikramiye ödemesi yapılmış, ancak 2008 yılı sonundan iş akdinin sona erdiği 26.07.2012 tarihine kadar ikramiye ödemesi yapılmamıştır. Dosya kapsamından davacının ikramiye uygulamasının kaldırıldığını kabul ettiğine dair yazılı beyanı olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında işverence ikramiyenin tak taraflı olarak kaldırılmasının işçi yönünden bağlayıcı nitelikte olmadığı ve 4857 Sayılı Kanun'un 22. maddesi uyarınca işyeri koşulu haline gelmediği, işçinin sessiz kalmasının bu aleyhe değişikliği zımmen kabul ettiği anlamına gelmeyeceği sonucuna ulaşılmalıdır.

Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, davacı işçinin ikramiye alacağının hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken reddi hatalı olup bozma nedenidir..."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 15.02.2017 gününde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere oybirliği ile karar verildi.