Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/1365 E. 2017/2017 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı gazetenin davacı hakkında yayınladığı yazılarda kişilik haklarına saldırı olup olmadığı ve manevi tazminat sorumluluğu doğup doğmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin direnme kararında, ilk kararında hüküm altına aldığı vekalet ücretine ilişkin kısımdan farklı bir hüküm tesis etmesi nedeniyle usulüne uygun direnme kararı verilmediği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın maddi tazminat talebi yönünden reddine, manevi tazminat talebi yönünden ise kısmen kabulüne dair verilen 16.10.2012 gün ve 2012/144 E., 2012/443 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 28.10.2013 gün ve 2012/18786 E., 2013/16555 K. sayılı kararı ile;

"…Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, yerel ...'nin 06/10/2011 tarihli nüshası baş sayfasında "Çingeneden Padişah Olur mu? " üçüncü sayfasında ise "...'lı Şaşkın" başlıklı yazılarda şahsına ağır biçimde hakaret edildiğini beyanla uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.

Davalılar, gazetede yayınlanan haber ve yorumun davacının yanlış tutum ve davranışlarının birer yansıması olduğunu, davacının şahsına karşı yapılmış bir hakaret ve aşağılama içeren bir yazı metninin bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.

Yerel mahkemece, davaya konu haber verilirken davacıyı aşağılayıcı, küçük düşürücü, incitici nitelikte kelimelerin kullanıldığı gerekçesiyle istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.

Dosya kapsamından, davacının belediye zabıta müdür yardımcısı olduğu ve hakkındaki bir takım iddiaların haberleştirildiği, davacının meslek ve konumundan dolayı kamusal ilginin de bulunduğu anlaşılmaktadır.

Dava konusu olayda; davalıların basın özgürlüğü sınırları içerisinde, gündemdeki bir konu hakkında kendi eleştirilerini de katarak yazı yazması olağandır. Her ne kadar mahkemece, yazı içeriğinde geçen bazı ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu benimsenmiş ise de köşe yazılarının aynı zamanda yazarının eleştirisini de içermesi doğaldır. Ayrıca bütün olarak yazı değerlendirildiğinde, yazarın kişisel değer yargısı niteliğindeki bazı ifadelerinin eleştiri sınırlarını aşan küçültücü ve hakaret niteliğinde olmayıp davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı, eleştiri sınırlarını aşmadığı anlaşılmaktadır.

Yerel mahkemece, açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddi yerine bir kısmının kabulü doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir..."

gerekçesiyle karar oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece manevi tazminat yönünden verilen kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, ...'nin 06.10.2011 tarihli nüshasında ve köşe yazılarında “Çingeneden padişah olur mu?", şeklinde bir yazının bulunduğunu, aynı şekilde gazetenin üçüncü sayfasında davalı ...’ın “...'lı Şaşkın” başlıklı bir yazı kaleme aldığını ve bu şekilde hakaret niteliği taşıyan haberler yapıldığını, bu haberler üzerine kendisinin tekzip metni yazarak gazeteye gönderdiğini, gazetenin metni yayınlamadığını, bunun üzerine ... Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/794 Değişik İş sayılı kararıyla tekzip metninin yayınlanmasına karar verildiğini, ancak gazetenin tekzip metninin yine yayınlamadığını, tekzip metninin yayınlanmaması üzerine bu kez şikâyetçi olduğunu, kendisinin ... Belediyesinde zabıta komiseri ve ruhsat komisyon başkanı olarak görev yaptığını, yapılan haberler nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını ileri sürerek, 1.000,00-TL maddi tazminatın ve 10.000,00-TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, gazetede yayınlanan haberlerin ve yorumların, davacının yanlış tutum ve davranışlarının yansıması niteliğinde bulunduğunu, davacının iddia ettiği gibi şahsına yapılan bir saldırının da bulunmadığını, davalı gazetenin tüzel kişiliğinin olmadığını, bu nedenle davalı gazete yönünden sıfat yokluğundan red kararı verilmesi gerektiğini; yine davacının uğramış olduğu maddi bir zararın bulunmadığını, bu yönüyle de maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, kaldı ki talep edilen manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece bahsi geçen gazete metninin haber başlığının “...lı Şaşkın” olduğu, ayrıca köşe yazısının başlığının da “Çingeneden Padişah Olur Mu?” şeklinde kaleme alındığı, gazete içeriklerinden davacının ... Belediyesinde zabıta müdür yardımcısı olarak görev yaptığı ve vatandaşa zulümde bulunduğu, davacının izni olmadan hiçbir evrakın Belediye Başkanlığına girmediği, davacının istediği kişiye ruhsat verdiği, “işini ve mesleğini kişiselliğe döken bir zavallı” olduğu, iddiaya göre ruhsat için para istediği ve davacının ismini belirtmek suretiyle hakarette bulunduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 24. maddesinde kişilik haklarına saldırılan kişinin saldırılara karşı korunma isteyebileceği ve hukuka aykırı bu durum karşısında kişinin rızası ya da daha üstün nitelikte kamusal yararın bulunmaması hâlinde bahsi geçen bu eylemin hukuka aykırı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin ifade edildiği, T.C. Anayasası’nın 28. ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan basının haber verme hakkının kamu düzenine ilişkin olduğu, 3. maddede belirtilen sınırlar içerisinde kalındığı sürece haberin hukuka uygunluk arz edeceğinin açık olduğu, Anayasa’da ve Basın Kanunu’nda yerini bulan “haber verme hakkı” ile TMK’nın 24. maddesinde yerini bulan kişilik hakkına yapılan saldırının karşı karşıya gelmesi durumunda hangisine üstünlük tanınacağı hususunda ihtilafın oluştuğu, dolayısıyla öncelikle çözümlenmesi gereken meselenin bu olduğu; yazı içeriğinin mevcut durum ile uygunluk oluşturduğu, gerçeklik değeri taşıdığı, bu hali ile davacının ... Gazeteciler Derneği Başkanı olması nedeni ile hakkında yapılan haberin kamusal bir değer taşıdığı hususunda bir anlaşmazlığın bulunmadığı, ancak söz konusu haber ile davacının aşağılandığı, küçük düşürüldüğü, haber içeriğinde davacıyı incitici mahiyette kelimelerin yer aldığı, bu hali ile hukuka uygunluğun olmadığı ve davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı, ancak davacının maddi tazminat gerektiren hususları ispatlayamadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebi yönünden davanın reddine, manevi tazminat talebi yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğu ile bozulmuştur.

Yerel mahkemece her ne kadar bozma kararında mahkemece hakaret olarak değerlendirilen ifadelerin yazarın kişisel değer yargısı niteliğindeki söylemleri olduğu, bu yönüyle bazı anlatımların eleştiri sınırlarını aşan, küçültücü ve hakaret niteliğinde bulunmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı açıklanmış ise de; “Çingeneden padişah olur mu?” ve yine “...'lı şaşkın” ifadelerinin, ... ilçesinde yaptığı görev nedeniyle herkesçe tanınan davacıyı kasteder mahiyette olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde kabul edilmesi gerektiği, yine “Çingeneden padişah olur mu?” şeklindeki gazete başlığının da gerek davacıya yapılan bu yakıştırmanın yanlışlığı, gerekse bir toplumu aşağılama niteliğinde olduğu belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle davalılar vekilinin temyiz talebi neticesinde bozulan manevi tazminat talebi yönünden direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı hakkında ...’nde yazılan “…...lı şaşkın” ve “Çingeneden padişah olur mu?” şeklindeki ifadelerin kişisel değer yargısı niteliği taşıyıp taşımadığı, eleştiri sınırlarını aşıp aşmadığı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği, burada varılacak sonuca göre davalı tarafın manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemenin ilk kararında “…Kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine reddedilen kısım yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince hesaplanan 1.200,00-TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,…” şeklinde hüküm oluşturulmasına karşın, Özel Daire bozma kararından sonra 20.03.2014 tarihli gerekçeli kararda “…Reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar yararına taktir olunan 500,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,…” , ”…Kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden davacı yararına taktir olunan 500,00-TL nispi vâkalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,…” ve “…Kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2. ve 12. maddesi dikkate alınarak reddedilen miktar üzerinden hesaplanan, davanın kısmen reddi durumunda karşı taraf vekili yararına Tarifenin 3. Kısmına göre hükmedilecek ücret davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceğinden, 500,00-TL nispi vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,…” şeklinde hüküm kurulduğu dikkate alındığında, yerel mahkemece usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun olarak görüşülüp, tartışılmıştır.

Mülga 1086 sayılı HUMK’nın somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429’uncu maddesine göre bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme tarafları dinledikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir.

Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonrada ilk karardan farklı bir karar vermeside mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.

Yine direnme kararları yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.

Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 gün ve 2008/15-278 E., 2008/254 K.; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397 E., 2009/453 K. ve 07.05.2014 gün ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.

Bu genel açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, yerel mahkemece bozulan 16.10.2012 gün ve 2012/144 E.. 2012/443 K. sayılı ilk kararda davalılar lehine 1.200,00-TL maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektiği yönünde hüküm oluşturulduğu halde, direnme olarak adlandırılan 20.03.2014 gün ve 2014/1 E., 2014/177 K. sayılı kararda reddedilen maddi tazminat yönünden davalılar lehine 500,00-TL vekâlet ücreti ve reddedilen manevi tazminat yönünden yine davalılar lehine 500,00-TL nispi vekâlet ücreti ile kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden davacı lehine 500,00-TL nispi vekâlet ücreti verilmesi yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken HMK'nın 294 ve 297’nci maddelerine uygun şekilde verilen ilk karar gibi yani 16.10.2012 gün ve 2012/144 E.-2012/443 K. sayılı karar gibi hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.

Şu hâlde usulüne uygun bir direnme kararından söz etmek mümkün değildir.

Hâl böyle olunca usulüne uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle usulden BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 20.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.