Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/2608 E. 2021/1498 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı gazetenin yayınladığı haberlerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı ve davalıların manevi tazminatla sorumlu olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin direnme kararında, Yargıtay'ın bozma kararından sonra oluşan yeni gelişmelere ve ilk kararında yer almayan yeni gerekçelere yer verilerek yeni bir hüküm kurduğu, bu nedenle de gerçek bir direnme kararı niteliğinde olmadığı gözetilerek dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalılar ... ve ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde üye hâkim olarak görev yaptığını, Anadolu'da Vakit Gazetesinin 02.04.2010 tarihli nüshasında yayınlanan ''Yine Kuban Yine Tahliye'' başlıklı haber ile 03.04.2010 tarihli nüshasında yayınlanan ''HSYK'nın Hâkimleri Hukuku Ayaklar Altına Alıyor'' başlıklı haberin müvekkilinin kişilik haklarına ağır saldırı oluşturduğunu ve toplumun bazı kesimlerine hedef gösterildiğini ileri sürerek 50.000TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5.1 Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacının benzer bir haber için de dava açtığını, manevi tazminatın bir ceza olmadığını, konuya ilişkin ceza davalarının bekletici mesele yapılması gerektiğini, olayda matufiyet unsurunun gerçekleşmediğini, dava konusu haberin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde bir olay açıklamasından ibaret olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

5.2 Davalı ... davaya cevap vermemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.03.2014 tarihli ve 2010/327 E., 2014/56 K. sayılı kararı ile; Anadolu'da Vakit Gazetesinin 02.04.2010 tarihli nüshasında yayınlanan ''Yine Kuban Yine Tahliye'' başlıklı haber ile 03.04.2010 tarihli nüshasında yayınlanan ''HSYK'nın Hâkimleri Hukuku Ayaklar Altına Alıyor'' başlıklı haberin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, toplumda hedef gösterilerek küçük düşürüldüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 10.000TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... ile davalı ...’un mirasçısı ...’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, mirası reddeden ...’un mirasçısı ... ile dahili davalı M. Doğan Uğurlu yönünden ise reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07.10.2015 tarihli ve 2014/13619 E., 2015/10884 K. sayılı kararı ile;

‘‘… Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.

Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.

Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.

Davaya konu 02.04.2010 tarihli yayında ''...İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin üyesi İdris Asa'nın 9 sanığın avukatının yaptığı tahliye başvurularına verdiği red kararını değerlendirdi ve üye hakimleri Tuncay Arslan ve ... 9 şüphelinin de tahliye olması yönünde oy kullandı...bilindiği gibi 9 balyozcunun tahliyesini isteyen ... HSYK tarafından Zonguldak'tan İstanbul Adliyesine getirilmiş, hakim Alp geçtiğimiz ay DHKP-C davasında sanıklara beraat isteyerek gündeme gelmişti.''; 03.04.2010 tarihli yayında ise ''... Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy, Çürükçüler ve Karargahevleri soruşturmalarına darbe vurabilmek için HSYK tarafından Beşiktaş adliyesine sızdırılan hakimlerin son iki gün içinde verdiği kararlar, değişime yanaşmayan yüksek yargı elitleri tarafından yapılan atamaların ne maksatla yapıldığını açıkca ortaya koydu. Meşru hükümeti acziyet içinde gösterebilmek için darbeye zemin oluşturabilmek için cami bombalama ve kendi uçağını düşürmek dahil her türlü alçaklığın göze alındığı Balyoz Darbe Planı ile ilgili Ergenekon savcılarının gözetiminde yürütülen operasyonlarda gözaltına alındıktan sonra çıkardıkları mahkemece tutuklanan 41 Balyoz sanığından 36'sı HSYK'nın son yaz kararnamesi ile İstanbul'a atadığı hakimler tarafından tahliye edildi" şeklinde ifade ve açıklamalara yer verildiği anlaşılmaktadır.

Şu durumda, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde yargılaması yapılan darbe iddiaları ile ilgili ve kamuoyunda "Balyoz" davası olarak bilinen davanın, soruşturma ve dava evrelerinde gerçekleşen tahliye ve tutuklamalar ile ilgili haber verildiği ve yorumlar yapıldığı, yazı konusunun güncel olduğu, bu konuya toplumsal ilgi ve bu konularda toplumun aydınlatılmasında kamu yararı bulunduğu, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın da gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü yerinde olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir…”gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.12.2016 tarihli ve 2016/89 E., 2016/555 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak; Yargıtay bozmasından sonra görüldüğü üzere yerel hâkimin eleştirilen kararının yasalara uygun olduğu, ''Balyoz'' ve ''Ergenekon'' diye isimlendirilen davalardaki sanıkların beraat ettikleri, eleştirilerin yerinde olmadığı, hâkim için ''yargıya giren darbeci'', ''Beşiktaş adliyesine sızan hakim'', ''alçaklar'' ''ölüm bir gün kapılarını çalacak'', ''ey şerefsizler'' gibi tabirlerin yer aldığı, bu şekilde doğal yargıca baskı yapılarak hakkaniyete uygun karar vermesinin iyice güçleştirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Anadolu'da Vakit Gazetesinin 02.04.2010 tarihli nüshasında ''Yine Kuban Yine Tahliye'' başlıklı haber ile 03.04.2010 tarihli nüshasında ''HSYK'nın Hakimleri Hukuku Ayaklar Altına Alıyor'' başlıklı haberin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

13. Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.

14. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

15. Somut olayda; mahkemece ilk kararda, dava konusu haberlerin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, toplumda hedef gösterilerek küçük düşürüldüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği hâlde, direnme kararında haberlere konu olaylar hakkında bozma kararı sonrasında oluşan yeni gelişmelere de yer verilmek suretiyle yerel hâkimin eleştirilen kararının yasalara uygun olduğu, kamuoyunda “Balyoz” ve “Ergenekon” diye bilinen davalardaki sanıkların beraat ettikleri, eleştirilerin yerinde olmadığı, hâkim için ''yargıya giren darbeci'', ''Beşiktaş adliyesine sızan hakim'', ''alçaklar'' ''ölüm bir gün kapılarını çalacak'', ''ey şerefsizler'' gibi tabirlerin yer aldığı, bu şekilde doğal yargıca baskı yapılarak, hakkaniyete uygun karar vermenin iyice güçleştirildiği gerekçesiyle hüküm kurulmuştur.

16. Bu durumda, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş ve Yargıtay bozma kararı sonrasında gerçekleşen bazı olayların gerekçe olarak gösterildiği yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

17. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; ön sorunun bulunmadığı, mahkemece verilen direnme kararında bozmayı karşılamak amacıyla gerekçenin güçlendirildiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

19. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalılar ... ve ... vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.