"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkiline ait dava konusu aracın yetkili serviste ayıplı hizmet sonucu arızalanması nedeni ile olay tarihinden dava tarihine kadar hesaplanacak araç ikame bedelinin tahsili için daha önce açılan davanın kabul edilerek kesinleştiğini, anılan dava tarihinden aracın teslim edildiği tarihe kadar geçen süre yönünden ise davalılar hakkında icra takibi yapıldığı, yapılan icra takibine haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaliyle takibin devamına, icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar cevabı:
5. Davalılar vekili; öncelikle görev ve yetki yönünden dava dilekçesinin reddi gerektiğini, davacının kötü niyetli ve sebepsiz zenginleşme çabası içinde olduğunu, aracın davacının tamir edilmesini istemeyip yargı yolunu seçmesi nedeniyle teslim edilemediğini belirterek davanın esastan reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İzmir 2. Tüketici Mahkemesinin 18.02.2014 tarihli ve 2013/965 E., 2014/90 K. sayılı kararı ile; kesinleşen karar göz önünde bulundurulduğunda aracın onarılarak davacıya teslim edildiği tarihe kadar ikame araç bedeline hak kazanılacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 01.06.2015 tarihli ve 2014/43686 E., 2015/17605 K. sayılı kararı ile ;
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, aracının yetkili serviste ayıplı hizmet sonucu arızalanması nedeni ile araç ikame bedelinin tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davalı davanın reddini dilemiş mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava yapılan masrafların davalıdan tahsili istemine ilişkin olduğuna göre masrafların yapılıp yapılmadığı ve yapıldı ise miktarının ne olduğu hususunda ispat yükü davacıya ait bulunmaktadır. Davacı, iş bu dava ile ilk dava tarihinden sonra yaptığı araç ikame masrafını ispat ile mükelleftir. Ne varki, mahkemece bu yönde inceleme yapılmaksızın hüküm tesis edilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, davacının bu yöndeki delilleri sorularak, gerektiğinde ek rapor tesisi ile sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemenin 05.11.2015 tarihli ve 2015/1128 E., 2015/1446 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, davacının davalıların ayıplı hizmeti nedeniyle aracını kullanamadığı, ikamenin katlanılması gereken maliyet olup davacının aracını kullanamaması nedeniyle uğradığı zararın tazmini olduğu, aracını kullanamayan ve bu nedenle zarara uğrayan tüketiciden ikame araç bedeli için masraf belgesinin talep edilmemesi gerektiği, taraflar yönünden kesinleşen ilgili dosyada da davacıdan belge istenilmediği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yetkili servisin ayıplı hizmeti sonucu aracı arızalanan davacının aracını kullanılamadığı süreç için talep ettiği araç ikame masrafını ispat ile mükellef olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden evvel, öncelikle Mahkemece karara esas alınan bir başka davada verilen kararın eldeki dava yönünden ne derece bağlayıcı olduğunun incelenmesi amacıyla “delil”, “kesin hüküm” ve “güçlü delil” kavramlarını kısaca açıklamakta yarar vardır.
13. Medeni usul hukukunda deliller, kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hukukumuzda kesin deliller, ikrar [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) m. 188], senet (HMK m. 199 vd.), yemin (HMK m. 225 vd.) ve kesin hüküm (HMK m. 303) olmak üzere dört tanedir. Takdiri deliller ise tanık (HMK m. 240 vd.), bilirkişi (HMK m. 266 vd.), keşif (HMK m. 288 vd.) ve kanunda düzenlenmemiş diğer deliller (HMK m. 192) olarak sayılmaktadır. Takdiri deliller yönünden delil türlerinin sınırlı olarak sayılmadığı kabul edilmektedir (Alangoya, Yavuz/Yıldırım, Kamil/Deren Yıldırım, Nevhis: Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2004, s. 341; Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder/ Taşpınar Ayvaz, Sema: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2017, s. 389-390). Bu açıdan güçlü delil takdiri bir delil türü olarak nitelendirilebilir.
14. Kesin hükme gelince, kesin hüküm HMK’nın 303. maddesinde düzenlenmiş olup şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır. Maddi anlamda kesin hükümde ise; dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
15. Önemle vurgulanmalıdır ki; maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Hüküm fıkrası, davada (veya karşı davada) istenen hususlar (talep sonucu) hakkında mahkemece verilen kararı (hükmü) gösterir. Hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur. Bununla beraber, gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen soyutlanmış da değildir.
16. Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrasına ilişkin olduğundan hükümde tarafların talep sonuçları (veya talep sonuçlarının bazı kalemleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse, hakkında karar verilmemiş olan hususlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm söz konusu olmaz.
17. Birinci davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci bir davada, birinci davada kesin hükme bağlanmış olan husus (HMK m. 303/1,2) kesin hüküm teşkil eder.
18. Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukukî ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında (birinci davada) verilmiş olan (kesin) hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder.
19. Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın taraflarından biri tarafından başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan (veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan) ve konusu ile dava sebebi (vakıalar) aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmez; çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat, birinci davada verilen kesin hüküm, ikinci davada güçlü bir takdiri delil teşkil eder (Kılıç, Halil.: Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Cilt II, Ankara 2011, s. 2341 vd.).
20. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2021 tarihli ve 2017/9(22)-3108 E., 2021/380 K.; 09.02.2021 tarihli ve 2016/(7)9-1247 E., 2021/54 K.; 23.06.2020 tarihli ve 2017/3-1058 E., 2020/448 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.
21. Bu noktada davaya konu araçta yapılan servis işlemlerinden, bir başka deyişle ayıplı hizmetten kaynaklanan zarardan davalıların sorumluluklarına dair Mahkemece verilen ilk hükmün eldeki davaya etkisi üzerinde durulmalıdır.
22. Aynı taraflar arasında ayıplı hizmet nedeniyle görülen ilk davada Mahkemece davaya konu aynı aracın ücretsiz onarılmasına, bilirkişi raporuyla “piyasa koşullarında yapılan araştırmalar sonucunda, davaya konu emsal araçlar için günlük kiralama ücretinin 50TL olduğu” tespiti ile dava tarihine kadar sorumlu olunduğu hesaplanan toplam 6.650TL araç ikame bedelinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; verilen karar onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
23. Davacı bu kez anılan ilk dava tarihinden aracın teslim edildiği tarihe kadar geçen süre yönünden aynı günlük bedel üzerinden ikame araç bedeli talebinde bulunduğuna göre anılan kararın güçlü (kuvvetli) delil teşkil ettiği kuşkusuzdur.
24. Bu durumda davacının ikame araç bedeli talebi yönünden eldeki davada, masraf yapıp yapmadığı, yaptıysa miktarının ne olduğu hususunda ispat yükü altında olduğundan bahsedilmesi dosya kapsamı ile uyumlu olmayacaktır. Direnme kararında olduğu şekilde, aracın davacıya teslim edildiği tarihe kadar ilk davada alınan bilirkişi raporundaki günlük araç ikame bedeli esas alınmak suretiyle tazminat belirlemesi yerindedir.
25. Hâl böyle olunca, bu yöne ilişkin verilen direnme kararı haklı ve yerindedir.
26. Ne var ki, bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olup davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliğine ilişkin işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.