Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/2741 E. 2021/1418 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalıya yapılan mal teslimlerine ilişkin fatura bedellerinin ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İşyerinin davalıya ait olduğu ve dava dışı şahsın davalının çalışanı olduğunun anlaşılması üzerine, davalı ya da çalışanlarına mal teslimi yapılıp yapılmadığının tespiti için taraf delillerinin değerlendirilmesi gerekirken, davacının davalı ile akdi ilişkisini ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili tarafından davalının Anadolu Sofrası isimli işyerine düzenli olarak tüp ve su satışı yapıldığını ve satılan malzemelerin faturalandırıldığını, bu faturaların malın teslimi ile birlikte işyerindeki kişiye imzalatıldığını, ancak bedelinin ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra takibinin devamına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, söz konusu işyerinin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, işyerinin 2011 ve 2012 yıllarında ..., ... ve ... tarafından kiralanarak kullanıldığını, icra takibine dayanak yapılan faturaların düzenlendiği tarihlerde bu kişilerin kiracı olarak bulunduklarını ve Anadolu Sofrası isimli işyerini işlettiklerini, bir kısım kira bedelini ödemeden de 2012 yılının sonlarına doğru taşınmazı boşalttıklarını, davacı ile akdi ilişkilerinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.06.2015 tarihli ve 2014/569 E., 2015/635 K. sayılı kararı ile; davalının işyerini dava dışı Ramazan Aykut ve kardeşlerine kiraladığını, bedeli talep edilen malların kiracısına teslim edilmiş olabileceğini ileri sürerek borca itiraz ettiği, incelenen soruşturma ve ceza dosyası içeriğine göre mülkiyeti davalıya ait işyerinin tanık olarak da dinlenen Hasan, Ramazan ve ... tarafından kiracı olarak lokanta şeklinde işletildiği, takip dayanağı irsaliyeli faturada teslim alan kısmındaki H. Aykut isim ve imzasının da tanık olarak dinlenen ...'a ait olması nedeniyle davacının akdi ilişkiyi ve mal teslimini ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 11.05.2016 tarihli ve 2015/14741 E., 2016/8668 K. sayılı kararı ile;

“…Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki akdi ilişkinin ve mal tesliminin ispatının davacıda olduğu, davacının faturaya konu malları sattığı dava dışı 3. kişilerin davalının kiracısı olduğunun dosya kapsamından açıkça anlaşıldığı, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, satış bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, faturada gösterilen malların davalı çalışanına teslim edildiğine dair irsaliyeler sunmuştur. Dosyada bulunan belgelerden, malların teslim edildiği işletmenin davalıya ait olduğu ve dava dışı ...'un davalı çalışanı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, açıklanan bu husus gözetilerek mal tesliminin davalı ya da çalışanına yapılıp yapılmadığı üzerinde durulup, taraf delilleri değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.02.2017 tarihli ve 2016/705 E., 2017/116 K. sayılı kararı ile; davalının işyerini, dava dışı Hasan, Ramazan ve ...'a kiraladığı ve bu kişiler tarafından işletildiği, 26.01.2012 tarihli yoklama fişinde vergi yükümlüsü olarak davalı yer alsa da tutanağın Ramazan Aykut tarafından imzalandığı, davalının maliki olduğu lokantanın ... tarafından devralınıp kira sözleşmesinin düzenlendiği, işletme ruhsatının devralana devri aşamasında işyerinin bulunduğu taşınmaz mülkiyeti ile ilgili davalı ve kardeşi arasında anlaşmazlık çıkması, taşınmazın hisseli olması ve diğer hissedarın kira sözleşmesini imzalamaktan kaçınması nedeniyle işyeri ruhsatının alınamadığı, işyerinin de ruhsatsız olarak 1 yıl 8 ay kadar diğer iki kardeş Aydın ve Ramazan Aykut ile birlikte ortak olarak işletildiği, davacının mal teslimine ilişkin ibraz ettiği irsaliyeli faturalarda teslim alan kısmında yer alan imzaların tanığa ait olduğunun kabul edildiği birlikte değerlendirildiğinde davacının davalıya mal teslim etmediği, irsaliyeli faturalarında teslim alan sıfatı ile imzası bulunan tanık ... ile dava dışı kardeşlerinin işletmecisi olduğu işyerine mal teslim edildiği, bu durumda akdi ilişkinin dava dışı tanık ..., ... ve Ramazan Aykut ile gerçekleştiği, mahkemece Özel Dairenin bozma kararında belirtilen hususların araştırıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında akdi ilişkinin bulunup bulunmadığı, icra takibine dayanak yapılan fatura konusu malzemelerin davacıya teslim edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

13. İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;

i) İlamsız takip yapılmış olması,

ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,

iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.

14. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1663 E., 2021/1070 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

15. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, Kanun’da özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.

16. Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.

17. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Antalya 16. İcra Müdürlüğünün 2013/7921 E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından davalı aleyhine faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmış, icra takibine dayanak fatura örnekleri de takip talebi ekinde sunulmuştur. Ödeme emri borçluya 22.08.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu tarafından 29.08.2013 tarihinde takibe itiraz edilmiş ve takibin durduğu anlaşılmıştır.

18. Davacı vekili, icra takibine dayanak faturalar konusu malzemelerin davalının işyerine teslim edildiğini ancak bedelinin ödenmediğini iddia etmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde, söz konusu malzemelerin verildiği işyerinin, dava dışı Ramazan Aydın, Aykut Aydın ve ... tarafından işletildiği, sadece işyerinin mülkiyetinin kendisine ait olduğu, bu kişiler ile arasında kira ilişkisi bulunduğu, davacıdan malzeme almadığı yönünde savunmada bulunmuştur.

19. Davalı, 16.02.2011 tarihli Esnaf ve Sanatlar Sicil Müdürlüğüne verdiği dilekçe ile, faturalar konusu malzemelerin teslim edildiği iddia edilen işyerine ilişkin bilgilere yer vererek odaya kaydının yapılmasını talep etmiş, aynı tarihli Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Tasdiknamesi ile davalının odaya kaydının yapıldığı anlaşılmaktadır.

20. Davalının imzasının yer aldığı ve Antalya Vergi Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 13.01.2011 tarihli yoklama fişinde, davalının 04.01.2011 tarihinde söz konusu işyerinde restoran işine başladığı belirtilmiş, Sosyal Güvenlik Kurumunun mahkemeye gönderdiği 28.10.2014 tarihli yazısı ekinde yer alan prim hizmet belgesinde de, işyerinin unvanında davalının isminin yer aldığı ve dava dışı ...’un çalışan olduğu görülmektedir.

21. Antalya Vergi Dairesi Başkanlığının mahkemeye gönderdiği 06.11.2014 tarihli yazı ekinde, malzemelerin teslim edildiği iddia edilen işyerine ilişkin mükellef bilgileri gösterilmiş ve işyeri unvanında davalının ismi yer almakta olup, 04.01.2011 tarihinde işe başladığı 31.12.2011 tarihinde işi terk ettiği belirtilmiştir.

22. İcra takibine dayanak yapılan faturalar incelendiğinde, irsaliyeli faturaların bir bölümünde teslim alan kısmında, dava dışı Hüseyin Aykut ve ...’un imzalarının yer aldığı görülmektedir.

23. Bu durumda mahkemece dosya içerisinde yer alan söz konusu belgeler de değerlendirilmek suretiyle işyerinin davalıya ait olduğu ve dava dışı ...’un da davalı çalışanı olduğunun anlaşılması üzerine icra takibine dayanak yapılan faturalar konusu malzemelerin, davalı ya da çalışanlarına teslim edilip edilmediği noktasında tarafların sunduğu deliller de değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, işyerinin Hasan, Ramazan ve ... tarafından kiralanmak suretiyle lokanta olarak işletildiği, davacının davalı ile akdi ilişkisini ispat edemediği gerekçesiyle verilen direnme kararı yerinde değildir.

24. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun'un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.