"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin karar asıl ve birleşen davada davalılar temsilcisi Hazine vekili ve birleşen dosyada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davalılar temsilcisi Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Dosyada Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; İskenderun ilçesi Karaağaç beldesi Konarlı Mahallesinde bulunan 45 ve 108 sayılı parsellerin, Konarlı köy statüsünde iken 1971/4 sayılı Köy Yönetim Kurulu Kararı ile okul yeri olarak kamulaştırıldığını, bu iki parselin 1062 sayılı Kanun uyarınca hazine tarafından el konulduğunu, kamulaştırılan bu iki parsele kıymet takdir komisyonu tarafından takdir edilen bedelin Ziraat Bankası İskenderun Şubesine 21.09.1971 tarihinde yatırılarak mülk sahipleri adına bloke edildiğini, kamulaştırma evrakının İskenderun 3. Noterliğince tebliğ edildiğini ileri sürerek Konarlı Mahallesinde kain 45 ve 108 sayılı parsellerin davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili idare adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Asıl Dosyada Davalı Cevabı:
5. Asıl davada davalılar temsilcisi Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu 45 ve 108 nolu parsel sayılı taşınmazların Suriye uyruklu Hasan Cabbara veresesine ait iken 1062 sayılı Kanun gereğince İskenderun Mal Müdürlüğünce idare edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen Dosyada Davacı İstemi:
6. Birleşen dava dosyasında davacı ... vekili; müvekkili belediye kurulmadan önce belediyeyi oluşturan köylerden biri olan Konarlı Köyü Tüzel Kişiliğinin 19.08.1971 tarihinde davalıların mülkiyetindeki bulunan 45 ve 108 parsel sayılı taşınmazları köy okul yeri ve okula gelir sağlayacak tarlalar olarak kamulaştırdığını, kamulaştırma işlemi tamamlanarak kesinleştiğinden eski Medeni Kanun’un 633. (Yeni TMK m. 705) maddesi uyarınca tescilsiz olarak mülkiyetin kazanıldığını, taşınmazların tapusunun iptali ile müvekkili idare adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Dosyada Davalı Cevabı:
7. Birleşen dava dosyasında davalı Hazine vekili; davanın haksız ve yersiz olduğunu, aynı parsel hakkında Hatay Valiliği İl Özel İdaresinin İskenderun 1 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/145 E. sayılı tapu iptali tescil davasının bulunduğunu, her iki dava dosyasının aralarındaki fiili ve hukukî irtibat nedeniyle birleştirilmesine karar verilmesini ileri sürerek birleşen davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
8. İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2008 tarihli ve 2007/154 E. 2008/418 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların 1975 yılında okul yeri olarak Konarlı Köyü Yönetim Kurulu tarafından kamulaştırılmasına karar verildiği, kamulaştırma kararının Suriye uyruklu Hasan Cabbara veresesine izafeten İskenderun Mal Müdürlüğüne tebliğ edildiği, kıymet takdir komisyonunca tespit edilen bedelin asıl davacı tarafından bankaya bloke edildiği gerekçesiyle 2007/154 E. sayılı asıl davanın kabulü ile, İskenderun Frenkçiftliği 45 ve 108 parsellerin davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 2007/102 E. sayılı birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen dosyada davalılar temsilcisi Hazine vekili ve birleşen dosyada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince 06.05.2013 tarihli ve 2013/5821 E. 2013/7486 K. sayılı kararı ile; ''...A-Birleşen İskenderun 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/102 esas 2008/333 karar sayılı dava yönünden;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
B-Asıl dava yönünden;
Davacı vekili dava dilekçesinde, İskenderun İlçesi Karaağaç Beldesi Konarlı Mahallesi 45 ve 108 parsel sayılı taşınmazlara 1062 Sayılı Yasa gereğince el konulduğunu, dava konusu taşınmazların tamamının kamulaştırıldığını, kamulaştırma işleminin kesinleştiğini, tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
15.06.1927 tarihinde yürürlüğe giren 1062 Sayılı Yasa ile Bakanlar Kuruluna karşılıklılık (Mukabele-i bilmisil) esasına ilişkin olarak bir devletin vatandaşlarının Türkiye’deki malları üzerindeki tasarruflarını kısmen veya tamamen tahdit veya onlara el koyma yetkisi verilmiştir. Bakanlar Kurulunca, bu yasaya uygun olarak Suriye uyruklu kişiler hakkında 13.01.1939 tarih 2/10250 Sayılı Kararname çıkarılarak, taşınmazlarını başkalarına devretmeleri ve üzerlerine ipotek koydurmaları yasaklanmıştır. 23.06.1959 tarihinde kabul edilen sözleşme ile Türkiye sınırları içinde kalan ve Türk tabiiyetine geçmiş sayılan kimselere, Suriye ve Lübnan uyruğuna geçmek için sözleşme tarihinden itibaren 6 aylık ikametgahlarını nakletme, 18 aylık da mallarını tasviye için süre tanınmıştır. 31.05.1940 tarih 2/13629 Sayılı Kararname Lübnan ve Suriye uyruğunu tercih edenlerin mallarını, tanınan 18 aylık sürenin bitimine kadar zayii ve telef olmaması için nasıl idare edileceğine ilişkin yöntemleri belirlemiş, Suriye uyrukluların malları Devletçe konulan bu ilkelere göre idare edilmeye başlanmıştır. İlave olarak süresinde mallarını tasfiye etmeyen kişilerin mallarının, 2490 sayılı Yasaya göre tasfiye edileceği hükmü getirilmiştir. 14.02.1942 tarih 2/17317 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de muvazaalı temliklerin önlenmesi yönünden Suriye uyruklu kişilerin borçlarından dolayı malları üzerinde haciz konularak satışlarının yapılabilmesi yasaklanmıştır. 18.11.1957 tarih 4/9697 sayılı Kararname ise, Suriye uyrukluların, paydaşı olduğu taşınmazların rızaen taksimlerini yasaklamış, ancak mahkeme eliyle şuyuun izalesine imkan vermiştir. Bunun yanında Medeni Kanunun 724 ve 725. maddesine göre temliken tescilleri önlenmiştir. Son olarak 17.10.1966 tarihinde yürürlüğe giren 01.10.1966 gün 6/7104 Sayılı Kararname ile de, Suriye uyrukluların mallarına Devletçe el konmuştur. Kısaca belirtmek gerekirse Suriye uyrukluların mallarının mülkiyeti 1966 tarihine kadar Devlete geçmemiş ise de, bu malların gerek mal sahibinin iradesi, gerekse iradesi dışında özel kişilere geçmesi önlenmiş, onlara vaziyet edilmiş üzerlerinde gittikçe artan bir hakimiyet kurulmuş, sonunda da söz konusu kararname ile fiilen el konulmuştur. Diğer bir anlatımla 01.10.1966 tarihinden önce ilerde Devlete geçeceği düşünülerek Suriye uyrukluların malları denetim altına alınmıştır (Hukuk Genel Kurulunun 15.04.1992 tarih 1992/7-174-245 sayılı, 04.12.1991 tarih 1991/16-539-624 sayılı kararı). 1062 sayılı kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ve Yönetmelik hükümlerine göre Suriye uyruklu olup Türkiye'de taşınmazı bulunan şahıslar yönünden getirilen özel düzenlemeler sonucu Türkiye'de taşınmazı bulunan şahısların mülkiyet hakları sınırlandırılmış olmasına karşın ortadan kaldırılmamıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.12.2009 tarih ve 2009/5-422-579 sayılı kararı)
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, dava konusu taşınmazların Şahin, Ganime, Naim, Vecihe, Nebihe ve Suat Cebbara adına kayıtlı bulunduğu ve taşınmazlara 1062 Sayılı Yasa gereğince el konulduğu, taşınmazların 19.08.1971 tarihinde kamulaştırıldığı, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda taşınmazla ilgili her türlü dava hakkı olan mal sahiplerine kamulaştırma evrakının tebliğ edilmediği, yatırılan kamulaştırma bedelinin mal sahipleri tarafından alınmadığı anlaşıldığına göre Kamulaştırma Kanununun 17.maddesi koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabul edilmiş olması doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle asıl dava yönünden karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2013 tarihli ve 2013/420 E. 2013/602 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bozma kararından sonra 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un 22. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa Geçici 7. maddenin eklendiği, bu madde de "Mülga 31.08.1956 tarihli ve 6830 sayılı İstimlak Kanununun 16 ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanunun mülga 16 ve 17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemleri tamamlanmış sayılır. Bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamaz, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz, açılmış ve devam eden davalar bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır...” hükmünün bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalılar temsilcisi Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Suriye uyruklu olup 1062 sayılı Kanun uyarınca Hazine tarafından taşınmazına el konulan muris ya da mirasçılarına kamulaştırma işleminin tebliğ edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
15. Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
16. Başka bir anlatımla mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
17. Somut olayda ise mahkemece verilen ilk kararın temyizi üzerine, dava hakkı olan mal sahiplerine kamulaştırma evrakının tebliğ edilmediği, yatırılan kamulaştırma bedelinin mal sahipleri tarafından alınmadığı, bu nedenle Kamulaştırma Kanunu’nun 17. maddesi koşulların gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararından sonra, mahkemece 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’un 22. maddesi ile eklenen 2942 sayılı Kanun'un Geçici 7. maddesine dayalı gerekçelerle direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir. Mahkemenin kararı, bozma kararından sonra yürürlüğe giren yeni bir yasal düzenlemeye dayalı olup, anılan yasal düzenleme de Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 E. 2014/176 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 13.03.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandıktan 6 ay sonra 14.09.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
18. Hâl böyle olunca mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp; tamamen yeni bir inceleme ve gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğindedir.
19. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen davada davalılar temsilcisi Hazine vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.