"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkiline 100.000USD borcu bulunduğunu, bu borç ilişkisini teminat altına almak için arkadaşı olan ...'a ait olan bir gayrimenkulü noterde yapılan 24.07.2000 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile müvekkiline devrettiğini, davalı ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan dava dışı ... arasında zaman içerisinde bir anlaşmazlık ortaya çıktığını ve tarafların müvekkili ile görüşmek suretiyle daha önce yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin feshedilmesini istediklerini, müvekkilinin alacağına karşılık olarak bono tanzim edilerek verilmesini talep ettiğini ve davalının da dava konusu olan 01.10.2000 düzenleme 01.01.2004 vade tarihli 50.000USD'lik iki adet toplam 100.000USD bedelli senetleri tanzim ederek verdiğini, senetlerin vadesinin geçmesine rağmen davalının söz konusu borcunu ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlattığını, ancak icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve asıl alacağın %20’si oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; icra takibine konu edilen senetlerin 01.01.2004 vade tarihli olup zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında gerçek bir hukukî ilişki olmadığını, senetlerin davacıya teminat olarak verildiğini, davacının o tarihlerde KOSGEB şube müdürü olarak görev yaptığını, müvekkilinin ise arkadaşları ile beraber Kahramanmaraş Ahırdağı-Tavşantepe mevkiinde ailesinden kalan taşınmazların tespiti amacıyla ek kadastro çalışması yaptırmaya çalıştığını, ortak tanıdıkları bir şahsın bu işi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde takip edip sonuçlandırabilecek kişi olarak davacıyı tavsiye etmesi üzerine tarafların tanıştığını ve görüştüğünü, davacının ek kadastro çalışmasını siyasi gücünü kullanarak yaptırabileceğini söylediğini ve 100.000USD talep ettiğini, iş sonuçlandığında parasını alabilmek için müvekkilinden teminat olarak iki adet 50.000USD'lik olmak üzere toplam 100.000USD'lik senetleri aldığını, ancak davacının taahhüt ettiği ek kadastro çalışmasını yaptırmadığını, teminata konu işin sonuçlanmadığını, satış vaadi sözleşmesinin feshine ilişkin sözleşmenin davaya konu senetlerin düzenlenme tarihi olan 01.10.2000 tarihinden sonra 28.03.2001 tarihinde düzenlendiğini, halbuki davacının satış vaadi sözleşmesi feshedildikten sonra bu senetlerin verildiğini iddia ettiğini, senet tanzim tarihi ve fesih tarihleri incelenirse bu hususun gerçeği yansıtmadığının açıkça görüleceğini ayrıca müvekkilinin davacının dayandığı satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.09.2014 tarihli ve 2013/628 E., 2014/672 K. sayılı kararı ile; icra takibine ve davaya konu edilen senetlerin 01.01.2004 vade tarihli olup kambiyo vasfını kaybettiği, yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğu, bu nedenle alacaklı olduğunu iddia eden davacının davasını ispatla yükümlü olduğu, senetlerin tanzim tarihleri itibariyle 10 yıl boyunca bedelinin istenmemesinin hayatın olağan akışına ters düştüğü, davacının gerek senetlerin tanzim tarihinde ve gerekse hâlen bordroya bağlı çalışan sabit gelirli birisi olup bu meblağı nakit ya da mal olarak davalıya vermesinin düşünülemeyeceği, iddianın aksine savunmada belirtildiği üzere davalıya ait bazı dava dosyalarının Ankara'da takibi ve lehe sonuçlandırması karşılığı geleceğe yönelik verilen ve adi belge niteliğini alan senetler olup, bu hâliyle de illetten mücerret de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 18.05.2015 tarihli ve 2014/19602 E., 2015/7388 K. sayılı kararı ile;
“…Dava konusu senetler zamanaşımına uğradığından, davacı kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını yitirmiş ise de zamanaşımına uğramış bonolar yazılı delil başlangıcı olup, alacaklı alacağını her tür delille ispat edebilir. Davacının mahkemeye sunduğu 07/01/2014 havale tarihli delil listesinde 2 adet tanık ismi bildirdiği ve açıkça imzalı beyanı ile tanık deliline dayanmaktan vazgeçtiğini bildirmediği gözetilerek davacı tanıkları mahkeme huzurunda dinlenilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2016 tarihli ve 2015/810 E., 2016/233 K. sayılı kararı ile, önceki karar gerekçesi yanında, dinlenen davacı tanığı Ali Ülkü Kurtman’ın davaya konu senetlerle ilgili görgüye dayalı bilgisinin olmadığı, diğer davacı tanığı ...’ın da, davacının davalının nakit ihtiyacını temin ettiğini bu nedenle davacıya senet verdiğini beyan etmiş ise de, davalının hukuk mahkemelerinde taraf olduğu dosyalar, davalı tanıklarının beyanları dikkate alındığında dava konusu senetlerin davalının kadastro çalışmalarına girecek taşınmazlarının mahkeme aşamasına gelmeden davalı lehine sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla komisyon olarak verildiğinin anlaşıldığı, davacının alacağın varlığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 20.12.2016 tarihli ve 2016/15273 E., 2016/16046 K. sayılı kararı ile;
“…Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde alacağın varlığı ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen karar Dairemizce temyiz incelemesi yapılması sonucu belgenin yazılı delil başlangıcı olduğu, davacı tanıkları dinlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamına uyan mahkemece davacı tanıkları dinlenmiş ve bu tanıklar davalının bizzat davacının vermiş olduğu nakit para karşılığı senedin verildiğini beyan etmişlerdir. Mahkemece bu beyanlara itibarla davanın kabulü yoluna gidilmesi gerekirken dosya kapsamı ile bağdaşmayan gerekçeye istinaden reddi yoluna gidilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir,…’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.04.2017 tarihli ve 2017/75 E., 2017/188 K. sayılı kararı ile; davacı tanıkları ... ve Ali Ülkü Kurtman’ın, taraflar arasında samimiyet olduğunu, Ankara'da zaman zaman buluştuklarını ve birkaç buluşmalarına da tanık olduklarını, davacının davalıya maddi sıkışıklık nedeniyle yardımcı olduğunu, bu alacaklara karşı senet aldığını ifade etmiş iseler de, davacının davalıya ne kadar miktarda para verdiği hususu ile bizzat para vermeye yönelik görgü sahibi olmadıklarının anlaşıldığı, davacının Ankara KOSGEB'de maaşla çalışan ve Ankara'da ev geçindiren birisi olduğu düşünüldüğünde 100.000USD bedelde borç verdiğini ispatlamadığı ve hayatın olağan akışını da uygun düşmediği, önceki karar gerekçesinde belirtildiği üzere davalının Kahramanmaraş Hukuk Mahkemelerinde gayrimenkul ihtilaflarının mevcut olduğu ve bu ihtilafların gerek Kahramanmaraş gerekse Ankara'daki mahkeme aşamalarında davacının yardım edebileceği vaadine bağlı olarak bu senedin tanzimle davacıya verildiği sonuç ve kanaatine varıldığından herhangi bir bedel olmaksızın vaade bağlı olan senedin uzun yıllarca işleme konulmamış olmasının da bu durumu teyit ettiği, mevcut duruma göre davacının takibe konu senede bağlı olarak herhangi bir bedel ödemediği, takibe ilişkin itirazın bu nedenle yerinde olduğu hususunda mahkemede tam ve samimi kanaat oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, zamanaşımına uğramış olan senetler yönünden davacının, dinlenen tanık beyanlarına göre alacaklı olduğunu ispat edip edemediği, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
16. Zamanaşımına uğrayan bono hakkında açıklama yapmak gerekirse; bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi ile birlikte bonoya dayalı talep hakkı kendiliğinden sona ermemektedir (Öztan, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 1997, s. 879; Kendigelen, Abuzer/Kırca, İsmail: Kıymetli Evrak Hukuku Genel Esaslar Kambiyo Senetleri, İstanbul 2019, s. 264). Bu itibarla hamil, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi hâlinde dahi bonoya dayanarak borçluya karşı takip yapabilir veya genel mahkemelerde alacak davası açabilir. Ancak borçlunun zamanaşımı def’înde bulunması hâlinde, alacaklı kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını yitirecektir. Bu durum, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi ile değil, borçlunun zamanaşımı def’înde bulunması ile ortaya çıkmaktadır. Borçlu süresi içinde zamanaşımı def’înde bulunmazsa söz konusu bono, hamile zamanaşımına uğramamış bir bononun sağladığı tüm imkânları sağlayacaktır.
17. Zamanaşımına uğrayan bir bono kambiyo senedi vasfını kaybettiği için kambiyo hukukunun tanıdığı özel imkânlardan yararlanamayacak ve hatta adi senede dahi dönüşemeyecektir. Zira zamanaşımına uğrayan bono fiziki olarak ortada olsa bile maddi hukuk anlamında artık hiçbir şey ifade etmemekte sadece ispat hukuku alanında delil başlangıcı olarak kabul edilmektedir (Öztan, s. 878; Kendigelen/Kırca, s. 264). Bu itibarla zamanaşımına uğrayan bono adi senede dönüşmeyeceği için, alacağın ispatı açısından tek başına yeterli olmayacak, bununla birlikte sadece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 202. maddesi kapsamında bir (yazılı) delil başlangıcı olarak kullanılabilecektir. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 25.03.2021 tarihli ve 2017/(19)11-937 E., 2021/357 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
18. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 202/2. maddesine göre, iddia konusu hukukî işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukukî işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge, delil başlangıcı sayılır. Zamanaşımına uğrayan bono, delil başlangıcında bulunması gereken tüm unsurları taşımaktadır. Bu nedenle zamanaşımı nedeniyle kambiyo vasfını kaybeden bonoya dayanma imkânı olmayan hamil, temel ilişkiye dayanarak açılan davalarda, zamanaşımına uğrayan bonodan delil başlangıcı olarak yararlanabilir ve senetle ispatı gereken bir hukukî işlem hakkında iddiasını tanık dinleterek veya başka delillerle ispat etme imkânına sahip olur (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun, 25.12.2019 tarihli ve 2019/1 E., 2019/8 K. sayılı kararı).
19. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Kahramanmaraş 4. İcra Müdürlüğünün 2013/4982 E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından davalı aleyhine 01.10.2000 vade tarihli 50.000USD bedelli iki adet senede dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmış, icra takibine dayanak senet örnekleri de takip talebi ekinde sunulmuştur. Ödeme emri borçluya 04.10.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu vekilince 07.10.2012 tarihinde takibe itiraz edilmiş ve takibin durduğu anlaşılmıştır.
20. Davacı vekili, icra takibine dayanak senetlerin davalıya verilen borç karşılığında müvekkiline verildiğini, ancak bedelinin ödenmediğini iddia etmiş, davalı vekili cevabında senetlerin müvekkilinin taşınmazlarının tespiti amacıyla kadastro çalışmasının başlatılabilmesi için davacının yapacağı yardım nedeniyle teminat amaçlı verildiğini ancak teminata konu işin yapılmadığı yönünde savunmada bulunmuştur.
21. Mahkemece, Özel Dairenin 18.05.2015 tarihli ve 2014/19602 E., 2015/7388 K. sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle davacı tarafından icra takibine konu senetlerin zamanaşımına uğraması nedeniyle yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu kabul edilerek delil listesinde tanık olarak gösterilen Ali Ülkü Kurtman ve ... dinlenmiştir.
22. Dinlenen davacı tanıklardan Ali Ülkü Kurtman beyanında, davacı ile Ankara KOSGEB’de birlikte çalıştıklarını, davalının davacıyı sık sık ziyaret ettiğini, davacının davalının maddi problemleri nedeniyle kendisine borç para verdiğini, ancak paranın geri alınmasında sıkıntılar olabileceğini, alacaklarına karşılık davalıdan 100.000USD bedelli senet aldığını kendisine söylediğini beyan etmiş etmiştir.
23. Dinlenen davacı tanıklarından ... ise beyanında, davalı ve arkadaşlarının teminat olarak bir evi kendisine verdiklerini, davacının da kendilerine nakdi olarak para verdiğini ancak paranın geri ödenmemesi nedeniyle teminat olarak verilen evi davacıya verdiğini, davacının sonrasında evi kendisine iade ettiğini, davalı ve ortaklarının yine nakit ihtiyacı olunca davacının davalının nakit ihtiyacını temin ettiğini, bu nedenle davalının davaya konu senetleri huzurunda imzalayıp davacıya verdiğini beyan etmiştir.
24. Dinlenen davacı tanıklarının beyanları değerlendirildiğinde, tanıklar her ne kadar davacının davalının nakit ihtiyacını temin etmek üzere borç verdiğini beyan etmiş iseler de, davacının davalıya 100.000USD borç para verdiğine ilişkin bizzat görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, bu durumda davacının tanık beyanları ile alacağın varlığını kanıtlayamadığı anlaşılmakla mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, tanıkların beyanlarına göre davacının davalıya borç verdiğinin ispatlandığı, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup direnme kararının açıklanan gerekçelerle onanması gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.