"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının akaryakıt dağıtım işi yaptığını, bayilerin faaliyet gösterdiği istasyonlardaki taşınmazlara ilişkin olarak bayilerine istasyon geliştirme desteği, kredi ve ekipman verildiğini, bu tür değerler verilirken de akaryakıt istasyonunun ne kadar süre ile davacı ile birlikte bayi olarak faaliyet göstereceğinin dikkate alındığını ve elde edilecek kazanç ile orantılı bir rakamın verildiğini, Rekabet Kurulu'nun kararları ile bayilerce imzalanan sözleşmelerin beş yılı aşan süreler bakımından muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının belirlendiğini, bu nedenle bayiler ile imzalanan sözleşmelerin Rekabet Kurulu kararlarına göre muafiyet koşullarının ortadan kalkan kısımlarından dolayı bayilere ödenen edimlerin geri istenmesi gerektiğini, bu durumda da mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) sebepsiz zenginleşme hâlinde iade kapsamını belirleyen 63 ve 64. maddelerinin uygulanması gerektiğini, sebepsiz zenginleşenin aleyhine zenginleştiği tarafa geri verme borcu altında bulunduğunu, iktisap edilen şeyin getirdiği semereler ve diğer yararların sebepsiz zenginleşme kapsamına girdiği, sebepsiz zenginleşenin devamlı temerrüt hâlinde bulunduğunu, sebepsiz zenginleşen iyi niyetli olsa bile zenginleşmeye konu parayı semereleri ile birlikte iade etmesi gerektiğini, davalı ile imzalanan bayilik sözleşmesi gereğince dikey anlaşmanın intifa süresi sonuna kadar devam edeceğine inanılarak istasyon bina inşaatı, zemin betonu ve ayrılmaz parçaların yapıldığını ileri sürerek geçersiz kalan bakiye süreye isabet eden kısmın güncellenmiş 11.422,59TL’sinin ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5.1. Davalılar ..., Hatice Kılıç ve davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; görevli ve yetkili mahkemenin Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, 1998 yılında Aksaray İli, Taşpazar Mahallesi, 358 ada 7 parsel ile 357 ada 44 parseldeki taşınmazlar için yirmi yıl süre ile Petrol Ofisi A.Ş. lehine intifa hakkı verildiğini, taşınmaz maliklerinin ... ve ... olduğunu,18.09.2010 tarihinde 358 Ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki intifa hakkının terkin edildiğini, diğer taşınmazdaki intifanın süresinin de dolduğunu belirterek bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
5.2. Davalılar Arif Ünal ve ... vekili cevap dilekçesinde; intifa sözleşmesinden bir süre önce taşınmazın malik ...'a devredildiğini, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini beyan etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İstanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.04.2013 tarihli ve 2011/273 E., 2013/90 K. sayılı kararı ile; davacı tarafından yapıldığı iddia edilen masrafların davacının uzun süre boyunca akaryakıt dağıtarak kâr elde ettiği bir bayiine yapılması mutad olan ve tüketiciye satış yapılması için gerekli olan masraflar olduğu, bu masrafların yapılmaması hâlinde akaryakıt istasyonunun faaliyette bulunamayacağı, bu nedenle davacının yaptığı bu giderlerden faydalandığı, davalıların iyi niyetli malik ve bayi olup, ... ve ...'ın malik dahi olmadıkları, sunulan faturaların akaryakıt dağıtımındaki tankların otomasyonu, akaryakıt dağıtım sistemine ilişkin masraflar ve bu sistem kurulur iken yapılan zemin betonuna ilişkin olduğu, davacının kurumsal malzemelerini davalılardan aldığı, bu durumda tank otomasyonun da kullanılan malzemeleri de bu hâli ile akaryakıt istasyonundan söküp alabileceği, dökülen betonun da sökülmesinin her zaman mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuş, karar Özel Dairece onanmıştır. Bu karar üzerine davacı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 13.10.2014 tarihli ve 2014/9854 E., 2014/14968 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı yan bayilik sözleşmesinin 20 yıl süreceği düşüncesiyle yapılan ve Rekabet Kurumu kararı gereğince sözleşmenin süresinden önce 18.09.2010 tarihinde feshinden sonra da davalı yanca kullanılmaya devam edilen kalıcı yatırım bedellerinden kalan sözleşme süresine tekabül eden bakiye bedelin tahsilini istemiş, 31.03.2007 tarihinde delil listesinde kalıcı yatırım bedellerine ilişkin delillerini sunmuştur.
Hal böyle olunca, mahkemece mahallinde yapılacak keşif ile davacı yanca iddia edilen kalıcı yatırımların taşınmaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı yanın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek şayet bu yatırımların taşınmaza değer kattığının yani davalı yanın yapılan kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam ettiğinin saptanması halinde bunun davacı yanca talep edilebileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı gerekçeyle davanın reddi isabetsiz olup, hükmün bu sebeple bozulması gerekirken, Dairemiz ilamında belirtilen gerekçe ile onandığı anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir,…” gerekçesiyle onama karar kaldırılarak, mahkemece verilen karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.05.2015 tarihli ve 2015/179 E., 2015/316 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, Rekabet Kurulu kararına göre intifa hakkının beş yıl veya daha kısa süreli olarak tesis edilse dahi, taraflar arasında yenilenerek devam eden beşer yıllık bayilik sözleşmeleri gereği bayinin faaliyetine başlaması ve devam etmesi için zemin betonu ve bir kısım inşaatların yapılmasının zorunlu olduğu, sözleşme sona erdiğinde bunların sökülüp götürülmesi mümkün olmasa da intifa hakkı süresi ile sınırlı olmadığı, bunun davacı tarafından yapımı üstlenildiğine göre bunun bayilik sözleşmesinin süresi değil de daha uzun intifa hakkı süresi dikkate alınarak yapıldığının davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafça iddia edilen kalıcı yatırımların taşınmaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı tarafın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı, mahkemece mahallinde yapılacak keşif ile tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
13. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un (RKHK) 4. maddesinde; bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri yasaklanmış; “Muafiyet” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında ise;
a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,
b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması,
c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması,
d) Rekabetin ( a ) ve ( b ) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olanlardan fazla sınırlanmaması şartlarının tamamının gerçekleşmesi durumunda, teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4. madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verilebileceği kurala bağlanmış; 2. fıkrasında ise muafiyetin belirli bir süre için verilebileceği gibi, muafiyet verilmesinin belirli şartların ve/veya belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine bağlanabileceği; muafiyet kararlarının, anlaşmanın ya da uyumlu eylemin yapıldığı veya teşebbüs birliği kararının alındığı yahut bir koşula bağlanmış ise, bu koşulun yerine getirildiği tarihten itibaren geçerli olduğu kuralına yer verilmiş; 3. fıkrasında, Kurul'un, şartların gerçekleşmesi hâlinde, belirli konulardaki anlaşma türlerine grup olarak muafiyet tanınmasını sağlayan ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabileceği getirilmiştir.
14. 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin 2. maddesinde, üretim ve dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki ya da daha fazla teşebbüs arasında belirli mal veya hizmetin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalar dikey anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Yine aynı Tebliğ'in 5/a maddesinde ise, Tebliğ ile tanınan muafiyetin anlaşmalarda alıcıya getirilen belirsiz süreli veya süresi beş yılı aşan rekabet etmeme yükümlülüğüne uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
15. Diğer taraftan, konuyla ilgili sözleşmeler ile kira sözleşmelerinin tamamının tek bir dikey anlaşma olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu dikey anlaşmalar ile bayiye beş yıldan uzun süreli rekabet yasağı getirilmesi, söz konusu dikey ilişkiyi grup muafiyeti kapsamı dışına çıkarmaktadır. Bunun yanında 2002/2 sayılı Tebliğ'in 5. maddesinde, anlaşmalardaki rekabet etmeme yükümlülüklerine veya bu yükümlülüğün anlaşmanın asli bir parçası olduğu hâllerde anlaşmanın tamamına yönelik olarak getirilen beş yıllık grup muafiyeti sınırına dair olarak bir istisna düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme, “Alıcının anlaşmaya dayalı faaliyetlerini sürdürürken kullanacağı tesisin mülkiyeti arazi ile birlikte veya alıcı ile bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden sağlanan bir üst hakkı çerçevesinde sağlayıcıya ait ise yahut alıcı bu faaliyetini sağlayıcının alıcı ile bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden elde ettiği bir ayni veya şahsi kullanım hakkının konusu olan bir tesiste sürdürecekse, alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğü, söz konusu tesisin alıcı tarafından kullanıldığı süreye bağlanabilir; şu kadar ki, rekabet etmeme yükümlülüğü, bu sürenin beş yılı aşan kısmı bakımından, sadece alıcının söz konusu tesiste yürüteceği faaliyetini kapsar.” şeklindedir. 2002/2 sayılı Tebliğ'in açıklanmasına dair Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz'un 39. paragrafında ise, “Tebliğ'in 5. maddesiyle getirilen bu istisna, "öncelikle ve özellikle' ilişkinin başlangıcından itibaren 3. şahıslardan ayni ya da şahsi haklar kapsamında taşınmazın kullanma ve/veya yararlanma hakkının alınması ve bunu müteakiben tesisin bizzat sağlayıcı tarafından işletilmesi ya da kullanma/yararlanma hakkı veren ile hiçbir bağlantısı olmayan şahıslarla bayilik ilişkisinin kurulması ile sınırlıdır. Muafiyet kapsamındaki beş yıllık süre dolmadan; faaliyetlerin sona erdirilmesi, devralma vb. yollarla dikey anlaşmanın taraflarında değişiklik ortaya çıkması halinde muafiyetten yararlanılabilecek sürenin uzaması söz konusu değildir” şeklinde açıklama yer almaktadır.
16. Öte yandan, 18.9.2003 tarihli ve 25233 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına dair 2003/3 sayılı Tebliğle, 2002/2 sayılı Tebliğ'e, "Bu Tebliğ'in yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan anlaşmaların 2002/2 sayılı Tebliğ'de öngörülen grup muafiyetinden yararlanabilmesi için, bu Tebliğ'in yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yukarıdaki 1. madde ile getirilen değişikliğe uygunluğunun sağlanması gerekir. Bu süre içerisinde anılan anlaşmalara 4054 Sayılı Kanunun 4. maddesinde öngörülen yasaklama uygulanmaz." yönünde geçici madde eklenmiştir.
17. Akaryakıt dağıtım sektöründeki dikey anlaşmaların 2002/2 sayılı Tebliğ'e uygunluğunun belirlenmesine yönelik Rekabet Kurulu'nun 15.11.2006 tarihli ve 06-84/1059-306 sayılı kararıyla rekabet yasağı yönünden yukarda getirilen ve geçici madde ile belirlenen geçiş dönemi incelenerek; beş yıl olarak belirlenen rekabet yasağının, 2003/3 sayılı Tebliğ ile teşebbüslerin mevcut anlaşmalarını iki yıl içerisinde bu değişikliğe uygun hâle getirilmesinin kurala bağlandığı, mevcut sözleşmelerdeki bu değişikliklerin hangi surette yapılacağı ve bunların kalan uygulama sürelerinin nasıl belirleneceği konusuna Rekabet Kurulu'nun 26.1.2006 tarihli ve 06-04/55-13 sayılı kararında açıklık getirildiği, buna göre; 18.9.2005 tarihinden önce yapılan ve rekabet etme yasağı süresi beş yılı aşan sözleşmelerden 18.9.2005 tarihi itibarıyla uygulama süresinin beş yıldan az olanlarda herhangi bir değişiklik yapmaya gerek olmayıp, bunların süresinin sonuna kadar geçerli olduğu, 18.9.2005 tarihi itibarıyla kalan süresi beş yılı aşan sözleşmelerin 18.9.2010 tarihine kadar geçerli olup sözleşme tadillerinin buna göre yapılması gerektiği, 18.9.2005 tarihi itibarıyla rekabet yasağının süresi beş yılı geçenlerin, imzadan itibaren “en yüksek yasal hadde indirildiği” ve beş yıllık azami süre dolana kadar 2002/2 sayılı Tebliğ'in öngördüğü koşulları sağladığı sonuçlarına varılmıştır.
18. 2003/3 sayılı Tebliğ ile bu Tebliğ'in yürürlüğe girdiği 18.9.2003 tarihi itibarıyla, bu tarihten önce dağıtıcılar ile bayiler arasında kurulan sözleşmelere yönelik olarak, bu sözleşmelerin süresinin Tebliğ'e uygun hâle getirilmesi amacıyla iki yıllık geçiş sürecinin getirildiği, Kurul tarafından geçiş sürecini irdeleyen kararlarında da, 18.9.2003 tarihinden önce kurulan bayilik-dağıtıcı ilişkisinin, en son 18.9.2010 tarihine kadar 2002/2 sayılı Tebliğ hükümlerinden yararlanacağı, bu tarihten sonra ise gerekli değişikliklerin yapılmaması durumunda 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi çerçevesinde işlem tesis edileceği anlaşılmaktadır. Nitekim aynı hususlara Danıştay 13. Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 2011/688 E., 2015/1456 K. sayılı kararında değinilmiştir.
19. Eldeki davanın, akaryakıt bayilik sözleşmesinin süresinden önce sonuçlanması nedeniyle, tarafların birbirlerine sözleşmenin süresinde sona ereceği varsayımıyla yaptığı kazandırmaların tasfiyesine ilişkin olduğu açıktır. Akaryakıt dağıtım ilişkilerinde, yatırım dağıtım şirketi tarafından yapıldığı için, pratikte bayinin zenginleşmesinin tasfiyesi söz konusu olacaktır. Somutlaştırmak gerekirse, dağıtım şirketi bayiye yatırım yapmakta, bayi bu yatırımların karşılığını derhal ödemeyip, on beş senelik dağıtım ilişkisi suresince elde ettiği kazançtan pay vermek suretiyle geri ödemektedir. Bu durum, intifa sözleşmelerinin aynı zamanda varlık nedenidir. Bu sözleşmeler uzun ekonomik ilişkinin hukukî zeminini oluşturduğu gibi; ayni etkileri nedeniyle sağlam bir teminat işlevi icra etmektedirler. Keza bazı dikey ilişkiler acısından, dağıtım şirketleri intifa hakkı karşılığında intifa bedelleri ödemektedirler.
20. Bu ilişkinin beş senenin sonunda geçersizlik nedeniyle son bulması (dolayısıyla tarafların ilişkiye devam etmemesi), dağıtım şirketinin sözleşme ile beklediği geliri elde edememesine; bayinin de (somut olaya göre) zenginleşmesine sebebiyet verecektir. İşte bir tarafın zenginleşmesine, diğer tarafın ise gelir kaybına uğramasına neden olan geçersizliğin mali sonuçları, hukuken nasıl tasfiye edileceği başka bir sorumdur. Tabiatıyla sözleşme geçersiz olduğu için, dağıtım şirketi bayiye sözleşmeye dayalı bir talep ileri süremez. Dolayısıyla talep hakkı doğrudan kanundan doğmalıdır.
21. Bu olgu, tipik bir “sebepsiz zenginleşme” teşkil eder (BK. m.61 vd; RKHK. m. 56). Sözleşme ilişkisinin öngörülen sureden önce geçersiz hâle gelmesi, istasyon malikinin kendisine yapılan kazandırmalar nedeniyle dağıtım şirketi aleyhine haksız zenginleşmesine sebebiyet vermiştir. Bayinin zenginleşmesinin, geçerli bir hukukî sebebi yoktur. Zira sözleşmeler geçersiz hâle geldiği için, hukukî sebep sonradan ortadan kalkmıştır (condictio obcausam finitam) Dağıtım şirketi, BK’nın 61 vd. hükümleri çerçevesinde bayiye karşı bir alacak hakkına sahiptir (Sanlı, Kerem Can: Rekabet Hukuku ve Özel Hukuk Açısından Akaryakıt Dağıtım Sözleşmeleri II: Gelinen Nokta, Sorunlar ve Değerlendirmeler, Rekabet Dergisi, C. 11, S. 3, Temmuz 2010, s.209-210).
22. Bu noktada değinmek gerekirse, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Keşif kararı” başlıklı 288. maddesi;
“(1) Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur.
(2) Keşif kararı, mahkemece, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınır.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
23. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Keşfin yapılması” başlıklı 290. maddesinde ise;
“(1) Keşfin yeri, kapsamı ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir. Keşif, taraflar hazır iseler huzurlarında, aksi takdirde yokluklarında yapılır.
(2) Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir. Keşif sırasında, yapılan tüm işlemler ve beyanları içeren bir tutanak düzenlenir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/25 md.) Tutanağa, hâkimin keşif konusu ve mahalliyle ilgili gözlemleri de yazılır. Plan, çizim, fotoğraf gibi belgeler de tutanağa eklenir.
(3) Mahkeme, bir olayın nasıl geçmiş olabileceğini tespit için temsili uygulama da yaptırabilir.
Hükmü yer almaktadır.
24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya değerlendirildiğinde; eldeki dava davacının petrol dağıtım işi ile uğraştığı, davalı şirketin ise bayi olarak akaryakıt satış işlemleri yaptığı tarafların ilk olarak 1996 yılında davalılara ait taşınmaz üzerinde petrol dağıtım işlerinin yapılması için sözleşme yaptıkları ve bu sözleşmeye istinaden davalıların hisseli olarak malik oldukları 357 ada 44 parsel ve 358 ada 7 parselde kayıtlı taşınmazına 1998 yılında davacı şirket lehine yirmi yıl süre ile intifa hakkı tesis edildiği, böylece intifa hakkının 2018 yılında sona ereceği, ancak rekabet kurumunun beş yıldan uzun süreli anlaşmaları rekabet kurallarına aykırı kabul ederek muafiyet hakkı tanınmayacağından bahisle yaptığı düzenlemeler uyarınca davacı tarafın muafiyet koşullarını kaybetmemek için taraflar arasındaki dikey anlaşmanın (bayilik sözleşmesi, intifa, kira ve benzeri diğer hukuksal ilişkilerden oluşan) Rekabet Kurulu’nun 12.03.2009 tarihli duyurusunda yer alan yasal gerekçelerle ve davalı bayinin de istemi üzerine sona erdirildiği, davacı şirketin taşınmaza yaptığı istasyon binası ve zemin betonu gibi imalatların binanın ayrılmaz parçası olduğu ve sözleşmenin erken sonlandırılması nedeni ile yapılan masraflardan kalan kısım için kendilerine sebepsiz zenginleşme hükümleri ve denkleştirici adalet ilkesi gereğince ödeme yapılması gerektiğinden bahisle açılmıştır.
25. Rekabet Kurulu kararı gereğince 18.09.2005 tarihinden önce bayilik sözleşmeleri ile bağlantılı olarak yapılan on beş- yirmi yıl süreli kira ve intifa sözleşmeleri 18.09.2010 tarihi itibariyle geçersiz hâle gelmişlerdir. O hâlde taraflar arasındaki sözleşme geçersiz hâle geldiğinden ve hukukî sebep sonradan ortadan kalkmış olduğundan davacı dağıtım şirketi varsa sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde bayiden alacak hakkını talep edebilecektir.
26. Davacı taraf bayilik sözleşmesinin yirmi yıl süreceği düşüncesiyle yapılan ve Rekabet Kurulu kararı gereğince sözleşmenin süresinden önce 18.09.2010 tarihinde feshinden sonra da davalı tarafça kullanılmaya devam edilen kalıcı yatırım bedellerinden kalan sözleşme süresine tekabül eden bakiye bedelin tahsilini istemiş ve delil listesinde kalıcı yatırım bedellerine ilişkin delillerini sunmuştur.
27. Mahkemece davacı tarafça keşide edilen 30.11.2010 tarihli ve 38841 sayılı ihtarnameye ekli liste de dikkâte alınmak suretiyle mahallinde yapılacak keşif ile davacı tarafça iddia edilen kalıcı yatırımların taşınmaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı tarafın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek, şayet bu yatırımların taşınmaza değer kattığının yani davalı tarafın yapılan kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam ettiğinin saptanması hâlinde bunun davacı tarafça talep edilebileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamıştır.
28. Diğer taraftan gerekçeli karar başlığında, dava tarihi 13.01.2011 olduğu hâlde 18.02.2015 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
29. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.