"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen “kiralananın tahliyesi-istirdat” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen temyiz talebinin süresinde olmaması nedeniyle reddine ilişkin ek karar asıl davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl davada davacı vekilince temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl ve birleşen davalardaki istemler ile verilen cevaplar:
4. Asıl davada davacı-birleşen davalarda davalı vekili dava dilekçesinde, müvekkili adına kayıtlı taşınmazın 15.03.2007 başlangıç tarihli ve 4 yıl süreli kira sözleşmesi ile davalılara kiralandığını ancak davalılar tarafından akde aykırı davranıldığını ileri sürerek davalıların kiralanan taşınmazdan tahliyelerine karar verilmesini talep etmiş; asıl davada davalılar-birleşen davada davacılar vekili cevap dilekçesinde, asıl davanın reddini savunmuştur.
5. Birleşen davalarda davacılar-asıl davada davalılar vekili, birleşen Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1449 E. sayısı dosyasında 47.915TL, birleşen Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/845 E. sayısı dosyasında 101.035,17TL yersiz olarak, haciz ve tahliye tehdidi adında ödenen bedelin birleşen davada davalı ...’ndan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; asıl davada davacı-birleşen davalarda davalılar vekili cevap dilekçesinde birleşen davaların reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.06.2013 tarihli ve 2011/1441 E., 2013/645 K. sayılı kararı ile; akde aykırılık sebebine dayalı tahliye davasının şartları oluşmadığından asıl davanın reddine; birleşen 2011/1449 E. sayılı dosya ile açılan davanın kabulü ile, 47.915TL alacağın davalı ... Madencioğlu'ndan tahsiline; birleşen 2012/845 E. sayılı dosya ile açılan davanın da kabulü ile, 101.035,17TL alacağın davalı ... Madencioğlu'ndan tahsiline, davacıların fazlaya ilişkin talebinin ise reddine karar verilmiştir.
7. Mahkeme kararının asıl davada davacı vekilinin temyizi üzerine Mahkemece verilen 26.12.2013 tarihli ek karar ile; temyiz başvurusu süresinde olmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 432-426/F maddelerine göre temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.02.2014 tarihli 2014/1662 E., 2014/1928 K. sayılı kararı ile;
“…HMK.'nun 310. maddesi hükmüne göre davadan feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir ve karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı gibi yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin, karar verilmiş dosyalara ilişkin işlemler başlıklı 57. maddesinde ise hükmün kesinleşmesinden önce feragat, davayı kabul veya sulh halinde, hâkimin dosya üzerinden bu konuda ek karar vermesi gerektiği, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi sırf bu nedenlerle dosyanın istinaf veya temyiz incelemesine gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Davacı vekilinin dosyaya ekli vekaletnamesinin incelenmesinden HMK.'nun 74 üncü maddesine uygun biçimde Davadan feragat için özel olarak yetkilendirilmiş olduğu davadan feragate dair beyanının HMK.'nun 307 vd. maddeleri uyarınca sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşıldığından mahkemece öncelikle, davadan feragate dair bir hüküm verilmesi gerekirken yazılı şekilde temyiz isteminin süre yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Mahkemenin 09.06.2014 tarihli ve 2014/748 E., 2014/871 K. sayılı kararı ile; önceki ek karar gerekçelerinin yanında, HMK’nın 311. maddesi gereğince davadan feragatin kesin hükmün hukukî sonuçlarını doğurduğu, mahkemece hükmün tesisinden sonra fakat kesinleşmesinden önce davadan feragat edilmiş olması nedeniyle mahkemece dosyanın tekrar ele alınıp ek karar oluşturulmasının ve önceki kararın bu şekilde değiştirilmesinin mümkün olmadığı, yönetmelikte olan fakat yasada öngörülmemiş bir düzenlemeye üstünlük tanınamayacağı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde asıl davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece verilen hükümden sonra fakat kararın kesinleşmesinden önce tarafların davadan karşılıklı feragati üzerine mahkemece dosyanın yeniden ele alınıp feragat konusunda ek karar verilmesinin mümkün ve gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “feragat” ile ilgili mevzuat hükümlerine değinmekte fayda vardır.
14. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. maddesi; “(1) Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.”
310. maddesi; “(1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.”
311. maddesi; “(1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” hükümlerini içermektedir.
15. 03.04.2012 tarihinde kabul edilen 29437 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 06.08.2015 tarihinde mülga olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin “Karar verilmiş dosyalara ilişkin işlemler” başlıklı 57. maddesi; “(1) Hükmün kesinleşmesinden önce davadan feragat, davayı kabul veya sulh halinde, hakim dosya üzerinden bu konuda ek karar verir. Taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi sırf bu nedenlerle dosya istinaf veya temyiz incelemesine gönderilmez” şeklindedir.
16. Mevzuattan da anlaşılacağı üzere, hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen ve fakat henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen bir direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada da feragat mümkündür. Hangi aşamada olursa olsun mahkemenin feragat talebini değerlendirip karara bağlaması gerekir.
17. Somut olayda, Mahkemece esas hakkında 03.06.2013 tarihinde kurulan hükümden sonra asıl davada davacı vekili mahkemeye hitaben yazdığı 02.09.2013 tarihli, birleşen davalarda davacılar vekili 23.09.2013 tarihli dilekçelerinde karşılıklı olarak açmış oldukları davalardan feragat etmiş olduklarını belirtmiş olmalarına rağmen Mahkemece bu yönde işlem yapılmaması nedeniyle temyiz isteminde bulunulmuş; Mahkemece süresinde olmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin ek kararla reddine karar verilmiş; ek kararın temyizi üzerine Özel Dairece feragat hususunun değerlendirilmesi gerektiği yönünde karar bozulmuş ise de Mahkemece dosyanın yeniden ele alınarak kararın değiştirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
18. Tarafların davadan feragat ettiklerine ilişkin beyanları açık olduğundan bu çerçevede işlem yapılması zorunlu olup hükümden sonra ortaya çıkan bu durumun Yerel Mahkemece değerlendirilip ek karar ile hükme bağlanması gerekir. Bu durumun Mahkemece el çekilen hükme müdahale olarak değerlendirilmesi hatalıdır. Yapılacak işlem, sonradan ortaya çıkan usulî bir durumun gereğidir.
19. Anılan husus Mahkeme ve Özel Daire kararından sonra yapılan düzenlemeyle Kanunda yerini almış; feragatin, mahkemece nihai karar verilmesi üzerine dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmış olması hâlinde ne gibi işlem yapılacağı konusuna ilişkin 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un 29. maddesiyle değişik HMK’nın 310. maddesinin 2. ve 3. fıkrasına;
“(2) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.
(3) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir” hükümleri eklenmiştir.
20. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2021 tarihli ve 2018/(22)9-1050 E., 2021/1111 K.; 21.09.2021 tarihli ve 2019/8-677 E., 2021/1034 K.; 07.06.2017 tarihli ve 2015/10-327 E., 2017/1070 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.
21. Diğer taraftan, dava tarihi 15.09.2011 olduğu hâlde direnme kararının başlık kısmında 14.05.2014 olarak hatalı yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
22. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-2. fıkrası uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.