"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 4. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; davalı ile 15.05.2014 tarihinde evlendiklerini, ancak bugüne kadar evlilikte gereken uyumun sağlanamadığını, ortak hayatın çekilmez hâle geldiğini, davalının da boşanmayı kabul ettiğini ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı şekilde boşanmalarına karar verilmesini talep etmiş, dilekçe eşlerin ortak imzası ile birlikte mahkemeye sunulmuştur.
5. Davacı vekili 29.12.2014 tarihinde taraflar arasında anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle çekişmeli boşanmaya ilişkin olarak verdiği dava dilekçesinde; her ne kadar dava anlaşmalı boşanma davası olarak açılmış ise de davalının tavırlarından dolayı davaya çekişmeli olarak devam etme zorunluluğu doğduğunu, tarafların üç ay süren kısa bir arkadaşlık sonrasında evlendiğini, davalının eşine bağımsız konut temin etmediğini, sorumsuz davranışlar sergilediğini, sürekli borçlandığını, borçlarını ödeyebilmek için eşine baskı uygulayarak 10.000TL ve 20.000TL tutarında krediler çektirdiğini, müvekkilinin kredi kartlarına el koyarak bu kartlardan da para çektiğini, borçları ödememekle tehdit ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, davacı yararına 500TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 50.000TL maddi ve 50.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı cevap dilekçesi sunmamış; 20.03.2015 tarihli duruşmada eşini çok sevdiğini, boşanmak istemediğini, dava ile ilgili tanık dinletmeyeceğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
7. Ankara 4. Aile Hukuk Mahkemesinin 10.06.2015 tarihli ve 2014/1486 E., 2015/783 K. sayılı kararı ile; tarafların 16.05.2014 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin eşine bağımsız konut temin etmediği, ailesi ile görüştürmeme yönünde baskı uyguladığı, eşine kredi çektirdiği ve ödemediği, böylece eşinin güven duygusunu zedelediği ve kusurlu olduğu gerekçesi ile tarafların boşanmasına, kadın yararına 250TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 5.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
9. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13.02.2017 tarihli ve 2015/22341 E., 2017/1348 K. sayılı kararı ile;
“...Davacı kadın Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesine dayalı olarak anlaşmalı boşanma talebiyle dava açmıştır. Davacı kadın 29.12.2014 tarihinde sunduğu dilekçe ile davaya çekişmeli boşanma davası olarak devam edilmesini talep etmiştir. (TMK m. 166/1-2). Bu durumda mahkemece, taraflara iddia ve savunmalarının dayanağı bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini içeren beyanları ile iddia ve savunmalarının dayanağı olarak ileri sürdükleri her bir vakıanın ispatını sağlayacak delillerini sunmak ve dilekçelerin karşılıklı verilmesini sağlamak üzere süre verilip, ön inceleme yapılarak tahkikata geçildikten sonra usulüne uygun şekilde gösterilen deliller toplanmak suretiyle gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, dilekçeler aşaması tamamlanmadan tahkikat yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Ankara 4. Aile Mahkemesinin 15.09.2017 tarihli ve 2017/1200 E., 2017/1541 K. sayılı kararı ile; eşlerin 03.11.2014 tarihli ortak imzalı dilekçe ile anlaşmalı olarak boşanmaya karar verilmesini istedikleri, buna uygun olarak 06.11.2014 tarihli tensip tutanağının düzenlenerek taraflara gönderildiği, davacının 29.12.2014 tarihli dilekçesi üzerine bu kez 14.01.2015 tarihli ön inceleme tensip tutanağının düzenlenerek taraflara gönderildiği, davacı ve davalının 20.03.2015 tarihli duruşmada hazır bulundukları, davalının sadece boşanmak istemediğini beyan ettiği, 29.12.2014 tarihli dilekçenin kendisine tebliğ edilmemiş olmasını bir usul sorunu hâline getirmediği gibi herhangi bir delile dayanmayacağını açıkladığı, boşanma davalarının niteliği itibari ile tanık deliliyle kanıtlanabilen bir dava türü olduğu, anlaşmalı boşanma davası olarak açılan davadan sonra verilen dilekçe ile tanık deliline dayanıldığı, davacının tanıklarını celsede hazır ettiği, davalının yapılan tüm bu işlemlere karşı çıkmadığı, tahkikata geçilmesi hususunda bir savunmada bulunmadığı, bu aşamadan sonra başa dönülerek dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanmasının yargılama ekonomisine bir fayda sağlamayacağı değerlendirilerek davacı tanıklarının dinlendiği ve tahkikata geçildiği, 10.06.2015 tarihli ikinci celsesinin tahkikat oturumu olarak yapıldığı ve gelen sosyal inceleme raporu uyarınca karar verildiği, usul hükümlerinin uyulması gerekli olan yasal hükümler olduğu ancak iş yoğunluğu ve yargılama ekonomisi dikkate alındığında en başa dönmenin somut olaya uygun düşmediği, ne var ki bozma öncesi verilen kararda kadın yararına “5.000TL manevi tazminat ödenmesine” karar verilmişse de gerçekte bunun “5.000TL maddi tazminat ödenmesine” karar verildiği, bu durumun hüküm kısmına ve gerekçeye kalem hatası olarak yansıdığı, zira eldeki davada kadının kişilik haklarını zedeler nitelikte erkek eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın bulunmadığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına ve kadın yararına 5.000TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ön inceleme aşamasına geçilmiş olması karşısında; tarafların 20.03.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında alınan beyanları dikkate alındığında yargılamanın usul hükümlerine uygun yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; mahkemece direnme öncesi verilen kararda davacı yararına TMK’nın 174. maddesinin 2. fıkrası uyarınca manevi tazminat ödenmesine karar verildiği hâlde Özel Daire bozma kararından sonra direnmeye yönelik kısa kararda yine manevi tazminat ödenmesine, gerekçeli kararda ise “kalem hatası” gerekçe gösterilmek suretiyle gerçekleşen olaylara göre davacının kişilik haklarına yapılan bir saldırının bulunmaması nedeniyle hükmedilen tazminatın gerçekte “maddi tazminat” olduğuna ilişkin karar verilmesi karşısında, direnme adı altında verilen kararın usul hükümlerine uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
14. Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
15. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinin 3. bendinde ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
16. Öte yandan, direnme kararları yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
17. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2014 tarihli ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K.; 14.10.2020 tarihli ve 2017/2-2708 E., 2020/768 K.; 25.11.2020 tarihli ve 2017/2-2298 E., 2020/946 K.; 19.10.2021 tarihli ve 2017/2-3068 E. 2021/1259 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
18. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, yerel mahkemece bozulan ilk kararda “Geçimsizlikteki kocanın kusur durumu tarafların sosyal içtimai yapıları hakkaniyet ilkeleri göz önüne alınmakla kadın yararına TMK’nın 174/2. Maddesi gereğince 5.000,00TL manevi tazminat ödenmesine” karar verilmesine, direnmeye ilişkin kısa kararda da “5.000,00TL manevi tazminat ödenmesine” karar verilmesine karşın gerekçeli kararda; kadın yararına hükmedilen tazminatın gerçekte maddi tazminat olduğu, hata ile manevi tazminat olarak yazıldığı, somut olayda erkek eşten kaynaklı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde kusurlu bir davranışın tespit edilmediği gerekçesiyle “kadın yararına 5.000TL maddi tazminat ödenmesine” karar verilmiştir. Dolayısıyla bozulan ilk karar, direnmeye ilişkin kısa karar ve gerekçeli karar arasında tazminatın niteliği hususunda çelişki oluşturulmuştur.
19. O hâlde; bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.