Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/464 E. 2022/309 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmazın 4721 sayılı TMK’nın 713. maddesi uyarınca kazandırıcı zamanaşımı yoluyla tescili talebiyle açılan davada, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve davacının zilyetliğinin yasal koşulları taşıyıp taşımadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Çekişmeli taşınmazın orman vasfı taşıyıp taşımadığının ve davacının zilyetliğinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının önceki bilirkişi raporlarında yeterince araştırılmadığı, 1956, 1988 ve 2002 tarihli memleket haritaları ve hava fotoğrafları ile orman kadastro haritasının birlikte değerlendirilerek uzman bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği, zilyetliğin başlangıç tarihi, süresi ve niteliğinin tanık ve mahalli bilirkişi dinlenilerek belirlenmesi ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı Hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 18.11.2009 tarihli dava dilekçesinde; ..ili Merkez ilçesi Gazipaşa Mahallesi Osman Dede mevkiinde kain, bağ vasıflı, doğusu: Durdu Konuş, batısı: Tayfur Ulun, kuzeyi: yol, güneyi: orman olan 3.000 m2'lik taşınmaz dava dışı Ali Karaömeroğlu’nun otuz yılı aşkın bir süredir malik sıfatıyla zilyetliğinde iken, 26.04.2003 tarihli satış senedi ile müvekkiline satarak teslim ettiğini, zilyetliklerin toplam süresinin nizasız ve fasılasız otuz beş yılı aştığını, taşınmazın üçünçü kişilerle bir ilgisi olmadığı gibi orman sınırlarında da bulunmadığını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713. maddesinde düzenlenen zilyetlikle iktisap şartlarının oluştuğunu ileri sürerek, 3.000 m2'lik taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalılar; dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi sunmamışlar, tahkikat aşamasında davanın reddini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.09.2012 tarihli ve 2009/789 E., 2012/389 K. sayılı kararı ile; bilirkişi marifetiyle uygulanan hava fotoğrafı ve eski memleket haritasına göre nizalı alanın herhangi bir orman ağacı sembolü bulunmayan açık alan içerisinde kaldığı ve evveliyatının orman olmadığı, orman kadastro haritasına göre de orman olmadığı ve harita dışında kaldığı, orman bütünlüğü sağlamayıp devletleştirilen orman alanlarından olmadığı, gerekli ilanların yaptırıldığı, davacının taşınmaz üzerindeki malik sıfatıyla tasarruf ve zilyetliğinin nizasız ve fasılasız altmış yılı bulduğu, TMK’nın 713. maddesinde aranan şartların olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.012,48 m2'lik alanın davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.03.2014 tarihli ve 2014/488 E., 2014/3401 K. sayılı kararı ile; "...Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1996 yılında yapımına başlanıp 16.07.1999 tarihinde ilân edilerek 16.01.2000 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu ise 1974 yılında yapılmış ve sonuçları 24.04.1975 ilâ 24.06.1975 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.

Dava konusu taşınmaz, hükme esas alınan, orman bilirkişi raporu ekindeki 1956 tarihli memleket haritasında iğne yapraklı orman ağacı rumuzu bulunan yeşil alanda gösterildiği halde, raporun açıklamalar bölümünde, açık alanda kaldığı bildirilmiş, mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur. 1956 tarihli memleket haritasının yapımına esas alınan hava fotoğrafları da incelenmediğinden, taşınmazın öncesi belirlenememiştir. Dava tarihinden 20 yıl önceye ait hava fotoğrafları ve memleket haritası da incelenmediğinden, taşınmazın 20 yıldır kullanılıp kullanılmadığı ve zilyetlik durumu saptanmamış, orman bilirkişi raporu taşınmazın orman olup olmadığını belirlemede yetersiz olup, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz.

Bu nedenle, mahkemece, 1956, 1988 ve 2002 tarihli memleket haritaları ve bu haritalarının yapımına esas alınan hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı getirtilerek, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu kesinleştiğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde ( en yakın kadastro parselleri ile bağlantılı) birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.

Böylesine yapılacak bir araştırma sonucu taşınmazın orman olmadığının saptanması halinde, dava konusu taşınmazın arazi kadastrosu sırasında niçin tescil harici bırakıldığı sorularak, orijinal kadastro paftası getirtilerek, bu pafta üzerinde taşınmazın yeri gösterilmeli, varsa komşu kadastro parselleri tutanakları getirtilerek, dayanak belgelerde taşınmaz yönünü ne olarak okuduğu araştırılmalı, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye elverişli rapor alınmalı, ziraat bilirkişi tarafından taşınmazın toprak örnekleri alınarak, bilimsel analizleri yaptırılarak kaç yıldır tarımda kullanıldığı, taşınmazın üzerindeki ağaçların yaşı, cinsi, sayısı, dağılımı ve taşınmazın toprak yapısı ve mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya, taşınmazların niteliğini belirtmeye elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazın niteliği ve zilyetlik süreleri tanık ve mahalli bilirkişilerden sorularak, şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalı, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisi) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır…’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.02.2015 tarihli ve 2014/752 E., 2015/91 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, taşınmazın evvelinde çevre taşınmazlarla bir bütün olarak .. isimli şahsa ait iken, otuz beş-kırkyıl önce parça parça değişik kişilere satıldığı, Kahramanmaraş Asliye Hukuk Mahkemelerinde sadece davacıların farklı olduğu aynı konuda açılan davaların kabul ile sonuçlandığı ve Dairece onandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı Hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, çekişme konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve 4721 sayılı TMK’nın 713. maddesi uyarınca kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713. maddesinin birinci fıkrasına dayalı tapu kütüğünde kayıtlı olmayan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

13. Uyuşmazlığın çözümünde orman kavramı ve mevzuatı ile tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle kazanma koşullarının irdelenmesinde yarar vardır.

14. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukukî tanımı ilk defa bu Kanunda yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun ile orman tanımının yer aldığı 1. maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnaları hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.

15. 1950 yılında 5653 sayılı Kanun ile 3116 sayılı Kanun’un 1. maddesinde orman; “Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri ile beraber orman sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu’nda da, 3116 sayılı Kanun gibi 1. maddesinde orman tanımına yer verilmiş ancak maddenin kapsamı daha genişletilmiştir.

16. 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesi;

“Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.

Ancak :

A) Sazlıklar;

B) Step nebatlariyle örtülü yerler;

C) Her çeşit dikenlikler;

Ç) Parklar;

D) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Şehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan eski (kadim) mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler,

E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetişmiyen ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;

F) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler,

G) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,

H) (Değişik: 5/11/2003-4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan (…)(1) fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;

İ) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 9/7/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar.

J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler, orman sayılmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

17. 1956 yılında 6831 sayılı Kanun ile birlikte 3116 sayılı ve sonraki kanunlarda yer alan “orman mahsulü verme” koşuluna yer verilmemiş, ölçüt olarak “orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımama olgusu” getirilmiştir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 E., 2010/1 K. sayılı kararı).

18. Öte yandan devlete ait ormanların hepsinin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasa ve kanunlarda belirtilmiştir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 169. maddesi, "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz..." hükmüne haizdir.

19. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14. maddesinde;

“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir…" .

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Olağanüstü zamanaşımı" başlıklı 713/1. maddesinde de ;

"Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir…" düzenlemelerine yer verilmiştir.

20. Açıklanan kanun hükümlerine göre, olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin temel koşulların TMK'nın 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddelerinde hüküm altına alındığı görülmektedir. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmazı aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi, taşınmazın kendi mülkü olmak üzere adına tescilini talep edebilir.

21. Uygulama ve teorideki açıklamalara göre TMK' nın 713 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddelerinde hüküm altına alınan koşulları taşınmaza ilişkin koşullar ve zilyetliğe ilişkin koşullar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların zamanaşımına dayanılarak kazanılabilmesi için taşınmazın özel mülkiyete elverişli olması, zamanaşımı ile kazanılmasını yasaklayan bir kanun hükmünün bulunmaması ve taşınmazın kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmazlardan olmaması gerekir. Taşınmaz üzerinde sürdürülmesi gerekli olan zilyetliğin ise, malik sıfatı ile, aralıksız ve nizasız ve yirmi yıllık süreyle olması gereklidir.

22. Gerek TMK'da gerekse 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin süresi davasız ve çekişmesiz yirmi yıl olarak kabul edilmiştir. Kazanmayı sağlayan zilyetliğin lehine olan tarafça kanıtlanması gerekir. Maddi olaylardan olan zilyetlik her türlü delille kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller zilyetliğin kanıtlanmasında kullanılabilir. Nitekim 3402 sayılı Kanun’un 14/1. maddesinde, çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla geçen yirmi yıllık zilyetliğin belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla kanıtlanabileceği hüküm altına alınmıştır. Maddede bilirkişi ve tanık beyanları yanında belgelere de yer verilmiştir.

23. Yapılan açıklamalar ışığı altında somut olayın incelenmesine gelince; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekmiştir.

24. Diğer taraftan, davacı taraf çekişmeli alanı önceki malikten satın aldığını ileri sürdüğünden Özel Dairenin 24.03.2014 tarihli bozma kararının son paragrafında "satın aldığı bayi" ifadesi yazılması gerekirken “(murisi)” ifadesi yazılmasının maddi hata olduğu anlaşıldığından esasa etkili görülmeyerek bu maddi hataya değinilmekle yetinilmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı Hazine vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.