"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “alacak” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davaların reddine ilişkin karar, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl ve Birleşen Davalarda Davacı İstemi:
4. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; ...-...-...-... İl Hududu Yol Yapım işini üstlenen dava dışı ... İnş. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ... Noterliğinin 12.08.1994 tarihli ... nolu devir sözleşmesi ile anılan işi davalı ... İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye devrettiğini, yol yapım çalışmaları sırasında davalı yüklenici tarafından ... Taşocağında yapılan faaliyetler nedeniyle üçüncü şahısların ev ve müştemilatına zarar verildiği iddiası ile müvekkili aleyhine idare mahkemelerinde açılan davaların olumsuz sonuçlandığını, idare mahkemelerinde verilen kararlar gereğince dava dışı ...’e 23.845,57TL, ...’a 83.538,48TL, ...’a 111.145,52TL, ...’a 39.375,97TL, ...’a 74.536,55TL, ...’a 42.511,24TL, ...’a 98.219,75TL, ...’ya 23.448,09TL, ... ve arkadaşlarına 75.535,43TL, ... ve arkadaşlarına 181.040,75TL, ...’a 24.444,78TL, ...’ye 46.228,38TL, ...’a 49.434TL, ...’e 40.158,30TL, ...’e 180.833,28TL olmak üzere toplam 1.094.296,09TL ödeme yapıldığını, davalı yüklenici ile imzalanan Yol İşleri İçin Sözleşmenin 48. 47. ve 30. maddeleri ile sözleşme ve eki şartnamenin yüklenicinin sorumluluğunu belirten maddelerine göre oluşan zararlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.094.296,09TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacı vekili birleşen ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/430 E. sayılı dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki maddî vakıaları aynen tekrarlayarak ... İdare Mahkemesinin 2008/2864 E., (doğrusu 2008/2874 E.,) 2010/1576 K. sayılı kararı gereğince dava dışı ... (doğrusu ...)’ye 62.596,11TL ödendiğini, davalı yüklenici ile imzalanan Yol İşleri İçin Sözleşmenin 48. 47. ve 30. maddeleri ile sözleşme ve eki şartnamenin yüklenicinin sorumluluğunu belirten maddelerine göre oluşan zarardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 62.596,11TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
6. Davacı vekili birleşen ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/345 E. sayılı dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki maddî vakıaları aynen tekrarlayarak ... İdare Mahkemesinin 2008/1173 E., 2009/1549 K. sayılı kararı gereğince dava dışı ...’a 20.718,91TL ve ... İdare Mahkemesinin 2008/1172 E., 2009/1548 K. sayılı kararı uyarınca da dava dışı ...’a 42.060,16TL olmak üzere toplam 62.779,07TL ödendiğini, davalı yüklenici ile imzalanan Yol İşleri İçin Sözleşmenin 48. 47. ve 30. maddeleri ile sözleşme ve eki şartnamenin yüklenicinin sorumluluğunu belirten maddelerine göre oluşan zararlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 62.779,07TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
7. Davacı vekili birleşen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/574 E. sayılı dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki maddî vakıaları aynen tekrarlayarak idare mahkemesinde verilen kararlar gereğince dava dışı ...’a 110.992,34TL ve dava dışı ...’e 36.758,75TL olmak üzere toplam 147.751,09TL ödendiğini, davalı yüklenici ile imzalanan Yol İşleri Sözleşmesinin 48. 47. ve 30. maddeleri ile sözleşme ve eki şartnamenin yüklenicinin sorumluluğunu belirten maddelerine göre oluşan zararlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 147.751,09TL rücuen tazminat alacağının 31.12.2011 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
8. Davacı vekili birleşen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/763 E. sayılı dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki maddî vakıaları aynen tekrarlayarak idare mahkemesinde verilen karar gereğince ...’a 30.740,07TL (doğrusu 30.740,32TL) ödendiğini, davalı yüklenici ile imzalanan Yol İşleri Sözleşmesinin 48. 47. ve 30. maddeleri ile sözleşme ve eki şartnamenin yüklenicinin sorumluluğunu belirten maddelerine göre oluşan zararlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.740,07TL’nin (doğrusu 30.740,32TL) 31.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte rücuen davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve Birleşen Davalarda Davalı Cevabı:
9. Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin yüklenimindeki yol yapım işi kapsamında toprak işleri, sanat yapıları ve üst yapı işlerini davacı idarenin 05.02.2002 (doğrusu 05.06.2002) tarihli oluru ile ... İnş. Taah. Turz. Nakl. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye taşeron sıfatıyla yaptırdığını, tarafların imzaladığı Yol İşleri İçin Sözleşmenin 25. - 29.2.3. - 29.2.6. - 45. ve 51. maddelerine göre inşaat için gerekli ariyet, taş, kum, çakıl, stabilize ve su malzemelerinin temin edileceği ocakların idare tarafından yükleniciye sağlanacağını, davacının bu çerçevede gerekli olan temel ve mıcır malzemesinin ... Kalker Taş Ocağından temin edilmesi için 03.10.1995 tarihli olur verdiğini, idarenin verdiği ruhsat ve izinle 1960’lı yıllardan beri faaliyette bulunan ... Kalker Taş Ocağından 2002 yılına kadar müvekkilinin, sonrasında ise taşeron firma ... İnş. Ltd. Şti.’nin tüm güvenlik önlemlerini almak suretiyle ve ilgili kolluk görevlilerinin huzurunda patlatma yaparak temin edilen malzemeyi yapım sahasına aktardığını, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket ve daha sonra da taşeron firma tarafından dava konusu taş ocağının 1995 yılında kullanılmaya başlandığını, 2003 yılına kadar da ihzaratın tamamlandığını, ocağın yakınındaki köy halkına ait evlerin zarar gördüğü iddiasıyla davacı idare aleyhine 2005 yılında davalar açtıklarını, köylülerin zarara uğradıklarını iddia ettikleri tarih ile eldeki rücu davalarının açıldığı tarih dikkate alındığında davanın zamanaşımına uğradığını, üçüncü kişilerin zararları ile müvekkili şirketin hiçbir ilgisinin bulunmadığını, taş ocaklarının münhasıran bir iş kapsamında ve bir kişiye tahsis edilen yerler olmadığını, müvekkili şirkete tahsis edilen taş ocağından davacı idare tarafından yapılan başka bir ihale kapsamında ve başka yol çalışmasında duyulan malzeme ihtiyacı için aynı dönemde farklı firmalarca da patlatma, kırım ve nakliye yapıldığını, dava konusu yol yapım işinde müvekkili şirketin taşeronu olan ... İnş… Şti.’nin 2005 yılında yaptığı patlatmaların dava konusu işle ve bu iş kapsamındaki taşeronluk sözleşmesiyle hiçbir ilgisinin olmadığını, taşeronun hâlen bu taş ocağında çalışmaya devam ettiğini, müvekkili şirketin patlatmaların büyük çoğunluğunu gerçekleştirdiği 1995-1999 yılları arasında hiçbir vatandaşın evinin veya başkaca bir malının zarar gördüğünü iddia etmediğini, bu nedenle 2005 yılında gerçekleştiği iddia edilen üçüncü kişi zararlarından müvekkilinin sorumlu olmayacağını, köylülerin zararlarının dava dışı başka firmaların yaptığı patlatmalardan kaynaklandığını, davada müvekkilinin sorumluluğunu gerektirecek kusura ya da kusursuz sorumluluğa dayalı hukukî sebeplerin oluşmadığını, davacı idarenin idare mahkemesindeki davalarda maddî ve hukukî gerçekleri tam anlamıyla ortaya koyamadığını, idare mahkemesinde alınan bilirkişi raporlarının yeterli olmadığını ve eksik inceleme ile karar verildiğini, davacı idarenin rücu gerekçesi olarak dayandığı sözleşmenin 48., 47. ve 30. maddelerinin lafzî olarak uygulanma koşullarının oluşmadığını, davacının idare mahkemelerinde sunduğu savunmalarında da beyan ve kabul ettiği üzere müvekkilinin taşeronunun bahsi geçen patlatmaları yapmadan önce ve sonrasında gerekli tüm güvenlik tedbirlerini aldığını, bu durumun ilgili güvenlik güçleri tarafından tutulan tutanaklarla da kanıtlandığını, müvekkilinin ocakta yapılacak patlatmalar neticesinde ocağın yaklaşık 1500 metre uzağında bulunan bir köyün zarar görebileceğini öngörmesinin ve bu konuda davacıyı uyarmasının beklenemeyeceğini, evlerde meydana gelen hasarla taş ocağında yapılan patlatmalar arasında illiyet bağı bulunmadığını, köy halkının evlerinin zarar gördüğü tarihlerin net bir şekilde tespit edilemediğini, müvekkilinin köy evlerinde hasarların meydana geldiğini iddia ettiği dönemlerde ... Sigorta A.Ş. ve ... Sigorta A.Ş. ile all risk sigorta sözleşmesi imzaladığını ve bu şirketler tarafından poliçeler düzenlendiğini, hasarların meydana geldiği tarihlerin tam olarak tespit edilmesi hâlinde bu iki şirketten birinin veya her ikisinin sorumluluğu söz konusu olabileceğinden davanın her iki sigorta şirketine ihbar edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı:
10. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.07.2015 tarihli ve 2010/756 E., 2015/534 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi raporları ve son bilirkişi heyetinin düzenlediği 25.05.2015 tarihli geometrik ve jeolojik teknik inceleme raporuna göre patlatmanın türü, arazi sönümleme katsayıları ve bina temeli titreşim hızı değerlerine göre ocağa en yakın ev olan ...’a ait ev yönünden bina temeli titreşim hızının 0.21 mm/sn, en uzak ev olan ...’nın evi yönünden bina temeli titreşim hızının 0.055 mm/sn olduğu, bu değerlerin bilirkişi raporunda çizelge 2’de gösterilen yıkılmaya yüz tutmuş çok eski tarihi binalardaki hasara neden olacak titreşim değerinden çok daha az olduğu, öte yandan ... ve ...’ya ait evlerin ocağa olan mesafelerine bağlı olarak hesaplanan yer titreşim hızlarının da bir binanın hasar görebilmesi için gerekli 51 mm/sn yer titreşim hızından çok daha düşük olduğu, bu suretle davalı yüklenicinin taş ocağında yaptığı patlatmalar sonucu idare mahkemelerinde dava açan üçüncü kişilerin evlerinde herhangi bir hasar görülme olasılığının bulunmadığı, en yakın evde bile hasar meydana gelmeyeceğinin belirlenmesi nedeniyle diğer davacıların evlerinde de patlatmadan dolayı hasar oluşmayacağının teknik raporla ortaya konulduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 13.04.2017 tarihli ve 2015/5705 E., 2017/1696 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı idare ile dava dışı ... İnş. ve Tic. Ltd. Şti. arasında ...-...- ...-... il hududu yol yapım işi ile ilgili 07.12.1993 tarihli eser sözleşmesinin ihale sonucu imzalandığı ve ... İnş. ve Tic. Ltd. Şti.'nin ... Noterliği'nin 12.08.1994 tarih ... numaralı devir sözleşmesi ile anılan işi davalı ... İnş. Ltd. Şti.'ye devrettiği ve bu sözleşme hükümlerine göre işin davalı yüklenici tarafından yürütüldüğü sırada tazminata konu olayın oluştuğu anlaşılmaktadır. 07.12.1993 tarihli sözleşmenin 47. maddesine göre patlayıcı madde gerekli olduğu zaman ve yerlerde, gerek bu maddelerin muhafazası ve gerekse kullanılmasında, kazalara, mahsul, bina ve tesisat gibi sahipli şeylerin zarara uğramasına karşı gerekli bütün emniyet tertibatının alınmasından ve böyle bir halin vukuundan tamamen müteahhit sorumlu tutulacaktır. Demiryolu, kanal ve benzeri amme hizmetlerine ait tesisatın civarında patlayıcı madde kullanılacağı hallerde, bağlı oldukları idarelerle temas edilerek muvafakatleri alınmış bir programa göre çalışılacağı, yanma, patlama vs. suretlerle işyerinin ve civarının emniyetine zarar vermesi muhtemel olan akaryakıt, bitümlü malzeme, kereste ve benzeri malzeme de yukarıdaki esaslara uygun olarak muhafaza edilecek ve kullanılacaktır. Müteahhit bu malzemelere ait tüzük, yönetmelik vs. amir hükümlere aynen uyacak ve vukua gelecek zararlardan kusuru olsun olmasın sorumlu olacak ve bunları tazmin edecek şeklinde hükümler bulunduğu ve aynı sözleşmenin 48. maddesinde civar arazi, emlak ve tesislere zarar verilmesi halinde zarardan yüklenicinin sorumlu olduğu kararlaştırılmış bulunmaktadır.
Mahkemece bu sözleşme hükümleri gözetilerek yargılama ve inceleme yapılması gerekir iken sözleşme ifa edilirken yol yapımı sırasındaki faaliyetlerden dolayı dava dışı 3. şahısların zarar gördüğü iddiası ile önce ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan ve sonrasında yargı yolu nedeniyle görevsizlik kararı verilerek ... İdare Mahkemesi'ne gönderilen dava dosyaları ile bu dosyalardan verilen kararların icrası amacıyla açılan icra takip dosyaları celp ve tetkik edilmeden, alınan bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; dava dışı şirket ile davacı idare arasında ihale sonucu imzalandıktan sonra davalı yüklenici tarafından devralınan 07.12.1993 tarihli sözleşmenin 47. ve 48. maddeleri gözetilerek yol yapımı sırasındaki faaliyetlerden dolayı dava dışı 3. şahısların zarar gördüğü iddiası ile önce ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan ve sonrasında yargı yolu nedeniyle görevsizlik kararı verilerek ... İdare Mahkemesi'ne gönderilen dava dosyaları ile bu dosyalardan verilen kararların icrası amacıyla açılan icra takip dosyaları celp ve tetkik edilerek iş sahibi idare tarafından bu kapsamda yapılan ödemeler gerektiğinde mali müşavir bilirkişi marifetiyle belirlenmeli ve buna göre hüküm kurulmalıdır.
Sözleşme hükümleri doğru yorumlanmadan ve bahsi geçen dava dosyaları ile icra takip dosyaları celp edilmeden yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru olmamış, hükmün belirtilen sebeblerle bozulması uygun bulunmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
13. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 2018/818 E., 2018/1150 K. sayılı kararı ile; bozma kararının esas itibariyle 07.12.1993 tarihli sözleşme hükümlerine atıf yapılarak meydana gelen zararlardan yüklenicinin sorumlu olduğu hususuna dayandığı; bozmadan önceki 02.07.2015 tarihli kararda ise davalı yüklenicinin gerçekleştirdiği patlatmalar ile meydana gelen zararlar arasında bağlantı olup olmadığı konusunda alınan bilirkişi raporuna dayanıldığı, bilirkişi kurulunun raporunda ocakta patlatma için kullanılan ortalama patlayıcı miktarı ve evlerin temelinde patlatma sonucu gelişebilecek titreşim değerleri nazara alınmak suretiyle taş ocağında yapılan patlatmalardan dolayı evlerde herhangi bir hasar görülme olasılığının bulunmadığı, patlatma ocağına en yakın ve en uzak ev sahipleri ... ve ...’ya ait evlerin konumlarına göre hasar meydana gelmeyeceğinin belirtildiği, dolayısıyla davalının ocak faaliyetleri ile asıl ve birleşen davalardaki tazminat konusu hasarlar arasında illiyet bağının tespit edilemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
14. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece hükme esas alınan 25.05.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunun karara dayanak alınabilecek nitelikte ve yeterli olup olmadığı, yüklenicinin yol yapımı sırasında taş ocağında yaptığı patlatmalar sonucu idare mahkemelerinde dava açan üçüncü kişilerin evlerinde hasar görülme olasılığının bulunup bulunmadığı, başka bir anlatımla yüklenicinin yaptığı patlatmalar ile tazminat konusu hasarlar arasında illiyet bağının gerçekleşip gerçekleşmediği, mahkemece 07.12.1993 tarihli sözleşmenin hükümleri özellikle sözleşmenin 47. ve 48. maddeleri gözetilerek yargılama ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği, yol yapımı sırasındaki faaliyetlerden dolayı dava dışı üçüncü şahısların zarar gördükleri iddiasıyla idare mahkemelerinde açtıkları dava dosyaları ile bu dosyalarda verilen kararların icrası amacıyla başlatılan icra takip dosyalarının celp ve tetkik edilerek asıl ve birleşen davaların davacısı iş sahibi idare tarafından bu kapsamda yapılan ödemelerin mali müşavir bilirkişi marifetiyle belirlenmesinin gerekli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
16. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemeler irdelenmelidir.
17. Eser sözleşmeleri iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesi olup, “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsuru bulunmaktadır. Bu sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle; iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemekle yükümlüdür. Öte yandan Türk Hukuk Lûgatında da “eser sözleşmesi” kısaca “Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, ... 2021, s. 353).
18. Uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olayda uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Müteahhidin borçları” başlıklı 356. maddesi ile bu maddenin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki (TBK) karşılığı olan 471. maddesinde düzenlenen hüküm uyarınca yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Yüklenici, basiretli bir tacir ve iş adamı ve işinin ehli bir teknik adam gibi davranıp, eser sözleşmesi ilişkisine girerek bir işi üstlenirken ekonomik gücünü, ekipmanını ve uzmanlığını en iyi biçimde değerlendirip, yeterli görmemesi durumunda o işi üstlenmekten kaçınmak zorundadır. Aksi hâlde, bunun sonuçlarına katlanır ve meydana gelen zarardan sorumlu tutulur.
19. Özen borcu ile birbirine sıkı sıkıya bağlı olan sadakat borcu ise, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve zararına olacak şeyleri de yapmaktan kaçınması olarak ifade edilir. Yüklenicinin sadakat borcunun gereği olarak mülga BK’nın 357/3. maddesinde genel ihbar yükümlülüğü düzenlenmiştir. Aynı zamanda sadakat borcunun da bir sonucu olan özen borcu, yüklenicinin diğer tüm yan borçlarını da kapsayan daha geniş bir borçtur. Eser sözleşmesinin yapıldığı anda başlayan özen borcu, işin eksiksiz ve ayıpsız tamamlanmasına kadar devam eder. Hatta, tamamlanan eserin iş sahibine teslim edilene kadar korunması yükümlülüğü de aslında bir özen borcudur. Eserin iş sahibine tesliminden sonra özen borcu, mülga BK'nın 360. maddesince (TBK'nın 475. maddesi) “ayıba karşı tekeffül” şeklinde sonuç sorumluluğuna dönüşmektedir.
20. Öte yandan bilirkişi incelemesi ve bilirkişiden rapor alınması konusuna da değinmekte fayda vardır.
21. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266/1. maddesinde bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller;
“Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez” şeklinde düzenlenmiştir.
22. Aynı Kanun’un 281. maddesinde;
“(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir” hükmüne yer verilmiştir.
23. Anılan düzenlemeler gereğince mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden (re’sen) bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir.
24. Bilirkişi raporu; bilirkişinin, hukukî değerlendirmeleri içermeyecek şekilde davanın çözümlenmesinde gereken teknik konulardaki açıklamalarını içeren mahkemeye sunduğu metindir. Bilirkişi raporu, mahkemenin uyuşmazlığı çözerken kullandığı kanıtlardan biri olup yargıç, bilirkişinin oy ve görüşünü öteki kanıtlarla birlikte serbestçe değerlendirir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, ... 2021, s. 164).
25. Şu hâlde, bilirkişi raporlarında görülen eksiklik ya da belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulması görevi mahkemeye ait olup, mahkemece raporu veren bilirkişilerden HMK’nın 281/2. maddesine göre ek rapor alınabileceği gibi, HMK’nın 281/3. maddesi uyarınca yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulup, tekrar inceleme yaptırılarak rapor da alınabilir.
26. Tüm bu açıklamalar ışığında davacı iş sahibi idare ile dava dışı yüklenici ... İnş. ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 07.12.1993 tarihli eser sözleşmesinin konusu olan ...-...-...-... İl Hududu Yol Yapım işini dava dışı yüklenici şirketten ... Noterliğinin 12.08.1994 tarihli ... nolu sözleşmesi ile devralan davalı ... İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin yol yapım çalışmaları sırasında ... Taşocağında yaptığı faaliyetler nedeniyle üçüncü şahısların ev ve müştemilatına zarar verildiği iddiası ile iş sahibi aleyhine idare mahkemelerinde açılan davaların olumsuz sonuçlanması üzerine davacı iş sahibinin sözleşmenin 30. 47. ve 48. maddeleri ile sözleşme eki şartnamenin yüklenicinin sorumluluğunu belirten maddelerine göre oluşan zararlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek üçüncü kişilere ödenen tutarların davalı yükleniciden rücuen tahsilini talep ettiği somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece rücu davasına esas olan unsurlar araştırılarak tazminatın neden kaynaklandığının saptanması, idare mahkemesi dosyaları ile bu dosyalarda verilen kararların icrası için başlatılan icra takip dosyalarının incelenmesi, 07.12.1993 tarihli sözleşmenin 47. ve 48. maddeleri gözetilerek yüklenicinin sadakat ve özen yükümlülüğünün gereği olarak genel ihbar ve uyarı görevini yerine getirip getirmediğinin belirlenmesi gereklidir.
27. Öte yandan hükme esas alınan 25.05.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, patlatmalardan dolayı zarar gördüklerini ileri sürerek idare mahkemelerinde dava açan üçüncü kişilere ait tüm evlerin koordinatlarına göre inceleme yapılması, idare mahkemelerinde düzenlenen bilirkişi raporları incelenerek üretilen malzeme miktarı ile bunlar için kullanılan patlayıcı miktarları tartışılmak suretiyle patlatmaların şiddeti konusunda değerlendirme yapılması gerekirken, sadece patlatmanın yapıldığı taş ocağına en yakın ve en uzak ev sahipleri ... ve ...’ya ait evlerin konumlarına göre inceleme yapılarak asıl ve birleşen davalarda davacı iş sahibinin ödeme yaptığı üçüncü kişilerin evlerinde hasar meydana gelmeyeceğinin ve yüklenicinin ocak faaliyetleri ile tazminat konusu hasarlar arasında illiyet bağı bulunmadığının belirtilmesi eksik inceleme ile sonuca varılmasına neden olduğundan, raporun karara dayanak alınabilecek nitelikte ve yeterli olduğundan söz edilemez.
28. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
29. Diğer taraftan birleşen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/763 E. sayılı davanın tarihi 27.09.2012 olmasına rağmen, direnmeye esas gerekçeli karar başlığında 14.12.2012 olarak hatalı gösterilmiş ise de, bu husus mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olup, esasa etkili olmadığından ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.