"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı ... Taşımacılık Tarım Akaryakıt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; davalı şirkete ait fabrikanın çalışma alanını genişletme inşaatında 01.11.2013 tarihinde soğuk demir işçisi olarak ... ve ... ile birlikte çalışmaya başladığını, ancak işe başladığı gün iş kazası geçirdiğini, sağ kolunun ve sağ ayak tarak kemiğinin kırıldığını, kırılan kolunun ve ayağının ameliyat edilip platin takılarak alçıya alındığını, taburcu edilerek evine gönderildiğini, aynı gün gece davalı şirket sahiplerinin kendisini evinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulunup gerekenlerin yapılacağını belirtiklerini, kolundaki kırık nedeniyle eskisi gibi çalışamayacağını anlayınca Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurduğunu, başvurusuna cevap verilmediğini, davalı şirketin sigortalı bildirimini yapmadığını ileri sürerek davalı şirkete ait işyerinde 01.11.2013 tarihinde çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Taşımacılık Tarım Akaryakıt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili şirketin çalışanı olmadığını ayrıca iddia edildiği gibi bir olayın meydana gelmediğini, sigortasız işçi çalıştırılmasının söz konusu olamayacağını, başka bir şirketle de geçici iş ilişkisi kurulmadığını, olaydan sonra işyerine Sosyal Güvenlik Kurumu denetçilerinin geldiğini ayrıca davacının hastanede evde düştüğünü beyan ettiğinin haricen öğrenildiğini, bir an için işyerinde böyle bir kaza olduğu kabul edilse bile davacının işyerinde hangi şartlarda ve ne için bulunduğunun davalı işverence bilinmediğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
6. Fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili dilekçesinde; bu tür davalarda tüm araştırmaların re’sen yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Adıyaman İş Mahkemesinin 14.02.2017 tarihli ve 2014/442 E., 2017/34 K. sayılı kararı ile; davalı işverenin faaliyet konusu dışında olan fabrika genişletme inşaat işi için dava dışı ... isimli kişi ile birlikte yapılan sözleşme kapsamında edimlerin yerine getirildiğinin anlaşıldığı, yapılan işin istisna sözleşmesi niteliğinde olduğu, davacının çalışmaları yönünden hizmet sözleşmesinin unsurlarının oluşmadığı, kaldı ki davalı işyerinin çevresinde başka işyeri bulunmadığı, bordro tanıklarının iddiayı doğrulamadığı, davalı işverenin de davayı kabul etmediği dikkate alındığında davacının 01.11.2013 tarihinde davalı işyerinde çalıştığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
8. Adıyaman İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
9. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 14.09.2017 tarihli ve 2017/670 E., 2017/1183 K. sayılı kararı ile; dosya kapsamına göre 01.11.2013 tarihinde fabrika genişletme inşaatı işinde soğuk demirci olarak çalışmakta iken yüksekten düşme sonucu vücudunda kırıklar meydana geldiği anlaşılan davacının yaptığı işin içerik, kapsam ve niteliği dikkate alındığında taraflar arasında hizmet akdine dayanan bir ilişki bulunduğu ve hizmet akdinin varlığı için gerekli olan bağımlılık ve zaman unsurlarının somut olayda gerçekleştiği, ayrıca Kurumun fer’î müdahil olmasına rağmen davalı olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile davacının 01.11.2013 tarihinde 1 (bir) gün süreyle hizmet akdine dayalı olarak davalı işverene ait işyerinde çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı şirket ile fer'î müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
11. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 31.05.2018 tarihli ve 2017/5998 E., 2018/5184 K. sayılı kararı ile; "....Somut olayda ise; tanık beyanları, denetmen raporu, savcılık soruşturması göstermektedir ki; davacı ve davalı şirket arasında hizmet aktinin unsurlarını taşıyan bir ilişki bulunmamaktadır. Davacının, arkadaşı ...’in istisna akdi kapsamında davalı şirketteki çalışmasına yardımcı olmak için, Mehmet Küçükel’in talimatı ve denetiminde fabrikanın genişletme inşaatında çalışmak için orada bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi KARARI BOZULMALIDIR..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
12. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince re'sen yapılan 20.09.2018 tarihli maddi hata düzeltim talebi Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 28.11.2018 tarihli ve 2018/5941 E., 2018/8803 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Direnme Kararı
12. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 03.04.2019 tarihli ve 2018/1806 E., 2019/687 K. sayılı kararı ile; kesin nitelikteki bozma ilamına uyulması hâlinde davanın reddine karar verilmesi gerekeceği, yargılama sürecinde ve bozma ilamında maddi hata durumunun söz konusu olmasının da usuli kazanılmış hakkın oluşmasına engel teşkil etmeyeceği, bu tür davaların işverene karşı açılmasının zorunlu olduğu, ayrıca Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin kararlarında da belirtildiği üzere hizmet tespit davalarında sigortalıyı çalıştıran aracı-alt işveren ile birlikte asıl işverenin de taraf sıfatı bulunduğunun kabulü gerekmekle birlikte kurulacak hükümde sigortalıyı çalıştıran işverenin (aracı-alt işverenin) özellikle belirtilip sigorta primleri yönünden alt işveren ile asıl işverenin teselsül hükümlerine göre sorumlu olduklarının vurgulanması gerektiği, ancak sadece alt işveren (aracı) ile Kurumun taraf olduğu davalarda asıl işverenin davaya katılımının sağlanmasına gerek olmadığı, Hukuk Genel Kurulunun 2010/21-497 E., 2010/590 K. sayılı kararının da aynı yönde olduğu, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin ise hizmet tespit davalarında asıl işverenin taraf sıfatının bulunmadığı ve hakkındaki davanın reddi gerektiği görüşünü benimsediği, bu kapsamda dava konusu işin davalı şirket tarafından dava dışı ... Otomotiv Nakliye İnşaat Madencilik Tarım Ürünleri Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine verildiğine ilişkin davalı şirket yetkilisi ...’nun denetmence alınan ifadesinin yanı sıra 20834 sicil numaralı işyerinin 12.04.2013-31.07.2014 tarihleri arasında kalan dönemde işveren kaydının sözü edilen dava dışı şirkete ait olduğuna ilişkin bilgi ve belgeler ile denetmen tespitinin ayrıca işin hak ediş bedeli olarak kesilen 31.12.2013 tarihli faturanın yargılamada ve kanun yolu başvurularının incelenmesi sırasında değerlendirilmediği düşüncesiyle taraf teşkilinin oluşmadığı yönünde kanaat oluşması üzerine davanın niteliği gözetilerek re'sen yapılan maddi hata başvurusunun reddine ilişkin Özel Daire yaklaşımına katılmanın imkanı bulunmadığı, ayrıca bozma ilamında davacının inşaat işyerinde bulunma nedeninin arkadaşı ...’in istisna akdi kapsamında davalı şirketteki çalışmasına yardım etmek olduğu, onun talimatı ve denetimi altında olduğunun belirtildiği, ...’in taşeron işveren statüsünde olduğunu gösteren herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, bu itibarla tipik ustabaşı konumunda çalışan/sigortalı olduğu, davacının, ...’in talimatı ve denetimi altında işyerinde çalıştığının kabul edilmesi durumunda ise davanın fabrika inşaatının demir işleri taşeronu olarak ...'e yönetimince yöneltilerek taraf teşkili sağlandıktan ve toplanacak deliller değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiği, bu durumda da taraf teşkili sağlanmadığından her hâlde bozma ilamına uyulmasının mümkün olmadığı belirtilerek davanın esasına ilişkin önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının davalı şirkete ait işyerinde 01.11.2013 tarihinde bir gün süreyle hizmet akdi ile çalışıp çalışmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle Bölge Adliye Mahkemesince taraf teşkiline ilişkin açıklamalar yapılarak direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış ve sonuç olarak ön sorun bulunmadığı oy birliğiyle kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
16. Çekişmeli yargının konusu davalardır. Dava, bir başkası (davalı) tarafından sübjektif hakkı ihlal veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının), mahkemeden hukukî koruma (himaye) istemesidir. Mahkemeden hukukî koruma isteyen kimseye davacı (müddei) denir.
17. Dava, davacının sübjektif hakkını ihlal eden veya tehlikeye sokan veya davacıdan haksız bir talepte bulunan kimseye karşı açılır; bu kimseye de davalı denir.
18. Bir sübjektif hakkın mahkemeler vasıtasıyla ileri sürülmesi yetkisi ise dava hakkı olarak adlandırılmaktadır.
19. Gelinen bu noktada taraf, dava ve husumet ehliyetleri kavramlarının açıklanması ve irdelenmesi gerekir.
20. Taraf ehliyeti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 50. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 8. maddesinde düzenlenen medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
21. Dava ehliyeti ise HMK'nın 51. maddesinde kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyeti olarak ifade edilmiştir. Dava ehliyeti, TMK'nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukundaki görünümü olup buna göre medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişinin dava ehliyeti bulunmaktadır.
22. Taraf sıfatına bir başka deyişle husumet ehliyetine gelince, bu kavram dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, "aktif husumeti", davalı sıfatı ise "pasif husumeti" karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise def'î değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsa bile mahkemece re'sen nazara alınmasıdır.
23. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemeye göre husumet ya da bir başka deyişle taraf sıfatı dava şartlarından değildir. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
24. Öte yandan sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle Kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin Kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup ülkenin gerçeklerinden biridir. İşte bu noktada işçinin bir takım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.
25. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (5510 sayılı Kanun)'nun 86. maddesinin 9. fıkrasında "Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır." hükmü ile çalışmaları Kuruma bildirilmeyen sigortalılara mahkeme kanalı ile hizmetlerini tespit ettirme imkanı tanınmıştır.
26. Hizmet tespiti davasının davalısı işverendir. Söz konusu davanın tespiti istenilen dönemdeki işveren aleyhine açılması gerekmekte olup kararı uygulayan Sosyal Güvenlik Kurumunun da davada davalı olarak yer alması gerektiği Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş olmakla birlikte mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7. maddesine 6652 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile son fıkrası olarak eklenen hüküm ile hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda davanın Kuruma re'sen ihbar edileceği ve ihbar üzerine davaya davalı yanında fer'î müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dâhi kanun yoluna başvurabileceği ve yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı yöndeki düzenlemeye 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nu yürürlükten kaldıran 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 4. maddesinin 2. fıkrasında da yer verilmiştir. Bu itibarla hizmet tespit davalarının işverene karşı açılması, davanın Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar edilmesi yasal zorunluluktur.
27. İşverenin tanımı ise 5510 sayılı Kanun'un 12. maddesinde yapılmıştır. Buna göre, "4. maddenin 1. fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir".
28. Sigortalı tarafından açılan hizmet tespiti davasında her türlü delille kanıtlanabilen çalışma olgusunun usulünce belirlenmesinden sonra, bu çalışmanın sigortalı çalışma olup olmadığı ve çalışılan zaman üzerinde durulmalıdır.
29. Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesi kapsamı dışında olup kendiliğinden araştırma ilkesi söz konusudur.
30. Somut olayda davacı, davalı şirkete ait fabrika alanını genişletme inşaatı işinde soğuk demir işçisi olarak 01.11.2013 tarihinde çalışmaya başladığını, işe başladığı gün iş kazası geçirdiğini, Kuruma sigortalılık bildiriminin yapılmadığını ileri sürerek 01.11.2013 tarihinde davalı şirkete ait işyerinde çalıştığının tespitini talep etmiş olup mahkemece getirtilen dönem bordrolarından davalı şirket adına tekstil sektöründe kayıtlı birden çok işyeri bulunduğu, davacının şikayeti üzerine sosyal güvenlik denetmeni tarafından hazırlanan 19.11.2014 tarihli ve DMA-104 sayılı inceleme raporunda yer verilen davalı şirket temsilcisi ...'nun beyanında tekstil fabrikası inşaatının yapım işini dava dışı ... Gıda Tekstil Taşımacılık Ticaret Anonim Şirketine taşeron olarak verdiklerini, söz konusu inşaata ilişkin Kurum nezdinde 1020834.002 sicil numaralı tescilli işyeri bulunduğunu, bu işyerinden 31.07.2014 tarihine kadar bildirim yapıldığını, iş kazası olduğuna dair bilgisinin bulunmadığını, davacı ile ... ve ...'i tanımadığını belirttiği, denetmen tarafından da fabrika binası inşaatına ilişkin dava dışı şirket adına tescil edilmiş 1020834 sicil numaralı işyerinden 31.07.2014 tarihine kadar 45 işçi için bildirimde bulunulduğu yönünde tespit yapıldığı, sonuç olarak davacının iddialarıyla ilgili iş mahkemesinde dava açabileceği yönünde görüş bildirildiği, inceleme raporunun ekindeki 31.12.2013 tarihli dava dışı şirket tarafından tanzim edilmiş alıcısı davalı şirket olan 3.130.000TL tutarlı faturada "Komple inşaat hakediş bedeli" açıklamasının yazılı olduğu, yine rapor ekindeki dava dışı şirket adına tescilli işyerine ilişkin 2013 yılı Kasım ayına ait bordroda 45 işçinin isminin yer aldığı, ilk derece mahkemesince bilgisine başvurulan bordro tanıklarının davacıyı tanımadıklarını; davacı tanıklarından ...'in şirketin, demir işleri için kendisini çağırdığını, kendisinin de davacıyı ve ...'ı yanında götürdüğünü; ... 'ın ise şirketin ...'i, ...'in de davacıyı ve kendisini çağırdığını, günü birlik davalı şirkette çalışmaya gittiklerini beyan ettiği görülmüştür.
31. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davalı şirkete ait inşaat işinde çalıştığını iddia etmesine rağmen davalı şirket temsilcisinin fabrika binası inşaatının yapım işini dava dışı ... Gıda Tekstil Taşımacılık Ticaret Anonim Şirketine taşeron olarak verdiklerini beyan ettiği, bu şirket adına kayıtlı ayrı bir işyeri bulunduğu, ayrıca davacı tanığı ...'in şirketin, inşaatın demir işleri için kendisini çağırdığını, kendisinin de davacıyı ve ...'ı yanında götürdüğünü belirttiği dikkate alındığında; davanın kamu düzenine ilgilendiren yönü itibarıyla resen araştırma ilkesine tabi olduğu, taraf teşkilinin de mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulması gerektiği gözetilerek bu iddia ve beyanlar kapsamında inceleme yapılarak gerçek işveren tespit edildikten sonra gerekirse davanın gerçek işverene yöneltilmesi sağlanıp tarafların gösterdikleri deliller toplanmalı, asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
32. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
33. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesi kararını davalı şirket ile fer'î müdahil Kurum vekillerinin temyiz etmesine rağmen bozma kararının (E) ve (F) bentlerinde "davalılar" ifadesinin kullanılması maddi olarak kabul edilmiş ve bu maddi hatalara değinilmekle yetinilmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.