Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/614 E. 2023/282 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine itiraz davasında, davalı tarafın dayandığı tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığı, davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşup oluşmadığı ve bozma kararında belirtilen hususların araştırılıp araştırılmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İlk karar ile direnme kararı arasında, davalıların bir kısmına pay tescili hususunda farklılık bulunması ve bu durumun usulüne uygun bir direnme kararı oluşmasını engellemesi gözetilerek, direnme kararı usulden bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Lüleburgaz (Kapatılan) 1. Kadastro Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece ... Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili ... Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; ... ili ... ilçesi ... mahallesinde yapılan kadastro çalışması neticesinde dava konusu 418 ada 106 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tespit gördüğünü, ancak bu taşınmazın 40 yıldan fazla bir zamandır müvekkilinin zilyet ve tasarrufunda olduğunu, davalıların dava konusu taşınmazla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, davalıların zilyetlikleri altında bulunan yerin 80 sayılı parsel olduğunu, tespite esas alınan tapu kayıtlarının hiçbir şekilde dava konusu taşınmaza uymadığını ileri sürerek davalılar adına yapılan tespitin iptali ile 418 ada 106 sayılı parselin müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalılar ... ve ... 07.11.1978 tarihli ilk celsede; dava konusu taşınmazın mirasbırakanlarına ait Ocak/1325 tarih ve 21 sıra numaralı tapu kaydından geldiğini, davanın yerinde olmadığını beyan etmişlerdir.

6. Diğer davalılar yargılama aşamasında; davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemenin Birinci Kararı

7. Lüleburgaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.04.1988 tarihli ve 1978/512 Esas, 1988/219 Karar sayılı kararı ile; 3402 sayılı Kanun’un geçici 1 inci maddesi uyarınca 2613 sayılı Kanuna göre açılan davalara Kadastro Mahkemelerince bakılmaya devam edileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, dosya Lüleburgaz Kadastro Mahkemesine gönderilmiştir.

8. Lüleburgaz (Kapatılan) 1. Kadastro Mahkemesinin 26.06.2009 tarihli ve 1988/46 Esas, 2009/17 Karar sayılı kararı ile; komşu parsellere ait eski tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı Değirmencioğlu vereseleri olarak okuması ile dosya kapsamındaki tanık beyanları ve deliller uyarınca davalıların dayandığı K. Sani 1325 tarih ve 21 sıra numaralı tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyduğu, davacının haricen satın alma iddiasını belge ile ispat edemediği, zilyetlik yönünden; davacının kadastro tespitinden önce dava konusu taşınmaza zilyet olduğu sabit ise de kadastronun 1974 yılında yapıldığı, zilyetliğin 1953 yılından sonra kurulduğunun komşu 68 sayılı parselin dayanak kayıtlarından anlaşıldığı, bu durumda davacı zilyetliğinin 1953 ilâ 1974 yılları arasında tam olarak belirlenemeyen bir tarihte başladığı, davacı tarafın 1954 yılında zilyetliğinin başladığı iddiasını kesin delillerle kanıtlayamadığı, kaldı ki 1954 yılında zilyetliğin başladığı kabul edilse dahi davalıların tutunduğu ve dava konusu taşınmaza uyan tapu kayıtları karşısında zilyetliğin sonucu değiştirmeyeceği, dayanılan tapu kaydı maliki ... kızı ...’nin 1941 yılında öldüğü ve 20 yıl geçmeden Ağustos/1953 tarih ve 137 sıra numaralı tapu kaydı ile tapunun tedavül gördüğü, bu nedenle tapu kaydının geçerliliğini yitirmediği, davacı zilyetliğinin haksız olduğu gerekçesiyle davacının davasının reddi ile dava konusu taşınmazın davalılar ... ve arkadaşları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.

... Daire Bozma Kararı

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 03.11.2010 tarihli ve 2009/8476 Esas, 2010/6370 Karar sayılı kararı ile; “...Davalı tarafın tutunduğu ve tespitte esas alınan Ocak 1325 tarih 21 sayılı tapu kaydının dava ve temyize konu 418 ada 106 parsel sayılı taşınmazı kapsadığı gibi, taşınmaz üzerinde tespit gününde davacı ... yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının da gerçekleşmediği mahkemece yapılan keşif, uygulama ve toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Davacı, gerek ... ve ... ait gerekse diğer tapu maliklerine ait payları tapu dışı yolla satın aldığını da kanıtlayamamıştır. Bu nedenler ve hüküm yerinde gösterilen diğer gerekçelere göre mahkemece oluşturulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı ...'nun yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile…’’ hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 02.02.2012 tarihli ve 2011/3248 Esas, 2012/434 Karar sayılı kararı ile; ''...Taraflar arasında görülmekte olan dava sonucunda yerel mahkemesinden verilen hükmün dairemizce duruşmasız olarak yapılan incelenmesi sonunda onanmasına karar verilmiş ise de, dosyanın duruşmasız yapılmasına ilişkin kararın yeniden incelenmesi davacı tarafından istenilmekle ve duruşma için gereken masrafların davacılar tarafından mahkemeye verilmesine rağmen yerel mahkemece dosyaya eklenerek Yargıtaya gönderilmemesi nedeniyle sehven duruşma isteminin reddine karar verildiği, bu nedenle davacı tarafın savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmakla…’’ ... Dairenin 03.11.2010 tarihli ve 2009/8476 Esas, 2010/6370 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, yapılan duruşma neticesinde Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 02.07.2012 tarihli ve 2012/3992 Esas, 2012/5192 Karar sayılı kararı ile; ''...Davacı taraf, miras yoluyla gelen hakka, satın almaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, tespit gibi tesciline karar verilmiş ise de, taşınmazın tespit tutanağı içeriği, iddianın öne sürülüş biçimi, davacının savunması dikkate alındığında yerel mahkemece yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davalı tarafın tutunduğu, Ocak-325 tarih 21 sayılı tapu kaydının, maliki ... olup, ...'nın ölümüyle geriye kızları ..., ... ve oğlu ...'in kaldığı, Medeni Kanundan önce ölen ... ve ...'in paylarının intikal görmediği, ...'nin payının ise ölümünden sonra mirasçıları tarafından intikali yaptırılarak 1/3 pay yönünden 07.05.1953 tarih 137 sayılı tapu kaydının oluştuğu, bu tapu kaydının intikali yaptırıldığından hukuki kıymetini koruduğu ancak Medeni Kanundan önce ölen ... ve ... paylarının ise intikali yaptırılmadığından tapunun toplam 2/3 payı yönünden Kadastro Kanununun 13/B-c maddesinde öngörülen hukuki kıymetini yitirip, yitirmediği ile ilgili mahkemece yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir.

O halde, mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar tutanak bilirkişilerinin tümü taşınmaz başında hazır olduğu halde keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin kime ait olduğu kimden kime kaldığı taşınmazda sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları çeliştiği takdirde tutanak bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek çelişki duraksamasız giderilmeli, tapudaki paydaşlar ... ve ...'e ait 2/3 pay yönünden davacının zilyetliğinin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi duraksamasız belirlenmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi yönünden gerekli ve yeterli zilyetlik araştırması yapılmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir...” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

11. Bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme yoluna başvurması üzerine Lüleburgaz (Kapatılan) 1. Kadastro Mahkemesinin 16.11.2012 tarihli ek kararı ile; yeniden karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verildikten sonra dosya esasa kaydedilmiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı

12. Lüleburgaz (Kapatılan) 1. Kadastro Mahkemesinin 19.03.2013 tarihli ve 2012/47 Esas, 2013/45 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

14. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 tarihli ve 2013/7-1317 Esas, 2015/2405 Karar Sayılı ilâmı ile; ''...Somut olayda; Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine ... Dairece önce onanmış, daha sonra davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine ... Dairece; “duruşma için gereken masrafların davacılar tarafından mahkemeye verilmesine rağmen yerel mahkemece dosyaya eklenerek Yargıtaya gönderilmemesi nedeniyle sehven duruşma isteminin reddine karar verildiği” gerekçesiyle onama kararı kaldırılarak duruşmalı yapılan inceleme sonunda yukarıda yazılı gerekçelerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Bozma ilamı üzerine bu kez de bir kısım davalılar vekili Av. ... süresi içinde verdiği dilekçe ile karar düzeltme isteminde bulunmuş; ancak, inceleme yetkisi ve takdiri Yargıtaya ait olan karar düzeltme istemi konusunda dosyanın ilgili Daireye gönderilip, Dairece verilecek kararın beklenmesi ve buna göre takibi işlemlerin yapılması gerekirken yerel mahkemece “karar düzeltme kanun yolu neticesinde verilmiş karara karşı yeniden karar düzeltme talebinde bulunulamayacağı” gerekçesiyle karar düzeltme talebinin reddine dair ek karar verilmiştir. Ek karar, bir kısım davalılar vekiline tebliğ edilmiş, tebliğ üzerine davalı vekili 30.11.2012 havale tarihli dilekçe ile Yerel Mahkemece karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesinin mümkün olmadığını belirterek, karar düzeltme dilekçesinin incelenmesi için dosyanın ... Daireye gönderilmesi talebinde bulunmuş ise de Yerel Mahkemece dosya esasa kaydedilerek direnme kararı verilmiştir.

Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece HUMK.440 ve devamı maddelerinde belirtilen usul işlemleri tamamlanmadan dosya esasa kaydedilerek duruşma açılmak suretiyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan yok hükmünde bulunan direnme kararı kaldırılarak bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın, ... Daireye gönderilmesi gerekmiş; bu nedenle temyiz itirazları bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır…’’ gerekçesiyle direnme kararının kaldırılmasına ve bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın ... Dairesine gönderilmesine, temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

15. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 04.10.2016 tarihli ve 2016/8750 Esas, 2016/7498 Karar sayılı ilâmı ile; ''...Yargıtay Daireleri tarafından verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulması halinde, karar düzeltme istemlerini süre ve içerik olarak inceleyip değerlendirme görevi, ilgili Yargıtay Dairesine ait bulunmaktadır. Bu nedenle; mahkemenin ek karar ile bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; bir kısım davalılar vekilinin isteminin kabulü ile, karar düzeltme isteminin reddine ilişkin mahkemenin 16.11.2016 tarihli ek kararlarının ORTADAN KALDIRILMASINA,

Dosya kapsamına göre, Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine 7. Hukuk Dairesince önce onanmasına karar verildiği, davacı vekilinin onama ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunması üzerine anılan Dairece istem kabul edilerek hükmün araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, bu kez de bir kısım davalılar vekilince bozma kararının ortadan kaldırılması ve hükmün tekrar onanması istemiyle tekrar karar düzeltme isteminde bulunduğu (ilamın 1. paragrafında belirtilen ve ortadan kaldırılan ek karara konu olan talep) belirlenmiştir. Ne var ki; Yargıtay Dairelerinin karar düzeltme istemi sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı yeniden karar düzeltme isteminde bulunulamaz…’’ gerekçesiyle bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

Direnme Kararı

16. Kırklareli Kadastro Mahkemesinin 25.12.2018 tarihli ve 2017/175 Esas, 2018/70 Karar sayılı kararı ile; 02.02.2018 tarihli celsede bozma ilâmına uyulmasına karar verildikten sonra, 31.10.2018 tarihli celsede davalılar ..., ..., ... ve ...’ye bozma ilâmı ve duruşma günü tebliğ edilmeden uyma kararı verildiğinden bozma ilâmına uyulmasına ilişkin ara karardan dönülmesine, önceki gerekçeye ek olarak; bozma aşamasında geçen sürede davalılar arasında ölen kişilerin bulunduğu, kök muris ... Ağa’nın veraseti yeniden düzenlenerek davalıların paylarının belirlendiği, ancak gerekçeli kararın yazımı aşamasında ... Değirmencioğlu’nun kızı ...’nin kızı ...’nin oğlu ...’in yedi çocuğu olmasına rağmen sehven dört çocuğuna ve alt soyuna pay verildiği görülmüş ise de gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki yaratmamak adına kısa kararda yazıldığı şekilde hüküm tesis edildiği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

17. Direnme kararı süresi içinde davalılar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

18. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kadastro tespitine itiraz istemli eldeki davada, davalı tarafın tutunduğu ve tespitte esas alınan Ocak 1325 tarih ve 21 sayılı tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığı, Medeni Kanundan önce ölen ... ve ... paylarının intikali yaptırılmadığından toplam 2/3 pay yönünden dayanak tapu kaydının Kadastro Kanunu’nun 13/B-c maddesi gereğince davacı lehine hukuki kıymetini yitirip yitirmediği, davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşup oluşmadığı, bu kapsamda bozma ilâmında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; direnme kararının usulüne uygun olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

20. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297 nci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294/3 üncü maddesinde ise “Hükmün tefhimi herhâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.

22. Yukarıda yer verilen kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere mahkeme kararları için belli biçim koşulları öngörülmüştür. Bu biçim koşulları; yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilâflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.

23. Somut olaya gelince; mahkemece ilk kararda; davacının davasının reddi ile diğer davalılar yanında 45/5040’şar payların da ... mirasçılarından davalılar ..., ... ve ... adına tesciline karar verildiği, ... Dairece; yapılan araştırma ve soruşturmanın hüküm vermeye yeterli olmadığından bahisle hükmün bozulduğu, mahkemece direnme kararında; davacının davasının reddi ile dava konusu taşınmazın kök mirasbırakan ... Ağa'nın bir kısım mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiş iken ... mirasçılarından davalılar ..., ... ve ... adına pay tesciline karar verilmediği anlaşılmıştır. Bir başka ifadeyle ilk karardan farklı olarak direnme kararında davalılar ..., ... ve ... adına pay tesciline karar verilmemiş, anılan davalılar tarafından da bu hususa hasren karar temyiz edilmiştir.

24. Görüldüğü üzere ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunmakta olup bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi mümkün, usulüne uygun olarak oluşturulmuş direnme kararının varlığından söz etme olanağı bulunmamaktadır.

25. Mahkemece yapılması gereken, HMK’nın 294 üncü ve 297 nci maddeleri gereğince usulüne uygun şekilde hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun olarak da gerekçeli karar yazmaktır.

26. Hâl böyle olunca direnme kararı usulden bozulmalıdır.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

İstekleri hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

Kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

29.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.