Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/702 E. 2022/958 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında imzalanan protokole dayalı tapu iptal ve tescil davasında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 30. maddesindeki hak düşürücü süre gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin doğru olup olmadığı hususunda Hukuk Genel Kurulu'na taşınan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Özel Daire bozma kararına karşı, tarafların bozma kararına uyulması yönünde beyanda bulunmaları nedeniyle usuli kazanılmış hak doğduğu, bu nedenle bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın hak düşürücü süre yönünden reddine ilişkin hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, bölge adliye mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı idare vekili ve davalı idare vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı idare vekili dava dilekçesinde; davalı idare ile aralarında 03.07.1992 tarihinde protokol yapıldığını, buna göre hâlen davacı idare tarafından öğrenci yurdu olarak kullanılan Samsun ili Merkez ilçesi Atakum Mahallesi 5059 ada 1 sayılı parsel ve üzerindeki binaların 41.932.200eTL (41.932,20YTL) bedel mukabilinde kendilerine devri hususunda davalı idare ile anlaşmaya varıldığını, davalı idarenin bu zamana kadar ferağ yükümlülüğünü yerine getirmediğini, protokol ile belirlenen bedelin 27.03.1998 tarihinde T.C. Ziraat Bankası Yenişehir Şubesine bloke edildiğini ve bu durumun davalı idareye bildirildiğini, imzalanan protokolün iptali için davalı idarenin açtığı davanın, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/931 E., 2004/1045 K. sayılı kararı ile reddedildiğini ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bedelin günün koşullarına uyarlanması için açılan davanın ise Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde derdest olduğunu ileri sürerek taşınmaz ve üzerindeki binaların davacı idare adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan davanın hâlen derdest olduğunu, bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, tescil talebi için gereken şartların oluşmadığını, protokol ile belirlenen bedelin kendilerine ödenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.11.2016 tarihli ve 2006/130 E. 2016/201 K. sayılı kararı ile; Samsun ili Atakum ilçesi Atakum mahallesi 5059 ada 1 parselde (nazım imar planı değişikliği ile 5059 ada 6, 7, 8, 9 parseller) kayıtlı 69.991,73 m2 alanlı taşınmazın 4.354.639TL bedelle ve taraflar arasında yapılan protokol ve ek protokol gereğince taşınmazın devrinin ve temlikinin yapılması konusunda tarafların mutabık oldukları, protokolle belirlenen bedelin de bloke edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 5059 ada 1 parselinde kayıtlı 69.991,73 m2 alanlı taşınmazın, 4.354.639TL ek bedel karşılığında Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.06.2015 tarihli ve 242 sayılı imar planı değişikliği yönünde almış olduğu karar gereği yeniden numaralandırılan 5059 adanın 7 ve 8 nolu parselleri üzerinde bulunan TEDAŞ'a ait trafo binaları (hariç) dışında kalan tüm binalar ile birlikte arsaları dahil olmak üzere davacı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu adına tapuya kayıt ve tesciline, (toplam 46.286,839TL bedelle), 5059 ada 7 ve 8 parsel üzerinde bulunan ve hâlen bölgeye enerji akım ve kontrolünü sağlayan trafo binalarının kullanım hakkının TEDAŞ'a ait olduğu hususunun tapuya şerh verilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

8. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 01.03.2017 tarihli ve 2017/315 E. 2017/331 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında imzalanan protokolün 03.07.1992 tarihli olduğu, davalı idarenin, protokolün geçerli olmadığının tespitine ve iptaline dair açtığı davanın, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.12.2004 tarihli ve 2004/931 E. 2004/1045 K. sayılı kararı ile reddedildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, yine davalı idarenin, sözleşmenin uyarlanması için açtığı davada ise Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.05.2011 tarihli ve 2007/457 E. 2011/222 K. sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne (protokole konu arsa, bina ve müştemilat bedelinin toplam 4.354.639,90TL olarak belirlenmesi sureti ile) karar verildiği, işbu kararın da Yargıtay incelemesinden geçmek sureti ile kesinleştiği, dosya içerisinde bulunan ve taraflarca itiraza konu edilmeyen kurum yazışmalarına göre, davalı idarenin 06.03.1998 tarihli ve 5438 sayılı yazı ile taşınmazın tapuda ferağını verebilecek durumda olduklarını, ancak zaman içinde oluşan yüksek enflasyon nedeniyle protokol ile öngörülen bedelin, tesislerin maliyet değerinin çok altında kaldığını, dolayısıyla protokolün tarafların hak ve hukukunu koruma özelliğini yitirdiğini belirtip, yeniden belirlenecek rayiç değer üzerinden devir bedelini konuşmak üzere davacı idareyi görüşmeye davet ettiği, aksi hâlde davalı idarenin protokol ile bağlı sayılamayacağını ihtar ettiği, bu resmi yazıya davacı idarenin 19.03.1998 tarihli ve 41211 sayılı ve 24.03.1998 tarihli ve 470 sayılı yazılar ile cevap verdiği ve protokol doğrultusunda taşınmazın devrini istendiği, davalı idarenin ise bu kez 23.07.1998 tarihli 18645 sayılı yazı ile protokolle belirlenen bedelin yetersiz olduğunu tekrar belirttiği, aynı şekilde davalı idarenin 02.12.1999 tarihli ve 27344 sayılı yazı ile de devir bedelini görüşmek hususunda davacı idareyi görüşmeye davet ettiği, aksi hâlde protokolün feshi yoluna gidileceğini ihtar ettiği, davacı idarenin bu kez 20.12.1999 tarihli ve 3523 sayılı yazı ile bu talebi kabul etmeyerek protokol hükümleri doğrultusunda işlem yapılmasını istediği, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 sayılı Kanun ile değişik 30. maddesi hükmüne göre, taşınmaz malı devralacak olan idare ile taşınmaz mal sahibi devirde anlaşmış olmalarına karşın, bedelde anlaşamadıkları takdirde, alıcı idarenin devirde anlaşma tarihinden itibaren 30 gün içinde anılan Kanun’un 10. maddesinde yazılı usule göre mahkemeye başvurarak kamulaştırma bedelinin tespitini isteyeceği, Kanun’un bu buyurucu hükmünde öngörülen 30 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu ve taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulması gerektiği, somut olayda yapılan yazışmaların tarihleri dikkate alındığında, yasal 30 günlük dava açma süresinin fazlasıyla geçirildiği, bu duruma göre mahkemece davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19.03.2019 tarihli ve 2017/30873 E. 2019/4977 K. sayılı kararı ile; “…Dava, taraflar arasında yapılan protokole dayanan tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı, taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın reddine dair karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında 03.07.1992 tarihinde yapılan protokolün geçersiz olduğu iddiası ile açılan davanın Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/931-1045 sayılı kararı ile reddedilmesi suretiyle protokolün geçerliliğinin Yargıtay denetiminden geçerek 18.07.2005 tarihinde, protokolde belirlenen bedelin uyarlanmasına ilişkin olarak açılan Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/457 E - 2011/222 K sayılı davanın kabulüne dair kararının da 12.06.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Tarafların beyanları her iki kesinleşen kararla birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında yapılan 03.07.1992 tarihli protokol geçerlidir.

Bu durumda protokole dayalı tapu iptal ve tescil davasında esasa girilerek dosya içindeki bilgi ve belgelere göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın yanlış nitelendirilmesi sonucu reddine karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 29.05.2019 tarihli ve 2019/1974 E. 2019/2518 K. sayılı kararı ile; önceki karardaki gerekçe tekrar edilerek ve bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin olmasından dolayı hâkimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olması durumunda, taraflar veya vekilleri bozma ilamına uyulmasını isteseler dahi, mahkemece kararda direnebileceği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 sayılı Kanun ile değişik 30. maddesi uyarınca taşınmazın devri istemine mi yoksa protokole dayanan tapu iptali ve tescil istemine mi ilişkin olduğu, buradan varılacak sonuca göre davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, bölge adliye mahkemesi tarafından verilen ilk kararın Özel Dairece bozulmasından sonra bölge adliye mahkemesince tarafların duruşmaya davet edilerek bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulması üzerine 29.05.2019 tarihli celsede davacı idare vekili ve davalı idare vekilinin “bozma ilamına uyulmasını talep ediyoruz” şeklindeki beyanları gözetildiğinde bölge adliye mahkemesince direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.

15. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 373/3. maddesi hükmüne göre; bölge adliye mahkemesi, 344. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.

16. Mahkeme kural olarak, Yargıtayın bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak; uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir.

17. Diğer taraftan çekişmeli yargıda bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hâkimin kendiliğinden (re’sen) göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması hâlinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme önceki kararda direnemez. Zira bozmaya uyulması talep edilmekle artık bozma lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak doğmuş olur.

18. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.

19. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 22.01.2014 tarihli ve 2013/19-556 E. 2014/40 K., 18.02.2020 tarihli 2016/21-817 E., 2020/167 K. sayılı kararları).

20. Bu bağlamda aleyhine verilen bozma kararını benimsemek suretiyle bozma kararına uyulmasını isteyen tarafın bu kabulü, hukukî sonuç doğuracak nitelikte olup, bozma hükümlerinin yerine getirilmesi konusunda, bozma kararı lehine olan taraf yararına usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğunun kabulü gerekir.

21. Böyle bir durumda mahkemenin, bozmayı kabul yönündeki bu irade açıklamasını nazara almadan, kazanılmış hakkı ihlâl ederek direnme kararı vermesi mümkün değildir.

22. Somut olay ve dosya kapsamına göre; dava, taraflar arasında 03.07.1992 tarihinde düzenlenen protokole dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

23. Kamu düzenine ilişkin bozma nedenleri bulunmayan eldeki davada, Özel Dairece bozma kararı sonrası tarafların beyanları alınmış, taraf vekilleri bozma ilamına uyulmasını talep etmişlerdir.

24. O hâlde bölge adliye mahkemesinin her iki tarafın bozmayı kabul yönündeki bu irade açıklamalarını nazara almadan, direnme kararı vermesi mümkün değildir.

25. Hâl böyle olunca taraf vekillerinin bozma ilamına uyulmasına ilişkin talepleri gözetildiğinde Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken davanın hatalı nitelendirilmesi ve bozma nedeninin de kamu düzenine ilişkin olduğu kabul edilmek suretiyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan usulî

nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.