Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/710 E. 2022/210 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Rücuan tazminat davasında, sigortalının vefatı ile sonuçlanan olayın iş kazası olup olmadığı hususunda ihtilaf bulunması nedeniyle, davalıya iş kazası olmadığının tespiti için dava açma imkanı tanınıp tanınmayacağı ve bu davanın bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan ödemelerin rücuan tahsili için, olayın iş kazası olduğunun tespiti gerektiği, davalının iş kazası olmadığı yönünde savunma ve temyiz itirazında bulunduğu gözetilerek, davalıya iş kazası olmadığının tespiti için dava açma imkanı tanınması ve bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “Rücuan tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Diyarbakır 1. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... İnşaat Madencilik Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili dava dilekçesinde; davalı şirkete ait işyeri sigortalılarından Zafer Kartal’ın 21.02.2011 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle hak sahiplerine 31.583,37TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, Kurum müfettişi tarafından düzenlenen raporda dava dışı sigortalının geçirdiği kazanın iş kazası olduğu ve sigortalının işe girişinin süresinde Kuruma bildirilmediği yönünde tespit yapıldığını ileri sürerek şimdilik 5.000TL Kurum zararının faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... İnşaat Madencilik Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde; 17.02.2011 tarihinde müvekkili şirkete ait işyerinde işe başlayan dava dışı sigortalının olay günü mesai bitiminden sonra şantiye merkezinin bulunduğu alandan telefonla konuşmak amacıyla uzaklaşıp yağcı olarak çalıştığı iş makinesinin bulunduğu yere gittiğini, tanık anlatımlarından anlaşılacağı üzere o gün kız arkadaşı ile kavgalı olduğunu, anlık gelişen bir nedenden dolayı şantiye merkezinden 1,5-2 km uzaklıktaki iş makinesine bağladığı halatla intihar ettiğini, böylesi bir olayda müvekkili şirketin kusurlu olduğundan söz etme imkânı bulunmadığı gibi uygun illiyet bağının da kesildiğini, mesai bitiminden sonra anlık bir kararla intihar eden sigortalının ölümünün iş kazası olmaktan uzaklaştığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Diyarbakır 1. İş Mahkemesinin 18.12.2015 tarihli ve 2014/1499 E., 2015/1804 K. sayılı kararı ile; dava dışı sigortalının vefatı sonucunu doğuran intihar olayının, işyerinde gerçekleşmesi ve işe giriş bildirgesinin kazadan sonra verilmesi nedeniyle davacı Kurumca iş kazası olarak kabul edildiği, dosya kapsamının da bu yöndeki müfettiş raporunu doğruladığı, bu nedenle sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri olan 31.583,37TL’den 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43. ve 44. maddeleri uyarınca %50 oranında indirim yapılarak talep edilebilir Kurum alacağının 15.791,68TL olarak belirlendiği, bu miktarın adalet ve hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak 5.000TL alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Diyarbakır 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde taraf vekilleri temyiz etmiştir.

8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 03.04.2018 tarihli ve 2016/1831 E., 2018/2961 K. sayılı kararı ile; "...“…Dava dosyası incelendiğinde, 21.02.2011 tarihinde meydana gelen olay sonucu hak sahiplerine bağlanan sürekli iş göremezlik gelirinin rücuan tazmini istemine ilişkin işbu davada, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmış ise de, söz konusu hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.

Bekletici sorun (mesele-i müstehire), görülmekte olan bir davayı doğrudan ilgilendiren bir konunun derdest başka bir davada görülmesi halinde, davanın karara bağlanması için o dava sonucunun beklenmesi zorunluluğu veya gereğini ifade eder. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Bekletici sorun başlıklı 165. maddesine göre, "Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir." hükmünü içermektedir.

Eldeki davada, davalı vekili olayın iş kazası olmadığı yönünde savunma yapması karşısında bu husus araştırılmadan karar verildiği anlaşılmakla (iş kazası olmadığı tespit edildiği takdirde kazalıya/haksahiplerine sosyal sigorta yardımı yapılması söz konusu olmayacaktır), mahkemece, davalıya, olayın hizmet akdine dayalı iş kazası olmadığının tespiti yönünde dava açmak üzere süre verilmeli, açıldığı takdirde bu durum eldeki davada bekletici mesele yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. Diyarbakır 1. İş Mahkemesinin 11.07.2018 tarihli ve 2018/276 E., 2018/585 K. sayılı kararı ile; Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 24. maddesine göre kanunda açıkça belirtilmedikçe hiç kimsenin kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamayacağı, iş kazasının tespitine ilişkin müfettiş raporunun 12.11.2011 (12.10.2011) tarihli olduğu, mahkemece 18.12.2015 tarihinde karar verildiği, karardan sonra dahi davalı tarafça herhangi bir dava açılmadığı, 5510 sayılı Kanun’un 59/2. maddesi uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, söz konusu raporun aksinin davalı tarafça ispat edilemediği, mevcut delil durumu ve tasarruf ilkesi gözetilerek karar verildiği, davalının bu yönde temyizinin de bulunmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rücuan tazminat istemine ilişkin eldeki davada dava dışı sigortalının vefatı ile sonuçlanan intihar olayının hizmet akdine dayalı iş kazası olmadığının tespiti yönünde dava açması için davalıya süre verilerek dava açıldığı takdirde bekletici mesele yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

13. Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukukî bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.

14. Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukukî ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.

15. Bazı hâllerde ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı hâlde kanun gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.

16. Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı hâlleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Mecburi Dava Arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır.

17. Şu durumda maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.

18. Gelinen bu noktada bekletici sorun konusuna kısaca değinilmelidir.

19. Bekletici sorun HMK'nın 165. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen maddede bekletici sorun;

“(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.

(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir." şeklinde düzenlenmiş olup madde metninden de anlaşılacağı üzere bir davada hüküm verilmesi, başka bir davanın çözümüne bağlı ise mahkeme açılmış olan o davanın sonuçlanmasını beklemek üzere yargılamayı erteleyebilir. Başka bir deyişle o davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir. Şayet açılmış bir dava yoksa o konuda dava açılması için sonuçları hatırlatılarak süre verilip sonucuna göre hüküm kurulacaktır.

20. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki olay tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 13. maddesinde iş kazası düzenlenmiş olup aynı Kanun'un 19. maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve engellilik nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum sağlık kurulunca meslekte kazanma gücünü en az %10 oranında kaybettiği tespit edilen sigortalının sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacağı; 20. maddesinde ise iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine gelir olarak bağlanacağı belirtilmiştir. Öte yandan Kurumca sigortalıya veya ölümü hâlinde hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere işverenden rücuan tahsili 5510 sayılı Kanun'un 21. vd maddelerinde hüküm altına alınmıştır.

21. Görüldüğü üzere meydana gelen bir olayın iş kazası olup olmadığı sigortalıya iş kazası sigorta kolundan yapılacak sigorta yardımları ile meslekte kazanma gücünü %10 veya daha fazla kaybetmesi koşuluna bağlı olarak kendisine; ölümü hâlinde hak sahiplerine gelir bağlanması noktasında ana unsuru teşkil etmektedir.

22. Bu kapsamda olmak üzere 5510 sayılı Kanun'un 13. maddesi ile Kuruma iş kazasını soruşturma yetkisi verilmiş olup anılan hükme göre Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilen bir olayın işveren tarafından iş kazası olmadığının ileri sürülmesi durumunda bu konuda tespit davası açılması gerekmektedir. Bu tür bir davada mahkemece verilecek hüküm gerek sigortalının (ölmüş ise hak sahiplerinin) gerekse Kurumun hak alanını doğrudan etkileyecektir. Zira mahkemece olayın iş kazası olmadığının tespiti durumunda sigortalıya (veya hak sahiplerine) sigorta yardımları yapılması ve gelir bağlanması mümkün olmayacak, bu kapsamda yersiz olarak yapılmış bulunan ödemelerin tahsili söz konusu olabilecektir. Bu itibarla işverenin açacağı iş kazası olmadığının tespitine ilişkin davada sigortalı (veya hak sahipleri) ile Kurum arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu açıktır. Buna bağlı olarak sigortalı/kazalı işçi tarafından işverene karşı açılan tazminat davasında Kurum; Kurum tarafından işverene karşı açılan rücu davasında ise sigortalı (veya hak sahipleri) taraf olmadığından sözü edilen davalarda olayın iş kazası olup olmadığının ön sorun olarak çözüme kavuşturulmasına olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece ilgili tarafa olayın iş kazası olduğunun veya olmadığının tespiti yönünde dava açması için Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 165. maddesi uyarınca süre verilmesi ve dava açıldığı takdirde bekletici sorun yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.

23. Somut olayda; davalı şirkete ait işyeri sigortalılarından dava dışı Zafer Kartal'ın vefatı ile sonuçlanan ve savcılık tarafından yürütülen soruşturmada intihar olduğu belirtilerek kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilen olayın Kurum müfettişi tarafından hazırlanan 12.10.2011 tarihli raporda 5510 sayılı Kanun'un 13/1-a maddesi uyarınca iş kazası olduğu ve işe giriş bildirgesinin Kuruma kazadan sonra verildiği yönünde tespit yapıldığı, davalı Kurum tarafından bu tespit esas alınarak olayın iş kazası olduğu kabul edilmek suretiyle dava dışı sigortalının hak sahiplerine gelir bağlandığı, bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin tahsili istemiyle açılan eldeki davada davalı vekilinin cevap dilekçesinde olayın iş kazası olmaktan uzaklaştığını belirttiği, ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın sigortalının ölümünün iş kazasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, buna göre de talep edilen alacaklara hak kazanılıp kazanılmadığı olarak belirlendiği, mahkemece toplanan delillerin Kurumun olayın iş kazası olduğu yönündeki kabulünü doğruladığı gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak istemin hüküm altına alındığı, davalı vekilinin sigortalının sigorta girişinin zamanında yapılmamasının olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi için yeterli olmadığını açıkça temyiz konusu yaptığı anlaşılmıştır.

24. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davacı Kurumun dava dışı sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle rücu alacağının bulunup bulunmadığı konusunda karar verilebilmesi için öncelikle olayın iş kazası olup olmadığı ile ilgili uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmekte olup davalının bu yönde savunması ve temyiz itirazı olduğu dikkate alındığında davalıya olayın hizmet akdine dayalı iş kazası olmadığının tespiti yönünde dava açması için Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 165. maddesine uygun biçimde süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bekletici mesele yapılarak sonucuna göre davanın esası hakkında hüküm kurulmalıdır.

25. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

27. Öte yandan dava dışı sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin ölüm geliri olmasına rağmen Özel Daire bozma kararında "sürekli iş göremezlik" geliri olarak yazılması maddi hata olarak kabul edilmiş ve işin esasına etkili görülmemiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı ... İnşaat Madencilik Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.