"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki "Ödeme emrinin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ... (SGK/Kurum) tarafından dava dışı ... İnşaat Taahhüt Limited Şirketinin adına kayıtlı işyerine ait prim, işsizlik sigortası primi ve damga vergisi borçlarından dolayı şirket müdürü olduğu iddiası ile müvekkili hakkında toplam 47.457TL'nin tahsili için üç ayrı dosya üzerinden 07.12.2016 tarihinde takip başlatıldığını, ödeme emirlerinin tek zarf içine konulmak suretiyle 13.12.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, borca davalı Kurum nezdinde 7 günlük süre içinde 19.12.2016 tarihinde yapılan itirazın Kurumca reddedildiğini, red kararının 23.12.2016 tarihinde tebliği üzerine dava açıldığını, davanın 7 günlük süre içinde açıldığının kabulü gerektiğini, öte yandan takibe konu prim borçlarından 2007 yılına ait olan hariç geri kalanının zaman aşımına uğradığını, ayrıca dava dışı şirketten alacağın kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi hâlinde müvekkili hakkında takip yapılabileceğini ileri sürerek davacının ödeme emirlerinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın prim alacakları yönünden uygulanması gereken 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde öngörülen 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının dava dışı limited şirketin ortağı ve yöneticisi olması nedeniyle şirketin prim borçlarından şirket ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, zaman aşımı iddialarının yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş ayrıca davanın kısmen ya da tamamen reddi hâlinde davalı Kurum lehine %10 oranında haksız çıkma tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 21.09.2017 tarihli ve 2016/631 E., 2017/324 K. sayılı kararı ile; davacının ödeme emirlerinin 13.12.2016 tarihinde tebliği üzerine 7 gün içinde davalı Kurum nezdinde borca itiraz ettiği, itirazın reddine ilişkin kararın 23.12.2016 tarihinde tebliği sonrasında 7 günlük süre içinde eldeki davayı açtığı, ancak davacıya tebliğ edilen ödeme emirlerinin arka sayfasında itirazın 7 gün içinde yetkili iş mahkemesine yapılması gerektiğinin yazılı olduğu, bu nedenle ödeme emirlerinin 13.12.2016 tarihinde tebliğinine rağmen 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 29.12.2016 tarihinde açılan davanın reddi gerektiği, Hukuk Genel Kurulunun 2011/21-571 E, 2011/680 K. ile 2007/21-623 E., 2007/717 K. sayılı kararlarının da aynı yönde olduğu, ayrıca 6183 sayılı Kanun’da İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesine paralel düzenleme bulunmadığından davacının menfi tespit davası açma hakkının da mevcut olmadığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine, %10 haksız çıkma tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 09.02.2018 tarihli ve 2017/2605 E., 2018/236 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2015/23531 E., 2018/226 K. ile Hukuk Genel Kurulunun 2015/10-2155 E., 2016/179 K. sayılı kararları da dikkate alındığında ödeme emirlerine itirazın davalı Kurum tarafından değerlendirilerek reddedildiği, red kararında iş mahkemesine yasal süresi içinde dava açılabileceğinin bildirildiği, davacının red kararının tebliğinden itibaren 7 günlük süre geçmeden açtığı davanın hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerektiği, bu durumda zaman aşımı iddiası yönünden yapılan incelemede 2004 yılı Haziran ayı ve sonrasına ilişkin pirim borçlarının 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğu, ödeme emrinin tebliğ tarihi itibariyle 2016 (2006) yılı Kasım ayı ve sonrasına ilişkin borçların zaman aşımına uğramadığı, öncesine ilişkin borçların ise zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, 2015/34224 sayılı takip dosyası üzerinden tebliğ edilen ödeme emrinin 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin 38.119,52TL’lik kısmının iptaliyle takibin 4.380,10TL üzerinden devamına; 2015/34226 sayılı takip dosyası üzerinden tebliğ edilen ödeme emrinin 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin 3.413,70TL’lik kısmının iptaliyle takibin 392,24TL üzerinden devamına; 2015/34228 sayılı takip dosyası üzerinden tebliğ edilen ödeme emrinin 2006/10. ay ve öncesine ilişkin 962,99TL’lik kısmının iptali ile takibin 190,11TL üzerinden devamına karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde taraf vekilleri temyiz etmiştir.
10. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 07.05.2019 tarihli ve 2018/2777 E., 2019/3518 K. sayılı kararı ile; "...F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenlerle, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde ödeme emrine karşı dava açma süresi 7 gün ile sınırlandırmıştır. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297 ve 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı Kararları).
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03/10/2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 24.02.2016 gün, 2015/10-2155 E., 2016/179 K. sayılı Kararları).
Somut olayda, davaya konu ödeme emirlerinin 13/12/2016 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, 13/12/2016 tarihiyle tebliğ aldığı ödeme emirlerinin arka sayfasında itirazın 7 gün içinde iş mahkemesine yapılacağı yazılı olduğu halde davanın 29/12/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Dava 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılmadığından ödeme emrinin tebliği ile birlikte davalı Kurum alacağı kesinleşecektir.
Yapılacak iş, 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesi gereği, 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın hatalı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 02.10.2019 tarihli ve 2019/1213 E., 2019/1301 K. sayılı kararı ile; bozmaya konu karar içeriğinde değinilen Hukuk Genel Kurulu kararında ve Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin konuya ilişkin yerleşik içtihatlarında aksi yönde yaklaşım benimsendiği, bu yaklaşım kapsamında borçlunun ödeme emrinin tebliğinden itibaren dava açma süresi içinde Kuruma başvurması ve Kurumun başvuruyu red ya da 60 gün içinde cevap vermeyerek zımmi red ile sonuçlandırması hâlinde dava açma süresi içinde yetkili iş mahkemesine açılan davanın süresinde açıldığının kabul edildiği, eldeki davanın duruşma gününe yakın bir tarihte Daireye intikal eden ve Kuruma yapılan başvurunun hak düşürücü süreye etkisinin olmayacağı yönündeki yaklaşımla verilen kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 2017/576 E., 2019/5482 K. sayılı karar ile 5521 sayılı Kanun’un 6552 sayılı Kanun ile eklenen 7. maddesinin 3. fıkrası uyarınca dava açılmadan önce Kuruma yapılan başvurunun reddi üzerine 7 günlük süre içinde açılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bu hâli ile Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu kararları arasındaki içtihat farklılığının sürdüğünün anlaşıldığı, öte yandan Anayasa Mahkemesinin 2017/29896 Başvuru numaralı kararında içtihat farklılığının adil yargılanma hakkı üzerindeki etkisinin irdelendiği, bu itibarla Yargıtay Daireleri arasında içtihat birliği bulunmayan bir konuda ilk derece ve bölge adliye mahkemelerince aynı konuda tutarlı bir yaklaşıma dayalı hüküm oluşturulması mümkün olmadığından konunun Hukuk Genel Kurulu tarafından yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu bulunduğu, bu nedenle direnme kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının ödeme emirlerinin 13.12.2016 tarihinde tebliği üzerine 19.12.2016 tarihinde davalı Kuruma yaptığı itirazın reddine ilişkin kararın 23.12.2016 tarihinde tebliğinden sonra 29.12.2016 tarihinde açtığı davanın 6813 sayılı Kanun’un 58. maddesinde öngörülen yedi günlük hak düşürücü süre içinde açıldığının kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile 2015/34224 sayılı takip dosyası üzerinden tebliğ edilen ödeme emrinin 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin 38.119,52TL’lik, 2015/34226 sayılı takip dosyası üzerinden tebliğ edilen ödeme emrinin 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin 3.413,70TL’lik ve 2015/34228 sayılı takip dosyası üzerinden tebliğ edilen ödeme emrinin 2006/10. ay ve öncesine ilişkin 962,99TL’lik kısmı (gecikme zammı ile birlikte toplam 42.496,21TL) yönünden takibin iptaline karar verildiği, Özel Dairece davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığından bahisle reddi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince önceki hükümde direnildiği, ödeme emirlerine konu Kurum alacağının toplam tutarının 47.458,66TL (gecikme zammı ile birlikte) olduğu, ancak ödeme emirlerinde 5510 sayılı Kanun’un 89. maddesi uyarınca tahsil tarihine kadar ayrıca gecikme cezası ve gecikme zammı tahakkuk ettirileceğinin belirtildiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a ve ek 1. maddelerindeki hükümler kapsamında direnme karar tarihinde (02.10.2019) geçerli temyiz edilebilirlik sınırının ise 58.800TL olduğu dikkate alındığında; direnme kararının miktar itibariyle temyiz edilebilen kararlardan olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamış ve böylece istinaf yargılaması hukuk sistemimize dahil olmuştur.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar; 361. ve 362. maddelerinde ise temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca, “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz.
17. Öte yandan hemen belirtimelidir ki, kesinlik sınırı kamu düzeninden olup bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
18. 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen "Parasal sınırların artırılması" başlıklı ek 1. madde ile aynı Kanun'un 362/1-a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan ek 1. maddenin 2. fıkrasına göre, "... 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır".
19. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 02.10.2019 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 58.800TL olup Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlığa konu toplam alacağın (47.458,66TL), kısmen kabul edildiği hâlde bozma kararı kapsamında reddi gereken ödeme emirlerine konu alacak miktarının (42.496,21TL) dikkate alındığında Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 362/1-a ve ek. 1. maddeleri gereğince miktar itibariyle temyiz edilemeyen kararlardan olduğu anlaşılmaktadır.
20. Hâl böyle olunca davalı ... vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmektedir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.