Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/843 E. 2022/578 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hâkimin, davacıların dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların dışında kendiliğinden yaptığı inceleme ve buna göre verdiği kararın hukukiliği.

Gerekçe ve Sonuç: Medeni yargılama hukukunda tasarruf ilkesi gereğince hâkimin, tarafların ileri sürdüğü iddialarla bağlı olup, bunların dışında kendiliğinden inceleme yapamayacağı ve karar veremeyeceği gözetilerek, davacıların dava dilekçesinde belirttiği iddia yerine farklı bir hususu değerlendirip hüküm kuran Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 1. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri ile diğer bir kısım mirasçının Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/367 E. sayılı dava dosyasında vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak davalılar Atilla, Sabahattin ve Muhammet aleyhine tapu iptali ve tescil davası açtıklarını, yapılan yargılama neticesinde mahkemenin 09.04.2010 tarihli ve 2006/367 E., 2010/196 K. sayılı kararıyla davanın kabulüne ve dava konusu 1360 ada 89 parsel sayılı taşınmazdaki 26 numaralı bağımsız bölümün davalı Sabahattin adına olan tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tesciline karar verildiğini, bir kısım davacılar ile davalıların temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 26.04.2011 tarihli ve 2010/13965 E. 2011/4893 K. sayılı kararıyla anılan bağımsız bölüm yönünden temyiz isteminin reddine, diğer yönlerden hükmün bozulmasına karar verildiğini, 26 numaralı bağımsız bölüm yönünden hükmün kesinleştiğini, bozma sonrası mahkemece tapu müdürlüğüne gönderilen 17.05.2017 tarihli müzekkereyle 26 numaralı bağımsız bölüm üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasının istenmesi üzerine tapu müdürlüğünce tedbirin kaldırıldığını, sonrasında anılan bağımsız bölümün davalı Sabahattin tarafından kötü niyetli olarak 20.07.2017 tarihinde üçüncü kişi Ahmet Belli isimli şahsa satıldığını, mahkemece öncelikle kesinleşmiş gerekçeli kararın tapu müdürlüğüne gönderilmesi gerekirken dava konusu taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasının mevzuata aykırı olduğunu, tedbirin kaldırıldığının müvekkillerine bildirilmediğini, yine menfaat sahibi müvekkillerinin herhangi bir talebi olmaksızın tedbirin kaldırıldığını, on yıla yakın süren yargılama sonucunda müvekkillerinin haklarına mahkeme hâkiminin hukuka aykırı işlemleri nedeniyle ulaşamadığını, maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla her bir müvekkil için 500’er TL maddi ve 15.000’er TL manevi olmak üzere toplam 46.500TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 48/1. fıkrası gereğince hangi sorumluluk sebebine dayanıldığının belirtilmediğini, aynı Kanun’un 46. maddesinde sınırlı olarak sayılan hâkimin hukukî sorumluluğunu gerektiren nedenlerden hiçbirinin eldeki davada bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. İhbar olunan ...; Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.12.2012 tarihli ve 2012/13 E. 2012/466 K. (bozma öncesi 2006/367 E.) sayılı kararının temyiz incelemesinden geçerek 20.09.2016 tarihinde kesinleştiğini, 10.11.2016 tarihinde de kesinleşme şerhi düzenlendiğini, aynı gün tapu müdürlüğüne kesinleşmiş gerekçeli kararın gönderildiğini ve tapu müdürlüğünün 14.11.2016 tarihinde yazıyı tebliğ aldığını, HMK’nın 397/2. fıkrası gereğince ihtiyati tedbirin kararın kesinleşmesine kadar devam ettiğini, Kanun’a uygun işlem tesis edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Daire Kararı:

7. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 30.09.2019 tarihli ve 2019/1 E., 2019/2 K. sayılı kararı ile;

“…Dava, HMK'nun 46 ve devamı maddeleri gereğince hakimin hukuki sorumluluğu nedeniyle Hazine aleyhine açılmış maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Van 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/367 Esas sayılı dosyası getirtilerek incelenmiş, taraf vekilleri ön inceleme, tahkikat ve sözlü yargılama aşamalarında önceki beyanlarını tekrar etmişlerdir. Davalı vekilinin zamanaşımı itirazı yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.

Van 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/367 Esas sayılı dosyasının tetkikinden; davacılar ... vs. tarafından davalılar Sabahattin Karatekin vs. aleyhine vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal sebebine dayalı olarak açılan ve birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda Van 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.04.2010 tarih ve 2006/367 Esas 2010/196 Karar sayılı hükmü ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verildiği, taraflarca hükmün yasal süre içerisinde temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 26.04.2011 gün ve 2010/13965 Esas, 2011/4893 Karar sayılı ilamı ile davacı ...'nın temyiz itirazının reddine, davalının temyiz itirazlarının kabulü ile eksik inceleme sebebiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde 05.12.2012 tarih, 2012/13 Esas, 2012/466 Karar sayılı hükümle davacılar Sona ve Hüsniye bakımından davanın kabulüne, diğer davacılar bakımından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, hükmün davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 24.06.2015 gün, 2015/8517 Esas, 2015/9437 Karar sayılı ilamı ile onandığı, davalı tarafça karar düzeltme talebinde bulunulmuş ise de 28.01.2016 tarihli dilekçe ile karar düzeltme talebinden feragat edildiğinden Dairemizce karar düzeltme dilekçesinin reddine karar verildiği, hükmün karar düzeltme talebinden feragat edildiği tarih olan 28.01.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Davacılar vekili, 26 nolu bağımsız bölümün tapu kaydına konulan ihtiyati tedbirin henüz karar kesinleşmeden mahkemece usulsüz olarak kaldırıldığı ve taşınmazın üçüncü kişiye temlik edildiği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; mahkemece hükmün kesinleşmesinden sonra 10.11.2016 tarihinde kesinleşmiş karar örneğinin Tapu Müdürlüğüne gönderildiği, 26 nolu bağımsız bölümün tapu kaydına konulmuş olan ihtiyati tedbir şerhinin kaldırılmasına ilişkin müzekkerenin karar kesinleştikten daha sonra 17.05.2017 tarihinde yazıldığı, Tapu Müdürlüğünce ihtiyati tedbir terkin işleminin 17.05.2017 tarihinde gerçekleştirildiği, iddia edildiği şekilde yasaya aykırı bir işlem yapılmadığı, 6100 Sayılı Yasanın 46. maddesinde öngörülen hallerden hiçbirinin mevcut olmadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

8. Özel Daire kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

9 . Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

10. Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak öncelikle medeni yargılama hukukunda tasarruf ilkesi kavramının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

11. Medeni yargılama hukukunun temel amacı tarafların maddi hukuktan kaynaklanan sübjektif haklarını korumaktır. Konusunu da bu subjektif hakların tanınması, bunların ihlâli veya ihlâl tehlikesi durumunda korunması oluşturur. Dolayısıyla hakkı ihlâl edilen kişilerin başvurusuyla kişi ile Devlet arasında bir yargılama ilişkisi kurulmuş olur. Kişinin talebine göre bu ilişki dava ilişkisi, çekişmesiz yargı ilişkisi ya da geçici hukukî koruma ilişkisi niteliğinde olabilir. Medeni yargılama hukuku temelde bu ilişkiler üzerine kurulurken birtakım ilkeler de ortaya çıkmıştır. HMK’nın 24 ilâ 33. maddeleri arasında yargılamaya hâkim olan ilkelere yer verilmiştir.

12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tasarruf ilkesi” başlıklı 24. maddesi;

“(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.

(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.

(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder” şeklinde düzenlenmiştir.

13. Hemen belirtmek gerekir ki, davacının dava dilekçesinde somutlaştırdığı hayat olayı, dava konusunun talep sonucu dışındaki diğer unsurudur. Bu unsur, dış dünyada taraflar arasında yaşanan, birden fazla unsuru (vakıayı) içeren bir hukukî olayı, dış dünyada bir bütün hâlinde gerçekleşeni ifade etmekte olup, yargılamaya getirilen vakıalar ise, hayat olayında gerçekleşen hukukî olayın maddî hukuktaki (hukukî sebep altındaki) koşul vakıalarını somut olarak karşılayan ifadelerdir (Meriç, Nedim: Medeni Yargılama Hukukunda Tasarruf ve Taleple Bağlılık İlkesinin Kapsamı ve Bazı Güncel Kararların Değerlendirilmesi, SDÜHFD, C. 4, S. 2, Y. 2014, MİHBİR Özel Sayısı, s. 23-63).

14. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davanın dayanağını oluşturan Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/367 E. sayılı dava dosyasında eldeki davanın davacılarının da aralarında bulunduğu şahıslar tarafından Sabahattin Karatekin ve diğerleri hakkında vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde davalı Sabahattin adına kayıtlı 1360 ada 89 sayılı parseldeki 26 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptaline ve payları oranında davacılar adına tescili ile diğer dava konusu taşınmazlar hakkında hüküm kurulduğu, davacı ... ve davalı Muhammet İkbal’in temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 26.04.2011 tarihli ve 2010/13965 E., 2011/4893 K. sayılı kararıyla davalının temyiz itirazı kabul edilerek hüküm bozulmuş ise de davalı Sabahattin’in temyiz yoluna başvurmaması nedeniyle 26 numaralı bağımsız bölüm yönünden hükmün kesinleştiği, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.12.2012 tarihli ve 2012/13 E., 2012/466 K. sayılı kararıyla 26 numaralı bağımsız bölüm yönünden kesinleştiğinden bahisle hüküm kurulmasına yer olmadığına ve diğer dava konusu taşınmaz yönünden bir karar verildiği, verilen son kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onandığı, mahkemece 10.11.2016 tanzim tarihli kesinleşme şerhi ile hükmün 20.09.2016 tarihinde kesinleştiğinin belirlendiği anlaşılmaktadır.

15. Öte yandan, mahkemenin 17.05.2017 tarih ve 2012/13 E. sayılı yazısı üzerine İpekyolu Tapu Müdürlüğünün aynı gün dava konusu 1360 ada 89 sayılı parseldeki 26 numaralı bağımsız bölüm üzerine konulan ihtiyati tedbiri kaldırdığı tespit edilmiştir.

16. Eldeki davada davacılar vekilinin dava dilekçesinde; mahkemece öncelikle kesinleşmiş gerekçeli kararın ilgili tapu müdürlüğüne gönderilmesi gerekirken dava konusu 26 numaralı bağımsız bölüm üzerindeki ihtiyati tedbirin menfaat sahibi müvekkillerinin herhangi bir talebi olmaksızın kaldırıldığını, tedbirin kaldırıldığının müvekkillerine bildirilmediğini, on yıla yakın süren yargılama sonucunda müvekkillerinin haklarına mahkeme hâkiminin hukuka aykırı işlemleri nedeniyle ulaşamadığını, maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek tazminat isteminde bulunduğu görülmektedir.

17. Ne var ki, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 30.09.2019 tarihli ve 2019/1 E., 2019/2 K. sayılı kararında; davacı iddiası 26 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydına konulan ihtiyati tedbirin henüz karar kesinleşmeden mahkemece usulsüz olarak kaldırıldığı ve taşınmazın üçüncü kişiye temlik edildiği şeklinde yazılmıştır.

18. Tasarruf ilkesi gereğince hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Somut olayda, davacı tarafın dava dilekçesinde somutlaştırdığı ve ileri sürdüğü iddiaya gerekçeli kararda yer verilmediği, aksine davacı tarafın mahkeme önüne getirmediği bir iddianın tartışılıp değerlendirildiği, davacılar vekilinin de temyiz dilekçesinde öncelikle bu hususu temyiz nedeni yaptığı anlaşılmaktadır.

19. O hâlde, davacılar vekilinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiayla bağlı kalınarak inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

20. Hâl böyle olunca, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 30.09.2019 tarihli ve 2019/1 E., 2019/2 K. sayılı kararının BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Bozma nedenine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 19.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.