"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "şikâyet" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlular İstemi:
4. Borçlular vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklı vekili tarafından başlatılan ilamlı icra takibine dayanak Uşak 2. İş Mahkemesinin 12.04.2016 tarihli ve 2013/359 E., 2016/119 K. sayılı kararının temyiz edildiğini, anılan kararda davalının “Kavas 3 Apartmanı- Yönetici sıfatı ile Erkan Mersin (kat maliklerini temsilen)” olduğunu, borçluların adı geçen apartmanda bağımsız bölüm maliki olduklarını, icra dosyası borcunun kat malikleri vekili sıfatı ile apartman yöneticisi tarafından ödenmesi gerektiğini, kararda takip konusu borçtan dolayı kat malikleri arasında müteselsil sorumluluktan bahsedilmemesine rağmen takip talebi ve icra emrinin karara uygun olarak düzenlenmediğini, ayrıca borçluların sorumlu oldukları borç miktarlarının da açık ve net olarak gösterilmediğini, icra emrinin ilama aykırı olduğunu, ayrıca apartmana ait tapuda kaydında yirmi beş adet bağımsız bölüm olduğu hâlde icra emrinde otuz kişinin borçlu olarak gösterildiğini ileri sürerek icra emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
5. Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesinin 30.06.2016 tarihli ve 2016/324 E., 2016/479 K. sayılı kararı ile; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin içtihatlarında da sıklıkla vurgulandığı üzere 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun (634 sayılı Kanun) 38. maddesi gereğince yöneticinin kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu olduğu, bir davada veya takipte kimlerin taraf olacağının ve nasıl temsil edileceğinin ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), Avukatlık Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) vekâlet akdine ilişkin hükümlerinde düzenlenmiş olduğu, bu hükümlere uygun temsil yetkisi olmadıkça yöneticinin 634 sayılı Kanun’da sayılanlar dışında kat maliklerini temsil yetkisi olmadığından apartman yöneticiliğinin aktif ve pasif taraf ehliyetinin bulunmadığı, bu nedenle kural olarak yöneticilik hakkında icra takibi yapılmasının mümkün olmadığı, ancak 634 sayılı Kanun’un 35. maddesinde yöneticinin görevlerinin ayrı ayrı gösterildiği, bu görevlerin ana gayrimenkulün yönetimi ile ilgili olup, yönetimin gerektirdiği ortak giderleri yapmak yetkisini de içerdiği, yöneticinin yasadan aldığı temsil yetkisine dayanarak çeşitli sözleşmeler kurabileceği, bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda yöneticinin dava açabileceği gibi, yöneticiye karşı da dava açılabileceği, yöneticinin vekâletname ile tayin edilen bir vekil gibi olmadığı, yasal bir temsilci olup yetkisini yasadan aldığı, bu sıfatla yaptığı sözleşmeden dolayı kendisine husumet yönetilebileceği, öte yandan kat malikinin veya kat malikleri kurulunun ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunmamasının, yöneticinin özel kanundan doğan temsil yetkisini ortadan kaldırmayacağı, sonuç olarak yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda aktif ve pasif dava (icra takibi) ehliyetinin bulunduğu, aksinin benimsenmesi durumunda ise bu kez üçüncü kişilerin yönetici ile sözleşme yapmaktan kaçınacakları ve bundan kat maliklerinin zarar görecekleri, 634 sayılı Kanun’un 20. maddesi hükmüne göre kat maliklerinden her birinin kapıcı giderlerinden (ücret, sigorta pirimi, kıdem tazminatı vs.) yönetim planında veya kat malikleri kurulunca verilmiş bir kararda başka türlü bir hüküm bulunmadıkça diğer kat malikleri ile birlikte eşit olarak sorumlu olduğu, somut olayda; icra takibine dayanak yapılan ilamın işçilik alacağına ilişkin olduğu, ilamda davalı olarak kat maliklerini temsilen Kavas 3 Apartman Yöneticisi sıfatıyla Erkan Mersin'in gösterildiği ve mahkemece adı geçen yönetim hakkında hüküm tesis edildiği, bu durumda alacaklının 634 sayılı Kanun’un 35. maddesine göre apartman yönetimi hakkında takip yaptıktan sonra aynı Kanun'un 20. maddesi uyarınca ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat maliklerine de takibi yöneltebileceği, bir diğer ifade ile alacaklının bu konuda seçimlik hakkı bulunduğu, sonuç olarak apartman yönetimi hakkında başlatılan takipte kat maliklerine de icra emri gönderilmesinin 634 sayılı Kanunu'nun 20. maddesi hükmüne uygun olmakla birlikte kat maliklerinin bizzat sorumlu oldukları miktar belirtilmeksizin tüm borçtan sorumlu olacak şekilde icra emri düzenlenmesinin kanuna ve usule aykırı olduğu gerekçesi ile şikâyetin kabulü ile icra emrinin şikâyetçiler ..., ..., ..., ... ve ... yönünden iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 18.02.2019 tarihli ve 2018/5841 E., 2019/2344 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan ilamlı icra takibinde; borçluların, sair itirazlarla birlikte takipte sorumlu olunan borç miktarının açık ve net belirtilmediği, ilama aykırı icra emri düzenlenerek borçluların müteselsil sorumlu tutulduğu beyan edilerek icra emrinin iptalini talep ettiği, mahkemece, kat maliklerinin sorumlu olduğu miktar belirtilmeksizin tüm borçtan sorumlu olacak şekilde icra emri düzenlenmesinden ötürü şikayetin kabulü ile borçlular yönünden takibin iptaline karar verildiği, karara karşı alacaklı vekili borçluların sorumluluk miktarının takip talebi ve icra emrinde belirtildiğini beyan ederek temyiz isteminde bulunduğu görülmüştür.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20/a. maddesi hükmüne göre kat maliklerinden her biri, kapıcı giderlerinden (ücret, sigorta pirimi, kıdem tazminatı vs.) yönetim planında veya kat malikleri kurulunca verilmiş bir kararda başka türlü bir hüküm bulunmadıkça diğer kat malikleri ile birlikte eşit olarak sorumludur. HGK'nun 03.10.2001 tarih ve 2001/18-642 E. - 2001/662 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, bu sorumluluk borcun yasal olarak ödenmesi gereken tarihte malik olan kişiye aittir.
Somut olayda, Kavas 3 Apartmanı - Yönetici sıfatıyla Erkan Mersin aleyhine verilen kararın arsa payı oranında tahsiline yönelik başlatılan ilamlı takipte borçlu kat maliklerinin sair itirazlarla borcun tamamından sorumlu olmadıkları ve kararın sırf apartman yönetimi aleyhine kurulduğundan yönetimden alınması gerektiği iddiası ile takibin iptalini istemişlerse de mahkemece her bir borçlunun payı oranında takip başlatılması nedeniyle istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesinin 22.10.2019 tarihli ve 2019/301 E., 2019/463 K. sayılı kararı ile; 634 sayılı Kanun’un 20. maddesinin "Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça: a) Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak; ...Katılmakla yükümlüdür..." şeklinde olduğu, yönetim planında veya kat malikleri kurulunca verilmiş bir kararda başka türlü bir hüküm bulunmadıkça, anılan hüküm gereğince kat maliklerinden her birinin ücret, sigorta pirimi, kıdem tazminatı gibi kapıcı giderlerinden diğer kat malikleri ile birlikte eşit olarak sorumlu olduğu, Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2001 tarihli ve 2001/18-642 E., 2001/662 K. sayılı kararında bu sorumluluğun borcun yasal olarak ödenmesi gereken tarihte malik olan kişiye ait olduğunun benimsendiği, İş Kanunu'nun 6/3. maddesinde de "...devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır." hükmünün bulunduğu, somut olayda şikâyetçilerin tümünün Kavas 3 Apartmanı'nda kat maliki oldukları yönünde uyuşmazlık bulunmamakla birlikte, tapu kaydına göre şikâyetçi ...’nün maliki olduğu bağımsız bölümü 31.07.2012 tarihinde satın aldığı, takip alacaklısının iş akdinin feshedildiği tarihin ise 12.06.2012 olduğu, takibe dayanak ilamdaki borçtan şikâyetçi ...'nün eski malikle birlikte sorumlu olduğu, ancak söz konusu bağımsız bölüme ilişkin takibin sadece ...’ye yöneltilmiş olduğu, bunun hukuka aykırı olduğu kanısına varıldığından ... yönünden önceki kararında direnilmesine karar verildiği gerekçesi ile mahkemenin ilk kararında kısmen direnilmek sureti ile şikâyetçi ... yönünden icra emrinin iptaline, ..., ..., ... Ve ... yönünden şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda borçlu ... yönünden icra emrinin iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
11. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
12. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
13. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
14. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
15. Somut olayda ise, ilk derece mahkemesince ilk kararda kat maliklerinin bizzat sorumlu oldukları miktar belirtilmeksizin tüm borçtan sorumlu olacak şekilde icra emri düzenlenmesinin kanuna ve usule aykırı olduğu gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile icra emrinin şikâyetçiler yönünden iptaline karar verilmiştir. Alacaklı vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairece, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20/a maddesi ile HGK'nın 03.10.2001 tarihli ve 2001/18-642 E., 2001/662 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere bu sorumluluğun borcun yasal olarak ödenmesi gereken tarihte malik olan kişiye ait olduğu belirtilerek somut olayda ilamlı takipte her bir borçlunun payı oranında takip başlatılması nedeniyle istemin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Şikâyetçiler tarafından karar düzeltme isteminde sair itirazlarla birlikte şikâyetçi ...’nün alacaklının apartman görevlisi olarak çalıştığı tarihten sonra bağımsız bölüm maliki olduğu ileri sürülerek tapu senedi sunulmuş, Özel Dairece borçluların karar düzeltme istemi yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince takip alacaklısının iş akdinin feshedildiği tarihin 12.06.2012 olduğu, başka bir icra dosyasında yapılan takbis sorgusunun da dosya kapsamına alınarak, tapu kaydına göre şikâyetçi ...’nün maliki olduğu bağımsız bölümü 31.07.2012 tarihinde satın aldığı, takibe dayanak ilamdaki borçtan şikâyetçi ...'nün eski malikle birlikte sorumlu olduğu, ancak söz konusu bağımsız bölüme ilişkin takibin sadece ...’ye yöneltilmiş olduğu gerekçesi ile şikâyetçi ... yönünden direnme adı altındaki karar verilmiştir.
16. Şu hâlde "direnme" olarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, ilk karardan farklı, yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ilamlı takipte borca itiraz söz konusu olamayacağından şikâyetin ilama aykırılık şikâyeti olduğu, ilk derece mahkemesinin ilk kararının gerekçesinin ve direnme kararının gerekçesinin de ilama aykırılık nedeniyle ilamlı takip yapılamayacağına ilişkin olduğu, bu nedenle verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olmadığı, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
18. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
19. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliğ işlemlerinin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.