Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/169 E. 2022/463 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hâkimin verdiği kararlar nedeniyle açılan tazminat davasında, HMK’nın 46. maddesinde belirtilen hâkimin hukuki sorumluluğuna ilişkin şartların oluşup oluşmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı şirket yetkilisinin, dava dilekçelerinde ileri sürdüğü hususların HMK’nın 46. maddesinde sayılan hâkimin hukuki sorumluluğunu gerektiren hallerden hiçbirini oluşturmadığı, iddialarını destekler herhangi bir delil sunmadığı ve ileri sürülen hususların kanuna açıkça aykırı karar verildiğini göstermediği gözetilerek, Özel Daire kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : (Kapatılan)Yargıtay 22. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, asıl ve birleşen davaların esastan reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı şirket yetkilisi tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı şirket yetkilisi asıl dava dilekçesinde; şirketin tarihi eser restorasyonu yapan firmalardan olduğunu, bir kısım işçiler tarafından Tarsus İş Mahkemesinde haklarını alamadıkları gerekçesiyle dava açıldığını, Tarsus İş Mahkemesi hâkimi ...’un 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesinin 1. fıkrasının (ç) ve (d) bentlerini ihlâl edecek şekilde karar vermesinden dolayı eldeki davanın açıldığını; Tarsus İş Mahkemesinin 30.11.2017 tarihli ve 2016/136 E., 2017/312 K. sayılı kararında delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe bölümünün 5. paragrafında “SGK kayıtlarına göre davacının davalı şirket ile birlikte...…Ltd. Şti.,...…Ltd. Şti. gibi şirketlerde geçen çalışmalarının da olduğu, dosyaya gelen Ticaret Sicil Kayıtları ve dinlenen tanık beyanlarına göre davacı adına çalışma bildiren bu şirketler ile davalı şirket arasında bilirkişi raporunda belirtildiği üzere şirket adresi ve ortakları yönünden hukuki ve fiili irtibat bulunduğu” belirtilerek haksız ve hatalı şekilde hüküm verildiğini, hâkimin bu kararı verirken bilirkişi raporunun etkisinde kalıp dosyayı incelemeden karar verdiğini, bahsedilen durumun beş dosya için de aynı olduğunu, bu firmalar arasında organik bağın ne şekilde kurulduğuna dair bir gerekçe oluşturulmadığını, bu durumun HMK’nın 46/1-(ç) maddesine aykırılık oluşturduğunu, 24.11.2016 tarihli duruşmada “Mersin İmar ve Şehircilik Müdürlüğünden 2000-2016 yılları arası varsa restorasyon işinde çalışan işçiler yönünden, yoksa inşaat işinde çalışan işçiler yönünden işçilik birim fiyatlarının bildirilmesinin istenmesine” karar verildiğini ancak sadece 2016 yılına ilişkin işçilik birim fiyatlarının gönderildiğini, bilirkişinin hem 2015 yılında hem de 2016 yılında işten çıkan işçiler için 2016 yılı birim fiyatına göre hesaplama yaptığını, hâkimin de birim fiyat doğruymuş gibi kabul ederek hüküm verdiğini, ücretin belirlenmesine ilişkin bu hatalı durumun diğer beş dosya bakımından da geçerli olduğunu, bu şekilde HMK’nın 46/1-(d) maddesinin ihlâl edildiğini, yeni işe başlayan işçilerin 15 yıldan fazla tecrübesi bulunan bir çalışandan daha fazla ücret almasının nedenini hâkimin açıklamasının gerektiğini, hâkimin bilirkişi raporunu karara dönüştürmek dışında dosyaya herhangi bir katkı sağlamadığını, ara kararların takibini yapmadığını, adı hiç geçmeyen firmalardaki çalışma bakımından da organik bağ kabul edilerek tüm süreden yetkilisi olduğu şirketi sorumlu tuttuğunu, duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanarak ve işçilerin çalışmadıkları yıla ilişkin ücretler dikkate alınarak hüküm verilmiş olması nedeniyle HMK’nın 46. maddesinin 1. fıkrasının (ç) ve (d) bentlerinin ihlâl edildiğini ileri sürerek, itiraz ettikleri her bir dosya için 3.000TL olmak üzere toplam 15.000TL’nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere işçilere ödeme yaptıkları tarihten itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

5. Davacı şirket yetkilisi birleşen dava dilekçesinde; yetkilisi olduğu şirkette çalışan bir kısım işçiler tarafından açılan davalarda deliller değerlendirilmeden ve eksik bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verildiğini, istinaf edilen kararların Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderildiğini, sunulan tüm bordrolar imzalı olmasına rağmen kararda bordroların imzasız olduğundan bahsedildiğini, çalışılmadan ödenmesi gereken hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları talep edildiği hâlde Bölge Adliye Mahkemesi kararında hafta tatili ile bayram tatili günlerindeki çalışmanın ispat edildiği gerekçesine yer verildiğini, organik bağın kabulü için de bilirkişinin hatalı yorumu irdelenmeden raporun karara aynen alındığını, dosyaları incelemeden haksız ve yasanın açık hükmüne aykırı karar verilerek HMK'nın 46. maddesinin 1. fıkrasının (ç) ve (d) bentlerinin ihlâl edildiğini belirterek her bir dosya için 2.000TL olmak üzere toplam 14.000TL’nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir

Davalı Cevabı:

6. Davalı ... vekili asıl davaya ilişkin cevap dilekçesinde; davacı şirket yetkilisinin HMK’nın 72 ve 74. maddeleri gereği hâkim kusuruna dayalı dava açabilmesi için şirket genel kurulunca özel temsil yetkisi verildiğine ilişkin temsil belgesi ve imza sirkülerini ibraz etmesinin gerektiğini, dava konusu edilen dosyalara ilişkin kesinleşme şerhli kararların dosyaya sunulmadığını, davalar kesinleşmedi ise zarar söz konusu olamayacağından davanın reddedilmesi gerektiğini, kesinleştiyse de kesinleşme tarihinden itibaren 2 yıl içinde açılmayan davanın zamanaşımına uğrayacağını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sayılan şartların örnek niteliğinde olmayıp, sınırlı ve sayılı durumları ifade ettiğini, Kanunda gösterilen sorumluluk hâllerinin hiçbirisinin eldeki davada oluşmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

7. Davalı ... vekili birleşen davaya ilişkin cevap dilekçesinde; davanın HMK’nın 46. maddesindeki koşulları taşımadığını, ayrıca davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Özel Daire Kararı:

8. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 05.11.2019 tarihli ve 2019/3 E., 2019/6 K. sayılı kararı ile;

“…İ D D İ A :

(A) Davacı asıl dava dilekçesinde özetle, firmalarının tarihi eser restorasyonu işi yaptığını, bir kısım işçilerinin Tarsus İş Mahkemesinde haklarını alamadıkları gerekçesiyle dava açtıklarını, 7 dosyanın Adana Bölge Adliyesi 7. Hukuk Dairesine, 5 dosyanın ise 8. Hukuk Dairesine gönderildiğini, 7. Hukuk Dairesinin 7 dosyada mahkeme kararını onayladığını, 8. Hukuk Dairesi'nin ise eksik inceleme nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek dosyaları geri gönderdiğini, Tarsus İş Mahkemesi Hakimi ...'un H.M.K'nın 46. maddesinin (ç.) bendinde belirtilen "duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması" ve (d.) bendinde belirtilen "duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması" hükümlerine aykırı karar vererek HMK'nın 46/ç ve 46/d maddelerini ihlal ettiğini belirterek, itiraz edilen her bir dosya için 3.000,00 TL olmak üzere toplam 15.000,00.-TL'nin fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak üzere işçilere yapılan ödeme tarihinden itibaren mevduata verilen en yüksek banka faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.

(B) Davacı birleşen 2019/5 esas sayılı davanın dava dilekçesinde özetle, temsilcisi olduğu şirkette çalışan bir kısım işçilerin 2015 ve 2016 yıllarında hiçbir haklı sebep ileri sürülmeksizin iş akitlerinin feshedildiğini belirterek Tarsus İş Mahkemesi'ne dava açtığını, açılan bu davalarda mahkemece delillerin değerlendirilmediğini, eksik bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verildiğini, istinaf edilen dosyaların Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine geldiğini, istinaf edilmeyen ve davacılar tarafından da talep edilmeyen fazla çalışma olgusunu ele aldıklarını, dosyaları incelemeden haksız ve yasanın açık hükmüne aykırı karar verdiklerini, HMK'nın 46/ç ve 46/d maddelerine aykırı davrandıklarını belirterek her bir dosya için 2.000,00.- TL olmak üzere toplam 14.000,00- TL'nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere yasal faizi ile birlikte davalılardan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

S A V U N M A :

(A) Davalı vekili asıl dava cevap dilekçesinde özetle, davacı şirket yetkilisinin HMK 72. Ve 74. Maddeleri gereği hakim kusuruna dayalı dava açabilmesi için yetkisini gösterir imza sirkülerini dosyaya sunmadığını, dava konusu edilen dava dosyalarına ilişkin kesinleşme şerhli kararların dosyaya sunulmadığını, davalar kesinleşmedi ise zararın söz konusu olamayacağını, davanın süresinde açılmadığını; 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde sayılan şartların oluşmadığını beyanla, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

(B) Birleşen dava yönünden; davanın süresinde açılmadığını, 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde sayılan şartların oluşmadığını beyanla, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:

Dava, 6100 sayılı Kanun’un 46. maddesi uyarınca hâkimin kararından, fiil ve davranışından dolayı hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı Kanun, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yer verilen düzenlemeyle, 46 ilâ 49. maddelerinde sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli mercii, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirmiş, hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem benimsemiştir.

6100 sayılı Kanun'un 48. maddesinin ikinci fıkrasının; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği dava, kararı veren hâkimlere ihbar edilmiştir.

6100 sayılı Kanun'un 137. ve devamı maddeleri uyarınca ön inceleme aşaması tamamlanmış ve tahkikat aşamasına geçilmiştir.

Görevli yargı merciine ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun'un 47. maddesinde; “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesinde açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür” hükmü yer almaktadır. Bu maddeye göre dava, karar temyiz edilse idi, temyiz incelemesi Yargıtay’ın hangi hukuk dairesinde yapılacak idiyse o hukuk dairesinde açılacaktır. Somut olayda Tarsus İş Mahkemesi ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi hâkimlerinin kararlarından dolayı tazminat davası açılmakla, bu mahkemelerin temyiz mercii Dairemiz olduğundan, davaya bakmaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla Dairemiz görevli bulunmaktadır.

6100 sayılı Kanun’un 46/1 maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra dava sebepleri tahdidi olarak gösterilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.07.2011 gün ve 2011/4 esas 2011/4 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Hâkimlerin görevlerini yaparken yargısal faaliyetleri sebebiyle, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olmaları durumunda, vermiş oldukları zararlar için, 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde sayılan hallerde, haklarında tazminat davası açılabilecektir.

6100 sayılı Kanun'un 46, 2802 sayılı Kanun'un 93/A ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ve devamı maddelerine göre, hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet ve kararları sebebiyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup; kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda özel bir düzenin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Kuşkusuz; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur.

Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu sebebiyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten adalete ve kanunlara aykırı karar verdiğinin yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından ispatlaması gerekir.

Somut olayda, davacı tarafından hakimin sorumluluğunu gerektirir hukuki bir olguya dayanılmadığı gibi, buna ilişkin hiçbir somut delil de sunulmamıştır. Her ne kadar dava dilekçesinde, ihbar olunan hâkim tarafından verilen karara atıfta bulunulmakta ise de, bu kararın kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı olarak verildiğinin tespit edilemediği, ayrıca Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın esastan reddine karar vermek gerekmiş; dava esastan reddedildiğinden 6100 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca davacı takdiren 500,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmiştir.

Somut olayda davacı dava ve birleşen davada, Tarsus İş Mahkemesinde görülen ve Adana Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf incelemesi yapılan dosyalarda usul ve yasaya aykırı kararlar verildiği ileri sürmüş, ancak davacı tarafından hakimin sorumluluğunu gerektirir hukuki bir olguya dayanılmadığı gibi, buna ilişkin hiçbir somut delil de sunulmamıştır. Her ne kadar dava dilekçesinde, ihbar olunan hâkimler tarafından verilen kararlara atıfta bulunulmakta ise de, bu kararların kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı olarak verildiğinin tespit edilemediği, ayrıca Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmediği, dava dilekçelerinde belirtilen hususların istinaf veya temyiz sebebi olarak ileri sürülebileceği ve bu aşamalarda değerlendirilebileceği anlaşıldığından davanın ve birleşen dvanın esastan reddine karar vermek gerekmiş; davalar esastan reddedildiğinden 6100 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca davacı takdiren ayrı ayrı 500,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmiştir.

H Ü K Ü M :

Yukarıda açıklanan sebeplere, dosyalardaki delillere ve heyetin takdirine göre;

(A) Asıl Dava :

1-Davanın esastan REDDİNE,

2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca takdiren 500,00 TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırkılmasına,

4-Davanın reddi nedeniyle alınması gerekli 68,20 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

5-6100 sayılı Kanun'un 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafnda yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde iadesine, tebliğ gideri avanstan karşlanmak suretiyle iade kararının davacıya tebliğine,

6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına 4.125,00.- TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

(B) Birleşen Dava :

1-Davanın esastan REDDİNE,

2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca takdiren 500,00 TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırkılmasına,

4-Davanın reddi nedeniyle alınması gerekli 68,20 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

5-6100 sayılı Kanun'un 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafında yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde iadesine, tebliğ gideri avanstan karşılanmak suretiyle iade kararının davacıya tebliğine,

6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına 4.125,00.- TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

9. Özel Daire kararı süresi içinde davacı şirket yetkilisi tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

10. Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

12. Somut olayda HMK’nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesi yerindedir.

13. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

III. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 05.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.