Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/198 E. 2022/1107 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Köy tüzel kişiliğine ait taşınmazın sağlık ocağı yapılması şartıyla Hazine'ye devredilmesine rağmen satılması üzerine açılan tapu iptali ve tescil davasında görevli mahkemenin adli yargı mı yoksa idari yargı mı olduğu hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu tapu iptali ve tescil talebinin mülkiyet hakkına ilişkin bir uyuşmazlık oluşturması ve davalıların gerçek ve tüzel kişi olması sebebiyle, davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin idari yargı yerinin görevli olduğu yönündeki direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın yargı yolu nedeniyle usulden reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 02.06.2014 harç tarihli dava dilekçesinde; köy ihtiyar heyetinin 02.11.2000 tarihinde aldığı karar doğrultusunda ... Köyü, ... Mevkii, 1580 parseldeki 2.774,00 m2 büyüklüğündeki taşınmazın köye sağlık ocağı yapılmak koşuluyla Maliye Hazinesine satıldığını, ancak davalı ... Valiliği ... Kaymakamlığı Mal Müdürlüğünün taşınmazı ihaleye çıkararak diğer davalı ...’ya 23.05.2014 tarihinde sattığını, taşınmazın sağlık ocağı yapılmak koşuluyla devredildiği gibi bu durumun 02.11.2000 tarihli Kaymakamlık oluru ile de onaylandığını, ayrıca Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Bilgi Teknolojileri Dairesi Başkanlığı kayıtlarında dava konusu taşınmazın sosyal tesis alanı (arsa) olarak geçtiğini, davalılardan ...’ya yapılan satışın bu nedenle hukuka aykırı ve geçersiz olduğunu, taşınmaza herhangi bir bina yapımına ruhsat da verilemeyeceğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline, olmadığı takdirde ise taşınmaz bedelinin tescil tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalı ... Valiliği (... Kaymakamlığı) vekili (Hazine vekili) cevap dilekçesinde; idari yargı yeri görevli olduğundan davanın öncelikle bu nedenle reddi gerektiğini, köy ihtiyar heyetinin 01.11.2000 tarihli kararına göre taşınmaz köye sağlık ocağı yapılmak üzere Hazineye devredilmiş ise de anılan tutanakta sağlık ocağı yapılması şeklinde şartlı bir ifadenin yer almadığını, taşınmaza ait beyanlar hanesinde de benzer kısıtlayıcı bir şerhin bulunmadığını, taşınmazın tamamı öncelikle Sağlık Bakanlığına tahsis edilmiş ise de 10 yılı bulan bir süre içerisinde hiçbir tesisin yapılmaması nedeniyle tahsisin kaldırıldığını, atıl durumda bulunan arazinin Hazineye gelir sağlamak amacıyla özel şahsa satılmasının doğal olduğunu, tüm prosedürün yasalara uygun şekilde tamamlandığını ve ihale koşullarını yerine getiren diğer davalıya satıldığını, ... Köyünün her şekilde haberdar edilmesine karşın, ne Sağlık Bakanlığına yapılan tahsis kaldırılması sırasında ne de ihale ilanına karşı herhangi bir itirazda bulunmadıklarını, satışın geçersiz olduğu iddiası ve davanın hukukî dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; iyi niyetli olan müvekkilinin söz konusu taşınmazı tapu siciline güven ilkesi gereğince söz konusu durumdan haberdar olmaksızın 23.05.2014 tarihinde ihale yoluyla devraldığını, tapuda müvekkili adına yapılan tescilin hukuka uygun olduğunu ve bu tescilin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023. maddesine göre korunması gerektiğini belirterek, davanın müvekkili lehine reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.01.2015 tarihli ve 2014/164 E., 2015/33 K. sayılı kararı ile; görevin yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen araştırılması gereken dava şartlarından biri olduğu, idarenin işleminden kaynaklanan iptal davası niteliğindeki davada da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 2, 114 ve 115. maddeleri ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 2. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin idare mahkemeleri olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2015/8352 E., 2015/8550 K. sayılı kararı ile;

“...Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkin olup; davacı, köy muhtarlığı çekişmeli taşınmazını sağlık ocağı yapılması koşuluyla Hazineye devredildiğini, ancak bağış koşulu yerine getirilmediği gibi taşınmazın davalılardan ...'ya satıldığını ileri sürerek iptal tescil isteğiyle eldeki davayı açmıştır.

Mahkemece, uyuşmazlığın İdari Yargının görev alanında kaldığı gerekçesiyle yargı yolu yönünden görevsizlik kararı verilmiştir.

Ne var ki, somut olayda, davacı mülkiyet hakkına dayanarak tapu iptali-tescil istediğine göre; uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun mülkiyete yönelik hükümlerinden kaynaklandığı ve Adli Yargının görevinde bulunduğu açıktır.

Hâl böyle olunca, işin esası değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.06.2016 tarihli ve 2016/97 E., 2016/140 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık yargı yoluna ilişkin olup; somut olayda davanın idari yargı yerinde mi yoksa adli yargı yerinde mi görülmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.

14. Ülkemizde yargı yolları anayasa yargısı, idari yargı ve adli yargı şeklinde üç ana grupta sınıflandırılmış olup, idari yargı; idarenin, idare hukuku alanındaki idari faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili karar veren veya bireyler ile idare arasındaki hukukî anlaşmazlıkları çözmeye çalışan yargı birimi olarak tanımlanabilir.

15. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi ve vergi mahkemelerinin işleyişi ile ilgili genel hükümler sevkedilmiş, idari dava türleri idari yargı yetkisinin sınırı ile idare mahkemesinin görevlerinin ne olduğu açıkça belirlenmiştir.

16. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre idari davalar; idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlılar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve diğer kanunlarla verilen işlerden ibarettir.

17. Şu hâle göre idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak “tam yargı” davaları idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukukî ve maddi hayattaki görünümleridir.

18. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdare mahkemeleri yerindelik denetimi yapamazlar. Yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler (2577 sayılı Kanun’un 2/2 maddesi).

19. Diğer taraftan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-a maddesinde adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Böylece kanunların açıkça adli yargıyı görevli saydığı hâller idari yargının kapsamı dışında bırakılmış; bu hâllerde davanın, davaya konu işlemin niteliğine bakılmaksızın adli yargıda görüleceği benimsenmiştir.

20. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının talebi tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, bunun mümkün olmaması durumunda ise taşınmaz bedelinin tescil tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

21. Tapu iptal ve tescil davasının konusu, tapu sicilinde usule ve hukuka aykırı yapılan ya da artık gerçek hak durumunu yansıtmayan kayıt ve tescil işlemlerinin gerçeğe uygun hâle getirilmesidir. Bu niteliği uyarınca tapu iptali ve tescil davası gayrimenkulün aynına, yani mülkiyet hakkına ilişkin bir dava türüdür. Kanunlarda hangi hâllerde tapu iptal ve tescil davası açılabileceği hususu tek tek sayılmamış ise de her somut olayın özelliğine göre farklı hukukî nedenlere dayanılarak tapu iptali ve tescil davası açılması mümkündür.

22. Somut olayda, dava konusu 1580 parsel sayılı taşınmaz ... Köyü Tüzel Kişiliğine aitken 03.11.2000 tarihinde satış suretiyle Maliye Hazinesi adına tescil edilmiş, ... Kaymakamlığı Mal Müdürlüğünün aldığı karar üzerine 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesine göre açık teklif usulü ihaleye çıkarılarak, 23.05.2014 tarihinde davalı ...’ya ihale edilmiştir. Davada ise Hazine tarafından yapılan ihalenin iptali değil, taşınmazın köye sağlık ocağı yapılması koşuluyla Hazineye satış suretiyle devredildiği ancak devir koşulunun yerine getirilmediği ileri sürülerek, tapu iptali ve tescil talebinde bulunulmuştur. Söz konusu bu talebin, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683 ve devamı maddelerinde düzenlenen mülkiyet hakkı ile Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237 ve devamı maddelerinde düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklandığı açıktır.

23. Açıklandığı gibi davanın konusu bir idari işlemin iptaline ilişkin olmayıp, taşınmazın aynına yönelik kararlardan olan ve davanın kabulü durumunda mülkiyetin el değiştirmesi, dolayısıyla da tapu sicilinde değişiklik yapılması sonucunu doğuran tapu iptali ve tescile ilişkindir. TMK’nın 1027. maddesinde ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu sicilindeki yanlışlığın ancak mahkeme kararıyla düzeltilebileceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre tapu sicilinde tescil, terkin, tashih gibi işlemlerin yapılmasını içeren davaların çözümü adli yargının görev alanına girmektedir. Davanın bu hukukî niteliği dışında idari yargıda ancak idari işlem ya da eylemi gerçekleştiren idare aleyhine açılan davalara bakılabilmektedir. Eldeki davada ise gerçek kişiye de husumet yöneltilmiş olup, davalı ... hakkındaki davanın idari yargıda görülmesi mümkün değildir.

24. Bu itibarla mahkemece yukarıda belirtilen maddi ve hukukî olgular gözetilmeksizin idari yargı yerinin görevli olduğundan bahisle davanın usulden reddine kararı verilmesi doğru değildir.

25. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.