"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili tarafından davalılardan ... Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin asıl borçlu, diğer davalının ise kefil olduğu İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/24110 E. sayılı dosyasına mahsuben kefil olarak alacaklı vekili Av. Resul Aykaş'ın banka hesabına 24.000TL ödeme yaptığını ve kefil sıfatıyla ödediği bedel için ... Sağlık Hizmetleri A.Ş. yönünden 24.000TL diğer davalı aleyhine ise 1/2 oranıyla 12.000TL bedel üzerinden icra takibi yaptığını, davalıların haksız olarak takibe itiraz ettiklerini ileri sürerek itirazın iptali ile asıl alacağın %40’ı oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını, kefil sıfatıyla davacı adına ve hesabına 17.315TL ödeme yaptığını, kefil olan davacının diğer kefil olan müvekkilline rücu etmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ...Ş. usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2013 tarihli ve 2012/239 E., 2013/579 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi raporunda, davacının ve davalılardan ...'nin, asıl borçlu olan ... Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin borcuna karşılık düzenlenen ve İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/24110 E. sayılı dosyasının dayanağı olan senetleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, icra dosyasındaki borcun davacı tarafından dosya alacaklısı olan ... Kiralama A.Ş. vekilinin hesabına icra müdürlüğü ve dosya numarası belirtilmek suretiyle toplam 24.000TL olarak ödendiği, davalı ... tarafından Türkiye İş Bankası Kuledibi Şubesine, davacının kefil sıfatıyla ödediği 17.315TL’nin davayla bağlantısının bulunmadığı, davacının ödediği 24.000TL’nin tamamını asıl borçlu ... Sağlık Hizmetleri A.Ş.’den, 12.000TL’sini ise davalı ...'den talep edebileceğinin belirtildiği, bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hükme esas alınabilecek mahiyette olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, takibe yapılan itirazın iptali ile, takibin 24.000TL asıl alacak üzerinden ve takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, asıl alacağın %40’ı olan 9.600TL icra inkâr tazminatının davalı ...’nin bu miktarın 4.800TL’sinden sorumlu olması kaydı ile davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 27.11.2018 tarihli ve 2017/5212 E., 2018/6110 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, kefalet sorumluluğu kapsamında yapılan ödemenin rücuen tahsiline yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı ve aynı zamanda diğer kefil olan ... savunmasında kendisinin de ödemeleri bulunduğunu belirtmiştir. Bu durumda mahkemece bilirkişi raporuna yönelik ve bilirkişinin sıfatına yönelik itirazlar da dikkate alınarak konusunda uzman bankacı bir bilirkişiden banka kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisi verilerek tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek ve Yargıtay denetimine elverişli olarak bir rapor alınıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken hukukçu bilirkişinin mütalaasına istinaden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de davacı davasını açarken diğer kefile hissesi oranında takip başlattığını açıklamışsa da ilgili takip dosyası incelendiğinde asıl borçlu ve kefil arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın alacağın tamamını takibe konu ettiği, mahkemece de takip talebi nazara alınarak takibin tamamı üzerinden her iki borçlu yönünden itirazın iptaline karar verilip TBK 587. maddesinin son fıkrası gözetilmeksizin hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırıdır,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.10.2019 tarihli ve 2019/91 E., 2019/485 K. sayılı kararı ile; takip konusu borcun davacı tarafından ödendiğine ilişkin uyuşmazlık bulunmadığı, davalının dayandığı ve davacıya yapılan 17.315TL'lik banka ödemesinin 03.08.2010 tarihinde yapıldığı, itirazın iptali talebine konu İstanbul 29. İcra Müdürlüğünün 2011/11281 E. sayılı icra dosyasının takip tarihinin 21.06.2011, borç dayanağı olarak belirtilen İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/24110 E. sayılı icra dosyasının takip tarihinin 16.12.2010, davalının sorumluluğuna karşılık gelen tutarın 12.000TL olduğu, buna göre tarih ve tutar itibariyle banka ödemesinin İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/24110 sayılı icra dosyasına ilişkin olmadığı, bu hususun tespiti için bankacı bilirkişi aracılığıyla banka kayıtları üzerinde inceleme yapılmasında yarar bulunmadığı gerekçesiyle bozma kararına kısmen uyulmasına karar verilerek, dava dilekçesinde davalı ... hakkında 12.000TL üzerinden takip başlatıldığı belirtildiğinden, takip talebinde bu hususa ilişkin ayrım yapılmamış ise de, dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 587/4. maddesi gereğince sorumluluk oranı dikkate alınarak davanın kabulü ile davalı şirket yönünden 24.000TL, davalı ... yönünden 12.000TL'nin asıl alacağa takip tarihinden itibaren uygulanacak yasal faiziyle davalılardan alınıp davacıya verilmek üzere davalıların borca itirazının iptaline, davalı şirket yönünden asıl alacağın %40'ı üzerinden 9.600TL, davalı ... yönünden asıl alacağın %40'ı üzerinden 4.800TL icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı ...’nin, kendisinin de ödemelerinin bulunduğu yönündeki savunması karşısında mahkemece bilirkişi raporuna ve bilirkişinin sıfatına yönelik itirazlar da dikkate alınarak konusunda uzman bankacı bilirkişiden banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle alınacak rapora göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenen bilirkişi incelemesine ilişkin açıklama yapılmasında fayda vardır.
14. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinin 1. fıkrasında bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller düzenlenmiştir. Buna göre;
“Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.”
15. 24.11.2016 tarihli ve 29898 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesinin 2, 3 ve 7. fıkralarında;
“(2) Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
(3) Genel bilgi ve tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
(7) Aynı konuda bir kez rapor alınması esastır; ancak rapordaki eksiklik veya belirsizliğin giderilmesi için ek rapor istenebilir” hükümleri bulunmaktadır.
16. 03.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren Bilirkişilik Yönetmeliği’nin 5. maddesinin 2 ve 3. fıkraları ise;
“(2) Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
(3) Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.”
şeklinde düzenleme içermektedir.
17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesi;
“(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.”
hükmünü içermektedir.
18. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, müvekkili tarafından davalılardan ... Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin asıl borçlu, diğer davalının ise kefil olduğu İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/24110 E. sayılı icra dosyasına mahsuben alacaklı vekilinin banka hesabına 24.000TL ödeme yaptığını ve kefil sıfatıyla ödediği bedel için icra takibi yaptığını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek itirazın iptalini talep etmiş, davalı ... vekili ise, müvekkilinin kefil sıfatıyla davacı adına ve hesabına 17.315TL ödeme yaptığını, kefil olan davacının diğer kefil olan müvekkilline rücu etmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
19. Dosya içerisinde yer alan Türkiye İş Bankasının 27.03.2013 tarihli yazısında, davalı ...’nin takipteki müşterilerinden olan davacı adına 03.08.2010 tarihinde 17.315TL yatırdığı, davacının 07.08.2008 tarihinde ihtiyaç kredisi kullandığı, kullanılan krediye davalı ...’nin de kefil olduğu belirtilmiştir.
20. Mahkemece hukukçu bilirkişiden alınan 26.07.2013 tarihli raporda; davacının ve davalı ...’nin diğer davalının asıl borcuna karşılık düzenlenen senetleri müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, davalı şirketin asıl borçlu olduğu İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/24110 E. sayılı icra dosyasındaki borcun davacı tarafından dosya alacaklısı olan ... Kiralama A.Ş. vekilinin hesabına icra dosya numarası da belirtilmek suretiyle 24.000TL olarak ödendiği, davalı ...’nin Türkiye İş Bankası Kuledibi Şubesine davacının kefili sıfatıyla yaptığı 17.315TL ödemenin bu davayla bağlantısının bulunmadığı belirtilmiştir.
21. Alınan bilirkişi raporuna karşı davalı ... vekili tarafından sunulan 06.09.2013 havale tarihli dilekçe ile, bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin hatalı olduğu ve incelenmesi gereken hususların teknik bilgiyi gerektirdiğinden hukukçu bilirkişiden rapor alınmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle itiraz edilmiştir.
22. Hukukçuların alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceğine ilişkin HMK'nın 266. maddesi hükmündeki, mahkemenin çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy veya görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere konusunda uzman olmayan hukukçu bilirkişiden rapor alınarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
23. Davalı ... vekili, davacının kredi borcu nedeniyle bankaya olan borcunun ödendiğini savunmuştur. Türkiye İş Bankasının az yukarıda belirtilen 27.03.2013 tarihli yazısında da, davalı ... tarafından davacının kullandığı krediye yönelik ödeme yapıldığı belirtilmiş olup, yapılan bu ödemeye ilişkin konusunda uzman bankacı bilirkişiden, banka kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisi de verilmek suretiyle tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporuna ve bilirkişinin sıfatına yönelik itirazlar değerlendirilmeden karar verilmesi yerinde değildir.
24. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun'un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.