"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 17. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 7719 ada 15 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına itimat ederek 06.10.2003 tarihinde satın aldığını, taşınmazın eski maliki ...'un alacaklısı ... tarafından borçlu aleyhine İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün 2002/16734 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, haciz aşamasında borçlunun taşınmazını üçüncü kişilere sattığını öğrenmesi üzerine Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/718 E. sayılı dosyası ile müvekkili ...’ın da içinde bulunduğu davalılar aleyhine tasarrufun iptali davası açtığını, mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verildiğini, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince bozularak mahkemesine gönderildiğini, yeniden yapılan yargılama sonucunda, tüm davalılar yönünden tasarrufun iptali davasının kabulü ile alacaklıya cebri icra yetkisi verildiğini, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin kararı müvekkili lehine bozulduğunu, davanın kabulü kararının müvekkili lehine bozulmasına rağmen alacaklının ilk karara dayalı olarak 12.12.2011 tarihinde taşınmazı icra yoluyla sattırdığını, müvekkili tarafından 19.12.2011 tarihinde Adana 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/625 E. sayılı dosyası ile ihalenin feshi davası açıldığını ve derdest olan tasarrufun iptali davasının bekletici sorun yapılmasının talep edilmesine rağmen mahkeme hâkimi ... tarafından bu talebin reddedildiğini, tüm itirazlarına rağmen ihalenin feshi davasının reddine karar verildiğini ve Yargıtay ilgili dairesince de kararın onanarak kesinleştiğini, Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesi tarafından bozularak gönderilen tasarrufun iptali davasına bakan hâkim ...'ten taşınmazın satışının durdurulması ve devrinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesi talep edilmesine rağmen bu hâkim tarafından da talebinin kabul görmediğini, daha sonra göreve gelen hâkim ... tarafından tedbir talebi kabul edilerek 10.10.2013 tarihli duruşmada taşınmazın devrinin önlenmesi için tedbir kararı verildiğini, taşınmazın 06.11.2013 tarihinde ihale alıcısı adına tescil edilmesi üzerine Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli duruşmasında mahkeme hâkimi ... tarafından tedbirin kaldırılmasına karar verildiğini, böylece Adana 3. İcra Hukuk Mahkemesi hâkimi ...'nin ihalenin feshi davasında tasarrufun iptali davasını bekletici sorun yapmaması, Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi hâkimleri ... ve ...'in tasarrufun iptali davalarında taşınmazın devrinin durdurulmasına yönelik tedbir taleplerini reddetmesi neticesinde, taşınmazının değerinin 182.250TL tespit edilmesine rağmen cebri icra sonucunda açık artırmada 111.600TL bedelle satıldığını ve 70.650TL miktarında maddi zararının doğduğunu, ayrıca manevi acı çekmesi neticesi manevi zararının da doğduğunu ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 70.650TL maddi ve 20.000TL manevi tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delilin sunulmadığını, davaya konu yargılamada tüm delillerin toplandığını, yeterli inceleme ve irdeleme yapılarak belirlenmiş kurallar çerçevesinde hüküm verildiğini, hâkimin salt Anayasa ve kanunların verdiği yargılama yetkisini kullanmış olması nedeniyle devletin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Özel Dairenin Birinci Kararı:
6. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 03.04.2017 tarihli ve 2016/1 E., 2017/1 K. sayılı kararı ile davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
7. Özel Daire kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2018 tarihli ve 2018/17-149 E., 2018/1712 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili dava dilekçesinde, Adana 3. İcra Hukuk Mahkemesi Hâkimi ...'nin ihalenin feshi davasında tasarrufun iptali davasını bekletici sorun yapmaması, Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimleri ... ve ...'in tasarrufun iptali davalarında taşınmazın devrinin durdurulmasına yönelik tedbir taleplerini reddetmesi neticesinde, taşınmazının değerinin 182.250,00TL tespit edilmesine rağmen cebri icra sonucunda açık artırmada 111.600,00TL bedelle satıldığını ve 70.650,00TL miktarında maddi zararının doğduğunu, ayrıca manevi acı çekmesi neticesi manevi zararının da doğduğunu ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 70.650,00TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminatın ödenmesini talep etmiştir. Özel Dairece 13.07.2016 tarihli ön inceleme tensip tutanağıyla, davanın Hâkimler ... ve ...’e resen ihbarına karar verilmesine rağmen Hâkim ...’e davanın resen ihbar edilmediği ve yargılamaya devam olunarak davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu noktada, hâkimin hukuki sorumluluğundan kaynaklanan ve devlet aleyhine açılan tazminat davalarında davanın ihbarı hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Davanın ihbarını düzenleyen 6100 sayılı HMK’nın ilgili maddesi;
“Madde 48- Tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve delilleri açıkça belirtilir; varsa belgeler de eklenir.
Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder.”
şeklindedir.
6100 sayılı HMK’nın 48. maddesinin ikinci fıkrası ile Devlet aleyhine açılan tazminat davasına bakan mahkemenin bu davayı, sorumlu hâkime resen ihbar etmesi esası getirilmiştir.
Bu düzenleme ile dava kendisine ihbar edilen hâkimin, davalı Devlet yanında davaya katılabilmesi, böylece sorumlu hâkimin de davadan haberdar olması ve hukuki dinlenilme hakkı çerçevesinde davada etkili olabilmesi, delil getirebilmesi imkânı sağlanmak istenmiştir. İhbar edilenin bu hakları elde edebilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 65 ve devamı maddeleri uyarınca davaya katılması gereklidir.
Yukarıda yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, dava dilekçesinde Hâkim ...’in yaptığı yargılama sebebiyle de maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğundan 6100 sayılı HMK’nın 48/2. maddesi gereğince davanın Hâkim ...’e resen ihbar edilmesi gerekirken yargılamaya devam olunarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Özel Dairenin İkinci Kararı:
9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarihli ve 2019/1 E., 2019/2 K. sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda;
“…DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde, Adana 3.İcra Mahkemesi Hakimi ...'nin yargılaması yapılan ihalenin feshi davasında tasarrufun iptali davasını bekletici mesele yapmadığı, Adana 3.Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimleri ... ve ...'in ise tasarrufun iptali davalarında taşınmazın devrinin durdurulmasına yönelik tedbir taleplerini ret etmeleri nedeni ile taşınmazın değerinin 182.250,00 TL tespit edilmesine rağmen cebri icra sonucunda açık artırmada 111.600,00 TL bedelle satıldığını ve 70.650,00 TL maddi zarara uğradığını belirterek 70.650,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI: Hazine vekili 25.07.2016 tarihli cevap dilekçesinde hakimlerin Anayasa ve yasaların verdiği yetkilerini kullandıklarını, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 46.maddesi şartlarının oluşmadığını, bu nedenle davalının sorumluluğunun doğmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İHBAR EDİLENLERİN BEYANI: Dava ihbar edilen Hakim ..., ... ve ... davanın reddi gerektiğini beyan etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dairemizce verilen 03.04.2017 tarih 2016/1 Esas 2017/1 Karar sayılı davanın reddine ilişkin karar, davacının temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.11.2018 tarih 2018/17-149 Esas 2018/1712 Karar sayılı ilamı ile HMK'nun 48/2 maddesi gereğince davanın Hakim ...'e ihbar edilmeden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma kararından sonra, dava Hakim ...'e ihbar edilmiş ve beyanı alınmıştır.
Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, Adana 3. İcra Mahkemesinin 2011/625 sayılı ihalenin feshi dava dosyası, Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/5144 Esas 2016/279 Karar sayılı dosyası ve bu dosyaların içeriği birlikte değerlendirildiğinde tasarrufun iptaline ve ihalenin feshi davasına konu Adana ili Seyhan ilçesi 7719 ada, 15 parselde kayıtlı taşınmazın, ... adına kayıtlı iken kayıt maliki tarafından 14.08.2002 tarihinde Rüstem Bakır'a, ondan 26.09.2002 tarihinde ...'na, ondan 27.01.2003 tarihinde Mehmet Mucuk'a, ondan da 06.10.2013 tarihinde davacı ...'a satışının yapıldığı görülmektedir. Bu kez taşınmazın ilk maliki ... alacaklısı ... tarafından, borçlu aleyhine alacağın tahsili amacı ile İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün 2002/16734 sayılı takip dosyası ile icra takibine geçildiği, haciz sırasında borçlu Mehmet Uzun'un taşınmazını üçüncü kişiye devrettiğinin anlaşılması üzerine alacaklı, içinde davacının da bulunduğu taşınmazı devralan kişiler aleyhine Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/718 esas sayılı dosyası ile tasarrufun iptali davası açtığı, mahkemenin yaptığı yargılama neticesi davanın reddine karar verdiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 26.09.2008 tarih 2008/1539 esas 2008/4310 karar sayılı ilamı ile bozulduğu, kararı veren Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin kapanması üzerine dosyanın Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/55 esasına kaydının yapıldığı, mahkemece yapılan yargılama neticesi tüm davalılar yönünden davanın kabulüne tasarrufun iptali ile alacaklı davacıya cebri icra yetkisi verilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemiz, 28.03.2012 tarih 2012/1926 esas 2012/3773 karar sayılı ilamı ile borçludan satın almayan son malik açısından başka deliller ile desteklenmediği sürece bedel farkı gerekçesi ile kabul kararı verilemeyeceği, davanın bedele dönüştürülmesi ve üçüncü kişinin ne miktarda tazminatla sorumlu olduğu açıklanmadan karar verildiği gerekçesiyle hükmü bozmuştur. Bozma kararı sonrası dosyanın Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/24 esasına kaydedildiği, mahkemece 09.01.2013 tarihinde tensibinin yapıldığı ve Hakim ... tarafından 07.03.2013 tarihli duruşmada taraf teşkili sağlanmadığı için bozma kararına uyulup uyulmayacağı konusunda, daha sonra karar verilmesine, tedbir talebinin reddine karar verildiği, bilahare 10.10.2013 tarihli duruşmada Hakim ... tarafından tedbir talebinin kabul edildiği ve 11.10.2013 tarihinde icra müdürlüğüne tedbir kararı verildiğine ilişkin müzekkere yazıldığı, icra müdürlüğünce ihale alacaklısının talebi üzerine 05.11.2013 tarihli İcra Müdür Yardımcısı Sırrı Atilla imzası ile tedbire rağmen Tapu Sicil Müdürlüğüne yazılan yazıyla ihale alıcısı adına tescilin yapılması istendiği, bu kez 12.11.2013 tarihinde icra müdürü tarafından tapu sicil müdürlüğüne hitaben, Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesince konulmuş bir tedbir olması nedeniyle taşınmazın alıcı adına tescil edilmemiş ise tescil edilmemesi, tescil edilmiş ise üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için tedbir konulmasının istendiği, Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi ... tarafından 28.01.2014 tarihinde ihalenin feshine ilişkin kararın Yargıtay ilgili dairesince kesinleşmesi gerekçe gösterilerek tedbirin kaldırılmasına karar verildiği, icra müdürlüğünün ise mahkemenin 30.01.2014 tarihli tedbirin kaldırıldığına dair yazısı üzerine tapu sicil müdürlüğüne hitaben tedbirin kaldırıldığına ilişkin yazı yazdığı anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46. maddesine göre;
Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Düzenlemesi ile ancak sayılan şartların gerçekleşmesi durumunda hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı devlet aleyhine tazminat davası açılabilir. Somut davada ihbar edilen Adana 3. İcra Mahkemesi Hakimi ..., ihalenin feshi davasını tamamen İcra İflas Kanunu'nun 134 ve devamı maddeleri kapsamında yürütmüş olup tasarrufun iptali davasını bekletici sorun yapmaksızın ihalenin feshi şartları kapsamında davayı sonuçlandırdığı, nitekim Yargıtay ilgili dairesince de bu kararın onanarak kesinleştiğinin anlaşılmasına göre bu hakim açısından HMK 46. maddesi şartlarının oluşmadığı görülmektedir.
Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi eski Hakimi ... yönünden ise Dairemizin bozma kararının tüm taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle taraf teşkili bozma sonrası sağlanamadığı için, henüz Yargıtay bozma kararına karşı uyulma yönünde bir karar verilmeden tedbir isteminin reddedilmesi tamamen takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Bu nedenle anılan hakim açısından da HMK 46. madde şartları oluşmamıştır.
Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi eski Hakimi ... yönünden ise, 10.10.2013 tarihli duruşmada Hakim ... tarafından davacının tedbir talebinin kabul edildiği ve 11.10.2013 tarihinde icra müdürlüğüne tedbirin verildiğine ilişkin müzekkere yazıldığı anlaşılmaktadır. Tedbir kararı verildiği icra müdürlüğüne müzekkere ile bildirilmesine rağmen, ihale alacaklısının talebi ile İcra Müdür Yardımcısı Sırrı Atilla imzası ile 05.11.2013 tarihli Tapu Sicil Müdürlüğü'ne taşınmazın ihale alacaklısı adına tescilinin yapılmasının istendiği ve yazıda elden takip yetkisinin verildiği, taşınmazın ihale alacaklısı adına tescilinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Hakim ... tarafından tedbir kararı verildiği ve ilgili icra müdürlüğüne tedbir kararı verildiğine ilişkin müzekkere yazıldığı açıktır. Hakim tarafından 28.01.2014 tarihli duruşmada tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi üzerine icra müdürlüğünün alacaklı adına tescil edilmesi yazısı gereği taşınmaz alacaklı adına tescil edilmiş durumdadır. Aynı zamanda davacı tarafından açılan ihalenin feshi davası reddedilmiş ve Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiş olduğuna göre sözü edilen hakim yönünden de HMK 46. maddesi şartları gerçekleşmemiştir.
Tasarrufun iptali davasında Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kabul kararı davacı lehine bozulmasına rağmen, alacaklının takibe devam ederek taşınmazı sattırdığı ve taşınmazın ihale alacaklısı adına tescil edildiği, bu nedenle taşınmazın rayiç değeri ile ihale sonucu elde edilen miktar arasındaki fark kadar bir maddi zararı doğmuş ise de, tasarrufun iptali davası aleyhine sonuçlanması ile birlikte temyiz edenin icranın geri bırakılması talebinde bulunmadığı, icranın devam etmesi nedeniyle satışın yapıldığı, bu sonucun ortaya çıkmasında bozma kararından sonra Hakim ... tarafından taşınmazın devrinin önlenmesi için verilen tedbire rağmen, tapu sicil müdürlüğüne taşınmazın ihale alacaklısı adına tescili talepli yazı yazan ve bu yazıya da elden takip yetkisi veren icra müdürlüğünün de katkısı bulunmakta olup somut olayda HMK 46. maddesinde yazılı şartlardan hiçbirisinin gerçekleşmediği, hakimlerin tamamen kendilerine Anayasa ve yasalarca verilen yetki ve takdir yetkilerini kullandığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gösterilen nedenle;
1-HMK'nın 46. maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın esastan REDDİNE,
2-HMK'nın 49. maddesine göre takdiren 1.000,00 TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 1.548,10 TL Harçtan düşümü ile bakiye 1.503,70 TL'nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 4.125,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
10. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
11. Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
13. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
14. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 07.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.