Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/648 E. 2022/1331 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı vekilinin vefatı nedeniyle mazeretli sayılan davacıya, yeni duruşma tarihinin tebliğ edilmemesi ve akabinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafın vekilinin vefatı sebebiyle mazeretli sayıldığı duruşmada belirlenen yeni duruşma tarihinin, davacıya tebliğ edilme yükümlülüğünün mahkemece yerine getirilmesi gerekirken, tebligat giderinin bulunmaması gerekçesiyle tebligat yapılmadan davanın HUMK m. 409 uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesinin, davacının hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tespit, tescil, tasarrufun iptali ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ... Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin davalılardan ... Tekstil Sanayi Tic. A.Ş.'ye kredi kullandırttığını, bir kısım davalıların da müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladığını, borçlu şirket ve kefiller hakkında yapılan takipte borçluların borca yeter malına rastlanmadığını, asıl borçlu ve kefiller ile diğer davalılar arasında organik bağ bulunmakta olup borçluların mal kaçırmak için muvazaalı olarak ve nam'ı müstear kullanarak faaliyetlerini diğer şirketler üzerinden yaptıklarını, kredi borçlusunun müvekkili alacağını semeresiz bırakmak için muvazaalı işlemler ile bütün faaliyetlerini diğer davalı şirketler ve bu şirketlerin davalı ortakları aracılığı ile yürüttüğünü ileri sürerek davalılar tarafından ayni hak ileri sürülen tüm malvarlığının davalı ... San. ve Tic. A.Ş., ..., ..., ..., ... ve ... İnş. Malz. San .ve Tic. Ltd. Şti.'ne aidiyetinin tespitine ve muvazaa sebebi ile tapuda davalılar adına hüküm altına alınmasına, bu taleplerinin kabul edilmemesi hâlinde tapu kaydının tashihine gerek olmaksızın 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 18 ve devamı maddeleri ve muvazaa davalarına aykırı düşmeyen tasarrufun iptaline ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanmasına, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 277 vd. maddeleri gereğince taşınmaz üzerinde müvekkil banka yönünden cebri icra yapabilme yetkisinin verilmesine, davalıların tespit edilecek diğer malları yönünden Trafik Tescil Müdürlüklerine, Tapu Sicil Müdürlüklerine, Bankalara müzekkereler yazılarak sahiplerinin ... San. ve Tic. A.Ş., ..., ..., ..., ... ve ... İnş. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğunun ve buna göre kayıtlarının düzeltilmesinin hüküm altına alınmasına, bu taleplerinin kabul edilmemesi hâlinde tapu ve/veya sicil kaydının tashihine gerek olmaksızın, BK’nın 18 vd. maddeleri ve bu hükümlere aykırı düşmeyen tasarrufun iptaline ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanmasına ve İİK’nın 277. maddesi gereğince müvekkil bankaya taşınmaz üzerinde cebri icra yapabilme yetkisinin verilmesine, kredi borçlusu şirket ve kefiller muvazaa, kanuna karşı hile ve namı müstear ile diğer davalı şirketler ve bu şirketlerin ortakları adı altında faaliyetlerine devam etmekte olduğundan ve ayrıca 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun vermiş olduğu yetkiler de göz önünde bulundurularak davalı kredi borçlusunun tasfiye olunacak alacaklar hesabına 30.04.2001 tarihi itibarı ile aktarılmış olan 720.110,67TL olan alacaklarının tasfiye olunacak alacak tutarına esas anapara üzerinden ve 30.04.2001 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Bir kısım davalılar vekilleri davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkeme Kararı:

6. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.06.2011 tarihli ve 2007/514 E., 2011/196 K. sayılı kararı ile; 23.03.2011 tarihli duruşmada dosyanın işlemden kaldırılması sonrası dosyanın üç aylık yasal süre içerisinde yenilenmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.03.2013 tarihli ve 2012/5402 E., 2013/5255 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece, davacı vekilinin trafik kazası geçirip ölmesi nedeniyle davacı Banka mazeretli sayıldığına göre belirlenen yeni duruşma gününün davacı tarafa usulüne uygun olarak bildirilip sonucuna göre hareket edilmesi gerekirken davacı taraf mazeretli sayıldığı halde duruşma günü bildirilmeksizin takip edilmediği gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırılması, bilahare de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.02.2014 tarihli ve 2013/694 E., 2014/36 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; dosyada pul masrafı bulunmadığından davacı tarafa duruşma gün ve saatinin tebliğ edilemediği, 23.03.2011 günü saat 11.00'da yapılan duruşmaya davacı bankanın katılmadığı gibi mazeret de bildirmediğinden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 409/1. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırıldığı ve üç aylık yasal süre içerisinde yenilenmediğinden HUMK’nın 409/5. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, davada taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı, davacının yargılamada devamlılığı sağlamak üzere dava dilekçesinin ve duruşma gününün taraflara ve kendisine bildirilmesini sağlayacak tebliğ giderlerini yatırması gerektiği, davayı takip etmeyen ve gerekli masrafları yatırmayan davacının hakkını kullanması için HUMK'nın 415. maddesinde belirtilen masrafların hazineden karşılanmasının da olanaklı olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada dosyanın işlemden kaldırılmasının ve üç aylık süre içerisinde yenilenmemesi üzerine davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

13. Dosyanın takipsiz bırakılması nedeniyle işlemden kaldırılmasına ve üç ay içerisinde yenilenmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği tarihlerde yürürlükte olan HUMK’nın 73 ve 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın (Anayasa) hak arama hürriyetini düzenleyen 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddeleri nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler.

14. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır. Duruşma günü celseye katılma imkânı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir. O hâlde duruşma tayin edilerek, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenerek; gelen tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, dosyanın işlemden kaldırılmasına ya da kaldırılmamasına karar verilecektir. Anılan hususların uygulanabilmesi için, her şeyden önce tarafların usulüne uygun davet edilmiş olmaları gerekmektedir.

15. Bu bağlamda yapılacak tebligat, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılmasının zorunlu unsurudur. Savunma hakkının temelini teşkil eden hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma ilkesinin ayaklarından birisidir. Bu hakkın ihlal edilmemesi için yapılan bildirimin tebligat hukukuna uygun olması gerekir. Muhatap usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile açılan davadan zamanında ve tam olarak haberdar olur. Bu nedenle tebligat, yapıldığı tarihte yürürlükteki tebligat mevzuatına aykırı yapılmışsa, sadece tebligat hukukuna aykırı davranış söz konusu olmaz, aynı zamanda hukukî dinlenilme hakkı da ihlal edilmiş olur.

16. Bilindiği üzere hâkim, taraflara duruşmada hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkân vermeli, tarafları usulüne uygun biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkâna rağmen duruşmaya gelme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ceza usulündekinin aksine hukuk davalarında taraflar zorla (ihzaren) duruşmaya getirilemez. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi dava dosyasının işlemden kaldırılması veya gelmeyen tarafın yokluğunda yargılamaya devam edilmesidir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.IV 6. Baskı. İstanbul 200, s. 4057).

17. Bu kapsamda uygulama tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı HUMK’nın 409. maddesinde işlemden kaldırma ve bu sebeple davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine dair müessese düzenlenmiş olup anılan madde; “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.

Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağırı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.

Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.

İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmünü haizdir.

18. Buna göre; usulüne uygun biçimde çağırıldığı hâlde, taraflardan (veya vekillerinden) hiç biri duruşmaya gelmezse, mahkemece dava yenileninceye kadar dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır. Ancak HUMK’nın 409/1. maddesi çerçevesinde tarafların duruşmaya usulüne uygun olarak davet edilmemiş olması durumunda anılan madde gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilemez (Kuru, s. 4059, 4060).

19. Öte yandan tarafların yahut taraflardan birinin mahkemece tayin edilen duruşma gününde duruşmaya katılmayıp mazeret bildirmeleri durumunda mahkemece, belirtilen mazeretin kabulüne karar verilmesi hâlinde yeni duruşma gününün, hukukî dinlenilme ve adil yargılanma hakkı kapsamında mazereti kabul edilen tarafa re’sen bildirilmesi gerekir. Bu kapsamda dosyada tebligat için yeterli gider avansının bulunmaması ve taraflarca da gider avansının yatırılmamış olması durumunda; HUMK’nın 415. maddesinde, “Re'sen icrası emrolunan muamelenin istilzam ettiği masrafı iki taraftan birinin veya her ikisinin tediye etmesine karar verilir ve bunun için takdir olunacak meblağ mahkeme kalemine tevdi olunur.

Tayin olunan müddet içinde işbu muameleye ait masraf tediye olunamaz ise ileride icap edenlerden istifa olunmak şartiyle Devlet hazinesinden tediye olunmasına karar verilebilir.” şeklinde düzenlenen hüküm uyarınca ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere tebligat masrafı hazineden karşılanabilir. Belirtilen şekilde yapılacak tebligat sonrasında tarafın duruşmaya mazeretsiz olarak katılmaması durumunda ise HUMK’nın 409. maddesi çerçevesinde işlem yapılarak bir karar verilebilir.

20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, eldeki dava kapsamında yapılan 29.12.2010 tarihli duruşmada davacı vekilinin vefat ettiğinin tespiti sonrasında (2) numaralı ara karar ile davacının duruşma için takdiren mazeretli sayılmasına karar verilmiş, yeni duruşma günü ise 23.03.2011 tarihinde saat 11.00 olarak belirlenmiştir. Akabinde 23.03.2011 tarihli duruşmaya ise davacı vekilinin mazeretsiz olarak katılmaması ve davalı vekillerinin de davayı takip etmediklerini bildirmeleri üzerine aynı tarih itibariyle HUMK’nın 409. maddesi kapsamında dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, 24.06.2011 tarihinde de üç aylık yasal süresi içerisinde yenilenmeyen davanın HUMK’nın 409/5. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

21. Davacı tarafın takdiren mazeretli sayılmalarına ilişkin kararın verilmiş olduğu 29.12.2010 tarihli duruşmada tayin edilen yeni duruşma gününün davacı tarafa tebliğ edilmemiş olması ve davacı tarafa bildirilmeyen duruşma gününde dosyanın, davacı tarafın duruşmaya katılmamış olması sebebiyle işlemden kaldırılarak bilahare davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi HUMK’nın 409. maddesine uygun olmadığı gibi davacının hukukî dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Bu kapsamda her ne kadar mahkemece, eksik gider avansı nedeniyle yeni duruşma gününün bildirilemediği belirtilmiş ise de; davacı tarafın mazeretli sayılmasından sonra yeni duruşma gününün usule uygun olarak davacı tarafa re’sen tebliğine dair zorunluluk nedeniyle tebligat için gereken masrafın, HUMK’nın 415. maddesi kapsamında ileride haksız olan taraftan tahsil edilmek üzere Devlet hazinesinden karşılanması mümkündür. Bu sebeple davacı tarafın mazeretli sayılması sonrasında belirlenen yeni duruşma gününün davacı tarafa usulüne uygun olarak tebliği sağlanmaksızın HUMK’nın 409. maddesi kapsamında işlem yapılarak bilahare davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.

22. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III.-3. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.