Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/1010 E. 2023/214 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasına birleştirilen bağımsız tedbir nafakası talebinde, kadın eşin ayrı yaşamada haklı olup olmadığı ve buna bağlı olarak tedbir nafakasına hükmedilip hükmedilmeyeceği hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, direnme kararında usul kurallarına uygun hareket etmeyerek, önceki kararındaki tedbir nafakası hükmünü aynen tekrarlamak yerine yeni bir hüküm kurması ve bağımsız tedbir nafakası ile geçici tedbir nafakası arasındaki farkı gözetmemesi, ayrıca HMK’nın ilgili maddelerine aykırı bir karar oluşturması usul ve yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen boşanma ve bağımsız tedbir nafakası davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gölcük Aile Mahkemesince verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Birleşen Davalı İstemi

4. Davacı-birleşen davalı vekili 10.07.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 17.10.1996 tarihinde görücü usulü ile evlendiklerini, ortak iki çocuklarının olduğunu, kadın eşin evliliğin ilk günlerinden itibaren devam eden olumsuz davranışlarının müvekkili tarafından sabırla karşılandığını, buna karşılık davalının sadakat yükümlüğünü ihlal ettiğini, eşini bir başka erkekle aldattığını, bu erkeği ortak eve dahi aldığını ileri sürerek tarafların zina hukuksal sebebiyle, bu olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, velayetlerin babaya verilmesine, ayrıca müvekkili yararına 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-Birleşen Davacı İstemi

5. Davalı-birleşen davacı vekili 11.12.2014 tarihli birleşen dava dilekçesinde; tarafların 17.10.1996 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin 18.06.2014 tarihinde ihanet suçlamasıyla eşi ve eşinin kardeşleri tarafından evden kovulduğunu, bu tarihten beri ailesinin yanında yaşamaya başladığını, çocuklarının anneleri ile görüşmesine izin verilmediğini, tüm ihtiyaçlarının ailesi tarafından karşılandığını ileri sürerek müvekkili yararına 750,00 TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemenin Birinci Kararı

6. Gölcük Aile Mahkemesinin 14.07.2015 tarihli ve 2014/557 Esas, 2015/534 Karar sayılı kararı ile; toplanan delillerden dava dışı bir erkekle davalının dört yıl boyunca görüştükleri ve aynı odada yalnız kaldıkları anlaşılmış ise de, çözümlenen CD içeriğine göre cinsel birliktelik yaşanmadığı, dolayısıyla davalının eyleminin zina kapsamında sayılamayacağı, fakat bu eylemlerin sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğinde olduğu ayrıca davacının sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle tarafların ayrı yaşamaya başladığı gerekçesiyle tarafların TMK’nın 166/1 inci maddesi uyarınca boşanmalarına, velayetlerin babaya verilmesine, davacı erkek eş yararına 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 05.12.2016 tarihli ve 2016/15519 Esas, 2016/15566 Karar sayılı kararı ile;

“…1-Davacı-davalı erkek tarafından zina, (TMK m. 161), aksi halde evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) sebebine dayalı olarak terditli boşanma davası açılmış, davalı-davacı kadının bağımsız tedbir nafakası davası işbu boşanma davası ile birleştirilmiştir. Mahkemece, dava dilekçesi davalı-davacı kadına ilk duruşmada tebliğ edilmiş, davalı-davacı kadın tarafından yasal süresi içinde verilen cevap dilekçesi ön inceleme duruşmasında okunmuş ve fakat davacı-davalı erkeğe, davalı-davacı kadının cevap dilekçesi tebliğ edilmemiştir. Cevap dilekçesi davacıya tebliğ edilir ve davacı tarafından cevap dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevaba cevap dilekçesi; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir (HMK m. L36/l). Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır (HMK m. 137/1). Açıklanan sebeplerle dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ön incelemeye geçilerek işin esası hakkında karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

2-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır (TMK m. 169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur,…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı

9. Gölcük Aile Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2017/783 Esas, 2019/684 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada davacı-birleşen davalı tarafa cevaba cevap dilekçesi sunması için süre verildiği, ancak davacı-birleşen davalı vekilince cevaba cevap dilekçesi sunulmadığı, toplanan delillere göre de boşanmaya sebep olan olaylarda sadakat yükümlülüğünü ihlal eden kadın eşin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların TMK’nın 166/1 inci maddesi uyarınca boşanmalarına, reşit olmayan ...’nın velayetinin babaya verilmesine, erkek eş yararına 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, birleşen bağımsız tedbir nafakası davasının ise kısmen kabulü ile kadın eş yararına TMK’nın 169 uncu maddesi gereğince 300,00 TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

11. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19.02.2020 tarihli ve 2020/250 Esas, 2020/1333 Karar sayılı kararı ile;

“…1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle 2001 doğumlu ortak çocuk ...’nın inceleme tarihi itibariyle ergin olduğunun anlaşılmasına göre davalı-davacı kadının tüm, davacı-davalı erkeğin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir

2-Mahkemece verilen ilk hüküm davalı-davacı kadın tarafından tümü yönünden; davacı davalı erkek tarafından ise katılma yoluyla TMK'nın 161. maddesine göre zina sebebiyle boşanma hükmü kurulması gerektiği yönünden temyiz talebinde bulunmuş, lehine hükmedilen tazminatın miktarı yönünden ise temyiz talebinde bulunmayarak kesinleştiğinden, tazminatların miktarı yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

3-Toplanan delillerden ve yukarıda gösterilen sebeplerle, davalı-davacı kadının eşinden ayrı yaşamakta haklılığı kanıtlayamadığına göre, bağımsız olarak açılan ve boşanma davası ile birleştirilmesine karar verilen tedbir nafakası davasının (TMK m. 197) reddine karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

12. Gölcük Aile Mahkemesinin 17.03.2021 tarihli ve 2020/887 Esas, 2021/293 Karar sayılı kararı ile önceki karar gerekçesi yanında; birleşen davada kadın eşin tedbir nafakası isteminde bulunduğu, TMK’nın 169 uncu maddesine göre boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkimin davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine, çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorunda olduğu, dolayısıyla TMK’nın 185/3 üncü ve 186/3 üncü maddeleri uyarınca tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve kadının sabit bir işe ve gelire sahip olma tarih olan 21.10.2016 tarihine kadar ödenmek üzere birleşen davacı kadın yararına 300,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesinin hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

13. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda evlilik birliği devam ederken kadın eşin birlikte yaşamaya ara vermesinin haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı, buradan varılacak sonuca göre; davalı-birleşen davacının TMK’nın 197 nci maddesine dayalı bağımsız tedbir nafakası davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; Mahkemece direnme adı altında verilen kısa kararda sadece direnilmesine demekle yetinildiği hâlde direnemeye ilişkin gerekçeli kararın hüküm fıkrasında davalı-birleşen davacı kadın eş yararına hükmedilen tedbir nafakası bakımından miktarı ve tarih aralığı da belirtilmek suretiyle hüküm kurulması karşısında, direnme adı altında verilen kararın usul ve yasa hükümlerine uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

IV. GEREKÇE

16. Bilindiği üzere, Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.

18. Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.

19. Nitekim Yargıtayın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.1991 tarihli ve 1991/323 Esas, 1991/391 Karar; 10.09.1991 tarihli ve 1991/281 Esas, 1991/415 Karar; 25.09.1991 tarihli ve 1991/355 Esas, 1991/440 Karar; 05.12.2007 tarihli ve 2007/981 Esas, 2007/936 Karar; 23.01.2008 tarihli ve 2008/29 Esas, 2008/4 Karar; 05.10.2011 tarihli ve 2011/607 Esas, 2011/604 Karar sayılı kararları).

20. Somut olaya gelince; Mahkemenin 17.03.2021 tarihli direnme adı altında verdiği kısa kararda “Önceki kararda davalı-birleşen davacı lehine hükmedilen tedbir nafakasına yönelik kararda direnilmesine” denilmekle yetinildiği, gerekçeli kararında ise aynı şekilde hüküm kurduktan sonra 3 üncü bent ile “TMK’nın 169. maddesi uyarınca davacı eş ... için 300TL tedbir nafakasının dava açıldığı tarihten ...’in işe girdiği tarih olan 21.10.2016 tarihine kadar her ay davalı ...’ten alınarak davacı ...’e verilmesine, 21.10.2016 tarihi itibari ile tedbir nafakasının kaldırılmasına, davacı ...’in fazlaya ilişkin talebinin reddine” karar verildiği anlaşılmış olup, bu hâlde dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtilen açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve gerekçeli karar kurulmamıştır.

21. Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.

22. O hâlde mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz usule uygun karar oluşturulmasıdır.

23. Öte yandan; bozma ilâmına karşı verilen direnme kararı gözetildiğinde, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan uyuşmazlığa konu bağımsız tedbir nafakası davası hakkında açıklama yapmakta fayda görülmektedir.

24. Tedbir nafakası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre eşe iki şekilde verilmektedir. Bunlardan ilki birlikte yaşamaya ara verilmesi sebebiyle eşe verilen bağımsız tedbir nafakası (TMK. md. 197) iken, diğeri boşanma veya ayrılık davası açılınca davanın devamı süresince geçici önlem olarak eşe verilen geçici tedbir (TMK. md. 169) nafakasıdır.

25. Davalı-birleşen davacı kadın eşin açmış olduğu ve eldeki davayla birleştirilmesine karar verilen dava TMK’nın 197 nci maddesine dayalı bağımsız tedbir nafakası niteliğindedir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa veya eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınması yada ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine hâkim; eşlerden birinin istemiyle, diğer eşe bir miktar parasal katkı yapmasına karar verir. Uygulamada TMK. md. 197 nci hükmüne göre gerek eş ve gerekse ergin olmayan çocuklar için hâkim tarafından belirlenen bu parasal katkıya bağımsız tedbir nafakası denilmektedir. Bu davalarda eşin ayrı yaşamada haklılığı varsa bağımsız tedbir nafakasına hükmedilir.

26. Oysaki Özel Dairenin 05.12.2016 tarihli ve 2016/15519 Esas, 2016/15566 Karar sayılı bozma ilâmında kadın eş yararına TMK’nın 169. maddesi uyarınca boşanma davasının devamı süresince geçici önlem olarak eşe verilen geçici tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur. Ne var ki mahkemece usule aykırı olarak verilen direnme kararında; birleşen bağımsız tedbir nafakası ile bozma ilâmında yazılı davanın devamı süresince geçici önlem olarak eşe verilen geçici tedbir nafakası arasındaki fark gözetilmemiş, birleşen dava yanlış nitelendirilerek TMK’nın 169 uncu maddesine göre hüküm kurularak çelişkiye yol açılmıştır.

27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bir kısım üyelerce; ön sorunun bulunmadığı yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir.

28. Hâl böyle olunca direnme kararının usulden bozulması gerekmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı-birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

15.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.