"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Ödeme emrinin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne dair verilen karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı ... Özel Eğitim ve Yurt Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketinin yönetim kurulu üyesi olduğundan bahisle davalı Kurum tarafından 2016/13780, 2016/13781 ve 2016/13782 takip numaraları ile 6183 sayılı Kanun kapsamında icra takibi başlatıldığını, gönderilen ödeme emirlerinin 08.12.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, söz konusu şirketin 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmış olup şirketin tüm mal varlığına el konulduğunu, başlatılan icra takibinden müvekkilinin sorumlu olmadığını, dava dışı şirketin borcu karşılayacak miktarda mal varlığının bulunduğunu ileri sürerek ödeme emirlerinin iptaline, Kurum tarafından başlatılan icra takiplerinden dolayı müvekkilinin borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (Kurum/SGK) vekili cevap dilekçesinde; Kuruma başvuru yapılmadan dava açıldığını, davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 10.07.2017 tarihli ve 2016/536 E., 2017/212 K. sayılı kararı ile; 09.12.2015-25.10.2016 tarihleri arası dava dışı borçlu şirketin ortağı, 09.12.2015-29.07.2016 tarihleri arasında ise yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davacının takibe konu tüm borçlardan sorumlu olduğu, 08.12.2016 tarihinde tebliğ edilen ödeme emirlerinden dolayı herhangi bir itirazda bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 11.07.2018 tarihli ve 2018/599 E., 2018/1037 K. sayılı kararı ile; davaya konu dönemde davacının Kurum borçlusu olan dava dışı şirkette yönetim kurulu üyesi olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, davacının sorumlu tutulduğu prim borcu ve fer’îlerinin 2016/6. dönemine ait olduğu, davaya konu prim borcunun asıl borçlusu olan şirketin 23.07.2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı KHK ile kapatılmasına karar verildiği, 2016/6. dönem prim borcunun 2016 yılı Temmuz ayının sonuna kadar ödenebileceği anlaşıldığından davacının prim borcunun ödenmesi gereken dönemde yönetim kurulu üyeliğine ilişkin yetkisinin kaldırılması nedeniyle şahsi olarak prim borcundan sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığı, davacının yönetim kurulu üyeliğinin şirketin kapatılmasından dolayı sonlandırıldığı ayrıca KHK ile alınan kapatma kararının prim borcunun ödenmemesinde haklı sebep teşkil ettiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, davacının 2016/13780, 2016/13781, 2016/13782 takip numaralı dosyalar kapsamında borçlu olmadığının tespiti ile söz konusu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 04.02.2020 tarihli ve 2018/6053 E., 2020/685 K. sayılı kararı ile; “...V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
İncelemeye konu somut olayda dava dışı ... Özel Eğitim ve Yurt Hizmetleri Tic. A.Ş.'nin, 2016 yılı 6. dönemine ilişkin prim,damga vergisi borcu nedeni ile 3 adet ödeme emrinin, davacıya 08.12.2016 tebliğ edildiği, söz konusu şirketin 17.08.2016 tarih ve 29804 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 667 sayılı KHK’nin 5. maddesi gereği re’sen terk edilmiş olduğu, davacının 09.12.2015 ile 25.10.2016 tarihlerinde arasında anılan şirketin ortağı, 09.12.2015 ile 29.07.2016 tarihleri arasında yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu,03.08.2016 tarihli Ticaret Sicil gazetesindeki ilana göre; ... Sulh Ceza Hakimliğinin 28.07.2016 tarih, 2016/1513 D.İş sayılı Kararı ile, yönetim Kurulu üyesi olan davacı ...’ın yönetim Kurulu üyesi olarak temsil yetkisinin sona erdiği, ...’un kayyım olarak seçildiği anlaşılmaktadır.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88. maddesi "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmüne düzenlenmiş ise de bu sorumluluk, “haklı sebep olmaksızın” ödememe hali ile sınırlandırılmıştır.
Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer Kanunlardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
İflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Kanunun 179’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi’nce iflas kararı verilmeyerek önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. Anılan Kanunun 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç kanundan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.
Bu bağlamda; İcra ve İflas Kanunu’nun 179’uncu maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Kanun’un 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz...” düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, yönetim kurulu üyesinin kusurundan değil, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyesi yönünden 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilecektir.
Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 1. fıkrasında; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.” Hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi 'takip eden ayın sonuna kadar' olarak belirlemiştir. Bu madde çerçevesinde, davaya konusu ödeme emirlerine ilişkin borcun tahakkuk tarihinde, davacının Yönetim Kurulu üyesi olmakla ve anılan şirkete el koymanın da daha sonraki bir tarihte gerçekleştiği anlaşılmakla, dava konusu uyuşmazlıkta haklı sebep olmadığı gözetilmeksizin,davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebi teşkil etmektedir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin davacının istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 26.06.2020 tarihli ve 2020/776 E., 2020/1239 K. sayılı kararı ile; 01.09.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan İşveren Uygulama Tebliğinin 2.4. maddesinde 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenlerin bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekledikten sonra en geç takip eden ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödeyeceklerinin belirtildiği, primlerin tahakkuku ve bunlara ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerinin Kuruma verilmesi ile primlerin ödenmesinin farklı zamanlarda olduğu, cari aya ait primlere ilişkin belgelerin Kuruma o ay içinde verilmesi gerekirken ödenmesinin takip eden aya bırakıldığı, bu nedenle primlerin ödenmesine ilişkin sorumluluğun prim borcunun doğduğu ve tahakkuk ettiği ay değil ödenmesi gereken aya ilişkin olduğu her ne kadar 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine 04.06.2008 tarihli 5766 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları hâlinde bu şahısların amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağı hükmü getirilmiş ise de bu fıkranın Anayasa Mahkemesinin 19.03.2015 tarihli ve 2014/144 E., 2015/29 K. sayılı kararı ile iptal edildiği, dolayısıyla prim borcundan sorumluluğun belirlenebilmesi için ödenmesi gereken ayda tüzel kişiliğin yönetim kurulu üyesi veya temsilcisi olup olmadığının önem kazandığı, davacının yönetim kurulu üyesi olarak temsil yetkisinin 03.08.2016 tarihli Ticaret Sicil Gazetesindeki ilana göre ... Sulh Ceza Hâkimliğinin 28.07.2016 tarihli ve 2016/1513 D. İş sayılı kararı ile sona erdirilerek ...’un kayyım olarak seçildiği, 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinde yöneticilerin prim borçlarının ödenmesine ilişkin sorumluluktan kurtulabilmeleri için haklı sebebin varlığının arandığı, haklı sebebin objektif ölçülere göre olması gerektiği, 2016 yılı 6. ayda doğan prim borcunun 7. ayın sonuna kadar ödenebileceği, haklı sebebin ayrıca sorumlu sayıldıktan sonra bu sorumluluğu yerine getirebilecek yeterli imkân ve zamanın olması ile de ilgili olduğu, somut olayda, yetkisi kalkan davacının sorumluluğunu yerine getirememe açısından haklı sebebinin olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 09.12.2015 tarihinde dava dışı borçlu ... Özel Eğitim ve Yurt Hizmetleri Ticaret A.Ş.'nin yönetim kurulu başkan yardımcısı seçilen ve ... Sulh Ceza Hâkimliğinin 28.07.2016 tarihli ve 2016/1513 D. İş sayılı kararı ile temsil yetkisi sona erdirilen davacının dava dışı şirketin 2016 yılı 6. ayına ait borçlarından sorumlu olup olmadığı; dava dışı borçlu şirket hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile alınan kapatma kararının prim borcunun ödenmemesinde haklı sebep teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Türk sosyal sigortalar sistemi, sosyal güvenlik politikalarının ve sistemlerinin finansmanını ağırlıklı olarak prim rejimine dayandırmaktadır. Bu nedenledir ki Kurumun sosyal güvenlik politikalarını oluşturabilmesi, sosyal güvenlik sistemlerinin işlerliğini devam ettirebilmesi ve oluşan sosyal riskler yönünden gerekli sosyal sigorta yardımlarının sağlanması en önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlıdır.
15. Bu nedenle primlerin tahsili bakımından işverenin sorumlu olması ile yetinilmemiş, tüzel kişilik içerisinde bazı kişilerin de işveren ile birlikte sorumlulukları cihetine gidilmiştir. Buradaki temel amaç, alacaklı olan Kurumun en önemli gelir kaynaklarından olan primlerinin tahsilinin güvence altına alınmasından ibarettir.
16. Primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamak amacıyla işveren ile birlikte sorumlu olanlar yönünden kanun koyucu tarafından mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nda (506 sayılı Kanun), 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda (5510 sayılı Kanun) ve aynı zamanda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da (6183 sayılı Kanun) bir kısım düzenlemeler getirilmiştir.
17. 506 sayılı mülga Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Prim alınması” kenar başlıklı 72. maddesinin 1. fıkrasına göre “ İş kazalariyle meslek hastalıkları, hastalık, analık, alullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelerle her çeşit yönetim giderlerini karşılamak üzere, Kurumca bu kanun hükümlerine göre prim alınır”.
18. Yine 506 sayılı Kanun’un “Primlerin ödenmesi” kenar başlıklı 80. maddesinin 1., 5. ve 12. fıkralarında ise;
“İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayin sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur.
Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır…
Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrasında belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ve tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin üst düzeyindeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
19. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un “Prim alınması zorunluluğu” kenar başlıklı 79. maddesinin 1. fıkrasında yer verilen; “Kısa ve uzun vadeli sigortalar ile genel sağlık sigortası için, bu Kanunda öngörülen her türlü ödemeler ile yönetim giderlerini karşılamak üzere Kurum prim almak, ilgililer de prim ödemek zorundadır.” düzenlemesi ile sosyal güvenlik sistemi içerisinde prim ödemenin önemine vurgu yapılmıştır.
20. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 108. maddesinin (c) bendi uyarınca 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren aynı Kanun’un “Primlerin ödenmesi” kenar başlıklı 88. maddesinin 1., 16. ve 20. fıkraları ise;
“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.
Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.
Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” şeklinde düzenlenmiştir.
21. Diğer taraftan tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu ile ilgili 6183 sayılı Kanun'un 35. ve mükerrer 35. maddesinde de düzenleme bulunmaktadır.
22. Ancak 6183 sayılı Kanun, 506 sayılı ve 5510 sayılı Kanun'lara göre daha genel bir Kanun durumunda olup, uygulamada da benimsendiği üzere öncelik özel Kanun hükümlerine tanınacağından, özel kanun niteliğinde olan 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesi uygulanmaktadır.
23. Görüldüğü üzere, prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde özel hukuk tüzel kişilerinin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olup 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra oluşan prim borçları yönünden işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için şirketin yönetim kurulu üyesi olunması yeterli görülmüş bunun yanında ayrıca üst düzey yönetici, yönetim kurul başkanı veya başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya başka bir anlatımla ayrıca şirketin temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olunması aranmamıştır.
24. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 88. maddesinde yer alan düzenlemede ayrıca, “haklı bir sebep olmaksızın” ifadesine yer verilmiştir. Buna göre, kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri yönünden primlerin ödenememesi haklı bir nedene dayanmakta ise prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla prim borcundan müteselsilen sorumlu olan üst düzeydeki yönetici ve yetkililer borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı hâlinde prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte müteselsilen sorumlu tutulamazlar.
25. Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda 5510 sayılı Kanun'da bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hâllerin haklı sebep teşkil ettiği, her olaydaki özel koşullar ile hukukî ve maddi olgulara göre değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme yapılırken diğer kanunlardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve özellikle sosyal güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
26. Gelinen bu noktada prim ödeme zamanına kısaca değinilmelidir.
27. Yukarıda da yer verilen 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinin 1. fıkrasında aynı Kanun’un 4/1-(a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işverenin bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma ödeyeceği düzenlenmiş ancak primlerin ne zaman ödeneceğini belirlememiş olup bu konuda Kuruma yetki verilmiştir.
28. 12.05.2010 tarihli 27579 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) 108. maddesinin ilk hâlinde, Kanun’da belirtilen sigorta primlerinin Kurumca çıkarılacak tebliğde belirtilecek süre içinde Kuruma ödeneceği düzenlenmiş böylece sigorta prim ödeme sürelerini belirleme yetkisi İşveren Uygulama Tebliğine bırakılmıştır.
29. 01.09.2012 tarihli ve 28398 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İşveren Uygulama Tebliğinin 2.4. maddesinde 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenlerin, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç takip eden ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödeyecekleri, ödeme süresinin son gününün resmî tatile rastlaması hâlinde prim tutarlarının, en geç son günü izleyen ilk iş günü içinde Kuruma ödeneceği belirtilmiştir.
30. Anılan Yönetmeliğin 108. maddesinde 29.05.2016 tarihli ve 29726 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle “İşverenler, Kanunun 4 üncü ve 5 inci maddelerine tabi çalıştırdığı sigortalılara, sosyal güvenlik destek primine tabi sigortalılara, 4857 sayılı İş Kanununun 7 nci maddesine göre iş görme edimini yerine getirmek üzere başka işverene geçici olarak devrettiği sigortalılara ilişkin primleri bu maddede öngörülen sürelerde öderler” düzenlemesi getirilmiş maddenin devamında ise;
“Kanunda belirtilen sigorta primleri, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar yönünden;
a) Ayın 1’i ile 30’u arasındaki çalışmaları karşılığı ücret alan sigortalılar için en geç belgenin ilişkin olduğu ayı izleyen ayın son gününe kadar,
b) Ayın 15’i ile müteakip ayın 14’ü arasındaki çalışmaları karşılığı ücret alan sigortalılar için en geç belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen takvim ayının 14’ü ne kadar,
işverenlerce Kuruma ödenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
31. Bu düzenlemeler uyarınca, primlerin ödenmesine ilişkin sorumluluk döneminin tespitinde, prim alacağının tahakkuk tarihi esas alınarak primlerin ödenmesi gereken son gün itibariyle de olsa, kişiler yukarıda açıklanan statüde oldukları dönemlerde tahakkuk eden ve ödenmesi gereken primlerden sorumlu tutulmalıdırlar.
32. Somut olayda; 09.12.2015 tarihinde dava dışı ... Özel Eğitim ve Yurt Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkan yardımıcısı seçilerek şirketi temsil ve ilzam yetkisi verilen davacının ... Sulh Ceza Hâkimliğinin 28.07.2016 tarihli ve 2016/1513 D. İş sayılı kararı ile yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak temsil yetkisinin sona erdiği, 31.10.2016 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan ilana göre 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılmasına karar verilen şirketin ticaret sicil kaydının 17.08.2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesinin 3. fıkrası gereği re’sen terkin edildiği, davacıya 2016 yılı 6. ayına ilişkin prim, işsizlik sigortası primi ve damga vergisi borcu nedeni ile 2016/13780, 2016/13781 ve 13782 takip numaralı üç adet ödeme emrinin 08.12.2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
33. Şu hâlde yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konusu ödeme emirlerine ilişkin borcun tahakkuk tarihinde dava dışı borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkan yardımcısı sıfatı bulunan davacının ödeme emrine konu borçlarının ödenmesinden sorumlu olduğu, temsil yetkisinin 28.07.2016 tarihinde sona ermesinin haklı sebep teşkil etmeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
34. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, davaya konu ödeme emirlerine ilişkin borcun son ödeme tarihi öncesinde davacının temsil yetkisi sona erdiğinden borcu ödemesinin imkansız hâle geldiği bu nedenlerle borçtan sorumlu olmayacağı, direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
35. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 06.12.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.