"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince sair istinaf sebeplerinin esastan reddine, cezai şart ve faize yönelik istinaf sebepleri yönünden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bu karar bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; asliye hukuk mahkemesine verilen dava dilekçesi ile, taraflar arasında 01.11.2013 başlangıç tarihli, dört yıl süreli kira sözleşmesinin imzalandığını, davalı kiracının süresinden önce kira sözleşmesini feshettiğini, taşınmazın ancak beş ay sonra ve çok daha düşük bir bedelle yeniden kiraya verildiğini, bu durumun müvekkilini maddi zarara uğrattığını ileri sürerek kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tespiti ile belirsiz alacak niteliğinde olmak üzere şimdilik 50.000TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bilirkişi raporu sonrası talebini 147.506TL olarak açıklamıştır.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.2016 tarihli, 2016/77 E., 2016/32 K. sayılı kararı ile, davanın kira sözleşmesine dayalı olmakla sulh hukuk mahkemelerinin görev alanına girdiği gerekçesiyle göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, kararın kesinleşmesini müteakip dosya görevli mahkemeye gönderilmiştir.
7. Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.06.2017 tarihli, 2016/294 E., 2017/476 K. sayılı kararıyla; davanın kabulüne, 147.506TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 24.01.2018 tarihli, 2017/1982 E., 2018/114 K. sayılı kararıyla; “…Davalı istinaf dilekçesinde; Kira sözleşmesinin 1. kira yılı dolmadan sözleşmeyi feshettiklerini, kira bedelini de peşin ödediklerini, 1.4.2015 tarihinde taşınmazın yeniden kiraya verildiğini, aradaki farktan ve temerrüt faizinden sorumlulukları bulunmadığını, mahkemece fazla faiz yürütülerek hüküm kurulduğunu, davacının yeniden kiraya vermek için yeterli gayreti göstermediğini, faiz uygulamasının fahiş olup kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; Taraflar arasında 1.11.2013 başlangıç tarihli 4 yıl süreli ve yıllık kira bedeli KDV dahil 84.960TL olan kira sözleşmesi ile işyeri vasıflı taşınmazın davalıya kiraya verildiği, davalının 18.6.2014 tarihli fesih yazı ile 30.9.2014 tarihinden itibaren etkili olmak üzere kira sözleşmesini feshettiği, anahtarları noter eliyle 17.11.2014 tarihinde teslim ettiği hususları taraflar arasında ihtilaflı değildir. Kira sözleşmesinin "Tahliye ve Teslim" başlıklı maddesinde; Kiracının taşınmazı tahliye etmesi halinde kalan yıllarının kira parasının tam olarak ödeneceği, süre dolmadan tahliye etmesi davacının da kalan süresinin kira bedellerini ödeyeceği, ödemiş ise geri isteyemeyeceğini, "Temerrüt Durumu" başlıklı maddesinde ise, kiracının kira bedelini ödemede temerrüde düşerse ödemediği her bir ay için %5 faiz ödeyeceği, herhangi bir yıllık kira bedelini ödemekte temerrüde düştüğü takdirde yılın diğer kira bedellerinin de muaccel hale geleceği kararlaştırılmıştır.
Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca taraflar sözleşme süresi ile bağlı olup, kural olarak sözleşmenin süresinden önce feshi mümkün değildir. Aksi halde, haklı bir neden olmaksızın sözleşmeyi fesheden tarafın, karşı tarafın zararını tazmin etme yükümlülüğü doğar. Ancak sözleşmede kiracı yararına erken fesih hakkı tanınabilir. Bu durumda feshin sözleşmede kararlaştırılan koşullara uygun olması gerekir.
Somut olayda; Taraflar arasında düzenlenen sözleşme ile kiracıya erken fesih hakkı tanınmamış olup, aksine, erken fesih ve tahliye halinde kira süresi sonuna kadar kira bedelinden sorumlu tutulacağı kararlaştırılmıştır. Davalı, haklı bir sebep olmaksızın sözleşmeyi feshedip, anahtarı 17.11.2014 tarihinde teslim ettiği mahkemenin de kabulündedir. Taraflar tacir olup, bu kararlaştırma ile bağlıdır.
1-Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesine göre, yıllık kira bedeli her kasım ayının 5. gününe kadar peşin ödenmesi, aylık %8'den aşağı olmamak üzere Tüfe oranında arttırılması, herhangi bir kira bedelini ödememesi halinde aylık %5 faiz ödemesi, herhangi bir yılın kira bedelini ödemekte temerrüde düşmesi halinde diğer yıllar kira bedellerinin muaccel olması kararlaştırılmıştır. İlk yıl kira bedelinin peşin ödendiği ihtilaflı değildir.
Bilirkişi raporunda; Taşınmazın tahliye edildiği tarih ile yeniden kiraya verildiği 1.4.2015 tarihine kadarki 5 aylık süre için sözleşmeye göre ödenmesi gereken kira bedeli 38.570TL, bunun da dava tarihi olan 7.3.2016 tarihine kadar sözleşme ile kararlaştırılan aylık %5 temerrüt faizi uygulanarak 5 aylık kira bedeli için 23.142TL temerrüt faizi hesaplandığı (taşınmazın daha düşük bedelle kiraya verilmesi "aynı koşullarla" kiraya verilememesi nedeniyle) kira sözleşmesi sonuna kadar elde edilecek kira bedelinden taşınmazın yeniden kiraya verilmesi nedeniyle elde edilecek kira bedelleri mahsup edilerek, aradaki fark hesaplanmıştır. Bu nedenle, davalının bu yönlere ilişkin istinaf sebeplerinin esastan reddi gerekir.
2-Taraflar tacir olup, TBK'nun 325 ve 346. maddeleri, kiracısı tacir olan kira sözleşmeleri bakımından ertelenmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin uygulanması, sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde de Mülga Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir. Taraflar "cezai şart" niteliğindeki kararlaştırma ile bağlı olup, kira süresi sonuna kadarki kira bedellerinden kiracı sorumludur. Yine taraflar tacir olduğundan, TBK'nun 8. maddesinde belirtildiği gibi, faiz oranını serbestçe kararlaştırabilirler. TBK'nun 88. ve 120. maddesi hükümlerinin somut olayda uygulanması mümkün değildir. Davalının bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin reddi gerekir.
3-Cezai şart, geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde, belli bir zamanda yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken bir edimdir. Cezai şartın ceza ve tazminat fonksiyonu olup, Borçlar Kanunu'nda bu ileri fonksiyon kaynaştırılarak birleşik sistem kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak aşırı görülen cezai şartın indirilmesinde tazmin ve ceza dengeli olarak korunmalıdır.
TBK'nun 182. maddesinin ilk fıkrasında "Taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.", son fıkrasında ise, "Hakim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir." hükmü bulunmaktadır. Ticari olmayan işlemlerde bu kuraldan dolayı borçlu ileri sürmese bile, hakim cezai şartta indirim yapılıp yapılmayacağını kendiliğinden saptamalıdır. Hakim, bu hakkını ölçülü olarak kullanmalı, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme yeterliliği ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması dolayısıyla sağladığı yarar, borçlunun kanun derecesi, borca aykırı davranmasının ağırlığı, sözleşmeden beklenen yararın elde edilememesi ve akde aykırı davranılması yüzünden doğan zarar, cezai şartın tazmin ve ceza unsurlarını dengeli olarak gözetilerek objektif esaslara dayandırılmalıdır. Ticari işlerde ise, cezai şartın borçlunun mahvına sebep olacağı ileri sürülmelidir.
Somut olayda; Davalı bilirkişi raporunda hesaplanan cezai şart alacağının fahiş olup mahvına sebep olacağını bildirerek indirim yapılmasını talep etmiştir.
Mahkeme, yukarıda izah edildiği şekilde inceleme yapılarak, gerekirse taraf ve yargı denetimine elverişli bilirkişi raporu da alınarak, cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağı değerlendirilmeli, sonuca göre karar verilmelidir. Ayrıca, anahtar teslim tarihine kadar kiracının kira sözleşmesi uyarınca taşınmazın kira bedeli ile sorumlu olduğu, teslimden sonraki dönem için ise sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart ile sorumlu olduğu hususları gözetilmelidir.
4-Mahkemece, bilirkişi raporunda hesaplanan gecikme faizi alacağına, diğer kalem alacaklarla birlikte yasal faiz uygulanmak suretiyle faize faiz uygulanarak hüküm kurulmuştur. TBK'nun 121. maddesi ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre borçlunun, varlığına ve miktarına ilişkin açık kabulünün bulunması ve tek taraflı bir taahhüdüyle yada alacaklarıyla birlikte bir ödeme gününün belirlenmesi halinde, faiz alacağı ana para alacağına dönüşeceğinden, ayrıca faiz yürütülmesi mümkündür.
Somut olayda, ana para alacağına dönüşmüş bir faiz alacağı bulunmadığından, temerrüt faizi alacağına faiz işletilmesi mümkün değildir…” şeklindeki gerekçeyle davalının sair istinaf sebeplerinin HMK’nın 353/b-1 maddesi gereği esastan reddine, cezai şart borcundan indirim yapılması ve faize faiz yürütülmesine ilişkin istinaf sebeplerinin kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.6.2017 tarih, 2016/294 Esas ve 2017/476 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden görülmek üzere mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 03.12.2019 tarihli ve 2018/4742 E., 2019/9663 K. sayılı kararı ile; “…1-)HMK 353/l-a-6. maddesinde, ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmadan kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir. İş bu dosyada, ilk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, davaya dayanak yapılan kira sözleşmesi dosya kapsamına alınmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tarafların delil olarak dayandıkları belgeler sunulmuş veya ilgili yerlere müzekkere yazılarak dosyaya kazandırılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbirinin toplanmamış veya gösterilen delillerin hiç değerlendirilmemiş olmasından söz edilemez. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353. maddesinde, bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre Kanunda sayılan geri gönderme sebepleri gerçekleşmediğinden dava dosyasının kararda belirtildiği üzere inceleme yapılarak karar verilmesi için ilk derece mahkemesine iadesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu durumda, istinaf başvurusu kabul edilmiş olmakla gerekirse Kanunun 353/1-b-3 maddesi uyarınca işin esasının, Bölge Adliye Mahkemesince, varsa eksik delillerin toplanması ile dava dosyası incelenip karara bağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-)Bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Bölge Adliye Mahkemesi 18.09.2020 tarihli ve 2020/464 E., 2020/1209 K. sayılı kararı ile; ilk karar gerekçesinin yanında HMK’nın 353/1-a-6 bendi çerçevesinde verilen kararların kesin olduğu belirtilmek suretiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bölge adliye mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre bölge adliye mahkemesi kararında işaret edilen değerlendirmelerin ilk derece mahkemesince mi yoksa bölge adliye mahkemesince mi yapılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
16. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak re’sen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem BUDAK: İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 25,26).
17. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir. (HMK m. 347/3, m. 343/4) İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını re’sen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Baki Kuru: Medeni Usul Hukuku, Cilt II, Mart 2020, s. 1366-1368).
18. Konuya ilişkin olarak HMK’nın 352. maddesinin 1. fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.
19. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği işin esası ve ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Tolga Akkaya: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 319).
20. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.
21. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353. maddesinde düzenlenmiştir.
19. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;
7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler sonucu 353. madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 RG NO: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29)
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 Rg No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29) karar verilmiş olması.
(Değişik Alt Bent Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35)
6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (Eklenmiş İbare Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
22. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelerden sonra somut olay bakımından HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukukî denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukukî denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukukî ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Tülin Kurtoğlu: Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 152, 153).
23. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.
24. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu; s. 187, 188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.
25. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353. madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanun’un bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.
26. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren kararlar kesin nitelikte olduğundan Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yerindedir.
27. Bu nedenle, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin direnme kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.