"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin oğlu Kamil Bircan'ın sevk ve idaresindeki traktör ile tarlaya giderken, römorkun traktörden ayrılarak kanala devrildiğini, kaza neticesinde römorkta bulunan müvekkilinin kızları... yaralandığını, eşinin ise hayatını kaybettiğini, eşinin desteğinden yoksun kalan müvekkilinin davayı üçüncü kişi sıfatıyla açtığını, destekten yoksun kalma zararlarından kaza yapan aracın mesuliyet sigortası bulunmadığından kanun gereği ...’nın kusura bakılmaksızın sigorta teminatları kapsamında sorumlu olduğunu, ayrıca tazminat belli ve belirlenebilir nitelikte olmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ileri sürerek 1.000TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın kazaya karışan traktörün sürücüsü olan davacının oğlu ile traktörün işletenine ihbar edilmesi gerektiğini, tek taraflı kaza sonucu meydana gelen olayda sürücünün davacının oğlu, kazada ölenin ise davacının eşi ve traktör sürücüsünün de annesi olduğundan müvekkiline tazminat yüklenemeyeceğini, kaza sebebiyle ödenmesi gereken miktar olduğu takdirde sorumluluğun tarafların kusur oranı ve kaza tarihindeki teminat limiti ile sınırlı olduğunu, davacının müteveffanın kaza sırasında yolcu olarak bulunduğu ... malikine, sürücüsüne dava açmaması sebebiyle iyi niyetli kabul edilmeyeceğini, temerrüt gerçekleşmediğinden faiz talebinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.10.2016 tarihli ve 2014/1277 E., 2016/662 K. sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamı dikkate alınarak davanın kabulü ile 145.412,12TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 29.12.2017 tarihli ve 2017/865 E., 2017/1952 K. sayılı kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 51. ve 52. maddeleri gereğince zarar görenin zarara katılması veya zararın artmasına sebep olması hâlinde zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasından dolayı müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerektiği, dosyadaki mevcut bilirkişi raporunda ... sürücüsünün kusurlu olduğu kabul edilerek kusur incelemesi yapıldığı ancak davacının desteğinin yasal olarak yolcu taşınması yasak olan ve bindiği römorkun, trafik güvenliğine pek de uygun olmadığı dosya içeriğiyle anlaşılan köy yolunda gitmek üzere binmek suretiyle kendisini tehlikeye atması sebebiyle gerçekleşen davranışının tazminattan indirim nedeni olduğu, zarar görenin müterafik kusurunun bulunduğu hâllerde Yargıtay uygulamalarına göre belirlenen destekten yoksun kalma zararından %20 oranında indirim yapılması gerektiği, mahkemece hiç indirim yapılmamasının doğru olmadığı, ayrıca aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği hususu gözetilmeden davacılar vekilince iki kez verilen ıslah dilekçelerine göre hüküm kurulmasının da hatalı olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak bilirkişi raporu ile belirlenen tazminata göre desteğin eşi davacıya birinci ıslah dilekçesi gözetilerek belirlenen 115.996TL tazminattan % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak 92.796,80TL tazminatın davalıdan tahsili yönünde yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince 04.02.2020 tarihli ve 2018/4148 E., 2020/726 K. sayılı kararı ile; “….1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
….Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesinde tazminat talebi harca esas değer 1.000,00 TL. olarak gösterilmek suretiyle, 6100 sayılı HMK'nun 107. maddesi gereği belirsiz alacak davası olarak açılmış ve belirlenecek maddi tazminatın tahsili talep edilmiş olup, davacı vekili 07/03/2016 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini 115.996,00 TL'ye yükseltmiş, sonra maddi tazminat talebini 22/09/2016 tarihli dilekçe ile de 145.412,12 TL'ye yükseltmiştir.
Bu durumda, davacı vekilinin 07/03/2016 tarihli dilekçesi HMK'nin 107/2. fıkrası uyarınca talebin arttırılması niteliğinde olup, 22/09/2016 tarihli dilekçenin ise aynı Yasanın 176. maddesi anlamında ıslah dilekçesi olduğu açıktır.
O halde; Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin 22/09/2016 tarihli ıslah dilekçesi göz önünde tutularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirilme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir….” gerekçesiyle kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 27.10.2020 tarihli ve 2020/610 E., 2020/1308 K. sayılı kararı ile; davacının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açtığı tazminat davasında maddenin ikinci fıkrası uyarınca "talep artırım" isteminde bulunabilecekken, bu tasarrufta bulunmayıp dava dilekçesindeki talep sonucunu HMK m. 176 vd. uyarınca kısmen "ıslah" ettiği, yapılan usulî işlemin 07.03.2016 tarihli dilekçeden de açıkça anlaşılacağı üzere talep sonucunu değiştirmeye yönelik "kısmi nitelikte ıslah" işlemi olup davacının iradesinin bu yönde olduğu, dilekçenin talep artırım dilekçesi olarak kabulünün HMK’nın tasarruf ilkesi (24. madde) ve taleple bağlılık ilkesi (26. madde) hükümlerine aykırılık oluşturacağı, bu durumda davacının 07.03.2016 tarihli dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak değerlendirmesi gerektiği ve her davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurulabileceği dikkate alındığında davacının 22.09.2016 tarihli ikinci ıslah dilekçesine hukukî sonuç yüklenmesinin mümkün olmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; belirsiz alacak davası olarak açılan eldeki davada davacı vekilince dosyaya sunulan 07.03.2016 tarihli dilekçenin talep artırım dilekçesi mi yoksa ıslah dilekçesi mi olduğu, buradan varılacak sonuca göre 22.09.2016 tarihli ıslah dilekçesinin ikinci ıslah dilekçesi olup olmadığı ve bu dilekçe dikkate alınarak hüküm kurulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a ve Ek 1. maddelerindeki hükümler kapsamında direnme kararının verildiği 27.10.2020 tarihinde geçerli temyiz edilebilirlik sınırının 72.070TL olması karşısında, direnme kararı ile davanın reddedilen kısmının temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamış ve böylece istinaf yargılaması hukuk sistemimize dahil olmuştur.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar; 361 ve 362. maddelerinde ise temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca, “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz.
17. Öte yandan hemen belirtilmelidir ki; kesinlik sınırı kamu düzeninden olup bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
18. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen "Parasal sınırların artırılması" başlıklı Ek 1. madde ile aynı Kanun'un 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca ... Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasına göre, "... 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır".
19. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 27.10.2020 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 72.070,00TL’dir.
20. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup davacı vekili trafik kazasından kaynaklanan ve destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olan davayı belirsiz alacak davası olarak açmış ve 1.000TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Daha sonra bu talebini 07.03.2016 tarihli dilekçesi ile 115.996,00TL’ye, 22.09.2016 tarihli dilekçesi ile 145.412,12TL’ye arttırmıştır.
21. İlk Derece Mahkemesince; yapılan yargılama sonucu alınan bilirkişi raporları ve davacı vekilinin talebi doğrultusunda davanın kabulü ile 145.412,12TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile 92.796,80TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmiştir.
22. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece davacı vekilinin 22.09.2016 tarihinde dosyaya sunduğu ıslah dilekçesi dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından direnme kararı verilmiştir.
23. Direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde; davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmayan ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan toplam alacak miktarı 145.412,12TL olup Bölge Adliye Mahkemesince davalıdan tahsiline karar verilen alacak miktarı ise 92.796,80TL’dir. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince tahsiline karar verilen miktar İlk Derece Mahkemesince hüküm altına alınan ve davacı tarafından temyiz edilmeyen miktardan düşüldüğünde uyuşmazlık konusu olup direnme kararında reddedilen miktar belirlenmiş olacaktır. Bu açıklamalardan hareketle davacı yönünden temyize konu alacak tutarı 52.615,32TL’dir. Belirtilen bu miktar direnme kararının verildiği 27.10.2020 tarihi itibari ile 72.070,00TL olan temyiz kesinlik sınırının altında kaldığından, anılan karara karşı davacı vekilince temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
24. Hâl böyle olunca davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.