Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/728 E. 2022/1182 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının ıslah talebine karşı ileri sürülen zamanaşımı def'i dikkate alınarak usulüne uygun hesaplama yapılıp yapılmadığı ve davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edilip edilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının ıslah dilekçesine karşı ileri sürülen zamanaşımı def'inin davalı Bakanlık yönünden de dikkate alınması gerektiği, ıslah tarihine göre hesaplama döneminin hatalı belirlendiği ve davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edildiği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 7. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (...) tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 05.09.2003 tarihinden emekliliğe hak kazanması sebebiyle iş sözleşmesini feshettiği 06.09.2013 tarihine kadar asıl işveren Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı engelsiz yaşam ve aile dayanışma merkezinde alt işveren davalı ... İnş. Elek. Üret. Tic. ve San. Ltd. Şti.’de bakım elemanı olarak çalıştığını, alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin, ücret, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (Bakanlık) vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin asıl işveren olmayıp ihale makamı olduğundan taraf sıfatının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı ... İnş. Elek. Üret. Tic. ve San. Ltd. Şti. (şirket) vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, diğer davalı Bakanlık ile müvekkili arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının alacaklarından tek başına diğer davalının sorumlu olduğunu, davacı ile müvekkili arasındaki sözleşmenin belirli süreli iş sözleşmesi olduğunu, davacının alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

7. Ankara 7. İş Mahkemesinin 27.05.2015 tarihli ve 2013/1613 E., 2015/452 K. sayılı kararı ile; emeklilik sebebiyle iş sözleşmesini feshettiğinden davacının kıdem tazminatına hak kazandığı ancak ihbar tazminatına hak kazanamadığı, ücret ve yıllık izin ücreti alacaklarının bulunduğu, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tanık beyanlarına göre hesaplandığını, davalı şirket yönünden ıslaha karşı zamanaşımı def’înin dikkate alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

8. Ankara 7. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 20.03.2018 tarihli 2015/26878 E., 2018/7209 K. sayılı kararı ile; davalıların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-Taraflar arasında uyuşmazlık davalının ıslah dilekçesine karşı süresinde ve usulüne uygun zamanaşımı definde bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır

Somut olayda, davacı vekili davasını 07.04.2010 tarihli dilekçesiyle ıslah etmiş olup, davalı ... İnş. Elek.Üret.Tic. ve San. Tic. Ltd. Şti vekilinin ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunmuş, Mahkemece de talebi değerlendirilerek fazla mesai ve ulusal bayram ile genel tatil alacakları için zamanaşımı uygulanarak karar verilmiştir. Ancak asıl işverenin sorumluluğu yasa gereği alt işverenin sorumluluğunu aşamayacağından başka bir anlatımla asıl işverenin sorumluluğu alt işverenin işçilerinin o işyerinde çalıştığı süreyle ve alt işverenin bu işçiler karşısındaki sorumluluğuyla sınırlı olacağından alacakların zamanaşımına uğradığı yönündeki zamanaşımı itirazının asıl işveren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yönünden de incelenmelidir. Bu durumda, davacının hak kazandığı alacaklarının miktarının yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı itirazı değerlendirilerek davalı ... Politikalar Bakanlığı içinde belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

10. Ankara 7. İş Mahkemesinin 03.12.2019 tarihli ve 2018/200 E., 2019/521 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan yargılama sonucunda bilirkişi ek raporu uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

11. Ankara 7. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 20.02.2020 tarihli 2020/1010 E., 2020/3109 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

Somut olayda; bozmaya uyan Mahkemece aldırılan ve hükme esas teşkil eden bilirkişi ek raporunda fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden 01.01.2019 – 06.09.2013 tarihleri arasındaki dönem için hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Islah talebi 07.10.2014 tarihi olduğundan, ıslaha karşı zamanaşımı def'i dikkate alınırken 07.10.2009-06.09.2013 tarihleri arasındaki dönem için hesaplama yapılması gerektiği ve bozmadan önceki kararın davacı tarafından temyiz edilmediği göz önünde bulundurulduğunda, belirlenen tutarların davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmeden karar verilmesi isabetli olmamıştır. Usuli kazanılmış hakka aykırı şekilde ve hatalı hesaplama içeren bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması hatalı olup yeniden bozmayı gerektirmiştir.…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

13. Ankara 7. İş Mahkemesinin 23.10.2020 tarihli ve 2020/174 E., 2020/302 K. sayılı kararı ile; 11.06.2019 tarihli ek raporda ıslaha karşı zamanaşımı def’î gözetilerek fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hesaplandığı, söz konusu hesabın 07.04.2010-06.09.2013 tarihleri arası için yapıldığı, buna rağmen bozma kararında 07.10.2009-06.09.2013 tarihleri arası dönem için hesaplama yapılması gerektiğinin belirtildiği, ıslah tarihi olan 07.04.2015 tarihinden geriye doğru 5 yıl gidildiğinde 07.04.2010 tarihinden itibaren hesaplama yapılmasının dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davalı Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mahkemece davacının ıslah talebine karşı ileri sürülen zamanaşımı def’î dikkate alınarak usulüne uygun şekilde hesaplama yapılıp yapılmadığı ile mahkemece verilen ilk karara karşı davacının temyiz yoluna başvurmadığı dikkate alındığında fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları yönünden davalılar lehine ilk bozma kararı ile oluşan usulî kazanılmış hakka aykırı şekilde karar verilip verilmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

16. Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

17. Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah kurumu, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağının katılığından ileri gelen sakıncaları önleyen ve kurala getirilen istisnalardan biridir. Islah, istisnaî nitelik taşıdığından her usul işleminin değiştirilmesi için ıslaha gitmeye gerek yoktur. Islah sadece, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağının kapsamına giren konularda olur (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/Hanağası, Emel; Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, s. 532).

18. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar ıslah yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

19. Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Bir başka deyişle ıslah, iyi niyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

20. Islahın konusunun tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu bir gerçek olduğuna göre, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).

21. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Islahın zamanı ve şekli” başlıklı 177. maddesi, 28.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un ile değiştirilmeden önce; “(1) Islah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.

(2) Islah sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” şeklinde iken 7251 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile;

“(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.

(2)(Ek:22/7/2020-7251/18 md.) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukukî durum ortadan kaldırılamaz.

(3) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” yeni bir fıkra eklenmiştir.

22. Diğer taraftan, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanmakta iken HMK’nın 447. maddesi ile diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağının düzenlenmesi karşısında iş mahkemelerinde artık basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Basit yargılama usulü HMK’nın 316 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup 322. maddesinde de basit yargılama usulü ile ilgili hüküm bulunmayan hâllerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.

23. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Dilekçelerin verilmesi” başlıklı 317. maddesi uyarınca “(1) Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.

(2) Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir”.

6100 sayılı Kanun’un “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı” başlıklı 319. maddesine göre de; “İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar”. HMK’nın 322. maddesi atfıyla basit yargılama usulünde de uygulanan HMK’nın 141. maddesinin 2. fıkrasına göre ise “İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır”.

24. Bu noktada zamanaşımı kavramına ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.

25. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 125-140., 6098 Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 146-161. maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup alacak hakkının alacaklı tarafından yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmemesi hâlinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun kalınması sonucunu doğurur.

26. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'îde bulunması şarttır (Reisoğlu, Safa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s. 334 vd.; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s. 304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s. 346 vd.; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s. 323; Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2020 tarihli ve 2017/13-650 E., 2020/301 K., 05.02.2019 tarihli ve 2018/21-523 E., 2019/70 K. ve 03.05.2006 tarihli ve 2006/4-232 E., 2006/269 K. sayılı kararları).

27. Somut olayda; davacı vekili 07.04.2015 harç ve havale tarihli dilekçesi ile ihbar tazminatı hariç olmak üzere 20.03.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan miktarlar üzerinden davasını ıslah etmiş, davalı şirket vekili ise süresinde sunduğu 08.05.2015 havale tarihli dilekçesi ile ıslaha karşı zamanaşımı def’înde bulunduklarını belirtmiştir. Bununla birlikte davalı Bakanlık vekili 27.04.2015 havale tarihli dilekçesi ile açıkça ıslaha karşı zamanaşımı def’înde bulunmamıştır.

28. Mahkemece verilen ilk kararda yalnızca davalı şirket vekilinin ıslaha karşı zamanaşımı def’î dikkate alınarak dava konusu alacaklar hüküm altına alınmış ise de, Özel Dairece asıl işveren olan davalı Bakanlık yönünden zamanaşımı def’înin dikkate alınmamasının hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda ise 11.06.2019 tarihli bilirkişi ek raporuna göre karar verilmiştir.

29. Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacının 07.04.2015 tarihli ıslah talebinde bulunmasına ve iş sözleşmesinin 06.09.2013 tarihinde feshedilmesine göre ıslaha karşı zamanaşımı def’î dikkate alındığında hesaplama döneminin 07.04.2010-06.09.2013 tarihleri arasında olması gerekmektedir. Diğer taraftan hükme esas alınan 11.06.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda da hesaplama dönemi 07.04.2010-06.09.2013 olarak belirtilmiş ise de, bu dönem için hesaplanan miktarların 20.03.2015 tarihli bilirkişi raporunda 01.01.2009-06.09.2013 tarihleri arasındaki dönem için hesaplanan alacak miktarları ile aynı olduğu gözetildiğinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesap hatası olduğu ve ıslaha karşı zamanaşımı def’î dikkate alınarak denetime elverişli ve usulüne uygun şekilde fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının belirlenmediği anlaşılmaktadır.

30. Diğer taraftan, mahkemece ilk kararda ıslaha karşı zamanaşımı def’î davalı şirket yönünden dikkate alınarak 3.320,43TL fazla çalışma, 1.650,87TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı, davalı Bakanlık yönünden ise 7.784,94TL fazla çalışma ve 3.370,30TL ulusal bayram ve genel tatil alacağı hüküm altına alınmıştır. İlk kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmeyip davalılar tarafından temyiz edildiği, bozmaya uyularak verilen ikinci kararda ise her iki davalı yönünden fazla çalışma alacağının 4.413,85TL, ulusal bayram ve genel tatil ücretinin ise 2.047,75TL olarak hüküm altına alındığı gözetildiğinde ilk karar ile davalı şirket ve dolayısıyla diğer davalı Bakanlık lehine oluşan usulî kazanılmış hakkın ihlâl edilemeyeceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

31. Öte yandan, Özel Daire kararında ıslah tarihi “07.04.2015” olmasına rağmen “07.04.2014” olarak, ek raporda hesaplanan dönemin “07.04.2010-06.09.2013” olmasına rağmen “01.01.2019-06.09.2013” olarak ve ayrıca ıslaha karşı zamanaşımı def’i dikkate alınırken hesaplama döneminin “07.04.2010-06.09.2013” tarihleri arasında olması gerekirken “07.10.2009-06.09.2013” olarak belirtilmesi hatalıdır.

32. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı Bakanlık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.