Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/774 E. 2022/1053 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark işçilik alacakları için açılan davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesinin ve bu kapsamda hukuki yararın bulunup bulunmadığının tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: İşçinin, toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince hak kazandığı fark işçilik alacaklarının miktarını, işveren tarafından tutulması gereken kayıt ve belgelere ulaşmadan kesin olarak belirlemesinin beklenemeyeceği ve işverenin elindeki bilgilere dayalı bir tahkikat gerektiği gözetilerek, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunduğu kabul edilerek direnme kararı onanmış ancak esas hakkında inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu nedeniyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne ilişkin verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin 1991 yılında davalı ... Belediyesinde (Belediye) çalışmaya başladığını, çalışmasının hâlen devam ettiğini, 2009-2012 yılları arasındaki toplu iş sözleşmesi döneminde yetkili sendika konusunda uyuşmazlık çıktığını, konunun yargıya intikal ettiğini, yargılama süreci sonunda yetkili sendikanın Belediye-İş Sendikası olduğunun tespit edilmesi üzerine 01.03.2009-29.02.2012 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin 04.06.2012 tarihinde imzalandığını, toplu iş sözleşmesinin geç imzalanması sebebi ile arada geçen yaklaşık 3 yıllık sürede ödemelerin önceki toplu iş sözleşmesindeki hükümlere göre yapıldığını, bu sebeple ücret ve diğer sosyal haklar yönünden fark alacakların oluştuğunu, toplu iş sözleşmesinin imzalanmasından sonra oluşan fark alacakların işçiler tarafından talep edilmesi neticesinde davalı Belediyenin 19.11.2012 tarihinde farkların bir kısmını tahakkuk ettirdiğini, ayrıca farkların hesaplama yöntemi konusunda davalı Belediye ile Sendika arasında 11.03.2013 tarihli ek protokol imzalandığını, bakiye alacaklar yönünden ise işyerinde Çalışma Bakanlığı müfettişlerince inceleme yapıldığını ve işçilerin fark alacaklarının bulunduğunun belirlendiğini, toplu iş sözleşmesindeki bazı hükümler net bir anlatıma sahip olmadığından bazı alacakların hesaplanmasında yorum farklılıklarının oluştuğunu, işçilere verilmesi gereken bordro ve hesap pusulaları verilmediğinden ve kısmi ödemelerin hangi alacağa mahsuben yapıldığı anlaşılamadığından alacakların miktarının tam olarak tespit edilemediğini, bahsedilen sebeple toplu iş sözleşmesinden kaynaklı fark işçilik ve sosyal yardım alacakları bakımından belirsiz alacak davası, ilave tediye alacağı bakımından ise tam eda davası açıldığını ileri sürerek ilave tediye ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklı fark işçilik ve sosyal yardım alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

5. Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; toplu iş sözleşmesinden kaynaklı alacakların tahsili istemiyle açılan davada ücret bordroları, diğer evrak ve kayıtların ibraz edilmesi üzerine müvekkilinin ilk davada talep etmediği bir kısım alacağının daha olduğunun anlaşıldığını ve eldeki davanın kısmi dava olarak açıldığını belirterek fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil ücretleri ile yıllık izin harçlığı fark alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

6. Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili asıl davada cevap dilekçesinde; toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini, 6360 sayılı Kanun gereği su ve kanal hizmetlerinin İzmir Büyükşehir Belediyesine devredildiğini, bahsedilen sebeple müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, düzenlenen ek protokole göre alacakların hesaplanmasının gerektiğini, ilave tediye alacağının ödendiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuş, birleşen dava bakımından ise cevap dilekçesi vermemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 18.09.2017 tarihli ve 2015/1033 E., 2017/651 K. sayılı kararı ile; davalı ... ile Belediye-İş Sendikası arasında akdedilen 01.03.2009-29.02.2012 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin fiilen 04.06.2012 tarihinde imzalandığı, davacının vasıflı işçi olup bu sözleşme kapsamında ikinci grupta yer aldığı, bu hâli ile toplu iş sözleşmesinden doğan haklardan yararlanacağı, davacının 1991 yılında davalı işyerinde işe başladığı, hâlen çalışmaya devam ettiği, 22.12.2016 havale tarihli bilirkişi raporunun gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine göre açılan asıl davanın tam eda davasına dönüştürülerek ıslah edildiği tarih olan 11.04.2017 tarihinin dava tarihi olarak kabul edildiği, ilave tediye alacağı için yasal faiz oranını geçmemek üzere en yüksek banka mevduat faizi, diğer alacak kalemleri için bankalarca mevduata uygulanan en yüksek banka mevduat faizi uygulanması gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

9. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 12.10.2018 tarihli ve 2017/2308 E., 2018/1412 K. sayılı kararı ile; sunulan ödeme belgelerine göre yapılan ödemelerin mahsubu sonucu davacının ücret farkı alacağının brüt 6.290,82TL, öğrenim yardımı alacağının brüt 10,49TL, 2012/4. dönem ilave tediye alacağının brüt 45,11TL olduğunun belirlendiği, bu açıdan davalı ... vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu, 01.03.2009-29.02.2012 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin geçici 2. maddesinde “Toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihinden itibaren oluşacak tüm parasal artış farkları en geç 31/12/2012 tarihine kadar ödenir” şeklinde hüküm bulunduğundan davalı Belediyenin bu tarih itibariyle temerrüde düşmüş olacağı ve faizin bu tarihten başlatılması gerektiği, bu itibarla davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu ancak bu hususun birleşen dosyada talep edilen alacaklar ve asıl dosyadaki ilk ıslah dilekçesinde birleşen dosyaya ilişkin belirtildiğinden sadece birleşen dosyadaki alacaklar yönünden uygulanabileceği gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

11. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 20.01.2021 tarihli ve 2020/4444 E., 2021/1729 K. sayılı kararı ile; davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “2-Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.

… Asıl davada ilave tediye talepleri dışındaki alacaklar için davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı şüphesizdir. Uyuşmazlık konusu toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar bakımından; talep içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere, davacı sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yaralanabileceği tarihi, çalışma süresini, en son ödenen ücreti, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, ödenmesi gereken alacakları işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumdadır. Bu halde toplu iş sözleşmesinden kaynaklı talep konusu alacaklar belirsiz alacak değildir. Asıl davada dava konusu edilen ilave tediye dışındaki alacakların gerçekte belirlenebilir alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usûlden reddi gerekir.

Her ne kadar davacı 03.01.2017 tarihli dilekçesi ile, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 107/2 gereğince dava değerini arttırdıklarını, ayrıca 11.04.2017 tarihli dilekçesi ile de Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176. madde gereğince davayı ıslah ederek belirsiz alacak davasını eda davası olarak ıslah ettiklerini bildirmiş ise de; belirsiz alacak davasının ıslah yolu ile eda davası haline dönüştürülmesi mümkün değildir. Bu itibarla da, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, anılan talepler yönünden de davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 29.06.2021 tarihli ve 2021/706 E., 2021/1166 K. sayılı kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/566 K. (2019/576 K.) sayılı kararında yer alan açıklamalara yer verildikten sonra, Hukuk Genel Kurulu kararı kapsamında davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açmakta hukukî yararının bulunduğu, kaldı ki belirsiz alacak davası ile ilgili farklı kararlar söz konusu olup Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27.04.2021 tarihli ve 2021/4679 E., 2021/8544 K.; 2021/4401 E., 2021/8542 K.; 2021/4678 E., 2021/8543 K. sayılı kararları dikkate alındığında hukukî istikrar gereği belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmesinin zamanaşımı süresi de gözetildiğinde davacı açısından hak kaybına neden olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda asıl davada dava konusu edilen ilave tediye dışındaki toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların belirsiz alacak olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacının anılan alacaklar yönünden belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.

16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlıklı 107. maddesinin 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7251 sayılı Kanun) ile değiştirilmeden önceki metninde;

“(1)Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2)Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3)Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” düzenlemesi bulunmakta iken; 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile madde başlığı “Belirsiz alacak davası”; 2. fıkrası “(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde değiştirilmiş; maddenin 3. fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır.

17. Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.

18. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.

19. Madde gerekçesinde; “Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir.” şeklindeki açıklamayla alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.

20. Bu kıstaslar; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;

i. Davacının kendisinden beklenememesi,

ii. Bunun olanaksız olması,

iii. Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.

21. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.

22. İşçilik alacakları bakımından, dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kıstası ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kıstasının birlikte değerlendirilip sonuca gidilmesi gerekir.

23. Kural olarak kişinin alacağını belirleyebilmesi için aynı zamanda belgeye bağlama yetkisinin olması veya bu konuda belge düzenlenip kendisine verilmesi gerekir.

24. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (İş Kanunu) 8. maddesinin 3. fıkrası ile işverene yazılı sözleşme yapılmayan hâllerde en geç iki ay içinde genel ve özel çalışma koşullarını, günlük ya da haftalık çalışma süresini, temel ücreti ve varsa ücret eklerini, ücret ödeme dönemini, süresi belirli ise sözleşmenin süresini, fesih hâlinde tarafların uymak zorunda oldukları hükümleri gösteren yazılı bir belgeyi işçiye verme yükümlülüğü getirilmiştir.

25. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin 2. fıkrası ile ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın kural olarak Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödeneceği, çalıştırdığı işçilerin söz konusu alacaklarını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişilerin özel olarak açılan banka hesapları dışında bu alacakları ödeyemeyeceği belirtilmiştir.

26. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 37. maddesi ile işverene işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir pusula verme yükümlülüğü hükme bağlanmıştır. Söz konusu pusulada ödemenin günü ve ilişkin olduğu dönem ile fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretleri gibi asıl ücrete yapılan her çeşit ekleme tutarlarının ve vergi, sigorta primi, avans mahsubu, nafaka ve icra gibi her çeşit kesintilerin ayrı ayrı gösterilmesi zorunluluğu hüküm altına alınmıştır.

27. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 67. maddesinde, günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile dinlenme saatlerinin işyerlerinde işçilere duyurulacağı; 75. maddesinde ise işverene çalıştırdığı her işçi için işçinin kimlik bilgilerinin yanında, İş Kanunu’nun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorunda olduğu bir özlük dosyası düzenlemesi gerektiği yükümlülükleri getirilmiştir.

28. İş sözleşmesi ile iş görme edimini yerine getiren, belge düzenleme yetkisi ve yükümlülüğü bulunmayan işçinin, alacaklarını belirleyebilmesi için işveren tarafından düzenlenen kanuna uygun belgelere ihtiyacı vardır. Diğer yandan iş ilişkisindeki alacak kalemlerinin hesaplanmasında çıplak ücret ya da giydirilmiş ücrete göre hesaplanan farklı alacak türleri bulunmaktadır. Örneğin kıdem tazminatı giydirilmiş ücretten hesaplanırken diğer işçilik alacakları (fazla çalışma, hafta tatili, yıllık ücretli izin alacakları gibi) çıplak ücretten hesaplanmaktadır.

29. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2012 tarihli ve 2012/9-838 E., 2012/715 K. sayılı kararında belirtildiği üzere işçilik alacaklarının özelliği dikkate alınarak alacakların belirli olduğunu söylemek mutlak olarak doğru olmadığı gibi aksinin kabulü de doğru değildir. Aynı şekilde bu nedenle talep konusu işçilik alacaklarının belirli olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır.

30. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2016/22-2227 E., 2019/1402 K; 08.12.2020 tarihli ve 2015/(22)9-3234 E., 2020/1005 K. ile 16.03.2021 tarihli ve 2021/(22)9-178 E., 2021/284 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.

31. Öte yandan işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı konusunda Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca yapılan değerlendirme sonucunda 15.12.2017 tarihli ve 2016/6 E., 2017/5 K. sayılı karar ile “İşçilik alacaklarının çok çeşitli tür, nitelik ve kapsamda olması, somut olayın özelliklerine göre oldukça değişkenlik göstermesi, hatta aynı tür işçilik alacaklarında dahi somut olayın özellikleri itibariyle işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı konusunda soyut ve genel nitelikte, her bir olayda geçerli olacak ölçüde bir karar alınamayacağından içtihadı birleştirmeye gerek olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış ve sonuç olarak içtihadı birleştirmeye gerek olmadığı” yönünde karar verilmiştir.

32. Yukarıda açıklanan bu maddi ve hukukî olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı işyerinde sendikal örgütlenme olduğu, toplu iş sözleşmesi düzeni bulunduğu ve davacı işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

33. Davacının talep ettiği toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark işçilik alacaklarının hesaplanabilmesi için kanunda öngörülen kayıt ve belgeleri tutma ve işçinin bilgisine sunmakla yükümlü olan işverenin sunacağı bordrolara ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü fark işçilik alacaklarının belirlenebilmesi muhasebe işlemini gerektirmektedir.

34. O hâlde, toplu iş sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçiden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların miktarının tespiti için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi yerindedir.

35. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.06.2019 tarihli ve 2016/22-2747 E., 2019/781 K., 21.01.2020 tarihli ve 2017/22-2198 E., 2020/29 K. ile 16.03.2021 tarihli ve 2020/(22)9-435 E., 2021/272 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır.

36. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dava dilekçesinde toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark işçilik alacaklarının neden kaynaklandığının açıkça belirtildiği, toplu iş sözleşmesi hükümleri ile çalışma süresi ve ücret miktarına göre davacının fark işçilik alacaklarını belirleyebileceği, belirsiz alacak davasının koşullarının bulunmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

37. Hâl böyle olunca açıklanan değişik gerekçe ile direnme kararı yerindedir.

38. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Değişik gerekçe ile direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 28.06.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.