"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Tüketici Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkili aleyhine kredi kartı borcu nedeniyle icra takibi başlatıldığını belirterek, dosyanın zamanaşımına uğraması nedeniyle müvekkilinin borcunun olmadığının tespitine; bu iddia reddedilirse, ilgili faiz ve avukatlık ücretinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un (TKHK) 5. maddesine aykırı olması sebebi ile geçersiz sayılmasına ve yasal faiz uygulanarak borcun tespitine; bu talep de kabul edilmez ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 120. ve 88. maddeleri uyarınca faiz hesaplaması yapılarak borcun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 141. maddesinde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olması nedeniyle davacı tarafça ileri sürülen zamanaşımı def’inin yerinde olmadığını, davacının 2001 yılından beri borcunu ödemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı ve devamında izlenen süreç:
6. ... Tüketici Mahkemesinin 18.03.2015 tarihli ve 2014/1160 E., 2015/639 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında 2001 yılında bireysel bankacılık sözleşmesi imzalandığı, banka tarafından davacıya kredi kartı verildiği ve kullanıma açıldığı, davacının ödemeleri aksatması üzerine ... Noterliğinden 13.10.2011 tarihinde 38831 yevmiye sayılı ihtarnamenin keşide edilerek, kredi kartı nedeniyle 391.997.070TL borçlu bulunduğu, bu borcun üç iş günü içinde %375 faizi, BSMV ve KKDF ile birlikte ödenmesi aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının bildirildiği, ihtarname arkasında yer alan tebliğ şerhine göre, ihtarnamenin davacının birlikte oturan annesi ... imzasına 24.10.2001 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ geçerli kabul edilerek üç günlük ödeme süresi eklenmek suretiyle 28.10.2001 tarihinde davacının mütemerrit olduğu, bilirkişi raporu doğrultusunda davaya konu kredi kartı borcuna 6101 sayılı Kanun’un 7. maddesi gereğince, TBK’nın 88 ve 120. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, taraflar arasında sözleşme ile faiz oranının kararlaştırılmamış olması nedeniyle, TBK’nın 88 ve 120. maddeleri uygulanmak suretiyle yapılan hesaplama gereğince takip tarihi olan 26.02.2002 tarihinde 499,82TL, dava tarihi olan 03.04.2014 tarihinde 1.989,67TL borçlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile davacının ... İcra Müdürlüğünün 2011/2420 E. sayılı dosyasında zamanaşımı nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve takipte faiz ve avukatlık ücretinin 6502 sayılı TKHK’nın 5. maddesine aykırılık olması sebebiyle geçersiz sayılmasına ilişkin taleplerinin reddine, davacının ... İcra Müdürlüğünün 2011/2420 E. sayılı dosyasında TBK’nın 88 ve 120. maddeleri uyarınca faiz hesaplaması yapılarak borcun tespit edilmesine ilişkin davasının kabulüne, takip tarihi olan 26.02.2002 tarihinde 499,82TL ve dava tarihi olan 03.04.2014 tarihinde 1.989,67TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
7. ... Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarihli ve 2015/15728 E., 2016/6419 K. sayılı kararı ile; “…Dava, İİK' nın 72. maddesi hükmüne dayalı menfi tespit davasıdır. Bu durumda mahkemece davacının borçlu olmadığı miktar saptanarak, menfi tespitine hükmedilmesi gerekirken, davanın niteliği gözardı edilerek olumlu tespit hükmü kurulması usul ve yasaya aykırı olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
9. ... Tüketici Mahkemesince bozma kararına uyularak, 21.02.2017 tarihli ve 2016/984 E., 2017/147 K. sayılı karar ile; bilirkişi ek raporuna göre davanın kısmen kabul kısmen reddiyle, davalının ... İcra Müdürlüğünün 2011/2420 E. sayılı dosyası ile ilgili olarak takip tarihi olan 26.02.2002 tarihi itibariyle 479,55TL, dava tarihi olan 03.04.2014 tarihi itibariyle 17.002,19TL davacıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Özel Daire İkinci Bozma Kararı:
10. ... Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen ikinci kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 20.02.2019 tarihli ve 2017/2599 E., 2019/1048 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, zamanaşımına ve faize itiraza dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Zaman aşımı itirazı alacak ya da itirazın iptali davalarında defi olarak ileri sürülebilir bir itiraz olup, münhasıran menfi tespit davasına dayanak yapılamaz. Diğer yandan davacı ayrıca faiz oranına itiraz ederken TBK 88. ve 120. maddelerinin uygulanmasını talep etmiş ise de bahsi geçen maddeler 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, daha önceki tarihte doğan hukuki ilişkiler yönünden uygulanamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. ... Tüketici Mahkemesinin 08.12.2020 tarihli ve 2019/257 E., 2020/308 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, TBK'nın 88 ve 120. maddelerinin emredici nitelik taşıması nedeniyle taraflar ileri sürmese de re'sen gözetilmesi gerektiği, TBK’nın 88. maddesinden açıkça anlaşılacağı gibi faiz (anapara faizi) ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamış ise faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirleneceği, yürürlükte olan kanunun 3095 sayılı Kanunî Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun olduğu, bu noktada "yedek hukuk kuralı" veya "ikâme faiz" de denilebilecek olan kanunî (yasal) faizin devreye girdiğini, (3095 sayılı Kanun m. l), davaya konu kredi kartı borcuna 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7. maddesi gereğince TBK’nın 88 ve 120. madde hükümlerinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece faiz oranının hesabında TBK’nın 88 ve 120. maddelerinin uygulanmasının isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
16. Kredi kartları konusunda ilk düzenleme 14.03.2003 tarihinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına dair 4822 sayılı Kanun’la yapılmış ve Kanun’un 10/A maddesi ile kredi kartları da tüketici kredisi kapsamına alınmıştır.
17. Ancak çok yaygın bir kullanıma sahip olan kredi kartları hakkında yapılan bu düzenleme ihtiyacı karşılayamamış ve müstakil bir kanuni düzenleme yapılması zarureti hasıl olmuştur. Bu nedenle 23.02.2006 tarihli 5464 sayılı Banka Kredi Kartları ve Kredi Kartları Kanunu çıkarılmış ve 01.03.2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
18. 4822 sayılı Kanunla 4077 sayılı Kanun’a eklenen geçici 1. maddeye göre; “Bu Kanun’un yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki anaparaya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitle ödenir”
19. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise; kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takibin, birinci fıkrada yer alan hükme göre ilk taksitin ödenmesiyle duracağı ve son taksitin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı öngörülmüştür.
20. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a (4077 sayılı Kanun) 4822 sayılı Kanun ile eklenen ve 14.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren geçici 1. maddesi çerçevesinde, kredi kartı sahiplerince yapılan başvurular sonucunda bankalarca düzenlenen ödeme planlarındaki hesaplamanın yanlış ve dolayısıyla çıkarılan toplam borcun fahiş olduğu iddiasıyla ve borç miktarının mahkemece belirlenmesi istemiyle kredi kartı sahiplerince açılan davalarda; eğer bankaca daha önce hesap kat edilip, kredi kartı sahibine kat ihtarı ve hesap özeti gönderilmek suretiyle borcun ödenmesi istenilmiş ise, temerrüt tahininin, gönderilen hesap kat ihtarında verilen ödeme süresi gözetilmek suretiyle belirlenmesi gerekir.
21. Kredi kartı ile yapılan alışverişlere 4077 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanabilmesi için, kredi kartının bu Kanun’un kapsamında bir tüketici olan hamil tarafından kullanılması; kredi kartı ile edinilen mal veya hizmetlerin de, 4077 sayılı Kanun kapsamında bir mal yada hizmet olması şeklinde iki şartı vardır. Başka bir deyişle, kredi kartı ile yapılan alışveriş bu iki unsura sahip değilse, salt kredi kartının kullanılması nedeniyle söz konusu alışverişe 4077 sayılı Kanun hükümleri uygulanamayacaktır.
22. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu’nun 2. maddesinde, "Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanır" denildikten sonra, görülmekte olan davalara ilişkin uygulama başlığını taşıyan 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi, görülmekte olan davalarda da uygulanır" düzenlemesi getirilmiştir.
23. Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesindeki "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz" hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur" düzenlemesine yer verilmiştir.
24. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava, davacı tarafından davalı bankadan kullanılan kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle hakkında başlatılan takipte zamanaşımı nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, bu mümkün olmadığı takdirde TBK’nın 120 ve 88. maddeleri gereğince hesap yapılarak borç miktarının tespiti istemine ilişkindir.
25. Taraflar arasında 2001 yılında bireysel bankacılık sözleşmesi imzalandığı, banka tarafından davacıya kredi kartı verildiği ve kullanıma açıldığı, davacının ödemeleri aksatması üzerine ... Noterliğinden 15.10.2001 tarihinde 38831 yevmiye sayılı ihtarnamenin keşide edilerek, kredi kartı nedeniyle 391.997.070TL borçlu bulunduğu, bu borcun üç iş günü içinde %375 faizi, BSMV ve KKDF ile birlikte ödenmesi aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı bildirildiği, ihtarname arkasında yer alan tebliğ şerhine göre, ihtarnamenin davacının birlikte oturan annesi ... imzasına 24.10.2001 tarihinde tebliğ olunduğu, tebliğ geçerli kabul edilerek üç günlük ödeme süresi eklenmek suretiyle 28.10.2001 tarihinde davacının temerrüde düştüğü anlaşılmaktadır.
26. ... İcra Müdürlüğünün 2011/2420 E. sayılı dosyası ile 26.02.2002 tarihinde davacı aleyhine başlatılan icra takibinde; 391.997.070TL asıl alacak, 559.412.485TL işlemiş faiz (yıllık %375 temerrüt)-(13.10.2001-26.02.2002 arası temerrüt faizi), 27.970.624TL %5 BSMV olmak üzere toplam 979.380.180TL alacağın takip tarihinden itibaren %375 temerrüt faizi icra giderleri, vekâlet ücreti ve avans faiz oranları ile birlikte 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 84. maddesine göre tahsilinin talep edildiği görülmüştür.
27. Davacı hakkında ilk olarak 26.02.2002 tarihinde takip başlatılmış, bu takip 2002/4663 Esasa kaydedilmiş, ödeme emri davacıya tebliğ edilememiş, 21.11.2002 tarihinde adres araştırması için talep açılmış talep kabul edilmiş ise de 14.02.2011 tarihine kadar dosyada işlem yapılmamış, bu tarihte yenileme talebinde bulunması üzerine dosya yenilerek 2011/2420 Esasına kaydedilmiştir. 02.03.2011 tarihinde ise ödeme emri davacıya tebliğ edilerek borçlunun maaşına haciz konulması için Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne yazı yazılmış, gelen cevapta borçlunun 17.02.2014 tarihinde emekliye sevk edildiği, maaşı üzerinde altı adet başka icra müdürlüklerince konulmuş haciz bulunduğu ve davacının icra takibine itirazının bulunmadığı bildirilmiştir.
28. Mahkemece Özel Daire birinci bozma kararından önce düzenlenen esas bilirkişi raporunda; davaya konu kredi kartı borcuna 6101 sayılı Kanun’un 7. madde gereğince, TBK’nın 88 ve 120. madde hükümlerinin uygulanması gerektiği görüş ve kanaatiyle, taraflar arasında sözleşme ile faiz oranının kararlaştırılmamış olması nedeniyle, TBK’nın 88. ve 120. maddeleri uygulanmak suretiyle toplam borç hesabı yapılmıştır. Bu hesaplamanın yanı sıra taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 13.7. maddesine göre de alternatif borç miktarının hesabı yapılmıştır.
29. Özel Daire birinci bozma kararına uyulduktan sonra ise bilirkişiden ek rapor alınarak, TBK’nın 88 ve 120. maddeleri gereğince davacının borçlu olmadığı miktar belirlenmiştir.
30. Ancak davacı tüketici olup, aleyhine hesaplanan faiz miktarının fahiş olduğunu belirterek eldeki davayı açtığına, bu talebin usulî kazanılmış hak oluşturmasına ve hâkimin görevlerinden birisinin de uygulanacak hukuku belirlemek olduğuna göre, mahkemece 4822 sayılı Kanun’la 4077 sayılı Kanun’a eklenen geçici 1. madde hükmü değerlendirilerek faiz hesabı yapılması gerekir. TBK’nın 88 ve 120. maddelerinin eldeki davaya uygulanarak borç hesabı yapılması mümkün değildir.
31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; direnme kararının direnme kararında belirtilen nedenlerle ve direnme kararının taraflarca değil, davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olması nedeniyle bu genişletilmiş gerekçe ile uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
32. Hâl böyle olunca direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.11.2022 tarihinde oyçokluğu ile ve kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Davacı tarafından kredi kartı borcu nedeniyle yapılan takipte zamanaşımı nedeniyle borcu olmadığı bu itirazın kabul edilmemesi halinde ilgili faiz ve vekalet ücretinin 6502 sayılı Tüketici Korunması Hakkındaki Kanuna aykırı olması nedeniyle yasal faiz uygulanması ya da TBK 120. ve 88. maddeleri uyarınca faiz uygulanarak borcun tespiti gerektiğinden bahisle menfi tespit isteminde bulunulmuştur.
Davalı TMSF zamanaşımı definin yerinde olmadığını, borcun ödenmediğinden davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme tarafından yapılan bilirkişi incelemesi sonucu kredi kartları kullanımı sebebiyle davacının 1.989,67 TL borçlu olduğu anlaşılarak TBK 88. ve 120. maddeleri uygulanmak suretiyle borçlu olduğunun tespitine ilişkin verilen karar Yargıtay Özel Dairesi tarafından İİK 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit davasında olumlu tespit hükmü verilemeyeceğinden bozulmuş; mahkeme tarafından Özel Dairenin bozmasına uyularak dava tarihi itibariyle 17.002,19 TL davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bu karar her iki tarafça da temyiz edilmiştir. Özel Daire tarafından davacının faiz oranına itiraz ederken TBK 88. ve 120. maddelerinin uygulanmasını talep etmiş ise de bu maddelerin 01.07.2012’de yürürlüğe girmiş olması sebebiyle daha önceki tarihte doğan hukuki ilişkiler yönünden uygulanamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle verilen kararın bozulmasına karar verilmiştir. Mahkeme tarafından bu karara karşı TBK yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 2. maddesi ve 7. maddesi açıklanarak TBK 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin uygulanması gerektiği kanaatine varılarak direnme kararı verilmiştir.
Mahkeme ile Özel Daire arasındaki temel uyuşmazlık faiz oranında TBK 88. ve 120. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
Kredi kartı hamili tüketici olması halinde Özel Kanun niteliğindeki 4077 sayılı Tüketici Kanununun 10. maddesi ve 5464 sayılı Banka Kredi Kartları Kanunu 26. maddesindeki faizle ilgili hükümler uygulanır. Örneğin; 6102 sayılı TTK 8/1 maddesinde ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği hükme bağlanmış ancak TTK 8/3 maddesinde tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklı tutulmuştur. Bu nedenle tüketicilere verilen kredi kartları yönünden Tüketici Hukuku kapsamında kalan yasal düzenlemeler uygulanır. İşte bu yüzden TBK 88 (akdi faiz), TBK 120 (temerrüt faizi) hükümlerinin kart hamili olan tüketiciye kredi kartları borçları bakımından uygulama yeri olmadığı düşünülmektedir.
4077 sayılı Tüketici Kanunun ve 5464 sayılı Banka Kredi Kartları Kanunun yürürlüğe girmeden önce yine TBK yürürlüğe girmeden önce Borçlar Kanunu döneminde tarafların kredi kartı sözleşmesiyle akdi ve temerrüt faizi oranlarını kararlaştırabilecekleri yoksa Borçlar Kanunun 103. maddesi uygulanmaktaydı. Daha sonraki 4077 sayılı Yasa ile Tüketiciyi Koruma Kanunu çıkması ve bu kanuna 4822 sayılı Yasa ile eklenen 10/A maddesi ile gecikme faiz oranlarının anapara faiz oranlarının %30’unu geçemeyeceği düzenlenmiştir. 5464 Banka Kredi Kartları Kanunu yürürlüğe girince anapara faizi ile temerrüt faizi arasındaki bağ koparılmış, 26. madde ile üst sınır getirilmiş, üst sınırı belirleme yetkisi ise T.C. Merkez Bankasına verilmiştir. Taraflar bu üst sınırı geçmeden anapara ve temerrüt faizi oranlarını serbestçe kararlaştırabilmektedir.
14.03.2003 tarihli 4077 sayılı Yasaya, 4822 sayılı Yasanın geçici 1. maddesindeki düzenleme ile yeniden yapılandırma yine 01.03.2006’da 5464 sayılı Yasanın yürürlüğe giren geçici 4. maddesi ile yeniden yapılandırma düzenlemeleri yapılmış, ancak eldeki dosyada davacının bu süreçte yapılandırma istemleri olmadığı görülmektedir. Bu nedenle yapılandırmaya ilişkin hükümler uygulanmayacaktır.
Yargıtay (19)11. Hukuk Dairesi 5464 sayılı Banka Kredi Kartları Kanunu yürürlüğe girdiği andan itibaren sözleşme hükümlerindeki faiz oranının uygulama kabiliyetini yitirdiğinden 5464 sayılı Yasanın 26/3 maddesindeki faiz oranı uygulanır demekte ve uygulamasını bu şekilde yapmaktadır.
Eldeki davada davacı 28.10.2001’de temerrüde düşmüş yapılan takip üzerine eldeki menfi tespit davası ise 03.04.2014 tarihinde açılmıştır. Davacı TBK 88. ve 120. maddelerinde yapılan düzenleme ile belirlenen faiz oranlarının uygulanmasını istemekte davalı TMSF ise aralarında yapılan sözleşmeye göre akdi faiz oranının uygulanmasını istemektedir. Mahkeme TBK 88. ve 120. maddelerine göre faiz oranının hesaplayarak kısmen kabul kararı vermiş Özel Dairenin bozma kararı üzerine aynı kararında direnmiştir.
Direnme kararı yukarıda açıklanan sebeplerle TBK 88. ve 120. maddeleri uygulanamayacağından bozulması gerekmekte ise de; direnme kararı bu kez taraflarca değil, sadece davalı tarafça temyiz edilmiştir. Bu nedenle temyiz edenin sıfatına göre inceleme yapılacağı açıktır. Davalı TMSF sözleşmedeki akdi faiz oranının daha yüksek olması sebebiyle bu faiz oranını uygulayarak takip yaptığından davacının TBK 88. ve 120. maddelerine uygun faiz oranı uygulaması istemini kabul etmemekte daha fazla olması gerektiğini savunmaktadır. Buna göre temyiz isteminde bulunmuştur. Bu nedenlerle çoğunluğun gerek Tüketici Kanunu gerekse Banka Kredi Kartları Kanunu tarafından yapılan düzenlemelere göre kararın bozulması gerektiği yolundaki görüşüne temyiz edenin sıfatına göre katılmam mümkün olmamıştır. Davacı tüketici temyize gelmiş olsa idi bu hükümlerden bahsetmek gerekecekti. Ancak davacı tüketici TBK 88. ve 120. maddelerinin uygulanmasına yönelik direnme kararını temyiz etmediğinden ve uygulanan faiz oranı kamu düzenini ilgilendiren hükümlerden olmayıp resen inceleme konusu yapılamayacağından mahkeme kararının bu durumda yukarıda açıkladığımız sebeplerle temyiz edenin sıfatına göre onanması düşüncesindeyim.