"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesince verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı asıl 25.01.2016 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile yirmi yıldır evli olduklarını, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, son yıllarda eşi ile çeşitli anlaşmazlıklar yaşamaya başladıklarını, fikren ve ruhen anlaşamadıklarını, karşılıklı sevgi ve saygının yok olduğunu, davalının sürekli olarak kendisine küfür ve hakaret ettiğini, toplum içinde küçük duruma düşürdüğünü, fiziksel şiddet uyguladığını, kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek boşanmaya ve çocukların velâyetinin kendisine verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 24.02.2016 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, taraflar arasındaki geçimsizliğin nedeninin davacının kusurlu davranışlarından kaynaklandığını, davacının sürekli evi terk ettiğini, evi ve çocukları ile ilgilenmediğini, sorumsuz ve güven sarsıcı davranışlar sergilediğini belirterek müvekkilinin de boşanmak istediğini beyan etmiştir.
Cevaba Cevap Dilekçesi:
6. Davacı vekili 14.03.2016 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; savaunmada ileri sürülen hususların gerçek dışı olduğunu, davalının eşine şiddet uyguladığını, kabul edilmeyecek tekliflerde bulunduğunu, bu olaylar nedeniyle tarafların Zonguldak 1. Aile Mahkemesinin 2009/123 E. ve 2009/130 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, sonrasında yeniden evlendiklerini ancak davalının kusurlu davranışlarına devam ettiğini ileri sürerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, çocukların velâyetlerinin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına ayrı ayrı 400TL tedbir-iştirak nafakasına, müvekkili yararına 500TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000TL maddi, 20.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. ... 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 30.03.2017 tarihli ve 2016/44 E., 2017/150 K. sayılı kararı ile; aile içerisinde yaşanan olaylarda ortak yaşamın devamını sağlamak için tarafların gerekli çabayı sarf etmedikleri, evliliklerine karşı bağımlılık sergilemedikleri, ortak yaşamın çekilmez hâl aldığı ve evliliğin temelinden çöktüğü, evliliğin bu hâle gelmesinde eşlerin eşit kusurlu oldukları gerekçesi ile her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuklar yararına 300TL tedbir-iştirak, kadın yararına 300TL tedbir-yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
9. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesinin 19.03.2019 tarihli ve 2018/74 E., 2019/367 K. sayılı kararı ile; öncelikle ilk derece mahkemesi kararında “davalı tarafından harç yatırılmak suretiyle açılan bir karşı dava olmamasına rağmen” karşı dava varmış gibi hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, her ne kadar davacı tarafından bu husus istinaf edilmemişse de emredici usul hükümleri gereği bu durumun res'en dikkate alınması gerektiğinden “davalının davasının kabulüne” ilişkin hüküm kaldırılmış, davalı vekilinin istinaf itirazları bakımından ise dava dilekçesinin 08.02.2016 tarihinde davalıya bizzat tebliğ edildiği, davalının vekili aracılığı ile 24.02.2016 tarihinde süresinden sonra davaya cevap verdiği, davalının cevap dilekçesi adı altında verdiği bu dilekçenin davacıya 11.03.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin süresi içerisinde cevaba cevap adı altında 14.03.2016 tarihli dilekçe sunduğu, bu dilekçede çocuklar için aylık ayrı ayrı 400TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 500TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000TL maddi, 20.000TL manevi tazminat talep edildiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. maddesi uyarınca tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebileceklerinin kabul edildiği, bu imkânın sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusu olduğu, bu dilekçelerden sonra hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçelerin sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmesi gerektiği, ön inceleme aşamasında, ancak karşı tarafın açık muvafakati veya ön inceleme duruşmasına taraflardan birisinin mazeretsiz gelmemesi durumunda iddia veya savunmaların genişletilmesi yahut değiştirilmesinin mümkün olduğu, eldeki davada davalı tarafından süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmediği, dolayısıyla savunmanın dayanağı olarak süresinde ileri sürülen bir delilin bulunmadığı, yerel mahkemece davalının süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde “iddia ettiği vakaları ve delilleri” dikkate almasına yasal olarak imkân bulunmadığı, hâl böyle olunca süresinde cevap dilekçesi vermeyerek delillerini bildirmeyen davalı tarafın iddia ve savunmaları dikkate alınarak davacı kadına kusur yüklenmesi doğru görülmemiş ise de, davacı kadın tarafından istinaf edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlara göre tarafların eşit kusurlu oldukları, durum böyleyken kadının süresinde talepte bulunmadığı “maddi-manevi tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulması gerektiği hâlde bu hususlarda istinaf talebi bulunmadığından lehine değerlendirme yapılmayarak sadece yanılgıya değinilmekle yetinildiği, açıklanan nedenlerle davacı kadının süresinde usulünce talep ettiği yoksulluk nafakasından da söz edilemeyeceği, dolayısıyla bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü ile kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, ayrıca yargılama aşamasında baba yanında kaldığı anlaşılan çocuklar yararına tedbir nafakası hükmedilmesinin de doğru olmadığı gerekçesiyle hükmedilen tedbir nafakasının da kaldırılmasına, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının ise reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 09.12.2019 tarihli ve 2019/4791 E., 2019/12004 K. sayılı kararı ile;
“…İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi başlıklı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 141. maddesi “(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir veya değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır," şeklindedir. Anılan maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Şüphesiz bu imkan, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur. İkişer dilekçeden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir. Ön inceleme aşamasında ancak karşı tarafın açık muvafakati (veya ön inceleme duruşmasına taraflardan birisinin mazeretsiz gelmemesi) durumunda iddia veya savunmaların genişletilmesi yahut değiştirilmesi kabul edilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20.04.2016 tarih, 2014/2-695 esas ve 2016/522 karar sayılı ilamı).
Somut olayda; dava dilekçesinde davacı kadın tazminat ve nafaka talep etmeksizin boşanma talebinde bulunmuş, erkeğin süreden sonra verdiği cevap dilekçesine verdiği cevabında tazminat, velayet ve nafaka talebinde bulunmuş ise de; 07.04.2016 tarihli ön inceleme duruşma tarihi davalı erkeğe usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ve davalı erkek herhangi bir mazeret bildirmeksizin ön inceleme duruşmasında hazır bulunmamış, davacı vekili ön inceleme duruşmasında davacı kadın ve çocuklar için nafaka talep ettiğini bildirmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı kadının talep ettiği nafakanın usulüne uygun olduğunun kabul edilmesi gerekirken, ilgili bölge adliye mahkemesince davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli ve 2020/365 E., 2020/746 K. sayılı kararı ile; bozma sonrası dosya üzerinde yeniden inceleme yapıldığı ve UYAP ortamından yapılan kontrolde davalı vekilinin 06.04.2016 tarihli mazeret dilekçesinin aynı gün sistemden 07.04.2016 tarihinde yapılacak ön inceleme duruşması için gönderdiği, kâtip tarafından açılıp okunmasına rağmen mazeret dilekçesinin mahkemece dikkate alınıp zapta geçirilmediği ve hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, hâl böyle olunca davalının herhangi bir mazeret bildirmeksizin ön inceleme duruşmasında hazır bulunmadığının söylenemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı vekilinin ön inceleme duruşmasına katılamama sebebini bildirir mazeret dilekçesinin, ilk derece mahkemesince değerlendirilip hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gözetildiğinde, bu dilekçenin kanun yolu aşamasında kendiliğinden dikkate alınıp alınamayacağı, buradan varılacak sonuca göre dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında yoksulluk nafakası talep etmemiş olan davacının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141. maddesinin 7251 sayılı Kanun’la değiştirilmesinden önceki düzenlemesine göre, davalı tarafın mazeretsiz olarak ön inceleme duruşmasına gelmemesinden faydalanarak “iddia veya savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlığı altında ön inceleme duruşmasında yoksulluk nafakası talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖNSORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; Bölge Adliye Mahkemesince direnme adı altında verilen kararın yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi incelenmesi gerektiği hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
IV. GEREKÇE
16. Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
17. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
18. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince bozma öncesi verilen kararda dava dilekçesinin 08.02.2016 tarihinde davalıya bizzat tebliğ edildiği, davalının vekili aracılığı ile 24.02.2016 tarihinde süresinden sonra davaya cevap verdiği, süresi geçtikten sonra verilmesi nedeniyle cevap dilekçesi niteliği bulunmayan bu dilekçenin davacı tarafa tebliğinden sonra davacı vekilinin “cevaba cevap dilekçesi” adı altında 14.03.2016 tarihli dilekçe ile ortak çocuklar yararına tedbir-iştirak, müvekkili yararına ise tedbir-yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat talep edildiği, hâl böyle olunca davacı tarafından süresinde talep edilen tazminat ve yoksulluk nafakası talebinden söz etme imkanının bulunmadığı gerekçesi ile kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verildiği, Özel Dairece hükmün ön inceleme duruşmasında davalı tarafın mazeret bildirmeksizin hazır bulunmadığı, dolayısıyla davacı tarafından ön inceleme duruşmasında talep edilen nafakanın usulüne uygun olduğunun kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararı sonrasında dosya üzerinde yeniden inceleme yapılmış ve UYAP ortamında kayıtlı bulunan davalı vekiline ait 06.04.2016 tarihli mazeret dilekçesi göz önünde bulundurularak, bu mazeret dilekçesinin varlığı nedeniyle davalının ön inceleme duruşmasında mazeretsiz şekilde hazır bulunmadığından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
19. Bu durumda, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş mazeret dilekçesi nedeniyle yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
20. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
21. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 13.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.