Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/982 E. 2022/1799 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı eczacı hakkında, hak sahibine teslim edilmeyen ilacın Kuruma fatura edilmesi suretiyle taraflar arasındaki sözleşmenin ilgili maddesine aykırı davranıldığı gerekçesiyle cezai işlem uygulanmasında hukuka aykırılık bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Eczacının, görünüşte usulüne uygun düzenlenmiş sağlık raporlarına dayanan reçetedeki ilaçların hak sahibine ait olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmadığı ve ilaçların hak sahibine teslim edilmediğini ispat yükünün davalı Kurumda olduğu, davalı Kurumun ise bu iddiasını ispatlayamadığı gözetilerek, direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “muarazanın giderilmesi ve cezai işlemin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi tarafından harca ilişkin istinaf sebepleri dışında esastan reddedilmiş ve harç yönünden yeniden hüküm tesis edilmiş, bu karar davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; ... Eczanesinin sahibi olan müvekkili hakkında Kurumun uyguladığı 06.03.2014 tarihli cezai işlemin hukuka aykırı olduğunu, işleme dayanak tek reçetenin 21.08.2007 tarihli olması nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147. maddesinde öngörülen beş yıllık zamanaşımının işlem tarihi itibarıyla dolduğunu, esas yönünden ise müvekkilinin, hakkında soruşturma yürütüldüğünden dahi haberi olmadığını, soruşturma dosyasındaki deliller dosyaya sunulduğunda buna ilişkin delillerini sunabileceklerini, ilacın hak sahibine değil de bir başkasına teslim edildiği iddiasının gerçekle bağdaşmadığını, otuz beş yıldır eczacılık yapan müvekkilinin binlerce reçeteyle ilaçları hak sahiplerine usulüne uygun şekilde ulaştırdığını, kasten yahut hastaların bilgisi haricinde hiçbir işlem yapmayacağını, aradan geçen onca yılda söz konusu reçetedeki ilacın hak sahibine teslim edilip edilmediğinin ilgilisi tarafından dahi hatırlanamayacağını, işlemde bahsi geçen reçete 2007 yılına aitken bu yıla ait sözleşme hükümleri yerine 2012 yılı protokolünün uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu, soruşturmanın görevli Kurum müfettişlerince değil konusunda uzman olmayan kişilerce yapıldığını haricen öğrendiklerini, iddiaların cezai sorumluluk gerektirir mahiyette olduğu da gözetildiğinde konunun savcılığa intikal ettirilerek müvekkili hakkında soruşma yapılması ve savunmasının alınması gerekirken bunun yapılmadığını, mesleğini etik ve deontolojik kurallara sıkı sıkıya bağlı yerine getirmekte azami dikkati gösteren müvekkili hakkındaki gerçeklerin aydınlığa kavuşması için reçetenin incelenmesi, tanıkların dinlenmesi ve uzman bilirkişi heyeti eliyle değerlendirme yapılması gerektiğini, sonuçta, uygulanan işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek Kurumun 2012 yılı protokolünün 5.3.5 maddesi çerçevesinde 905TL reçete bedeli, 508TL yasal faiz, 4.526TL cezai şart uygulanması ve eylemin tekrarı hâlinde sözleşmenin feshedileceği uyarısı içeren 06.03.2014 tarihli işleminin iptalini ve bu suretle taraflar arasındaki muarazanın giderilmesini talep etmiş, davacının vefatı üzerine davaya mirasçısı dâhil edilerek yargılamaya devam olunmuştur.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; Teftiş Başkanlığından gelen 31.12.2010 tarihli yazıda yirmi bir eczane hakkında inceleme yapılmasının istendiğini, bu kapsamda davacı eczanenin 2007-2008 yıllarına ait reçetelerinin incelendiğini ve 20.12.2013 tarihli raporun düzenlendiğini, bu kapsamda ifadesine başvurulan ...’un başka bir eczanenin çalışanı olan komşuları ... isimli şahsın ilaç yazdırmak konusunda kendisine yardımcı olduğu, tansiyon, şeker, kroner arter hastalığının bulunmadığı ve bu çerçevede rapor çıkarmadığı, ilaç kullanmadığı, sistemde kendisi adına kayıtlı gözüken şeker, tansiyon ve kalp ilaçlarını almadığı, bunların kendisinin bilgisi dışında yazıldığı, reçete arkasını imzalamadığı yönünde ifade verdiğini, yapılan incelemede 17.08.2007 tarihli, ... numaralı reçetenin usulsüz olduğunun anlaşıldığını, cezai işlemde sözleşmeye ya da hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.11.2017 tarihli, 2014/304 E., 2017/449 K. sayılı kararı ile; toplanan delillerden ceza işlemine dayanak olan davalı sigortalısı ...’nin sağlık karnesi ve nüfus cüzdanını başka bir eczane çalışanına vererek kendisine ait ilaçları temin ettiği, bu kişi adına düzenlenen ilaç kullanım raporu ve reçetenin şekil olarak tüm unsurları taşıdığı, bu doğrultuda reçete muhteviyatı ilaçların eczacı tarafından hazırlanarak gelen şahsa teslim edildiği, cezanın şahsiliği ilkesi gereğince cezaya konu olayda kusuru bulunmadığından davacı hakkında cezai işlem tesis edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, uyarı cezası ve 5.939,07TL cezai şarta yönelik 06.03.2014 tarihli Kurum işleminin iptaline, diğer giderler yanında 25,20TL başvuru harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. Mahkemenin kararına karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 19.09.2019 tarihli, 2018/704 E., 2019/1436 K. sayılı kararıyla; “…Her ne kadar mevzuat gereğince davacı eczacının kimlik sorgulama yükümlülüğü bulunmakta ve mahkemece cezai şarta dayanak olmayan eczacı ya da çalışanlarının işleme dahil olmadığı yönünde gerekçe oluşturulmuş ise de, somut olayda; reçete sahibinin davalı Kuruma ve mahkemeye çelişkili beyanlarda bulunduğu, mahkemeye verdiği ifadesinde reçeteyi kendisinin imzaladığını beyan ettiği, Kurum görevlilerine vermiş olduğu imza örneklerinin dahi farklı karakterlerde bulunduğu, reçeteye dayanak olan sağlık raporlarına dayanarak dava konusu reçete tarihinden önce ve sonra farklı eczanelerden ilaç temin edildiği, iş bu raporların sahteliğine dair bir tespit ve iddia bulunmadığı gibi raporun 6 uzman hekimce imzalanmış olması karşısında aksinin ancak bir mahkeme ilamı ile kanıtlanabileceği, yine reçete sahibinin açıkça ilaçlarını yazdırmak ve almak için 3. şahsa sağlık karnesini teslim ettiği, artık bu kişinin hasta yakını olarak kabul edilmesi gerektiği, reçete arkasında reçete sahibinin adının yazılı olmasının sonucu değiştirmeyeceği, zira reçete sahibinin ilaçların bu kişi tarafından alındığını kabul ettiği, yine 2007 tarihli olan dava konusu reçetedeki ilaçların yaklaşık 7 yıl sonra alınıp alınmadığının, kullanılıp kullanılmadığının, reçete sahibi tarafından tam olarak hatırlanmasının da mümkün olmayacağı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde sonuç olarak usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

5502 SGK Kanunu'nun 36. maddesine göre davalı Kurum harçtan muaftır. Açıklanan kanun hükmü nedeniyle davalının harçtan muaf tutulması gerekirken davacının başvuru harcının yargılama gideri olarak davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan davalının bu konudaki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Ne var ki bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ilk derece mahkemesine ait kararın harç tahsilini içeren 5. bendinin harca ilişkin bölümünün kaldırılmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde bu bent yönünden düzelterek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur…” şeklindeki gerekçeyle davalının ileri sürdüğü diğer istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/ 1/b/1 maddesi gereğince esastan reddine, davalının harca ilişkin istinaf sebebinin kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 5. bendinin hükümden kaldırılmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.12.2020 tarihli ve 2020/1530 E., 2020/8018 K. sayılı kararı ile; “Dosya kapsamından davaya konu cezai işlemin, içlerinde davacının da yer aldığı 21 eczane için davalı kurumca yapılan inceleme sonrasında düzenlenen muhakkik raporuna ve işbu dava açısından, söz konusu inceleme kapsamında cezai işleme konu reçete sahibi davalı kurum sigortalısı ...'un alınan beyanı üzerine tesis edildiği anlaşılmaktadır. Adı geçen sigortalı yargılama sırasında talimatla alınan ifadesinde; "....Komşumuzun oğlu ... ilaç almam konusunda yardımcı oluyordu, benim sağlık karnemi alıp ilaç yazdırıyordu, bazen soğuk algınlığı ya da baş ağrısı ve antibiyotik gibi ilaçlara ihtiyaç duyduğumda ... bize yardımcı olup bu ilaçları yazdırıp bize getiriyordu, tansiyon, şeker, kroner hastalığına ilişkin benim raporum yoktur, böyle hastalığım hiç olmadı, bu raporlarda yazan ilaçların hiç birini kullanmadım, söz konusu yazdırılan ilaçlar benim bilgim dışında yazılmıştır, komşumuzun oğlu olduğu için ilaçları alırken reçetede yazılı bulunan ilaçların isimlerini kontrol etmiyorduk, ilaçları almak için reçetenin arkasını imzalıyordum." şeklinde beyanda bulunmuş olup, davalı kurumca yapılan inceleme sırasında verdiği ifadesinin de benzer mahiyette olduğu, dosya eki klasörde yer alan dava konusu reçete suretinin arkasında "... kendisi" kaydı oluşturulup altı imzalanmış ise de, aynı klasörde yer alan adı geçen sigortalıya ait farklı tarihli ve farklı eczanelere ait reçetelerin arkasında da ... adı ve altında imza bulunduğu ancak, tüm reçetelerin arkasındaki ... adı altında yer alan imzaların hepsinin birbirinden farklı ve davalı kurumca yapılan inceleme sırasında adı geçen sigortalının alınan imza örneklerindeki imzalardan tamamen farklı karakterde oldukları görülmüş, bu husus sigortalı ...'un dava konusu işlemin tesisine dayanak reçetede yer alan ilaçlara yönelik olarak "tansiyon, şeker, kroner hastalığına ilişkin benim raporum yoktur, böyle hastalığım hiç olmadı, bu raporlarda yazan ilaçların hiç birini kullanmadım, söz konusu yazdırılan ilaçlar benim bilgim dışında yazılmıştır" şeklindeki beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu reçete arkasına ilacın teslim edildiği kişi olarak "... kendisi" kaydı düşülmesine rağmen davaya konu cezai işlemin dayanağı olan 17/08/2007 tarihli ve 12998 numaralı 1 adet reçete muhteviyatı ilaçların adı geçen sigortalıya teslim edilmediği, teslim edilen kişinin de kimlik tespiti yapılmadığı halde sigortalının kendisine teslim edilmiş gibi kayıt oluşturulduğu anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca, davacının 2012 protokolü 5.3.5 maddesine aykırı davranışı sabit olduğundan, davanın reddi yönünde karar verilmesi gerekirken bölge adliye mahkemesince; yanılgılı değerlendirmeyle davalının diğer istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Bölge Adliye Mahkemesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/321 E., 2021/1638 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacı eczacı hakkında, hak sahibine teslim edilmeyen ilacın Kuruma fatura edilmesi suretiyle taraflar arasındaki sözleşmenin 5.3.5 maddesine aykırı davranıldığı gerekçesiyle cezai işlem uygulanmasında hukuka aykırılık bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın çözümü için öncelikle işleme konu protokol maddesi irdelenmeli ve somut olayda bu hükmün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı ortaya konulmalıdır.

15. Davalı Kurum 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 73. maddesi çerçevesinde Kurum sigortalılarının ilaç ihtiyaçlarının karşılanması için Türk Eczacıları Birliği üyesi eczanelerden ilaç ve tıbbi malzeme teminine ilişkin protokoller imzalanmıştır.

16. Davacıya ait eczane de bu çerçevede Kurum sigortalılarına hizmet vermektedir.

17. İptali istenen cezai işleme konu reçetenin faturalandırıldığı tarihte geçerli olan 2007 yılı protokolünün 6.3.13. maddesine göre “Hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaçlara ait fiyat kupürlerinin yer aldığı reçetelerin Kuruma fatura edildiğinin tespiti halinde kupür bedelinin 5 katı tutarında cezai şart uygulanarak eczane yazılı olarak uyarılır. Tekrarı halinde kupür bedelinin 10 katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 6 (altı) ay süre ile sözleşme yapılmaz”.

18. 2012 yılına ait protokolde ise aynı cezai düzenleme 5.3.5. maddede yer almaktadır. Buna göre “Hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaçlara ait reçetelerin Kuruma fatura edildiğinin tespiti halinde ilaç bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı uyarılır. Tekrarı halinde reçete bedelinin 20 (yirmi) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 6 (altı) ay süre ile sözleşme yapılmaz. Ancak, Kurum tarafından yapılacak soruşturma neticesinde hastaya teslim edilmek üzere hastanın ilaç alım tarihinden itibaren 60 (altmış) günü geçmeyecek sürede ilaçların eczanede bekletildiğinin saptanması halinde bu madde hükmü uygulanmaz”.

19. Somut olayda davacı eczacının bu madde hükmüne aykırı davranarak hak sahibine teslim edilmemiş ilaçları teslim edilmiş gibi Kuruma fatura ettiği iddiasıyla cezai işlem uygulanmış, davacı 06.03.2014 tarihli bu işlemin gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek iptalini istemiştir.

20. Söz konusu cezai işlemle ilgili idari süreç dosya kapsamındaki deliller çerçevesinde incelendiğinde; ... Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce bazı eczaneler hakkında başlatılan soruşturmada, davacı eczanenin Kuruma fatura ettiği 17.08.2007 tarihli reçetenin sahibi ... isimli kişinin ifadesine başvurulduğu, bu kişinin 02.05.2012 tarihli ifadesinde astım ve psikiyatrik rahatsızlığı nedeniyle kullanması gereken ilaçları temin etmesi için komşusu olan ve bir başka eczanede çalışan ... isimli tanıdığının kendisine yardım ettiğini ve ilaçlarını yazdırıp getirdiğini, ancak bahse konu reçetede yer alan şeker, kalp ve tansiyon ilaçlarının kendisine ait olmadığını, bu kişi ilaçları getirdiğinde reçetelere imza atmadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır. Aynı kişi yargılamada tanık olarak dinlendiğinde kendisinin kalp, tansiyon ya da şeker rahatsızlığının bulunmadığını, bu yönde sağlık raporunun olmadığını, ... isimli komşularına sağlık karnesini verdiğini ve ne ilaca ihtiyaçları olursa bu kişinin getirdiğini, ilaçları almak için reçetelerin arkasını imzaladığını ancak güvendiği için içeriklerini kontrol etmediğini ifade etmiştir.

21. Hak sahibi bu kişinin, sağlık karnesini usule aykırı şekilde başkalarına vererek üçüncü kişilerin haksız çıkar elde etmesine imkân tanıdığı açıktır. Eczacının görünüşte usulüne uygun şekilde düzenlenmiş sağlık raporlarına dayanan reçetedeki ilaçların gerçekten hak sahibine ait olup olmadığını tartışma yetki ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Eczacının yükümlülüğü, ilacı teslim almaya gelen kişinin hak sahibi ya da yakını olup olmadığına ilişkin tespiti usulüne uygun şekilde yapmaktan ibaret ise de, somut olayda bu yükümlülüğün ihlâli hâlini düzenleyen cezai şart maddesinin dava konusu olmadığı, davalı Kurumun bu yönde uyguladığı bir cezai işlem bulunmadığı da gözden kaçırılmamalıdır.

22. Bu tespitten sonra reçetedeki ilaçların hak sahibine teslim edilmediği iddiasının hangi tarafça ispat edilmesi gerektiği belirlenmelidir.

23. Davaya konu 17.08.2007 tarihli reçetede, altı farklı çeşit ilaç yazılı olup ilaçların toplam bedeli 1.121,15TL tutarındadır. Davalı Kurum, ...’un kendisine ait olduğunu söylediği ilaçları hariç bırakarak reçetede yazan diğer ilaçların hak sahibine teslim edilmediğini kabul etmiş ve 905,21TL tutarındaki bu kısım yönünden ceza uygulamıştır.

24. Davalı, hak sahibine teslim edilmemiş ilaçların Kuruma fatura edildiği iddiasına delil olarak bu kişinin kalp, tansiyon gibi hastalıkları bulunmadığı ve reçeteyi imzalamadığı şeklindeki ifadesine dayanmışsa da, aynı zamanda reçetedeki bir kısım ilaçların hak sahibine teslim edildiğini kabul ederek aslında reçete altındaki aynı imzayla işlem yapıldığı olgusunu da benimsemiştir. Bu durumda aynı imza ile alınan bir kısım ilaçların hak sahibine verilmişken diğerlerinin verilmediğini ispat yükü davalı Kurum üzerindedir. Bu iddia, mahkeme önünde verdiği ifadesinde, idari soruşturmadakinden farklı olarak, reçeteleri imzaladığını beyan eden ve kendisi usulsüz şekilde sağlık karnesini kullandıran ...’un tanıklığına itibar edilerek ispatlanmış sayılamaz.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde; ilaçların gerçek hak sahibine teslim edilip edilmediğinin ancak imza incelemesi ile ortaya konulabileceği, bu hususun teknik bir konu olduğu ve mahkemece ...’a ait imzalar ile reçetedeki imza üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmaksızın karar verilmesinin eksik incelemeye dayandığı, direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş hemen yukarıda değinildiği üzere Kurumun aynı reçetedeki diğer ilaçların bu imza karşılığında hak sahibine ulaştığını kabul etmesi ve ayrıca ilaçların teslimi sırasında hak sahiplerinin kimlik kontrolünün usulüne uygun şekilde yapılıp yapılmadığının dava konusu olmaması karşısında somut olayda reçete altındaki imzanın hak sahibine ait olup olmadığının incelenmesi esasa etkili görülmediğinden Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca uyuşmazlık noktası itibarıyla Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararı yerindedir.

27. Ne var ki, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun olduğundan davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 20.12.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Davacı hakkında 2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Ek Protokolün (2013/1) 14. maddesi gereği; 5.3.5. “Hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaçlara ait reçetelerin Kuruma fatura edildiğinin tespiti hâlinde ilaç bedelinin 5 (beş) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı uyarılır. Tekrarı hâlinde reçete bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 6 (altı) ay süreyle sözleşme yapılmaz. Ancak kurum tarafından yapılacak soruşturma neticesinde hastaya teslim edilmek üzere hastanın ilaç alım tarihinden itibaren 60 (altmış) günü geçmeyecek sürede ilaçların eczanede bekletildiğinin saptanması hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.” maddesi gereği işlem yapılarak eczanenin uyarılması, hükmüne göre işlem tesis edilmiştir.

Davacı tarafından 06.03.2014 tarihli sözleşmenin 5.3.5. maddesi çerçevesinde 905TL reçete bedeli, 508TL yasal faiz, 4.526,00TL cezai şart uygulanması ile eylemin tekrarı hâlinde sözleşmenin feshedileceği uyarısı içeren işlemin iptali ve bu suretle taraflar arasında muarazanın giderilmesi talep edilmiştir.

Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin olarak istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucu, esasa ilişkin istinaf itirazları reddedilmiş harca ilişkin hüküm fıkrası 5. bendinin kaldırılmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın temyizi üzerine yapılan inceleme sonucu Özel Dairece; işlemin dayanağı olan 17.08.2007 tarihli ... numaralı bir adet reçete muhteviyatı ilaçların adı geçen sigortalıya teslim edilmediği, teslim edilen kişinin de kimlik tespiti yapılmadığı hâlde sigortalının kendisine teslim edilmiş gibi kayıt oluşturulduğu, ayrıca dosya eki klasöründe yer alan dava konusu reçete suretinin arkasında “... kendisi” kaydı oluşturulup altı imzalanmış ise de aynı klasörde yer alan ve adı geçen sigortalıya ait farklı tarihli ve farklı eczanelere ait reçetelerin arkasında da ... adı ve altında imza bulunduğu ancak tüm reçetelerin arkasındaki imzaların hepsinin birbirinden farklı ve davalı kurumca yapılan sigortalının alınan imza örneklerindeki imzalardan tamamen farklı karakterlerde olduklarının görüldüğü, bu durumda davacının 2012 protokolü 5.3.5. maddesine aykırı davranışı sabit olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilmek suretiyle bozma kararı verilmiştir.

Reçete sahibi ... tanık olarak alınan beyanında komşusunun oğlunun ilaçları alma konusunda kendisine yardımcı olduğunu ancak reçetedeki ilaçları kendisinin almadığını çünkü tansiyon, şeker, kroner hastalığına ilişkin raporu bulunmadığı ve böyle bir hastalığı hiç olmadığını, bu raporlarda yazan ilaçların hiçbirini kullanmadığını, söz konusu yazdırılan ilaçların bilgisi dışında yazdırıldığını, komşusunun oğlu olduğu için ilaçları alırken reçetede yazılı bulunan ilaçların isimlerini kontrol etmediğini, aldığı ilaçlar yönünden ise bunları alırken reçetenin arkasını imzaladığını beyan etmiştir.

Tanık olarak dinlenen ... davaya konu reçetedeki ilaçları almadığını belirtmiş ise de bozma kararında sözü edilen klasördeki reçeteler farklı eczanelere ait reçeteler olduğundan hangi reçetedeki imzanın bu kişiye ait olduğu, hangilerinin olmadığı belli olmadığı için imza incelemesi yapılması gerekir. Davaya konu işlem tek reçeteye dayandığından başka eczanelerin reçetelerindeki imza farklılığının davacı aleyhine delil oluşturması mümkün değildir. Bu durumda uyuşmazlığa konu reçete için imza incelemesi yapılarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmektedir.

Reçete sahibinin beyanında komşusunun oğlu tarafından ilaçların kendisine getirildiğini beyan etmiş olması, kendisine teslim edilen ilaçlar bakımından geçerli bir beyan olup, kendisine teslim edilmeyen ilaçlar bakımından bu beyanın davacı lehine delil oluşturması mümkün değildir. Reçete sahibinin bu beyanına rağmen uyuşmazlıkta imza incelemesi yapılması gerekmektedir.

Açıklanan hususlara uygun olarak yeterli araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün değişik nedenle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.